ANALİZ
Suriye’de Rejim Düştü!
Suriye'de rejim düştü. Bundan sonra ne olacağını tahmin etmek güç. HTŞ, Esad sonrası Suriye'yi yönetme konusunda geniş bir rol isteyecektir. Ancak nüfus olarak büyük, toplumsal olarak çok çeşitli bir ülkeyi yönetecek kaynaklardan yoksun.
SURİYELİLER BU SAHNELERİ daha önce görmüşlerdi: Kalabalıklar Beşar Esad'ın posterlerini yırtıyor, ordu üslerini ele geçiriyor, siyasi tutukluların tutulduğu hapishanelere saldırıyordu. Ama Suriyeliler son on günde yaşananları, kesin bir zafer havasında görmeyi, en azından yakın zamanda, hiç beklemiyorlardı. Ordusu ve yabancı müttefikleri tarafından terk edilen Esad ülkeden kaçtı. 24 yıllık acımasız iktidarı aniden sona erdi.
Esad rejiminin devrilişi iki haftadan daha kısa sürdü. 27 Kasım'da muhalifler, ellerindeki bölgelerin bombardımanına misilleme yapmak üzere kuzeybatı Suriye'de bir saldırı başlattı. Muhalifler ilerledikçe rejimin ordu birlikleri dağıldı. 29 Kasım'da Suriye'nin ikinci büyük şehri Halep'i ve ardından 5 Aralık'ta güneydeki Hama'yı aldılar. İki gün sonra Suriye'nin üçüncü büyük şehri Humus'un dış mahallelerine ulaştılar.
Muhalifler, El Kaide'nin eski bir kolu olan ancak 2017'de bu grupla yollarını ayıran ve yıllardır kuzeybatı Suriye’nin bir bölümünü yöneten Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) tarafından yönetiliyor. HTŞ, Humus çevresinde Hama veya Halep'ten daha sert bir direnişle karşılaştı. Ancak şehir yine de düştü. Bu, muhaliflerin Şam'ın iç kesimlerini, Esad'ın Alevi mezhebinin kalbi olan kıyıya bağlayan otoyolu kesmelerine olanak tanıdı. Böylece rejim, başkent Şam’a tedarik sağlamakta zorlanırken, muhalifler için Şam’a giden yol açılmış oldu. Şam, muhaliflerin o zamana kadar kat ettiğinden daha az bir mesafede, Humus'un 160 km güneyinde yer alıyor.
Diğer muhalif gruplar ise HTŞ'nin Şam'a giden yolunu açtılar. Son birkaç günde isyan güney Suriye'ye yayıldı. O bölgedeki çatışmalarda HTŞ yer almıyor; oralardaki çatışmalar rejimle uzun süredir sorunları olan yerel gruplar tarafından yönetiliyor. Muhalifler, başkentin güneyindeki üç vilayet üzerinde kontrol sağladıklarını iddia ediyor; bunların arasında Suriye ayaklanmasının 2011'de başladığı Dera da vardı. Sonrasında kuzeye doğru ilerlemeye başladılar. 7 Aralık akşamı itibariyle Şam'ın güney banliyölerine ulaştılar. Şam'ın bir banliyösü olan Dera gibi yerlerde, sivillerin 2016'da sona eren dört yıllık bir rejim kuşatmasından kurtulmak için ot yemeye zorlandığı dokunaklı sahneler yaşandı. Şam'ın doğusundaki Ceramana’da, kalabalıklar başkan Esad’ın babası Hafız Esad'ın heykelini yıktılar.
Bu arada, kuzeydoğuda, çoğunluğu Kürt milislerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de yürüyüşte. Rejimi doğudaki en büyük şehir olan Deyrizor'dan çıkarıyor. SDG ayrıca silah ve uyuşturucu kaçakçılığı için hayati bir sınır kapısı olan el-Bukamal'ı da ele geçirdi.
Rejimin giderek küçülen, Şam ve kıyıdan oluşan kalıntı devleti artık neredeyse tamamen kuşatılmıştı. Rejim lideri Esad, günlerdir görünmüyordu. 7 Aralık'ta ofisi, onun hala Şam'da olduğunu ve her zamanki gibi çalıştığını iddia etti; ancak bunu doğrulayacak hiçbir görüntü yoktu. Birçok Suriyeli, Esad’ın çoktan ülkeyi terk ettiğini düşünüyordu. Ailesinin Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde ( BAE ) olduğu tahmin ediliyordu. 7 Aralık'ta ulusa hitap edebileceği yönündeki söylentiler doğru çıkmadı. Bunun yerine ordu komutanı kısa ve gönülsüz bir açıklama yaptı: “Bize güvenin, her şey yolunda!”
Saatler sonra bir video mesajında Suriye başbakanı Muhammed Celali, rejimin, kontrolü bir geçiş hükümetine devretmeye hazır olduğunu söyledi. Ordu komutanı, subaylara Esad iktidarının sona erdiğini açıkladı. Başkan'ın nerede olduğuna dair hala resmi bir açıklama yapılmadı.
Birkaç gün öncesine kadar çok az sayıda rejim görevlisi, rejimin başkentte olmasa bile kıyıda tutunabileceğine inanıyordu. Fakat birçoğu ise Esad'ın bittiğini kabul etmiş gibi görünüyordu. Halep'ten eski bir milletvekili ve Esad’ın sadık adamlarından biri olan Fares Shehabi, twitter’dan Suriyeliler için "tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakma" zamanı geldi çağırısında bulundu. On yıl önce onun gibi isimler: "Esad yoksa ülkeyi yakarız" diye uyarıyordu.
Suriyeliler rejimin hızla çöküşü karşısında şokta; günlerdir kaçınılmaz gibi görünse de. Esad rejiminin yabancı müttefikleri sadece sembolik yardımlar teklif ettiler. Rusya, kuzey Suriye'de bazı dağınık hava saldırıları gerçekleştirirken, İran füzeler ve insansız hava araçları göndereceğini söyledi. Ancak Esad'ın isyancı saldırılarını püskürtmek için bundan çok daha fazlasına ihtiyacı olacaktı. Esad’ın müttefikleri desteklerini çekiyorlar. 6 Aralık'ta Şam'daki Rus elçiliği vatandaşlarına hala yapabiliyorken Suriye'yi terk etmelerini söyledi. İran'ınsa askeri personelinin bir kısmını tahliye ettiği bildirildi.
Çaresiz kalan Esad, Arap devletlerinden destek almaya çalıştı. Birçok kaynak, Esad’ın, HTŞ gibi İslamcı gruplara karşı nefretiyle bilinen BAE başkanı Muhammed bin Zayed'e kişisel bir çağrıda bulunduğunu söylüyor. Ayrıca Mısır, Ürdün ve diğer ülkelerden yardım diledi. Ancak kimse artık kayıp bir dava gibi görünen bir rejime yardım etmeye istekli değildi. İyi bağlantıları olan bir Suriyeli, "Esad, herkese savaşmak istediğini söylüyor" diyor. "Sorun şu ki başka hiç kimse onun için savaşmak istemiyor."
Bundan sonra ne olacağını ve Suriye’de nasıl bir düzenin kurulacağını tahmin etmek güç. HTŞ, Esad sonrası Suriye'yi yönetme konusunda geniş bir rol isteyecektir. Zaten kuzeybatı Suriye'deki İdlib'de makul derecede yetkin bir hükümet işliyor ve savaşçılar arasında bir disiplin sağlamaya çalışıyor. Grup, 7 Aralık'ta yayınlanan bir bildiri ile hükümet ofislerini veya özel evleri yağmalamamaları, silahlarını havaya ateşlemekten kaçınmaları konusunda birliklerini uyardı.
Ancak HTŞ muhtemelen, nüfus olarak büyük ve toplumsal olarak çok çeşitli bir ülkeyi yönetecek birikim, olanak ve kaynaklardan yoksun. İdlib'den ne kadar uzaklaşırsa, diğerleriyle o kadar fazla ortak çalışması gerekecek. Güneydeki gruplar bir miktar özerklik isteyebilir; kuzeydoğudaki SDG de öyle. Diğer taraftan HTŞ, Hristiyanları, Alevileri ve diğer azınlıkları rahatlatmaya çalışsa da, bazılarının ülkeden kaçması muhtemel.
Muhalifler Şam'a doğru ilerlerken, İran, Rusya ve Türkiye'den yetkililer Katar'da düzenlenen bir konferansta, Suriye'nin geleceğini görüşmek üzere bir araya geldiler. Pek çok konuda anlaşamadılar. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, rejim ve muhalefet arasında diyalog çağrısında bulundu; sahadaki olaylar bunu hızla anlamsız hale getirebilir. Suriye'yi kim yönetirse yönetsin, Rusya'nın önceliği Akdeniz'deki tek limanı olan Tartus'taki deniz üssünü elinde tutmak olacak.
Kuzey Suriye'deki muhalif grupları destekleyen Türkiye, onların nasıl davranacakları konusunda en fazla etkiye sahip olacak. Amerika'nın son seçimleri kazanan başkanı Donald Trump, başkalarının karmaşayı çözmesine izin vermekten memnun görünüyor: "Bu bizim savaşımız değil, bırakalım savaşsınlar" diye yazdı sosyal medyada.
Ancak birçok Suriyeli için Esad rejiminden sonra ne olacağına ilişkin sorular bekleyebilir. Gelecek konusunda büyük bir huzursuzluk var elbet. Ancak çok fazla ölüm ve yıkım getiren Esad rejiminin sonunun gelmiş olması çok daha büyük bir rahatlama.
Bu yazı The Economist’te 08 Aralık 2024 tarihinde “The fall of Syria’s dictator” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.