ANALİZ
“Reformların Anası” ya da İktidar Gaspı: İtalya’da Hükümet Daha Fazla Güç Arıyor!
İtalya’da Başbakan Giorgia Meloni'nin popülist-muhafazakar koalisyonu geçen ay, "tüm reformların anası" adıyla hem anayasayı değiştirecek hem de yeni bir seçim yasası hazırlanmasını sağlayacak bir yasa tasarısı açıkladı.
İTALYAN SİYASETÇİLER, kuralları değiştirme dürtülerine karşı koyamıyor. Son 20 yılda gelen hükümetlerin neredeyse tamamı yeni bir seçim yasası, anayasal bir reform ya da merkez ile yerel birimler arasındaki ilişkiyi değiştiren bir düzenleme yapmaya çalıştı. Söz konusu projeler parlamentonun vaktini alıyor, ancak nadiren başarıya ulaşıyor. İtalya'nın 1948 tarihli Mussolini anayasasında herhangi bir değişiklik yapabilmek için parlamentoda üçte iki çoğunluğun sağlanması gerekiyor. Bu da hiçbir modern hükümetin erişemediği bir oran. Aksi takdirde reform referanduma sunulabiliyor. Fakat seçmenler tarafından onaylansa bile anayasa mahkemesi tarafından iptal edilebiliyor.
Başbakan Giorgia Meloni'nin popülist-muhafazakar koalisyonu yılmadan her üç yolu da denemek niyetinde. İtalya'nın yerel yönetimlerine daha fazla yetki verilmesini öngören bir yasa tasarısı parlamentodan geçmek üzere. Başbakan 3 Kasım'da "tüm reformların anası" diye tanımladığı, hem anayasayı değiştirecek hem de yeni bir seçim yasası hazırlanmasını sağlayacak bir yasa tasarısı açıkladı. Başbakanın kabinesi bu tasarı üzerinde mutabakat sağladı. Tasarı parlamentoya gönderildiğinde ayrıntıların değiştirileceği kesin.
Meloni'nin koyduğu hedeflerden bazıları makul görünüyor. Söylediğine göre Meloni, eksikliğini derinden hissettiği siyasi istikrarı İtalya'ya kazandırmak istiyor. İtalya, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri 70. hükümetini kurmuş durumda. (Laboratuvar fareleri bile İtalya'daki tipik bir hükümetten daha uzun süre dayanıyor). Aynı zamanda önerdiği düzenlemelerin daha demokratik olacağını savunuyor. Oysa tasarının hazırlanış süreci, pek de demokratik değil. Meloni, tasarısını hazırlarken kamuoyu bir yana, muhalefete bile danışmadı. Üstelik teklifinin ana fikri, başbakanın doğrudan seçilmesini sağlamak. Halbuki kendi koalisyonu, daha geçtiğimiz, yıl iktidara gelirken seçmenlere (şu anda dolaylı olarak seçilen) cumhurbaşkanını doğrudan seçme fırsatı vaadinde bulunmuştu.
Başbakanların doğrudan seçilmesi ise pek de parlak bir geçmişi olmayan kötü bir fikir. İsrail 1992'de bunu denedi. Aradan geçen on yıl gibi kısa bir süre sonra, vaat edilen istikrarı sağlayamayınca bu uygulamadan vazgeçildi. Bugüne kadar başka hiçbir ülke İsrail'in izinden gitmedi, bundan da bir şey çıkarmak gerek. Doğrudan seçilmesi önerilen başbakanın (aslında cumhurbaşkanı demek daha doğru geliyor, ne var ki İtalya'da zaten bir cumhurbaşkanı mevcut) her halükârda çoğunluğa ihtiyacı olacak. Aksi takdirde, tıpkı yasama organını denetleyemeyen ve sadece icra yetkisine sahip bir cumhurbaşkanının işbaşında olduğu ülkelerde olduğu gibi, tıkanıklık baş gösterecek.
Meloni işte bu yüzden genel seçimlerde en çok oyu alan ittifaka sandalyelerin %55'ini tahsis ederek istikrarlı parlamento çoğunluklarını garanti altına almayı hedefliyor. Ek koltukların nasıl paylaşılacağı ise belirsizliğini koruyor.
Başbakanın bu koalisyonun üyesi olması gerekiyor; ancak hiçbir şey, bir seçmeni bir parti ya da ittifaktan bir başbakan seçip başka bir partiden bir milletvekiline oy vermekten alıkoyamaz. Plandaki bir diğer büyük eksiklik ise kazanacak ittifakın bu avantajı elde edebilmek için asgari bir oy oranına sahip olmasının gerekmemesi. Belki de %25'ten fazla oy alamayan bir ittifak, kolaylıkla parlamentoda mutlak bir çoğunluk kazanabilir. Belli ki bugünün başbakanı bu anti-demokratik manevradan yararlanacak kişinin kendisi olmasını umuyor.
Meloni söz verdiği gibi inat ederse, muhalefet tarafından reddedilen bu taslağı mutlaka referanduma götürecektir. Belli ki bunu hükümetine karşı bir güven oylamasına dönüştürmek de istemiyor. O zaman şansa ihtiyacı olacaktır. Hükümetlerin görev sürelerini güvence altına almayı amaçlayan bu projenin ironik yanı ise şudur: 20 yıl gibi uzun bir süreden sonra ilk kez güçlü bir parlamento çoğunluğuyla seçilen kendi hükümeti de tehlikeye girebilir. Seleflerinden Matteo Renzi de on yıl önce benzer bir numara denemişti. Renzi'nin tasarısı, Meloni'ninki kadar radikal olmasa da seçim kazananlara daha az sandalye verilmesini içeren bir anayasal reform paketi sunmuştu. Bu teklif 2016'da yapılan referandumda reddedildi. Renzi ertesi gün istifa etti. Yani, Meloni reformdan vazgeçmesi ve bunun yerine enflasyona, durgun ekonomiye ve İtalya'nın bitmek bilmeyen borç meselesine odaklanması daha sağlıklı olacak!
Bu yazı, The Economist’de 19 Kasım 2023 tarihinde “Girogia Meloni’s “mother of all reforms” is a power gap ” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.