×
AFRİKA

ANALİZ

ANC'nin Tek Parti İktidarında Final: Güney Afrika'yı Yeni Dönemde Ne Bekliyor?

Güney Afrika’da 30 yıldır iktidarda olan Afrika Ulusal Kongresi (ANC), meclisteki çoğunluğu kaybetti. Ülke yeni dönemde dengesiz koalisyon hükümetleriyle siyasi felce uğrama ya da şiddetli çatışmaları tetikleyecek bir etnik siyasete sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya.
GÜNEY AFRİKA, Nelson Mandela'nın 1994'teki apartheid sonrası zaferinden bu yana düzenlenen yedinci ulusal seçimleri geride bıraktı. Mandela'nın Afrika Ulusal Kongresi (ANC) önceki seçimleri çok büyük farklarla kazanmıştı. Bu oran 2004'te %70'ten 2019'da %57'ye kadar düştü. Bu kez durum farklı: ANC artık azınlıkta. 

ANC, otuz yıl süren iktidarı sırasında milyonlarca insanın sosyal refaha kavuşması, konut, elektrik ve şebeke suyu gibi ihtiyaçlarının karşılanması gibi konularda kayda değer başarılar elde etti. Son dört seçimde toplam oyları düşmüş olsa da, bu düşüş hiçbir zaman yüzde beş puandan fazla olmamıştı. Ancak bu seçimde ANC 17 puan kaybederek oyların sadece %40,2'sini aldı. Bu da ilk kez bir koalisyonun parçası olarak yönetimde bulunacağı anlamına geliyor. 

Bu seçimden önce ANC ülkenin dokuz vilayetinden sekizini kontrol ediyordu. Beyazların çoğunlukta olduğu Demokratik İttifak (DA), karışık ırklardan oluşan kalabalık turizm merkezi Western Cape'i elinde tutuyor, sanayinin kalbi Gauteng'de ise siyah orta sınıfın desteğini alıyordu. 

Bu kez ANC iki eyalette, KwaZulu-Natal (Afrika'nın en büyük limanlarından birinin bulunduğu yer) ve Gauteng'de üstünlüğü kaybetti. ANC, Doğu Cape ve Limpopo bölgelerinde elde ettiği oy çoğunluğu ile bir taşra partisi haline geldi. Kendisinden sonra gelen en büyük partinin (DA %21,8 oy aldı) neredeyse iki katı oy almasına rağmen bu sonuç, ANC için sarsıcı bir gerileme. Sorun neydi peki? 

ANC'nin hızlı düşüşünün ana nedeni, ülkedeki gençlerin neredeyse yarısının işsiz olduğu %32'lik işsizlik oranını tersine çevrilememiş olması. 350 yıl süren sömürgecilik ve apartheid döneminden sonra dünyanın en eşitsiz toplumu olmaya devam eden Güney Afrika'da nüfusun %10'u finansal varlıkların %80,6'sını kontrol ediyor. Özellikle Devlet Başkanı Jacob Zuma'nın yönetimi (2009-18) sırasında yaygınlaşan yolsuzluk, sorunu daha da kötüleştirdi. Bu dönemde devlet eliyle yapılan yolsuzlukların ülkeye 26 milyar dolara mal olduğu tahmin ediliyor. 

Buna ek olarak, devlete ait işletmeler yağmalanarak elektrik, su ve tren hizmetleri kesintiye uğratıldı. Siyah orta sınıf 1993'te 2,2 milyon iken 2018'de altı milyona ulaşmış olsa da, küçük bir siyah milyarder grubunun ANC ile olan bağlarını kullanarak beyaz iş dünyasıyla yapılan özel anlaşmalardan faydalandığına dair yaygın bir algı var. 

Güney Afrika dünyanın en yüksek cinayet oranlarından birine sahip olduğu için suç da büyük bir endişe kaynağı. ANC'nin desteği yerel düzeyde zaten azalmıştı ve bu seçimlerden önce sekiz büyükşehir belediyesinden yalnızca ikisini yönetiyordu; diğer altısı ise parçalı koalisyonlar tarafından yönetiliyordu. 

Aynı zamanda 82 yaşındaki Zuma, bir zamanlar başında bulunduğu partiye karşı cephe aldı. Zuma yönetimi bağımsız Zondo Komisyonu tarafından büyük çaplı yolsuzluklarla itham edildi (Zuma bunu inkar etti), mevcut başkan Cyril Ramaphosa ise Zuma'nın başkanlığını "boşa geçen sekiz yıl" ifadesiyle eleştirdi. (Zuma buna cevaben Ramaphosa'nın dört yıl boyunca kendisinin yardımcılığını yaptığını söyledi). 

ANC sahip olduğu çoğunluğa Zuma'nın eyaleti olan KwaZulu Natal'ın desteğiyle ulaşmıştı. Bu yüzden Zuma kendini mağdur hissetti. Partinin canına okumaya karar veren Zuma, altı ay önce uMkhonto we Sizwe'yi (MK, adını ANC'nin apartheid dönemindeki paramiliter kanadından alıyor) kurdu. MK, "anayasal üstünlüğü" "parlamenter üstünlük" ile değiştirmeyi, toprakları tazminatsız kamulaştırmayı, maden ve bankaları devletleştirmeyi vaat etti. 

MK'nin ulusal oyların %14.6'sını alması ve KwaZulu Natal'da %45'lik bir oy oranına ulaşarak neredeyse kesin olarak iktidarı ele geçirmesi dikkat çekici. MK ayrıca Mpumalanga'da %17 oy oranıyla ikinci büyük parti oldu ve resmi muhalefet konumuna yükseldi. Buradaki paradoks, ANC'nin sorumlu tutulduğu yolsuzluğun mimarı olduğu iddia edilen kişinin ulusal oyların altıda birini kazanarak MK'yi ülkenin üçüncü büyük partisi haline getirmesi. 

Hükümet senaryoları

Peki, ANC hangi parti ile koalisyon kuracak? Pek çok kişi sadece üç gerçekçi seçenek olduğuna inanıyor. İlk seçenek Ramaphosa'nın da tercih ettiği beyazların çoğunlukta olduğu, iş dünyası dostu DA. Ancak ANC içindeki pek çok kişi buna karşı çıkacak. DA'nın kampanya sloganı olan "Güney Afrika'yı Kurtarın" ifadesi "Beyaz Adamın Laneti" denilen kinayeli hikayeleri çağrıştırıyor. Üstelik DA, ANC'nin yoksul siyahlara fayda sağlayan sosyal yardım programlarını sürekli olarak eleştiriyor. Daha önce ANC ile yaptığı bir koalisyonda eriyip giden apartheid döneminin iktidardaki Ulusal Partisi'ne olduğu gibi bu koalisyon da DA için risk oluşturabilir. 

İkinci akla yatkın koalisyon ortağı ise MK gibi karşılıksız toprak dağıtımı, madenlerin ve bankaların kamulaştırılması çağrısında bulunan ve sıklıkla aşırılık yanlısı "Marksist bir parti" olarak karikatürize edilen sol eğilimli, gençlik destekli Ekonomik Özgürlük Savaşçıları (EFF). Ancak EFF anti-zenofobik bir Pan-Afrikaizm söylemini ısrarla sürdürüyor ve başka hiçbir ana akım partinin ele almadığı yapısal eşitsizlik sorunlarını gündeme getiriyor. 

ANC-EFF ittifakı, beyazların güçlü sermaye kesimi ve pek çok beyaz seçmen tarafından şiddetle reddedilecek, DA bu ittifakı "kıyamet günü koalisyonu" olarak tanımlayacak. Ancak EFF'nin kendisinden dört kat fazla oy alan ANC'yi kontrol altına alması pek olası görünmüyor. 

Üçüncü seçenek, Güney Afrika'nın en büyük partilerinin seçmen desteklerine göre portföyleri paylaştığı 1994-96 ulusal birlik hükümetine dönüş olabilir. Ramaphosa'nın geleceği konusunda da spekülasyonlar var. MK şimdiden Ramaphosa görevden azledilirse koalisyon kurulması ihtimali olduğunu söylüyor, bu da pek muhtemel bir durum değil. (Başkan Yardımcısı Paul Mashatile ve ANC Başkanı Gwede Mantashe muhtemel halefler olarak lanse ediliyor). 

Şimdi 14 gün içinde parlamento tarafından bir başkan seçilmesi gerekiyor, ancak bu seçim iki ciddi endişeye yol açmış durumda. Bunlardan birincisi, yerel düzeyde Güney Afrika'nın dengesiz koalisyon hükümetlerinin yarattığı patolojilerin ulusal bir soruna dönüşerek siyasi felci tetiklemesi. İkincisi de kendi memleketinde Zulular sayesinde zafer kazanan Zuma'nın, Güney Afrika'yı -bir zamanlar apartheid rejimi tarafından körüklenen şiddetli çatışmaları canlandıracak- atavistik bir etnik siyasete sürüklemesi. 

Inkatha Özgürlük Partisi lideri Mangosutho Buthelezi'nin geçen yıl ölmesiyle birlikte Zuma, ülkenin en büyük ikinci eyaleti üzerinde adeta bir siyaset canavarı gibi yükseliyor. Güney Afrikalı uzman Steven Friedman'ın tahminine göre bu seçim, Güney Afrika ulusal seçimlerinde herhangi bir partinin çoğunluğu elde ettiği son seçim olabilir. Koalisyon siyaseti kalıcı olabilir.


Bu yazı, Project Syndicate’de, “The End of the ANC’s Single-Party Rule” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.