ANALİZ
Hükümeti Beklerken: Lübnan ve Vakti Gelmeyen Güç
Lübnan’da hükümetin kurulması konusunda yaşanan gecikme, ortak bir tercihin sonucudur ve politikacıların suçlama oyunu, sadece bir tiyatrodan ibarettir.
LÜBNAN HÜKÜMETİNİN Beyrut Limanı'ndaki yıkıcı patlamanın ardından, geçen yıl 10 Ağustos'ta istifasından bu yana, Lübnan siyasi sınıfı kararsızlık içerisinde hareket ediyor. Nüfusun çoğunluğu yoksulluk sınırının altına düşen ülkenin ızdırabı gittikçe derinleşiyor. Lübnan Lirasının değeri çakılmış durumda; resmiyette 1 dolar hala 1.500 Lübnan Lirası olarak değerlenirken, serbest piyasada şu sıralar 1 Dolar 10.000 Lübnan lirasına eşit görünüyor.
Geçen [9] ay boyunca siyasi sınıfın hükümeti kurma işini geciktirmesinin birçok nedeni var: Bu nedenler, iki Şii partisi Hizbullah ve Emel'e hibe verilmesi konusundaki anlaşmazlıklar; Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın yeni bir hükümet için engelleme ısrarını sürdürmesi ve başbakan adayı Saad Hariri'nin içişleri ve adalet bakanlıklarını Avn ve damadı Cibran Basil'e teslim etmeyi reddetmesi şeklinde özetlenebilir.
Ancak, bu bahaneler giderek daha az inandırıcı hale geliyor. Hükümeti kurma sürecindeki üç ana güç (Hariri'nin Gelecek Hareketi, Şii partiler, Cumhurbakanı Avn ve Damadı Basil'in Özgür Yurtsever Hareketi), her biri kendi gerekçeleriyle hükümeti kurmakta tereddüt ediyor. Bu tereddütler, bölgesel jeopolitik gerçeklere yaklaşımlarından kişisel çıkarlarına ve siyasi hırslarına kadar uzanıyor. Hepsi bu gülünç tiyatro içerisinde yer alıyor.
Hariri, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından Beyrut'a ulaştırılan Fransız yardımlarının önünü açmak için, geçen eylül ayında hükümeti kurmak istediğini söyledi. Hariri'nin planı, reformları uygulayabilecek ve bunun sonucunda Lübnan'a dış yardımın önünü açacak "çalışan bir hükümet" kurulmasını amaçlıyor. Hizbullah, patronu İran'ın, Lübnan konusunda Paris yerine doğrudan ABD ile anlaşmayı tercih etmesinden dolayı Fransız planı çerçevesinde bir hükümet kurma konusunda hevesli değil. Hizbullah, Tahran'la uyum içerisinde çalışırken, kabine kurma sürecindeki çıkmazdan kurtulma yoluna gitmedi. Lübnan'ı rehin tutmak, ABD ve bir ölçüde Fransa karşısında İran'ın kozunu artırıyor. Hizbullah, Lübnan'daki belirsizliği sürdürürken, kendi kaderinin İran dışında kimsenin elinde olmadığı sinyalini veriyor.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Avn, Saad Hariri'nin belirlediği koşullarda yeni bir kabinenin kurulmasını istemiyor. Avn, bunun yerine, görevi 2022'de sona erdiğinde damadı Basil'in Cumhurbaşkanlığı'nı güvence altına almak için yeterli nüfuza sahip olmak istiyor. Basil'in cumhurbaşkanı adaylığını güçlendirmek üzere Avn ve Basil, herhangi bir yeni hükümet konusunda veto yetkisi istemişti. Bu istek, gündeme düştüğünden beri siyasi yelpazenin her tarafında muhalefet dalgası yarattı. Ancak bu durum sadece Avn'ı hükümetin kurulması konusunda daha isteksiz hale getiriyor
Aynı zamanda, Avn’ın Hizbullah ile ittifakı, Basil’in Cumhurbaşkan adaylığı için verdikleri desteği güvence altına alacak kadar sağlam değil. Bu durum, damadının siyasi geleceği ve kendi parçalanan mirası konusunda Cumhurbaşkanı Avn'ı endişelendiriyor. Bu ise, isteklerini karşılamayacak bir hükümetin kurulmasından rahatsızlığının nedenini oluşturuyor.
Avn ve Basil’in önündeki bir diğer önemli sorun da Enerji Bakanlığı'nın kontrolünü ellerinde tutup tutamayacakları konusudur. Bakanlığın kontrolünü on yıldan fazla bir süredir ilk kez kaybederlerse, bunun siyasi sonuçları olabilir. Avn yanlısı olmayan bir bakanın yönetiminde enerji sektöründe yapılacak herhangi bir reform, Lübnan’ın hal-i hazırda berbat durumda olan elektrik altyapısından Basil’i sorumlu hale getirecektir.
Hariri’nin hesapları, Avn’ın hesaplarından çok farklı görünmüyor. Saad Hariri’nin Lübnan siyasetine bulaşmayan kardeşi Bahaa, 2017’de geri dönüş yaptı ve yavaş yavaş kendi tabanını inşa ediyor. Aynı zamanda medya üzerindeki kontrolü de güvence altına alıyor. Bahaa, 2005'te babaları Rafik'e düzenlenen suikastta Hizbullah'ın görünürdeki rolüne rağmen, kardeşinin Hizbullah'a tavizlerine karşı eleştirel bir tavır aldı. Hariri’nin Suudi Arabistan ile bağlarını yeniden kurma ve ekonomik iş birliğini iyileştirme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Hariri, finans, içişleri ve adalet bakanlıklarında Hizbullah ve Avn'a taviz verirse, kardeşinin nüfuzunu artırabilecek bir Suudi muhalefetiyle karşılaşabilir.
Tüm bu nedenlere ek olarak, siyasi sınıf, dış yardımın önünü açmak için acı verici reformları uygulaması gerekeceğinden, genel olarak hükümeti kurma konusunda istekli görünmüyor. Bugün talep edilen reformlar, sistemdeki nüfuz ve patronaj ağlarından vazgeçmelerini gerektireceğinden, ülke liderleri ancak bölgesel veya uluslararası siyasette meydana gelecek değişim bağlamında bir kurtarma paketini tercih edeceklerdir.
Aynı şekilde, bir konsensüs hükümeti, 17 Ekim ayaklanmasının anlatısını yani Lübnan'daki vahim durumdan tüm siyasi sınıfın sorumlu olduğu anlatısını canlandıracaktır. Bu nedenle, hükümetin kurulması konusunda yaşanan gecikme, ortak bir tercihin sonucudur ve politikacıların suçlama oyunu, sadece bir tiyatrodan ibarettir. Nihayetinde, Hassan Diab'ın mevcut geçici hükümetine, hayati mallarla ilgili sübvansiyonları kaldırmaya yönelik patlayıcı adımı atmasına izin veriyorlar. Muhtemelen ancak o zaman bir tür ABD - İran anlayışı bağlamında yeni bir kabine devreye girecek ve parçaları toparlayacaktır. Siyasetçiler, ertelemeyi kendi çıkarlarına ve yurtdışındaki patronlarının çıkarlarına hizmet edecek en uygun politika olarak görüyor.
Carnegie Middle East Center sitesinde, 11 Mart 2021 tarihinde “The Power of Not Now” başlığıyla yayımlanan analizi kısaltarak Hasan YALVAÇ’ın çevirisiyle sunuyoruz. Metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.