Gelinen noktada AK Parti’nin toplumla ve özellikle muhafazakar seçmenle ilişkilerini “toplumsal rıza” temelinde yenilemesi gerekiyor. Aynı zamanda ekonomi, hukuk, sivil toplum ve medya ile ilişkilerini “iyi yönetim” bağlamında restore etmesi gerekiyor.
AK Parti’de 2014’te başlayan ve 2018 sonrasında somutlaşan güçlü lider siyaseti, bir yandan partinin toplumla arasındaki etkileşimi tahrip ederken öbür yandan ekonomi, sağlık, hukuk, refah ve konut alanlarında iyi yönetim yeteneğini yıkıma uğrattı.
Galiba her şey bundan yaklaşık 10 yıl önce, 2014 yılında, baharı yaza bağlayan süreçte başladı. Ardından adım adım ama hiç durmadan ilerledi. Zaman içinde katmanlaştı, yapısal bir duruma dönüştü. Ve 31 Mart 2024 akşamı da büyük final gerçekleşti.
Millet iradesi ve çoğunluk oyuna yaslanan bir iktidar kurumu, temel haklar bağlamında bir anayasal yargı kurumu tarafından denetlenebilir mi, denetlenmeli mi? Muhafazakar siyaset bu konuda ne tür bir kavrayışa sahip? Muhafazakar siyaset aklının anayasal yargı tasavvuru nedir?
Son dönemde Türkiye’de geniş tartışmalara konu olan anayasa yargısı fikri, tarihi ve toplumsal olarak nereden doğdu? Modern siyaset içerisinde neden böyle bir kuruma ihtiyaç duyuldu? Anayasa mahkemeleri ne işe yarar?
En başta "özgürlükler/küresellik" ve "otorite/yerlilik" arasındaki rekabetle biçimlenen seçim süreci, gelinen noktada, büyük oranda, muhafazakar milliyetçilik ile seküler/liberal milliyetçilik arasındaki rekabete evrilmiş durumda.
Akşener ve İYİ Parti, "Altılı Masa"yı ve Türkiye’yi "üzeri uzlaşı söylemiyle örtülmüş" Türkiye siyaset gerçeklerine uyandırdı. Bir şok etkisiyle...
Muhafazakar siyaset, Türkiye siyasetinde sağladığı yapısal dönüşümün ardından yapısal meydan okumalarla karşı karşıya.
Üst bürokrasinin kamusal ve toplumsal alanda “makamın gücünü hatırlatma ve gösterme” eğilimlerini, devlet – toplum ilişkisindeki hiyerarşik tasarımın kronik semptomlarından biri olarak görmek mümkündür.
Türkiye siyaseti, bir süredir, siyasi cemaatleşme, kutuplaşma ve siyasi durağanlığın favoriler arasında yer aldığı, tempolu bir şampiyonlar ligini anımsatıyor.
Hükümet kanadının, topluma temas eden konularda geliştirdiği “güç, yasal yetki, dış güçler ve güvenlik” temelli siyaset yaklaşımıyla bir tür “muhalefet çoğaltma siyaseti” izlediği söylenebilir.
Bugün Türkiye’de siyasetin, partiler arası “ittifak oyunları (game of alliance)” etrafında yoğunlaştığından söz etmek mümkün.
Modern siyaset ve onun içerisinde şekillenen devlet - toplum ilişkisi, "kurumsal bir matematiği” olan, “kurumsal bir mühendisliğe” yaslanan yapısal bir tasarımı ifade eder.
Dahası sivil ve demokratik siyasetlerde anayasa yargısının klasik konum ve işlevini değiştirmek, daraltmak topluma ve siyasete ne kazandırır?