×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Libya Yeni Bir İstikrarsızlığın Eşiğinde

Libya’da siyasi tansiyon yeniden yükseliyor. Rakip siyasi aktörlerin petrol ve petrol gelirlerini kontrol etme mücadelesi, 2020’den bu yana hassas dengeler üzerine kurulu ateşkesin sona erme riskini artırıyor.
LİBYA'DA SİYASİ tansiyon yeniden yükseliyor. Rakip Libyalı aktörler arasında bir yandan petrolün diğer yandan petrolden elde edilen gelirlerin kontrolünü ele geçirmek adına çetin bir mücadele yaşanıyor. Bu mücadele ise 2020’den bu yana büyük oranda korunan ateşkesin sürdürülmesini zorlaştıracak riskleri beraberinde getiriyor. 

Libya’da Tansiyon Yükseliyor

Libya’da bir süredir gerilim hiç olmadığı kadar yüksek. 2020 yılında Türkiye’nin Trablus’a sağladığı askeri destek ve Rusya’nın savaş uçaklarını Cufra Hava üssüne konuşlandırmasının ardından sahada hava üstünlüğü General Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO)’na geçmiş; ancak aynı zamanda çatışmaların LUO’nun kontrolündeki petrol hilaline yayılması riski de savaşa devam etmenin maliyetini arttırmıştı. Bu durum Mısır’ın, Türkiye’nin askeri olarak desteklediği Trablus güçlerinin Sirte- Cufra hattının geçilmesi halinde savaşa doğrudan müdahil olacağını açıklamasıyla bölgesel savaş riskini de doğurmuştu. Sahadaki şartların hatlarını çizdiği, BM himayesinde uzlaşılan bir ateşkes ile ülkede çatışmasızlık sağlanmıştı. 

Bu ateşkes, kalıcı bir siyasi çözümden ziyade, Trablus'taki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile General Hafter liderliğindeki LUO arasındaki doğrudan askeri çatışmalarda geçici bir duraklama anlamına geliyordu. Bu durum aradan geçen yaklaşık dört yılda da değişmedi. O zamandan beri ateşkes büyük ölçüde korunabilse de hem iki rakip taraf arasındaki gerginlikler hem de siyasi parçalanma devam ediyor. 

Birleşmiş Milletler (BM) himayesindeki görüşmelerde ülkeyi seçimlere götürmesi için yeni bir geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) kurulmuş ve bu hükümetin başbakanı olarak da işadamı Abdülhamid Dibeybe görevlendirilmişti. Ancak 2021 Aralık ayında güvenlik gerekçesiyle seçimler iptal edilince hem Başbakan Dibeybe’nin hem de geçici hükümetin siyasi nüfuzunu devam ettirmesi daha da zorlu hale geldi. Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM), seçimlerin iptal edilmesinin ardından Dibeybe’nin ve UBH’nin görev süresinin dolduğunu açıklayarak Dibeybe’nin yerine bir önceki UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı başbakan olarak atayarak yeni bir kabine kurma girişiminde bulunmuştu.  Fethi Başağa, 2019-20 iç savaşında Trablus savunmasında kritik bir rol üstlenen ve Trablus güçlerinin komutanlığını da yürüten Usame Cuveyli’nin de desteğini alarak Trablus’a girmeye çalıştı, ancak başarılı olamadılar. Yaklaşık bir yıl sonra da Tobruk TM’nin hakkında soruşturma açmasıyla Başağa, görevini yardımcısına devretti. 

Dibeybe uluslararası tanınmayı devam ettirerek görevde kalmayı başardı; ancak meşruiyet sorunu da dahil olmak üzere pek çok sorununu çözmüş değil. Üstelik zaman geçtikçe de General Hafter ve TM karşısında manevra alanı daralıyor. Ayrıca merkezi yönetim yapıları zayıf, kurumların parçalanmışlığı devam ediyor ve dolayısıyla UBH’nin etkili bir şekilde yönetme kapasitesi hala sınırlı. Milis güçlerinin merkezi ve düzenli bir orduya dönüşümü de henüz gerçekleştirilememiş durumda. Ayrıca BM sürecinde üzerinde anlaşılan seçimler, kurumların birleştirilmesi ya da tarafların uzlaştıkları anayasal bir çerçeve konularında da bir ilerleme kaydedebilmiş değil. 

Öte yandan 2020’den beri yeterli çoğunlukta toplanmayı başaramayan ve 2014 seçimlerinden çıkan Tobruk merkezli TM için de meşruiyet iddiası zayıflamış durumda. Bu tabloda petrol başta olmak üzere çok sayıda yasal ve yasadışı ekonomik faaliyeti kontrol eden, Rusya ve Sahel’den Afrika boynuzuna bölge devletleri ile yakın ilişkilere sahip General Hafter ve komutasındaki LUO ülke içinde nüfuzunu güçlendirerek sürdürmeye devam ediyor. Libya’nın önemli petrol havzalarının ve boru hatlarının kontrolü LUO’da, bu da Doğu Libyalı aktörlere stratejik avantajlar sağlıyor. 

Örtülü Savaşın Cepheleri: Petrol ve Gelirlerinin Kontrolü İçin Yeni Bir Mücadele

Sonuçta, Libya'nın petrol kaynakları üzerindeki kontrol, önemli bir konu olmaya devam ediyor. Ülkenin geniş petrol rezervleri hem her iki tarafın nüfuz alanlarını korumaları hem de aralarındaki rekabeti devam ettirebilmeleri için hayati önem taşıyor. Ateşkesin ilk yıllarında petrol üretimini sürdürmek her iki tarafın da çıkarınaydı.  Taraflar elde ettikleri gelirlerle, etki alanlarını düzenleyip konumlarını güçlendirmeyi amaçladılar. Ancak gelinen noktada gelir dağıtımı konusundaki anlaşmazlıklar doğu ve batı hizipleri arasındaki gerginliğin tırmandığı yeni bir döneme işaret ediyor. 

Libya’da son aylarda yükselen gerilim, ülkenin zengin petrolünün ve ondan elde edilen gelirlerin kontrolünü ele geçirmek adına bir süredir devam eden örtülü mücadelenin dizginlenemez hale gelmesiyle yakından alakalı. Bu gerilimin bir cephesi petrol gelirlerini kontrol edebilmek için Merkez Bankası üzerinde yoğunlaşan kriz, diğer cephesi ise LUO’nun petrolün kontrolü için ülkenin güneyindeki petrol bölgesine gerçekleştirdiği askeri operasyon. 

Merkez Bankası Krizi

Libya Merkez Bankası (MB) başkanı Sadık el Kebir ile Trablus merkezli Milli birlik hükümeti başbakanı Aldülhamid Dibeybe arasında patlak veren ve Kebir’in ülkeden kaçmasıyla sonuçlanan kriz son dönemde tırmanan gerilimin sadece bir halkası. Libya MB, Libya'nın para politikasını yöneten, resmi parasını basan, ülkenin bankacılık sistemini denetleyen ve en önemlisi hükümetin gelirinin yaklaşık %90'ını temsil eden petrol gelirlerini dağıtan merkezi finans kuruluşu. Trablus'ta faaliyet gösteren Libya MB, tüm istikrarsızlığa ve savaşa rağmen 2011'den beri Libya'nın maliyesini ve petrol gelirlerini yönetmeye devam etti. 2014’ten beri Libya'da iç savaş yoğunlaştıkça, rekabet eden gruplar operasyonlarını finanse etmek için Libya MB'nin kontrolünü ele geçirmeye çalıştılar. 

Sadık el-Kebir başkanlığındaki Libya MB faaliyetlerini rakip Libyalı gruplar arasında bir denge sağlayarak sürdürmeyi başarmıştı. Örneğin, siyasi bölünmelere rağmen banka, tam bir ekonomik çöküşü önlemek ve mali dengeleme sağlamak adına hem Trablus hem de Tobruk’taki hükümetlere ödeme yapmaya devam etti.

Libya MB’nin atlattığı tek zorluk bununla sınırlı kalmadı. 2014 yılında Libya iç savaşa sürüklenip, ülke iki rakip hükümet olan, Trablus'taki BM tarafından tanınan UMH ve doğudaki LUO ile ittifak halindeki Tobruk TM arasında bölündüğünde, ülkenin doğusunda paralel bir merkez bankası daha kuruldu. Ancak, el-Kebir liderliğindeki Trablus merkezli merkez bankası, Libya'nın petrol gelirlerinin uluslararası tanınmasını ve kontrolünü korudu. 2017’den beri uluslararası müzakereler, bu iki kurumu birleştirmeye çalışıyordu. En sonunda geçtiğimiz yaz, kurumların birleşmesi sağlanmıştı. 

Libya'nın petrol gelirleriyle ilgili güç mücadelesinin ülke içinde rakip hükümetler arasındaki dengeyi değiştirecek boyuta gelmesiyle yeni bir eşiğe gelinmiş durumda. Son dönemde el-Kebir ülkenin doğusundaki aktörler ile yakınlaşmaya başlayarak, doğu ile batı arasında kurmaya çalıştığı mali denge politikasını değiştirdi. Bu yılın başında el Kebir, Başbakan Dibeybe’ye, düzenlemeler olmadan genişlettiğini iddia ettiği harcamaları sınırlaması çağrısında bulunmuş ve Libya devriminin 14. yıldönümünde yaptığı konuşmasında yer verdiği maaş zammı ve sosyal yardımlara dair taahhütlerini eleştirmişti. 2021'den 2022'ye kadar devlet harcamalarının 20,8 milyar dinardan 61 milyar dinara (yaklaşık 4 milyar dolardan 11,6 milyar dolara) çıktığını belirten el Kebir, Başbakan Dibeybe’ye yönelttiği eleştirilerinde bu artışların kısa vadede bazılarını tatmin edebileceğini, ancak devletin mali programının sürdürülebilirliğine zarar vereceğini ifade etmişti. Mart ayında el-Kebir, Libya dinarının değerinin düşürerek devalüasyon kararını uyguladı. Dahası, Tobruk Temsilciler Meclisi’nden de yeni bir ortak hükümet ve ortak bütçe kurulmasını talep etti. Yolsuzluk iddialarını gerekçe göstererek Başbakan Dibeybe liderliğindeki hükümete ödemeleri kıstı. 

Bu gelişmeye Başbakan Dibeybe’nin cevabı ise yetkisi olmamasına rağmen, Libya Başkanlık Konseyi’nin kararıyla, Merkez Bankası üzerinde doğrudan kontrol sağlamak adına el-Kebir’i görevden almak ve yerine yeni bir isim atamak oldu. 2014 yılından beri iki defa görevden alınma teşebbüsüne (her ikisinde de Tobruk TM’nin girişimiydi) rağmen görevinde kalmayı başaran el-Kebir ise bu karara direndi. Ağustos 2023'te silahlı milisler Merkez Bankası binasını kuşattılar ve yine milisler bankanın bilgi işlem görevlilerini kaçırarak bankanın işlemlerine erişim sağlamaya çalıştılar. Trablus’taki bu karmaşa üzerine, Tobruk Temsilciler Meclisi, 2018’deki kararını geri alarak 17 Ağustos’ta el-Kebir’i Merkez Bankası başkası olarak tanıdıklarını içeren bir karar kabul etti. Gerilimin devam etmesi üzerine de kontrol ettikleri petrol tesislerindeki petrol üretimini askıya aldılar. 

En sonunda can güvenliğinin tehlikeye girmesiyle el-Kebir, bir grup Merkez Bankası çalışanı ile bankanın işlem şifrelerini de yanına alarak ülkeyi terk etti ve İstanbul’a sığındı. Dibeybe’nin atadığı yeni başkan Merkez Bankası’nın tüm işlemlerine erişim sağlamış değil. Dahası, ABD Dışişleri Bakanlığı, Amerikan ve uluslararası bankaların, Libya Merkez Bankası'nın liderliğine ilişkin süregelen belirsizlik nedeniyle bankayla finansal işlemlerini askıya aldığını duyurdu. Hâlihazırda BM Libya'daki ilgili taraflar arasında Merkez Bankası krizinin çözümüne yönelik ilk tur müzakerelerin yapıldığını ve tarafların ortak bir ismi Merkez Bankası başkanı olarak atamayı kabul ettiklerini duyurdu. Hala İstanbul’da olan el-Kebir ise yakın bir zamanda verdiği bir basın demecinde Trablus’a görevine döneceğini ifade etmekte. Eylül sonunda Libya'nın doğu ve batı kanadı, Merkez Bankası'na yeni bir geçici başkan atamak için BM aracılığıyla bir anlaşma imzalayarak şimdilik krizi ertelemiş oldular. 

Libya Ulusal Ordusu’nun Yeni Askeri Genişleme Teşebbüsü

Bu güç mücadelesinin diğer ayağı ise petrol havzaları ve stratejik altyapıların kontrolünde süregeliyor. Libya Ulusal Ordusu'nun 7 Ağustos’ta Barka (Doğu Libya) bölgesinden Libya’nın güneybatısına sevk edilip, petrol ve doğalgaz havzası ve diğer kritik altyapıların kontrolünü ele geçirmek için Gadames’e operasyon düzenlemesi de bu güç mücadelesinin bir diğer ayağı.

Petrol gelirlerinin kontrolü ne kadar stratejikse petrol havzalarının ve kritik altyapıların kontrolü de bir o kadar ehemmiyet taşıyor. Cezayir ve Tunus sınırlarına yakın, güneybatı Libya'da bulunan Gadames, havalimanı başta olmak üzere stratejik altyapılara ve sınır geçiş yollarına yakınlığı nedeniyle önemli askeri ve ekonomik değere sahip. Özellikle sınır güvenliğini, sınır ötesi kaçakçılık rotalarını ve yasadışı göç ve insan ticareti faaliyetlerini kontrol edip izlemek için kritik bir konumda. Dahası, bölgenin petrol üretimi yapılması beklenen Hamada sahası nedeniyle ekonomik önemi de var.

Sonuç itibariyle seçimlerin gerçekleşmemesiyle birlikte taraflar yeniden kendi pozisyonlarını güçlendirmeye çalışıyorlar. Uzun yıllardır Hafter'in temel stratejisi, askeri, politik ve ekonomik olarak konumunu güçlendirmek için bu stratejik bölgeleri ele geçirmek oldu ve bu stratejisinde de oldukça başarılı ilerleyebilen yegane aktör olarak tanımlanması abartı olmayacaktır. Yine bu operasyonunda başarılı olamadı. LUO güçleri Gadames'te yeterli yerel destek elde edemeyip güçlü bir direniş ile karşılaşınca bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Başarısız da olsa, bu, Hafter'in güneybatı Libya üzerindeki kontrolünü genişletme niyetini gösterdi. Öte yandan LUO’nun bu askeri girişimi, Trablus’u da teyakkuza geçirmiş oldu. 

LUO’nun operasyonunun hemen öncesinde bölgede başka bir askeri gerilim patlak vermişti. Bir süredir hem komutan Usame Cuveyli’nin desteklediği Zintan birlikleri hem de Ulusal Birlik Hükümeti'ne ait birlikler bölgenin kontrolünü ele geçirmeye çalışıyordu. Zintan güçlerine, bölgeye intikal eden 444 Muharebe Tugayı engel olmuşlar ve hatta havalimanı bölgesinde karşı karşıya gelmişlerdi. Bölgenin kontrolü, Trablus içindeki askeri ve siyasi dengeleri de değiştirebilecek bir önemde. Siyasi tansiyon yükseldikçe bu gibi denge değiştirmesi öngörülen stratejik yerlerde askeri gerilim riski de artmış görünüyor. 

Libya’da Riskler ve Olası Senaryolar Neler

Tüm krizlerin neticesinde Tobruk TM ve General Hafter komutasındaki LUO, Libya’da petrol üretimini durdurmuş durumda. Ülkenin petrol gelirlerine bağımlı olması ve kötü yönetişim sorunları, petrol ihracatının durdurulmasını Libyalılar için de maliyetli bir siyasi koza dönüştürmüş durumda. Öte yandan BM himayesindeki görüşmeler konusunda bölgesel ve uluslararası baskıyı da arttırarak Libya’da siyasi çözümü yeniden öncelik haline getirmişe benziyor. 

Fakat tüm bu çok cepheli gerilimler, Libya’da çok riskli bir dönemin kapılarını araladı. Başbakan Dibeybe’nin Libya Merkez Bankası başkanını yetkisini aşarak, tek taraflı bir şekilde değiştirme girişimi, öncelikle Libya'nın uluslararası finans sistemlerine erişimini tehlikeye atma riskini taşıyor. Ayrıca Başbakan Dibeybe’nin bu siyasi manevrası, uluslararası desteğin ve tanınmanın riske girmesi ihtimalini de getirebilir. Zayıf bir meşruiyetle Trablus’ta iktidara tutunmaya çalışan Başbakan Dibeybe’nin bu adımları, sıfır toplamlı bir stratejiye dönüşürse Trablus’ta milisler ve gruplar arasında yeni bir silahlı mücadelenin de fitili ateşlenebilir. 

Ayrıca, LUO’nun son Gadames operasyonu, General Hafter'in Trablus ablukası öncesi askeri saldırı stratejisine benzediği için de dikkatle takip edilmeli. 2019 Trablus saldırısından önce, General Hafter ve LUO, güney ve doğu Libya'da önemli petrol ve gaz sahalarını ele geçirmiş ve alan hâkimiyetini batı ve güneye doğru genişletmişti. LUO, 2016 ve 2017 yıllarında Petrol Hilali’nin kontrolünü ele geçirmesinin ardından 2019 Şubat’ında, Şarara petrol bölgesinin ve ardından da el-Feel tesislerinin kontrolünü ele geçirmişti. Böylece, Libya'nın petrol kaynaklarını kontrol ederek 2019-20 Trablus ablukasını finanse edebilmiş, ayrıca uluslararası anlamda önemli bir koz elde ederek konumunu güçlendirmişti. Tüm bunlar o dönem Libya'nın petrol zenginliğini güvence altına alabilecek bir lider olarak imajını oluşturmasına da yardımcı olmuştu. Şimdi General Hafter’in Gadames hamlesi, geleneksel olarak doğudaki kalesinin dışında kalan batı ve güneybatı Libya'da hakimiyetini genişletme arzusunun yenilendiğini gösteriyor. 

Bu nedenle de 2020'den beri hassas dengeler üzerinden devam eden ateşkesin sona erme riski hiç olmadığı kadar yükselmiş durumda.

NEBAHAT TANRIVERDİ YAŞAR

Tunus, Libya ve Mısır başta olmak üzere Kuzey Afrika ülkeleriyle ve Türkiye'nin Afrika ile ilişkileri üzerine çalışmalar yapan Nebahat Tanrıverdi Yaşar, Berlin ve Ankara merkezli serbest bir araştırmacıdır. 2015 yılından itibaren bağımsız araştırmacı olarak çalışmalarına devam eden Tanrıverdi Yaşar, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde (ORSAM) araştırmacı (2010-2015), Berlin'deki Alman düşünce kuruluşu SWP’nin Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Çalışmaları (CATS) Programında IPC-Stiftung Mercator misafir araştırmacı (2020-2021) ve CATS konuk araştırmacısı (2022-2023) olarak çok sayıda çalışmalar gerçekleştirmiştir.