ANALİZ
Çin ve Rusya Arasında Gerçekte Neler Oluyor?
Çin ve Rusya, perde arkasında savunma ortaklığını derinleştiriyor. On yıl öncesinde Kremlin, Çin'e elindeki askeri teknolojiyi satma konusunda isteksizdi. Ancak Rusya ile Batı arasında derinleşen ayrılık bu hesabı değiştirdi.
ÇİN LİDERİ Xi Jinping, geçen ay Rusya'ya yaptığı resmi ziyaretin sonunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e “Dünya üzerinde benzerini 100 yıldır görmediğimiz bir değişim yaşıyoruz” dedi. “Bunu birlikte yönlendirelim!” Rus lider buna, “Katılıyorum” yanıtını verdi.
Bu, görünüşte doğaçlama ama koreografisi dikkatlice hazırlanmış sahne, Xi'nin Rusya gezisinin ana çerçevesini ve Çin-Rusya ilişkilerinin ileriye dönük ana yörüngesini temsil ediyor. Xi'nin ziyareti, her şeyden önce, zor durumdaki Rus liderine yönelik bir küresel destek gösterisiydi. Ancak ziyareti asıl önemli kılan taraf, kapalı kapılar ardında, yüz yüze yapılan görüşmelerde sağlıydı. Bu görüşmelerde Xi ve Putin’in, Çin-Rusya arasında savunma işbirliği konusunda önemli kararlar alırken silah anlaşmaları konusunda da kritik anlaşmalar yaptıkları tahmin ediliyor.
Ukrayna'daki savaş ve ardından Rusya'ya yönelik Batı yaptırımları, Kremlin'in siyasi seçeneklerini azaltıyor. Rusya'nın Çin'e olan ekonomik ve teknolojik bağımlılığını benzeri görülmemiş şekilde artırıyor. Bu değişiklikler Çin'e Rusya üzerinde giderek artan bir kaldıraç sağlıyor. Aynı zamanda, Çin'in ABD ile yıpranan ilişkisi, Moskova'yı Pekin için ABD ve müttefiklerine karşı vazgeçilmez bir küçük ortak haline getiriyor. Çin'in masaya bu kadar çok şey sunan başka bir dostu yok. Zira gezegendeki en büyük güçle uzun bir çatışma dönemine hazırlanırken, Çin yönetimi için, her türlü destek büyük bir önem taşıyor.
Mesafeli dostlukta yeni tercihler
Çin Komünist Partisi'ndeki üst düzey yöneticiler, Rusya ile daha yakın bir ortaklığa duyulan ihtiyacı açıkça tartışıyorlar. Zira ABD’nin Çin'in yükselişini kontrol altına almayı amaçlayan ve giderek düşmanlaşan bir politika izlediğini düşünüyorlar. Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang, gezinin ardından Çin devlet medyasına verdiği demeçte, "Soğuk Savaş zihniyeti"yle hareket eden bazı güçlerin (ABD kastediliyor) "hegemonyacılığı, tek taraflılığı ve korumacılığı" savunduğu bir dönemde Rusya ile ortaklığın çok önemli olduğunu söyledi. Bu yaklaşımı, dış politika süreçlerinde ön plana ve merkeze koymak oldukça anlamlı duruyor. Ayrıca Xi'nin, hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden tutuklama kararı çıkarılmasından hemen sonra Putin'i bizzat görmeye karar verme nedenini de açıklıyor. Xi'nin gezisinin mesajı açıktı: “Çin, Rusya ile ilişkilerini çok faydalı buluyor, bu bağları en üst düzeyde korumaya devam edecek ve Batı’dan gelen itirazlar Çin’i bu kararından vaz geçirmeyecek.”
Aslında Pekin, Rusya'ya verdiği desteğe yönelik olarak ABD ve Avrupa’dan yükselen itirazları saptırmak üzere ayrıntılı bir diplomatik plan geliştirdi. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin birinci yıl dönümü olan 24 Şubat'ta Ukrayna krizi hakkında bir görüş belgesi sundu. Belge, Pekin'in savaş boyunca dile getirdiği, devletlerin toprak bütünlüğüne saygı ve tek taraflı yaptırımlara muhalefet gibi temel müzakere ilkelerinin bir listesini sunuyor. Müzakere teklifinin, sınırlar ve savaş suçları için hesap verebilirlik gibi çok önemli konularda ayrıntılardan yoksun olması bir hata değil, bilinçli bir tercih. Pekin ne Kiev'in ne de Moskova'nın şu anda konuşmaya pek ilgi duymadığının farkında. Çünkü her iki ülke de müzakere masasına oturduklarında güçlü bir konuma sahip olmak üzere şimdilik savaşa devam etmek istiyor. Çin'in barış planı önerisi, Xi'nin ziyareti için vitrin süslemesinden biraz daha fazlasına işaret ediyor. Zira gerçek eylem, perde arkasında, Putin ile Xi arasındaki özel müzakerelerde gerçekleşti.
Görünenden daha fazlası: Savunma İşbirliği Anlaşmaları
Gezinin sonunda Kremlin, iki ülke tarafından imzalanan 14 belgenin bir listesini yayınladı. Bunlar, bakanlıklar arasındaki büyük ölçüde önemsiz memorandumlardı; ancak asıl büyük anlaşmalar açıklanmadı.
Kremlin, olağan uygulamasından farklı olarak, görüşmelerde bulunan yetkililerin ve üst düzey iş adamlarının listesini de yayınlamadı. İsimler ancak zirvedeki görüntü ve fotoğraflardan, ayrıca Putin'in dış politika danışmanı Yuri Uşakov'un Kremlin basın teşkilatına yaptığı açıklamalardan tespit edilebilir. Yakından bakıldığında, Xi ile resmi görüşmelerin ilk turuna katılan Putin ekibinin yarıdan fazlasının, Rusya'nın silah ve uzay programlarıyla doğrudan ilgili yetkililer olduğu görülüyor. Bu listede, şu anda askeri-sanayi kompleksiyle ilgili başkanlık komisyonunda Putin'in yardımcısı olan eski Başkan Dmitri Medvedev; Savunma Bakanı Sergey Şoygu; Rus Federal Askeri-Teknik İşbirliği Servisi Direktörü Dmitri Şugayev; Rus uzay ajansını yöneten ve 2020 yılına kadar savunma bakan yardımcısı ve başbakan yardımcısı görevleriyle Rus silah endüstrisinden sorumlu isim olarak on yıl geçirmiş olan Yuri Borisov; Çin-Rus hükümetler arası ikili komisyona başkanlık eden ve Rus hükümet kabinesinde bilim ve teknolojiden sorumlu başbakan yardımcısı olarak görev yapan Dmitri Çernişenko yer alıyor. Bu yetkililer grubu muhtemelen tek bir ana hedef için bir araya getirilmişti: Çin ile savunma işbirliğini derinleştirmek.
Pekin ve Moskova dünya kamuoyuna, yapılan yeni anlaşmalarla ilgili herhangi bir açıklama yapmamış olsalar da Xi ve Putin'in ekiplerinin Mart ziyaretini, yeni savunma anlaşmaları için kullandıklarına dair güçlü nedenler var. Önceki Xi-Putin zirvelerinde, liderler silah anlaşmalarıyla ilgili belgeleri özel olarak imzalamışlar ve ancak daha sonradan dünyayı bilgilendirmişlerdi. Örneğin, Eylül 2014'te, Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinin ardından, Kremlin S-400 karadan havaya füze sistemini Çin'e satarak Pekin'i Rusya'nın en gelişmiş hava savunma teçhizatının denizaşırı ilk alıcısı yapmıştı. Ancak anlaşma, yapıldıktan neredeyse sekiz ay sonra, Rusya'nın ana silah üreticisi Rosoboronexport'un CEO'su Anatoli Isaykin’in verdiği bir röportajda açıklanmıştı.
ABD Kongresi 2017'de Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasasını kabul ettikten sonra, Moskova ve Pekin, aralarında yapılan askeri sözleşmeleri ifşa etmeyi tamamen bıraktı. Zira söz konusu ABD yasası, Çin ordusunun silahlanma departmanına ve başkanı General Li Shangfu'ya (Mart ayında Çin'in Savunma Bakanı olarak atandı) yaptırım uygulanmasına yol açtı. Ancak yine de nadir zamanlarda Putin yeni anlaşmalarla övünebiliyor. 2019'da Moskova'nın Çin füze erken uyarı sisteminin geliştirilmesine yardım ettiğini duyurması ve 2021'de Rusya ile Çin'in ortaklaşa yüksek teknolojili silah geliştirdiğini açıklaması gibi.
Rusya’nın Çin açmazı: İşbirliğini derinleştirmek ya da derinleştirmemek
Çin, 1990'lardan beri Rus askeri donanımına güveniyor. 1989 Tiananmen Meydanı katliamından sonra AB ve ABD tarafından uygulanan silah ambargosunun ardından Moskova, Çin için modern yabancı silahların tek kaynağıydı. Zamanla Çin'in kendi askeri sanayisi geliştikçe, dışa bağımlılığı azaldı. Pekin artık modern silahları kendi başına üretebiliyor ve dronlar da dahil olmak üzere modern askeri teknolojinin birçok alanında Rusya'ya karşı açık bir liderliğe sahip. Ancak Pekin, kendi araştırma, geliştirme ve üretimini artırmak için karadan havaya füzelerde, savaş uçakları motorlarında ve denizaltılar ile dalgıç dronlar gibi su altı savaş ekipmanlarında, Rus teknolojisine erişmeye hâlâ büyük bir heves duyuyor.
On yıl öncesinde Kremlin, Çin'e en son askeri teknolojiyi satma konusunda isteksizdi. Moskova, Çinlilerin teknolojiyi tersine çevirebileceğinden ve askeri teknolojiyi nasıl üreteceklerini keşfedebileceklerinden endişeliydi. Rusya'nın ayrıca, Sibirya ve Uzak Doğu'nun seyrek nüfuslu, zengin kaynaklara sahip bölgeleriyle sınır komşusu olan güçlü bir ülkeyi silahlandırma konusunda büyük endişeleri vardı. Ancak 2014'te Kırım'ın ilhak edilmesinin ardından Rusya ile Batı arasında derinleşen ayrılık bu hesabı değiştirdi. Dahası Ukrayna'da geniş çaplı bir savaş başlattıktan ve Batı ile bağların tamamen kopmasına yol açtıktan sonra Moskova'nın Çin'e gelişmiş teknolojilerini satmaktan başka seçeneği kalmadı.
Savaştan önce bile, Çin'in savunma sanayisiyle ilgilenen bazı Rus analistler, Çin’le ortak projelere girmeyi, teknolojiyi paylaşmayı ve Çin ordusunun tedarik zincirinde bir yer edinmeyi savunmuşlardı. Bunun, Rus askeri endüstrisinin modernleşmesi için en iyi olanağı sunduğunu ve bu ilerleme olmadan, Çin'in kendi Ar-Ge'sindeki hızlı temponun yakın zamanda Rus teknolojisini geride bırakacağını savundular. Bugün, bu tür görüşler Moskova'da geleneksel bir bilgelik haline geldi. Rusya ayrıca üniversiteler ve bilim enstitülerini Çinli ortaklara açmaya ve araştırma tesislerini Çinli meslektaşlarıyla entegre etmeye başladı. Örneğin Huawei, Çin teknoloji devinin küresel erişimini sınırlamak için Washington liderliğindeki bir kampanyanın ardından Rusya'daki araştırma ekibini üç katına çıkardı.
Küçük partner
Ne Pekin ne de Moskova, Xi-Putin zirvesi sırasında yapılan özel görüşmelerin ayrıntılarını açıklamakla ilgilenmiyor. Aynı şey, Rus şirketlerinin Çin finans sistemine nasıl daha iyi erişim sağlayabileceklerine ilişkin ayrıntılar için de geçerli. Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina'nın ikili görüşmelerde önemli bir katılımcı olmasının nedeni de buydu. Rusya, ana ihracat hedefleri ve önemli bir teknolojik ithalat kaynağı olarak Çin'e hızla daha fazla bağımlı hale geldiğinden ve Yuan, iki ülke arasındaki ticaret anlaşmaları, tasarruflar ve yatırımlar için ortak para birimi olarak kabul edildiğinden, bu erişim Kremlin için kritik hal aldı.
En büyük Rus emtia üreticilerinden bazılarının başkanlarının katılımı, Xi ve Putin'in Rus doğal kaynaklarının Çin'e satışını genişletmeyi de görüştüğünü gösteriyor. Her halükarda Pekin zamanını bekleyebilir, çünkü Çin'in bu sessiz tartışmalardaki etkisi daha da artıyor: Pekin'in Orta Doğu ve başka yerlerdeki geleneksel ortakları da dahil olmak üzere birçok potansiyel satıcısı varken, Rusya'nın çok az potansiyel alıcısı var.
Sonunda Kremlin, Avrupa'nın Rus petrolü ithalatını durdurması ve Rus gazı ithalatını azaltmasıyla uğradığı kayıpları telafi etmenin bir yolunu bulduğunu göstermek için Mart ayında varılan anlaşmaların en azından bir kısmının kamuoyuna duyurulmasını isteyebilir. Ancak yeni kaynak anlaşmalarının ne zaman ve nasıl imzalanıp duyurulacağına Çin karar verecek. Rusya'nın sabırla beklemekten ve daha güçlü konumdaki komşusunun tercihlerine boyun eğmekten başka seçeneği yok.
“Patron kim?” ya da “Yukarı nasıl yönetilir?”
Çin-Rus ilişkisi oldukça asimetrik hale geldi, ancak tek taraflı değil. Pekin'in hâlâ Moskova'ya ihtiyacı var ve Kremlin, Çin ile ABD arasındaki bu stratejik rekabet çağında bazı benzersiz fırsatlar elde edebilir. En gelişmiş Rus silahlarının ve askeri teknolojisinin satın alınması, Rus bilimsel yeteneklerine daha serbest erişim ve Rusya'nın zengin doğal kaynakları (güvenli bir kara sınırından tedarik edilebilen kaynaklar) Rusya'yı Çin için vazgeçilmez bir ortak haline getiriyor. Rusya aynı zamanda BM Güvenlik konseyinde daimi bir sandalyeye sahip, Amerikan karşıtı büyük bir güç olmaya devam ediyor. Bu haliyle Rusya, ABD'nin Avrupa ve Hint-Pasifik'teki düzinelerce ülkeyle çok yakın ilişkilere sahip olduğu bir dünyada, Çin için kaçırılmayacak bir dost.
Bu, Çin'in Kremlin üzerinde büyük bir etkiye sahip olmasına rağmen kontrol uygulamadığı anlamına geliyor. Çin ve Kuzey Kore arasında biraz benzer bir ilişki var. Kuzey Kore’nin Pekin'e olan muazzam bağımlılığına ve ABD'ye karşı ortak düşmanlığına rağmen Çin, Kim Jong Un rejimini tam olarak kontrol altına alamıyor ve Kuzey Kore'yi kendisine yakın tutmak için dikkatli adımlar atması gerekiyor. Aslında Rusya bu tür ilişkilere aşina. Çünkü Moskova'nın Beyaz Rusya ile paralel bir ilişkisi söz konusu.
Rusya'nın büyüklüğü ve gücü, kendisini Pekin'le asimetrik bir ilişkiye sürükleyen Kremlin’e yanlış bir güven duygusu verebilir. Ancak beklenmedik büyük krizler olmadığı sürece bu ilişkinin sürekliliği, Çin'in zayıflayan Rusya'yı yönetme becerisine bağlı olacak. Önümüzdeki yıllarda Putin rejimi, dünyanın dört bir yanındaki küçük ortaklarının hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu beceriyi kendisi de öğrenmek zorunda kalacak: “Yukarıdaki güç nasıl yönetilir!”
Bu yazı 12 Nisan 2023 tarihinde Foreign Affairs’de “What’s Really Going on Between Russia and China” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.
Carnegie Rusya Avrasya Merkezi Direktörü