×
ABD

ANALİZ

Amerika’da Siyasal Şiddetin Kısır Döngüsü

Amerikan siyasetinde krizlere neden olan dört özellik var. Birincisi siyasi kutuplaşma, ikincisi kimin hangi siyasi cemaate dahil olduğu konusundaki çatışma, üçüncüsü yüksek ve artan ekonomik eşitsizlik, dördüncüsü ise yürütmenin yetkilerinin fazla artması.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın 13 Temmuz'da hayatına kastedilmesiyle birlikte 40 yıldan uzun bir süredir ilk kez mevcut ya da eski bir ABD başkanı vurulmuş oldu. Silahlı saldırganı harekete geçiren şeyin ne olduğu hala net değil; ancak saldırısı ABD genelinde siyasi tansiyonun yüksek olduğu bir döneme denk geldi.

Bu olayın hem başkanlık kampanyası hem de ABD'nin geleceği açısından ne anlama geldiğini anlamak amacıyla Foreign Affairs kıdemli editörü Daniel Block Pazar akşamı Johns Hopkins Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Robert Lieberman ile konuştu. Lieberman, dergide siyaset bilimci Suzanne Mettler ile birlikte kaleme aldığı 2020 tarihli makalesinde “Tarih, Amerikan demokrasisinin oldum olası hassas bir yapıda seyrettiğini ortaya koyuyor” diyor. Yazar; Trump'ın başkanlık dönemindeki ayrıştırıcı tutumu, COVID-19 salgını ve George Floyd'un öldürülmesinin yol açtığı huzursuzlukla sarsılan ülkenin bu olayları değerlendirirken “daha önce hiç böyle bir sınav verilmediği” yorumlarıyla karşılaşıldığını belirtiyor. Ülke şimdi, yine böyle bir sınavla karşı karşıya.

***

Son 24 saat içinde ABD tarihindeki herhangi bir dönem ya da olay hakkında düşündünüz mü?

Benim aklıma gelen 1968 yılı oldu, hem Martin Luther King Jr. hem de Robert F. Kennedy'nin siyasi suikastlara kurban gittiği bu yıl, görevdeki başkanın başının dertte olduğu çok çalkantılı bir başkanlık kampanyası süreci yaşanıyordu. ABD Başkanı Lyndon Johnson, nihayetinde adaylıktan çekildi ve Demokrat Parti'nin Chicago'daki çalkantılı kongresine kadarki süreç başladı. Şimdi de yine siyasi şiddetin gölgesinde yürütülen kargaşa dolu bir başkanlık kampanyası görüyoruz.

Bundan sonra olacaklar açısından bakıldığında 1968'den çıkarmamız gereken başlıca dersler nelerdir?

1968'in Demokrat Parti için pek de iyi geçmediğini hatırlamamız gerek. Başkan Yardımcısı Hubert Humphrey, Johnson'ın halefi olarak atanmış ve seçimi kaybetmişti. Seçimi kazanan Richard Nixon, ülkenin o anda ihtiyaç duyduğu yatıştırıcı ve birleştirici figür değildi. Bu seçimi kazanması halinde Trump'ın da böyle bir figür olmayacağı kesin.

Arada önemli farklar var mı?

1968'de ülke bugün olduğundan çok daha az kutuplaşmış durumdaydı. İşte bu noktada paralellik bozulmaya başlıyor. Trump'ın vurulması, kutuplaşmanın çok yoğun olduğu bir anda gerçekleşti. Bu çok endişe verici bir durum; çünkü kutuplaşma had safhaya ulaştığında, seçim artık rakipler arasında oynanan bir oyun olmaktan çıkar. İnsanlar karşı tarafın kazanmasının kendi değerlerine ve benimsedikleri şekliyle ülkenin varlığına yönelik ölümcül bir tehdit olduğuna inanmaya başlarlar. Bu kutuplaşmış siyasetin şiddete dönüşmesi o kadar da uzak bir ihtimal değil.

1968 yılı buna verilebilecek iyi bir örnek. Amerika Birleşik Devletleri'nin demokratik krizlerle karşı karşıya kaldığı başka anlar da oldu. 1798'deki çalkantılı başkanlık kampanyası, İç Savaş ve Watergate gibi. Bu olaylara hangi unsurlar yol açtı ve bugün bunlar nasıl işliyor?

Demokratik krizlere neden olan dört özellik var. Birincisi siyasi kutuplaşma, ikincisi kimin hangi siyasi cemaate dahil olduğu konusundaki çatışma, üçüncüsü yüksek ve artan ekonomik eşitsizlik, dördüncüsü ise yürütmenin yetkilerinin fazla artması. ABD tarihindeki her demokratik çalkantı anında bu unsurlardan en az biri varlığını hissettirdi.

Son dört yılı farklı kılan ise bunların hepsinin birden mevcut olması. Trump'ın yükselişine bu unsurlar yardımcı oldu; 6 Ocak'ta Kongre Binası'nın basılması gibi bir olay karşısında ülkenin savunmasız kalmasının bir nedeni de buydu. Ve ne yazık ki bu tür her olay ülke demokrasisini daha da zayıflatıyor. Bu da Trump'ın vurulmasını normalde olduğundan daha tehlikeli ve provokatif hale getiriyor.

Kutuplaşma had safhaya ulaştığında, ölümcül bir savaşa dönüşür.

Şiddetin artması ihtimaline gelirsek, bu konuda en büyük tehlike ne olabilir? Olaylar kontrolden ne kadar çıkabilir?

Tahmin yürütmek zor. İnsanlar 6 Ocak'ın yaklaştığını göremezlerdi. Hatta dönemin Başkanı Trump, seçimlerin çalındığına dair kışkırtıcı söylemlerde bulunduğunda bile böyle bir şey olacağını bilemezlerdi. Ancak Trump'ın silahlı destekçileri olduğunu ve bu tür militarist siyaset tarzını takdir ettiklerini biliyoruz. Dolayısıyla, Trump ve adamlarının bu konuda kışkırtıcı bir şekilde konuşmaya başlaması halinde, sadece münferit saldırılar değil -ki bu silahlı saldırı münferit bir saldırı gibi görünüyor- daha kolektif ve organize şiddet biçimleri görülmesinden korkuyorum.

Bu silahlı saldırının başkanlık kampanyasının geri kalanını nasıl etkilemesini bekliyorsunuz? Trump nasıl karşılık verebilir?

Trump şiddeti benimsemek ya da yüceltmekten hiçbir zaman çekinmedi. Charlottesville ile ilgili yorumlarını düşünün. Öncesinde, sırasında ve sonrasında 6 Ocak'ı çevreleyen tüm retoriği düşünün. Trump siyasi rakipleri hakkında konuşurken aşağılayıcı bir dil kullanıyor. Dolayısıyla benim asıl korkum Trump'ın bu olaydan yararlanarak takipçileri arasında şiddeti daha da körüklemesi.

Trump'ın bazı temsilcileri şimdiden saldırıyı provoke eden şeyin Başkan Joe Biden'ın siyasi söylemi olduğu fikrini yaymaya başladılar. Biden'ın Trump'ın tehlikeli olduğu ve zaferinin Amerikan demokrasisine bir darbe olacağı fikrini ileri sürdüğüne dikkat çekiyorlar. Ve bu kampanya söyleminin saldırıyı tetiklemiş olabileceğini öne sürmeye çalışıyorlar. Trump ve ekibinin bu mesajı yaymaya devam edeceğinden gerçekten endişe ediyorum. Bu mesaj zaten öfkeli ve silahlı olan halk arasında ne kadar yayılırsa saldırı riski de o kadar artar.

Sizce Biden yönetimi bu olaya nasıl tepki vermeli?

Başkan Biden şu ana kadar doğru olanı yaptı ve bu eylemi kınadı. Başkan Biden, pek de hoşlanmadığını bildiğimiz Donald Trump da dahil olmak üzere zarar görenler için başsağlığı diledi. Bir nebze olsun birlik çağrısı yapmaya çalışıyor.

Ancak Biden burada gerçekten biraz geri planda kalıyor; çünkü silahlı saldırı Trump ve destekçileri için bir seferberlik çağrısı haline geldi. Başkan'ın şu anki görevi ise devlet adamı ve başkan gibi görünmek, bu da Biden'a söylem açısından ciddi bir dezavantaj getiriyor.

Trump şiddeti benimsemekten ya da yüceltmekten hiçbir zaman çekinmedi.

Yine de yapacağı konuşmalar ülkeyi toparlamaya yarayabilir mi?

Umarım Biden'ın kampanyası ve Beyaz Saray, öfke ve hiddet gibi görünen şeylerin üstünü örtmenin ve olayları biraz olsun yatıştırmanın yolunu bulabilir. Ancak sanırım Biden'da Robert F. Kennedy'deki gibi bir söylem yeteneği yok. King'in 1968'de öldürülmesinin ardından Kennedy ayağa kalkmış ve neredeyse doğaçlama olarak herkesçe bilinen bir konuşma yapmış, bu konuşmada birlik ve sükûnet çağrısında bulunarak bu korkunç olaydan olumlu bir şeyler çıkmasını istemişti. Biden'ın böyle bir yeteneği bir zamanlar vardıysa bile artık yok. Özellikle de son birkaç haftadır kampanyada yaşananlar göz önüne alındığında, insanların Biden'ı ülkeyi gerçekten toparlayacak bir figür olarak görmesi zor.

Ülkenin yeniden toparlanması yönünde iyimser bir senaryo var mı? Amerikan demokrasisinin bu krizi atlatabilmesi için ne olması gerekiyor?

Bence en iyimser senaryo, siyasi şiddetle bir tür hesaplaşma yaşanması ve bunun da daha fazla birliğe yol vermesi. Başkan Ronald Reagan 1981'de vurulduktan sonraki haftalarda, onaylanma oranı tüm başkanlığı boyunca ulaşacağı en yüksek noktaya tırmandı ve iyileşme döneminden döndüğünde, siyasi rakipleri tarafından bile nezaket ve saygıyla karşılandı. Ancak bugün ülkenin siyasi şiddete birlik içinde karşı koyabilmesi için her iki tarafın da biraz itidalli olması gerekiyor. Mevcut koşullar göz önüne alındığında bunun mümkün olduğunu sanmıyorum.

Bu silahlı saldırı, Yüksek Mahkeme'nin başkanlara görevdeyken yaptıkları eylemlerden dolayı geniş bir dokunulmazlık sağlayan kararından kısa bir süre sonra meydana geldi. Trump seçimleri kazanırsa, bu silahlı saldırı onun planlarının kapsamını genişletebilir ya da yönetim şeklini yeniden şekillendirebilir mi?

Mahkeme kararı, başkanlık gücünün kademeli olarak büyümesi ve pekiştirilmesi, yetkinin birçok kişi arasında dağıtılması yerine tek bir kişide toplanması anlamına gelen ve yürütmenin yüceltilmesi olarak adlandırdığımız sürecin bir başka adımı oldu. Bu, demokratik krizleri tetikleyen dört unsurdan biri. Bunun en iyi örneği, Nixon'ın demokratik süreci yıkmak için on yıllar boyunca başkanlığa tahakkuk eden araçları kullanmasının hikayesi olan Watergate olayı.

Trump'ın ikinci döneminde yürütme organını kullanarak bunu kendi hırslarının, takıntılarının ya da kan davalarının bir aracı haline getirebileceğini suikast girişiminden önce de hissetmiştik. Bence asıl endişe, bu olayın onu daha da ileri götüreceği yönünde. Trump ve yakın çevresinin bu olaydan sonra siyasi muhalefet belirtisi gösteren herkesin üzerine Adalet Bakanlığı'nı ya da diğer savcılık birimlerini göndereceğini tahmin etmek zor değil. Artık kılıçlar çekildi diyebiliriz, gerçi kınında hiç durdu mu bilinmez.


Bu yazı, Foreign Affairs’te “The Vicious Cycle of American Political Violence” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.