×
ASYA
14.09.2024

ANALİZ

İran'da Yeni Kabine: Savaş Tehdidi Radikalleri Güçlendiriyor!

İran cumhurbaşkanlarının yetkileri her zaman kısıtlı olmuştur. Haniye'nin öldürülmesinden sonra bölgedeki gerilimin tırmanma tehdidi ve Amerikan gemilerinin İran sularına yakın olması, rejimi, yeni hükümetten gelecek her türlü değişim imasını bastırmaya sevk ediyor.
“OY VERMEMELİYDİM” diyor bir İranlı kadın... İran'da yakın zamanda yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda vatandaşların oy kullanma isteği yeniden canlanmıştı. Ama ardından derin bir hüsran yaşandı. Karamsarlık tekrar hakim olmaya başladı. İran'ın eski dışişleri bakanı ve yeni cumhurbaşkanı yardımcısı Cevad Zarif 11 Ağustos'ta istifa etti. Mesud Pezeşkiyan'ın kampanyasını yürütmüş ve daha temsili bir hükümet umutlarının canlanmasına yardımcı olmuştu. Yeni kabinenin 21 Ağustos'ta açıklanması bu hayallerin nasıl suya düştüğünü gösterdi. 

Pezeşkiyan, Batı ile müzakere kanallarını canlandırmak ve yaptırımları hafifletmeye çalışmak için Batı yönelimli ve eğitimli kişileri bakanlıklara getirdi; ancak iç işlerini yürütmesi için daha katı görüşlü isimleri görevlendirdi. İçişleri Bakanı, rejime karşı protestoları bastıran eski bir Devrim Muhafızları komutanı. Kendisinden önceki koyu muhafazakar istihbarat bakanını, yakın zamanda Hamas lideri İsmail Haniye'nin Tahran'da suikasta kurban gitmesi gibi sayısız başarısızlığa rağmen görevde tuttu. Cumhurbaşkanı yardımcısı ve İran'ın atom enerjisi ajansının başkanı da görevine devam ediyor. 

Pezeşkiyan kadınları ve İran'ın etnik - dini azınlıklarını güçlendireceğine dair verdiği sözleri tutmadı. Sadece bir kadın bakan var, o da İslam Cumhuriyeti tarihindeki ikinci kadın bakan. Kendisi karayollarından sorumlu. Kabinede yine Sünni ya da Kürt bakan yok. 

Pezeşkiyan’ın bakan atamalarını savunanlara göre, parlamentoyu kontrol eden aşırı sağcılar yatıştırılmasaydı bu atamalar milletvekilleri tarafından engellenecekti. Oysa hepsini onayladılar. Pezeşkiyan'ın herhangi bir ilerleme kaydedebilmesi için İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'i de yanında tutması gerekiyor. Hamaney'in kabineyi onayladığını o söyledi. 

Halbuki İranlılar daha iyi bir çözüm bekliyorlardı. Pezeşkiyan, kabine için Zarif'ten liyakat esasına göre isim önermesini istedi ancak daha sonra üçü hariç tüm önerileri reddetti. Başörtüsünün dayatılması için güç kullanılmasına karşı açık muhalefeti kayıplara karıştı. Kadınları başörtüsü takmadıkları için gözaltına alan polis ve kadın aktivistleri hapse atan yargı hâlâ iş başında. Seçimlerin boykot edilmesini destekleyen İranlılar haklarını savunduklarını düşünüyorlar. Bir başka kadın seçmen “Halk ile rejim arasındaki uçurum kısa süreliğine daraldı ama şimdi yeniden açılıyor” diyor. “Pezeşkiyan sadece bir emir eri.” 

İran cumhurbaşkanlarının yetkileri her zaman kısıtlı olmuştur. Haniye'nin öldürülmesinden sonra bölgede yaşanan gerilimin tırmanması tehdidi ve Amerikan gemilerinin İran sularına yakın olması, rejimi her türlü değişim imasını bastırmaya itti. 

Şimdilik rejim muhalifleri baskı yoluyla kontrol altında tutuluyor. Ancak en temel sorunun, yani ekonomik izolasyonun çözümü için hala Batı'ya muhtaç. Hamaney, Çin ve Rusya'ya yanaşmayı denedi ama başarısız oldu. Pezeşkiyan'ın selefi döneminde enflasyon, İran'ın diğer cumhurbaşkanlarına kıyasla ortalama 15 puan daha yüksekti. Tahran'da bir kahve neredeyse Londra'daki kadar pahalı. Zarif gitti ama yerine onun müttefiki, İngiliz eğitimli eski vekili Abbas Arakçi'nin dışişleri bakanı olması planlanıyor. Hamaney Batı'nın hainliklerini kınasa da Pezeşkiyan üç yıldır Batılı liderlerle telefon görüşmesi yapmasına izin verilen ilk cumhurbaşkanı oldu.


Bu yazı, The Economist’te 22 Ağustos 2024 tarihinde “The threat of war is empowering the Islamic republic’s hardliners” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.