×
ABD

ANALİZ

ABD’nin İsrail’e Bakışı Hastalıklı: Değiştirmesi Gerekir!

İSRAİL Başbakanı Netanyahu, ABD Kongresi'nin karşısına çıktı. Washington artık gerçeklerle yüzleşmek zorunda: ABD İsrail’in saldırılarına destek vermekle kendisini ve Orta Doğu'yu felakete sürüklüyor. Washington İsrail'in peşinden uçuruma doğru ilerliyor.
İSRAİL Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD Kongresi'nin karşısına çıktı. Washington artık gerçeklerle yüzleşmek zorunda: İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını ısrarla desteklemesi, ABD'nin çıkarları ve bölgesel istikrar açısından doğru bir adım değil.

Hatta bu ısrarlı destek, tam aksi yönde bir etki yaratıyor. Washington çizgisini değiştirmeyi reddettiği sürece, ABD kendi izlediği politikalar yüzünden ortaya çıkan ciddi problemlerle karşı karşıya kalmaya devam edecek.

Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze'de Hamas'ı yok etme hedefine ulaşabileceği yönündeki inancını koruyor. Ancak IDF sözcüsü Daniel Hagari'nin kısa süre önce itiraf ettiği gibi, “Hamas'ı yok edebileceğimizi düşünen herkes yanılıyor.” Hamas, askeri alanda operasyonel kapasitesini koruyor ve İsrail'in daha önce Hamas'ın bertaraf edildiğini iddia ettiği bölgelerde savaşmaya devam ediyor. ABD istihbaratı 7 Ekim'den bu yana Hamas'ın askeri kanadının sadece %30-35'inin öldürüldüğünü tahmin ederken, örgütün bu süre içinde binlerce yeni gönüllü topladığını söylüyor. Hamas, Gazze'nin siyasi yapısını da derinden etkilemeye devam ediyor.

İsrail Hamas'ın gücünü kırabilir ve liderlerini öldürebilir ama muteber bir siyasi çözüme gidilmediği sürece Filistin’in asgeri gücüne katılım devam edecek ve Hamas var olacak. Ne yazık ki böyle bir çözüme dair hiçbir işaret yok. Netanyahu'nun görünürdeki planı, bölgenin ebediyen askeri işgal altında tutulması yönünde. İsrail parlamentosu kısa bir süre önce, Filistin devletini reddeden bir önergeyi ezici bir destekle kabul etti. Üstelik müzakereler sonucu İsrail ile yapılacak bir anlaşmanın şartlarından biri bu olsa bile, karar değişmeyecek. Bu sonu gelmeyen bir şiddet demek. 

Öte yandan Washington'un desteklediği bu katliam Amerika'nın küresel itibarına da ciddi zarar veriyor. Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısının ardından pek çok kişinin korktuğu oldu. Savaş, önleyici tedbirler ve meşru müdafaanın çok ötesine geçti. Verilen tepkiler ABD'nin 11 Eylül sonrası yaptıklarına benzetiliyor. İsrail'in harekatı binlerce masum sivili öldürmek, Gazze'nin altyapısını felç etmek ve kıtlık yaratmak suretiyle ileride çıkabilecek sorunların tohumlarını ekiyor. Bu savaşın etkileri Gazze'yi nesiller boyu rahatsız edecek. Washington'un bu savaşa ve katliama müdahil olması, en önemlisi de ölümlerin çoğundan sorumlu olan silahları tedarik etmesi, ABD'nin “liberal” veya “kurallara dayalı” bir uluslararası düzen kurma iddiasını gülünç hale getiriyor.

Sonuçta, bölgesel gerilimlerin tırmanması ve ABD'nin doğrudan müdahalesinin derinleşmesi ihtimali giderek artıyor. Savaş şimdiden Lübnan'dan Suriye'ye, Irak'a, Yemen'e ve İsrail ile İran arasında bölgesel gerilimlerin tırmanmasına yol açtı.

Özellikle de İsrail ve Hizbullah arasında şiddetli bir savaş patlak vermek üzere. ABD Genelkurmay Başkanı C.Q. Brown geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada İran'ın elinde bulunan ve İsrail'in derinlerine kadar ulaşabilecek devasa füze cephanesiyle Hizbullah'a ciddi yardımda bulunabileceğini söyledi. Brown, bölgedeki ABD güçlerinin bu çatışmanın içine çekilebileceği uyarısında bulundu. Böyle bir savaş ABD'nin çıkarları ve Orta Doğu'nun istikrarı açısından son derece tehlikeli. İsrail'in Gazze'deki harekâtı devam ettiği müddetçe bölgedeki savaş riski (ve ABD'nin doğrudan müdahale ihtimali) yüksek kalacak.

Doğrudan askeri müdahale dışında, ABD siyasi, ekonomik ve askeri gücünü tümüyle İsrail'e yöneltmiş durumda. Biden Yönetimi, BM Güvenlik Konseyi'nde defalarca veto hakkını kullandı, 41 milyar doları aşan 100'den fazla silah transferini onayladı, yaklaşık 15 milyar dolarlık ek askeri yardımı kabul etti ve ABD'nin Orta Doğu'ya muazzam bir askeri takviye yapmasını sağladı. ABD, böylece kendini İsrail'in Gazze'deki savaşının merkezine yerleştirmiş oldu.

Orta Doğu'ya yönelik Amerikan dış politikası on yıllardır işlevsel bir yapıya sahip değil. ABD ile İsrail arasındaki dengesiz ilişki de bu hatalı bölgesel stratejinin merkezinde yer alıyor. Washington'un İsrail'i, hiç düşünmeden sahiplenmesi, Orta Doğu hakkında sağlıklı düşünme yetisini zedeledi. Bu bölge, Amerika'nın enerji bağımsızlığı nedeniyle kısıtlı bir stratejik öneme sahip. ABD'nin dış politikada aşırı zorlandığı ve içeride ciddi siyasi - ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldığı bir dönemde, Washington adeta İsrail'in peşinden uçuruma doğru sürükleniyor.

Hiç umut kırıntısı yok mu? Biden, başkanlık yarışından çekilince Kamala Harris Demokratların önde gelen ismi oldu. Harris, İsrail ve Gazze ile ilgili gidişatı değiştirme fırsatına sahip. Harris, Gazze'deki “muazzam boyuttaki acıyı” gidermesi için İsrail'e çağrıda bulunsa da tıpkı Biden gibi İsrail'i desteklemeye devam etti. Politika değişikliği olmadan yapılan söylemler yetersiz kalıyor. Dahası, Tel Aviv'e verdiği güçlü destek ve İsrail'in Gazze'deki “işini bitirmesine” izin vereceğine dair yorumları düşünülürse, Trump'ın galibiyeti de bir işe yaramayacak gibi görünüyor.
Beyaz Saray'ın akıbeti belirsiz olsa da, ABD İsrail’in saldırılarına destek vermekle hem kendisini hem de Orta Doğu'yu felakete sürüklüyor. Washington'un her iki partisinin de İsrail'e verdiği karşılıksız desteği bir an önce sonlandırması ve yaşanan bu trajediden kendisini çekmesi gerekiyor.


Bu yazı, The Time’da, 24 Temmuz 2024 tarihinde “The implications and audiences of Netanyahu’s address to Congress” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.