×
AVRUPA

ANALİZ

İtalya’da Tehlikeli Anayasa Değişikliği: “Kazanan Hepsini Alır!”

İtalya’da Başbakan Meloni, yeni Anayasa değişiklik önerisiyle, seçimlerde en yüksek oyu alan partinin parlamentodaki sandalyelerin çoğunluğuna (%55’ine) sahip olmasını amaçlıyor. Meloni’nin temel iddiası İtalya’nın daha istikrarlı hükümetlere ihtiyacı olduğu yönünde.
İTALYA'NIN HALİHAZIRDA durumu ürkütücü görünüyor. Sebebi ise Başbakan Giorgia Meloni’nin anayasa değişikliği önerisi. Çünkü bu öneri, bir asır önceki Benito Mussolini’nin anayasa değişikliğini anımsatan nitelikte.

Mussolini’nin 1923 Kasım’ında yürürlüğe giren ünlü Acerbo Yasası, oy oranı ne olursa olsun en çok oyu alan partinin parlamentodaki sandalyelerin üçte ikisine sahip olmasını öngörüyordu. Ardından, seçim yasasına müdahalenin yanı sıra gözdağı ve şiddetin de katkısıyla Mussolini’nin partisi bir sonraki seçimleri kazandı. Böylece, diktatörlüğe giden yol açılmış oldu.

Meloni’nin mevcut değişiklik önerisi, Acerbo Yasası’nın bir yansıması niteliğinde. Bu değişiklikle İtalyan başbakan, en yüksek oyu alan partinin parlamentodaki sandalyelerin yüzde 55’ini almasını amaçlıyor. Diğer bir ifadeyle, bir parti toplam oyların yüzde 20’sini dahi alsa en fazla oyu aldığı takdirde parlamentoda çoğunluğu elde etme imkanına sahip olacak.

Kulağa garip geliyor, değil mi? Çünkü öyle. Örneğin, Polonya son seçimlerde bu sistemi kullanmış olsaydı, muhalefetin yüzde 52’lik oyuna karşı toplam oyların sadece yüzde 35’ini alan iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) parlamentoyu hala kontrol ediyor olacaktı.

Bu yüzden, Meloni’nin bu garip görünen değişiklikle neyi amaçladığını anlamak zor değil. Partisi İtalya’nın Kardeşleri (FdI) anketlere göre, seçimlerde rahat bir üstünlük elde edecek olsa da parlamento çoğunluğunu sağlayabilecek gibi görünmüyor.

Özünde bu öneri, İtalya’nın tamamını tek bir seçim bölgesi olarak kabul ederek fark ne kadar küçük olursa olsun kazanan partinin parlamento çoğunluğunu almasını sağlayacak. Büyük bir orantısızlık doğuracak olan bu yeni sistem, “kazananın her şeyi alacağı” anlamına gelecek.

Üstelik, bu kadarla da sınırlı değil. Öneri ayrıca her partinin seçimden önce bir başbakan adayı göstermesini ve kazanan partinin adayının başbakan olmasını öngörüyor. Böylece, başbakan doğrudan halk tarafından seçilmiş olacak. Buna göre, yeni sistemde başbakan her şeyin üstünde olacak.

Sonuç olarak başkanlık ve parlamenter sistemi birleştiren Meloni’nin önerisi, gücün tek bir yerde yoğunlaşmasını öngörüyor. Nitekim, başkanlık sisteminde başkan güçlüdür çünkü doğrudan seçilir. Bu yanıyla başkan, yasama organını dengeleyen karşı gücü temsil eder. Parlamenter sistemde ise yürütme ve yasama organları tamamen ayrılmış değildir. Yürütmenin başı olarak başbakan ya da şansölye, yasama organında çoğunluğu temsil eder. Aynı zamanda yürütme, bu çoğunluğa dayanır ve bu yüzden iki erk arasında bir denge söz konusudur.

Dolayısıyla Meloni’nin amacı, doğrudan başkanlık sisteminin gücü ve meşruiyetini (“Halk beni seçti!”) parlamenter sistemin yumuşak erkler ayrılığı ile birleştirmek. Bu sayede Meloni, doğrudan seçilmiş bir başbakan olarak yürütmeye ve yüzde 55’lik temsil oranıyla da parlamentoya hakim olacak.

Öte yandan, Meloni ve partisinin, süreci gizlilik içinde yürütmeye çalışması da son derece endişe verici. Hükümetin planı duyurduğu basın açıklamasında “asgari düzeyde” bir değişiklik öngörüldüğü vurgulanmıştı. Fakat, söylendiği gibi olmadı.

Söz konusu anayasa değişikliği gerçekleştiğinde, nitelik ile nicelik arasında bir ilişki aranmaz. Nitekim reform, anayasanın sadece iki maddesini değiştiriyor olsa da esasında İtalyan Cumhuriyeti’nin tüm güç ilişkilerini hedef alıyor.

Peki, Meloni bu reform önerisini ne tür gerekçelerle öne sürüyor? Meloni’nin temel iddiası İtalya’nın daha istikrarlı hükümetlere ihtiyacı olduğu yönünde. Son otuz yılda İtalyan hükümetlerinin ortalama sadece iki yıl görevde kaldığı düşünülünce bu, oldukça haklı bir iddia gibi görünüyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse, kazanan partiye ikramiye olarak fazladan sandalye verilmesi fikri sadece Mussolini’ye ait değil. Bu fikir, İtalya’da uzun zamandır anayasa değişikliği bağlamında tartışılıyor. Dahası, bu uygulama yerel ve bölgesel seçimlerde bir süre uygulandı.

Ancak -siyasal istikrara yönelik bu talep meşru olsa da- asıl sorun, Meloni’nin önerisinin mevcut sistemin faydalı yanlarını da ortadan kaldırıyor olması.

Ülkede pek çok uzman, siyasal istikrarı sağlamak için sistemin nasıl düzenlenebileceğine dair çeşitli önerilerde bulunuyor. Doğrudan seçilmiş bir başbakanın parlamentodaki yapay çoğunluğunu güçlendirmek bunlar arasında yer almıyor. Birçok İtalyan hukukçu da bu öneriye oldukça eleştirel yaklaşıyor.

Bununla birlikte, önerilen sistemin karşılaştırılabilir bir örneğinin olmaması da şaşırtıcı değil. Çünkü, çok az ülkede ikramiye yöntemi uygulanıyor ve bunlar da çok küçük miktarlarda gerçekleşiyor. Doğrudan seçilmiş başbakan ise hiçbir ülkede bulunmuyor.

Avrupa Birliği (AB) açısından ise bu öneri daha az memnuniyet verici olamazdı. Şimdiye dek Avrupa merkez sağı, AB karşıtı olmayan ve Rusya’ya karşı Ukrayna’nın kendisini savunma hakkını destekleyen Meloni’ye anlayışla yaklaştı. Ancak, mevcut süreci görmezden gelmek büyük bir hata olur.

AB, 2010’ların başında Macaristan’da olanları görmezden gelmesinin bedelini hala ağır bir şekilde ödüyor. Bu süreçte, iktidar partisi Fidesz referandum dahi yapmadan anayasa değişikliğine gitti. Ardından da parlamentoda üçte iki çoğunluğa sahip olmasını sağlayacak seçim düzenlemeleri de dahil olmak üzere iktidarını sağlamlaştırmak için çok sayıda yasal değişiklik yaptı.

Dolayısıyla AB, aynı hatayı tekrarlamamalı. Nitekim, otoriter sistemlerin temel özelliği olan gücün yürütmede toplanması, AB Antlaşması’nın 2. ve 10. maddelerinde yer alan demokrasi ilkesini ihlal etmekte. Herhangi bir üye ülkede böyle bir sistemin kabul edilmesi korkunç bir örnek teşkil edecek olup demokratik toplum fikrinin komik karşılanmasına yol açacaktır.

Bu bağlamda, Avrupa Konseyi’nin Venedik Komisyonu gibi anayasal meselelerle ilgilenen kurumları, önerilen bu anayasa değişikliğini gözden geçirmelidir. İtalyan hükümeti de resmi olarak böyle bir inceleme talebinde bulunabilir. Eğer söz konusu değişiklik gözden geçirilmeden kabul edilirse, bu durumun AB içinde istenmeyen başka krizlere zemin hazırlaması oldukça muhtemel.


Bu yazı, Politico'da 21 Aralık 2023 tarihinde “Meloni’s dangerous constitutional change in Italy” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.