ANALİZ
Avrupa Savunmasının Geleceği: Kabus ve Dört Farklı Yaklaşım!
Avrupa bölgesi, Avrupa savunmasının geleceği konusunda, Gaullistler, Atlantikçiler, İnkarcılar ve Putinistler’den oluşan dörtlü bir kampa bölünmüş durumda. Transatlantik ittifak çökerken Kıtanın "güvenlik mimarisi"nin nasıl şekillendirileceği konusunda derin bir kriz mevcut.
AMERİKA'NIN, topraklarının bir kısmını ilhak etmekle tehdit ettiği bir ülke, kendisini hala Amerika'nın müttefiki olarak görebilir mi? 1968'de Saint-Germain-des-Prés semtindeki bir kafede sigarasını tüttüren bir filozof tarafından düşünebilecek bu soru, Donald Trump'ın başkan seçildikten sonraki haftalarda Danimarka'nın özerk bölgesi olan Grönland'ı ilhak etme tehditlerinin ardından, yeniden gündeme geldi. İlk başlarda Avrupalılar, Beyaz Saray’a geri dönen ABD başkanının planlarının, görmezden gelinebilecek boş gevezeliklerden ibaret olduğuna inandılar. [Fakat sonraları durum oldukça ciddi bir hal aldı. Hele hele Münih Güvenlik Konferansındaki tarihi, trajik ve gerilimli havadan sonra.] Bir Avrupalı diplomat şakayla karışık şu tespitte bulundu: "Donald Trump gibi müttefiklerimiz varken, düşmana ihtiyacımız yok."
Trump sonrası dünyada Avrupa için şoklar hızlı, sarsıcı bir şekilde ve ardı ardına geldi. Önce ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Amerika'nın artık Avrupa güvenliğinin "birincil garantörü" olmadığını söyledi. Saatler sonra Donald Trump, Ukrayna ve Avrupa'nın olmadığı bir masada, Rusya ile barış görüşmelerine başlayacağını duyurdu. Sonra 14 Şubat'ta, Münih Güvenlik Konferansı'nda, ABD başkan yardımcısı JD Vance, Almanya’daki seçimlerden dokuz gün önce, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AFD ) partisini destekleyerek ve Avrupa'yı Batılı değerlerden uzaklaşmakla eleştirerek sert bir diplomatik saldırı başlattı. Onlarca yıldır Amerika'ya müttefik olarak gördükten sonra, şimdilerde Avrupalı liderler Avrupa güvenliğinin ulu orta çöküp çökmediği konusunda derin bir kabusla karşı karşıya.
**
Amerika ile Avrupa müttefiki arasında bir savaş ihtimali çok uzak görünüyor. [Ama yeni dönemde Amerika bir yandan Avrupa’dan uzaklaşırken diğer taraftan da Avrupa’ya yönelik açık bir diplomatik saldırı başlatmış durumda.] Trump'ın zaferiyle birlikte, transatlantik ittifak çökerken Avrupa'da, kendini nasıl savunması gerektiği konusunda bir tartışma yeniden alevlendi. NATO temsilcilerinin deyimiyle kıtanın "güvenlik mimarisi"nin yeniden düşünülmesi, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı başlattığı üç yıl önce gündemin en başındaydı. Ancak o günden bugüne, Avrupa'da askeri harcamalarda yaşanan artışa, Avrupa güvenliğine ilişkin geliştirilmiş yeni bir konsept ve politika eşlik etmedi. 3 Şubat'ta AB liderleri durumu analiz etmek ve yeni fikirler üretmek için Brüksel'de bir araya geldi. Bazı toplantılara İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte katıldı. Gazetecilerle yapılan görüşmelerde herkes ne kadar birlik içinde olduklarını vurguladı Ancak kapalı kapılar ardında, Trump'ın ilk döneminde bloğu rahatsız eden anlaşmazlıklar ön plana çıktı. Tam da bu noktada Avrupa'nın gelecekteki gidişatını ve güvenlik politikasıyla ilgili durumunu anlamak için bölgedeki ana yaklaşımlara bakmakta fayda var. Avrupa savunmasının geleceğine ilişkin şuan bölgede Gaullist, Atlantikçi, İnkarcı ve Putinist olmak üzere dört faklı kamp dikkat çekiyor.
Gaullistler, adından da anlaşılacağı gibi, Avrupa üzerinde kurulan Amerikan vesayetinden nefret eden ve çok ileri giderek 1966'da Fransa'yı NATO'nun askeri yapılarından çeken, o eski Fransız liderin manevi torunlarıdır. Charles de Gaulle'ün halefi, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu askeri ittifaktan çekilmek istemiyor, ancak Trump'ın ilk döneminde NATO'nun bir "beyin ölümü" yaşadığını ileri sürmüştü. Bu nedenle, Gaullistlere göre, Avrupa'nın çıkarları denizaşırı büyük müttefikin çıkarlarıyla farklılaştığı için bağımsız hareket ederek "stratejik özerkliğe" ulaşması gerekir. Beyaz Saray'a kim gelirse gelsin, Amerika diğer önceliklere, her şeyden önce Asya'ya yönelecektir. Avrupa en azından güvenli oynamalı. Özerkliğini en yüksek düzeyde sağlamak için Avrupa savunma bütçelerini artırmak gerekiyor. Gaullistler, aynı zamanda Avrupa silahlarına ve askeri teçhizatına para harcamanın daha doğru olduğunu ısrarla savunuyor. Bir Avrupa ordusu kurma konusundaki eski hayal periyodik olarak gün yüzüne çıkıyor.
Atlantikçiler “Avrupa'nın özerkliğini” çılgınlık olarak görüyorlar. Polonya, Kuzey ve Orta Avrupa'nın çoğunu kendi saflarında birleştiren “Önce NATO" kulübünün başlıca bayraktarlığını yapıyor. Atlantikçiler için en büyük öncelik Amerika ile ilişkileri sürdürmek. Aslında, böyle bir iş birliği, savunma siparişleriyle satın alınabilir. Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski yakın zamanda bunu şu şekilde ifade etti: "Avrupa'nın Amerika Birleşik Devletleri ile mevcut anlaşması kabaca şöyle tanımlanabilir: Siz kendimizi savunmamıza yardım edin, biz de silahlarınızı satın alalım." Trump'ın klasik "sen bana, ben sana" fikrine dayalı ticari yaklaşımı bu planı hiçbir şekilde baltalamıyor. Aksine, askeri bütçeler ne kadar büyükse, F-35 uçakları ve benzeri ekipmanlar için o kadar çok sipariş verilecek demektir. Atlantikçiler, dengesiz Amerikan başkanıyla ilişkilerin ideal olmaktan uzak olduğunu kabul ediyorlar. Ancak yine de bu çözümün, askeri yetersizlikten muzdarip Avrupalı müttefikler üzerine bahis oynamaktan daha iyi olduğunu düşünüyorlar. Bazı casusların iddia ettiği gibi, Avrupa’nın önündeki en büyük tehdit, gelecek 10 yılın sonlarında Rusya'nın aniden Avrupa'ya saldırması. Atlantikçilere, göre işte bu ihtimale karşı, NATO bloğunun iyileştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekir, başka bir şeyle değiştirilmesi değil. Uzun vadede Avrupa yapımı silahları satın almak övgüye değer bir fikirdir. Ancak her şeyi aceleyle yaparsanız, Rus birlikleri Baltık Devletleri'nden geçtikten sonra silah ürünlerini teslim edecek olan Fransız ve Alman savunma müteahhitlerine güvenmek zorunda kalacaksınız. AB planlarına aşırı ilgi göstermek, İngiltere ile iş birliğini de zorlaştıracaktır.
Hem Gaullistler hem de Atlantikçiler savunmaya daha fazla harcama yapmanın faydalı olduğu konusunda hemfikir. Bir taraf için bu Amerika'nın gözüne girmeye yardımcı olacak, diğer taraf içinse Avrupa'nın bağımsızlığını elde etmesine. Trump Avrupa'nın savunma harcamalarını GSYİH'nın %2’sine değil, %5’ine çıkarmasını istiyor. Haziran ayında bir araya gelen NATO liderlerinin uzun vadeli %3,5'lik bir hedef üzerinde anlaşmaları muhtemel. Bu zirve, Avrupa güvenliğine ilişkin bütün stratejileri devekuşu gibi başlarını kuma gömmek olan üçüncü Avrupa kampı yani “İnkarcılar” için zor bir an olmaya aday. Dört büyük AB üye ülkesinden ikisi olan İtalya ve İspanya'nın savunmaya GSYİH'nın %1.5’ten azını harcaması başka nasıl açıklanabilir?
Gaullistler ve Atlantikçiler İnkarcıların tutumuna öfkeleniyorlar, ancak bu hala dördüncü kampın bakış açısından daha iyi. Avrupa’da Putinist liderlerden oluşan bir galaksi, Rusya'yı rahatsız eden Avrupa planlarını altüst etmeye odaklanıyor. Macaristan'da Viktor Orban ve Slovakya'da Robert Fico gibi otoriter eğilimlere sahip başkanlar, Rus liderini bir idol olarak takip etmek istiyor (kendilerini Trumpçı olarak görüyorlar, ancak bazıları hiçbir fark olmadığını söyleyebilir). Bu hala küçük bir kamp, ancak büyüyor ve bu kamp mensuplarından herhangi biri, Rusya’ya yaptırımların uygulanması veya Ukrayna'ya yardım gibi oybirliği gerektiren AB kararlarını rayından çıkarabilir.
Avrupa'nın anlaşmazlık listesi?
Her Avrupa ülkesinin siyasi yapısında bu dört kampın da temsilcileri bulunuyor. (İşin aslı, 23 Şubat’ta yapılacak seçimlerden sonra yeni bir şansölyeye sahip olması muhtemel olan Almanya'yı belirli bir kampa sınıflandırmak hala zordur). Avrupalılar kapsamlı bir savunma planı üzerinde anlaşsalar bile, bu planın nasıl finanse edileceği gibi dikenli bir meseleyle uğraşmak zorunda kalacaklar. Nakit sıkıntısı çeken bazı ülkeler, finansman ancak AB düzeyinde kolektif borçlanma yoluyla sağlanırsa askeri harcamaları artırabilirler. Ancak mali dengeler konusunda fanatik olanlar buna katılmayacaktır. Bu da sonraki zirvelerde çözülmesi gereken yeni bir anlaşmazlık dalgası yaratacak.
Bu yazı The Economist’te “Meet Europe’s Gaullists, Atlanticists, denialists and Putinists” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.