ANALİZ
Elon Musk Ülkelerin Kaderini Nasıl Etkiliyor?
Jeopolitik liderliğin teknolojiye giderek daha fazla bağlı olduğu bir dünyada, Musk’ın fiilen bağımsız bir aktör olarak hareket etmesi işleri hayli karmaşık bir hale getiriyor.
İŞ İNSANLARININ çoğu, ömürleri boyunca herhangi bir uluslararası olaya karışmadan yaşar. Elon Musk içinse durum tam tersi. Sadece Eylül ayı içinde iki farklı uluslararası olaya adı karıştı.
İlki Ukrayna savaşıyla ilgili. Walter Isaacson’ın Elon Musk biyografisinde yer alan, Musk’ın Starlink’i Kırım üzerinde etkinleştirmeyi reddettiği ve böylece Rus donanmasına yönelik bir saldırıyı engellediği yönündeki iddialar, Ukrayna tarafının tepkisine neden oldu.
Günler sonra gerçekleşen ikinci olayda ise Musk bu defa Tayvan’ın tepkisini üzerine çekti. Bunun nedeni, Musk’ın Tayvan adasını Hawaii’ye benzeterek adanın Çin’in bir parçası olduğunu ima eden açıklamasıydı. Tayvan Dışişleri Bakanı bunun üzerine eskiden Twitter olarak bilinen ve Musk’a ait olan X’te “Tayvan Çin’in bir parçası olmamakla beraber satılık da değildir!” şeklinde bir paylaşım yaptı.
Bunlar, Musk’ın Eylül ayındaki diplomatik ajandasında yer alan ve İsrail, Türkiye ve Macaristan liderleriyle yapılan görüşmeleri de içeren başlıklardan sadece ikisine işaret ediyor.
Öte yandan, Musk’ın uluslararası etkisi ABD için ilginç bir sorun teşkil ediyor. Jeopolitik liderliğin teknolojiye giderek daha fazla bağlı olduğu bir dünyada Musk’ın ABD’nin en önemli kozlarından biri olması beklenirdi. Ancak, Musk’ın fiilen bağımsız bir aktör olması işleri karmaşıklaştırıyor.
Elbette yüzyıllar boyu ticaret ile siyasi yönetim arasında sıkı bir ilişki ola gelmiştir. Doğu Hindistan Şirketi 1700’lerde kendi başına bir devlet haline gelerek daha fazla kâr etmek için Hindistan’ı sömürgeleştirdi. Şirkete bağlı güçlerin idaresinden sorumlu olan Robert Clive, İngiliz Parlamentosu’na yaptığı açıklamada “Büyük bir prens benim takdirime bağlıydı; zengin bir şehir benim merhametime kalmıştı” diyordu.
Siyaset ve ticaret arasındaki sıkı ilişkiye dair ABD’den örnek verecek olursak, William Randolph Hearst, gazete satmak için ABD’yi İspanya ile savaşa soktu. Uluslararası arenadan soyutlanma taraftarı olan Henry Ford ise ABD’yi her iki dünya savaşının da dışında tutmaya çalıştı. Ford, ayrıca, 1940 yılında İngiltere’nin Nazi Almanya’sı ile savaşmak için ihtiyaç duyduğu savaş uçakları için motor üretme anlaşmasını veto etmişti.
Diğer bir örnekte ise Armand Hammer, Occidental Petroleum’daki etkili konumunu Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği ile ABD arasında yumuşama süreci başlatmak için kullandı. George Soros da bazı ülkelerin para birimlerine karşı bahis oynayarak kazandığı serveti, başka ülkelere demokrasi ve insan hakları yönünde baskı yapmak için kullandı.
Tüm bu örneklerden farklı olarak Musk ise nüfuzunu petrol, sermaye ya da özel orduların değil, ekonomik rekabet, ulusal güvenlik ve toplumlar için hayati önem taşıyan teknolojilerin kontrolüne borçludur.
NASA ve Pentagon uzaya çıkmak için büyük ölçüde Musk’ın sahibi olduğu SpaceX’e ihtiyaç duyuyor. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden Gregory Allen’ın belirttiği üzere, SpaceX, geleneksel bir savunma sanayisi şirketi gibi tamamen ABD hükümeti tarafından onaylanan satışlara bağımlı değil. Bu da Musk’ın Washington’un görüşlerine uygun hareket etme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor.
Şubat 2022’de işgalin ilk saatlerinde Ukrayna’nın uydu servisinin Rusya tarafından engellenmesinin ardından Ukraynalılar, Musk’ın Starlink terminalleri sayesinde savaş alanında bağlantıyı yeniden kurduklarını ve böylece Ukrayna’nın yenilgiden kurtulduğunu belirtti. Bunun üzerine Musk, “savaş ve çatışmayı tırmandırma suçlamasından” kaçınmak için Starlink’in Kırım üzerinde etkinleştirilmediği açıklamasında bulundu.
Tesla dünyanın tek elektrikli araç üreticisi değil, ancak en gelişmiş ve prestijli olanı. Bu yüzden, liderler bir Tesla fabrikasına ev sahipliği yapmanın gelecekte bu sektörde ülkelerine avantaj sağlayacağı görüşünde. Aynı sebepten ötürü Çin, Tesla’nın varlığının yerli markaları canlandıracağı düşüncesiyle tarihinde ilk defa 2019’da Şangay’da tamamen Musk’a ait bir fabrikanın kurulmasına izin verdi. Diğer taraftan, The Wall Street Journal’ın haberine göre, Suudi Arabistan da benzer şekilde Tesla ile yatırım konusunda görüşmelerde bulunuyor. Ancak, bu haber Musk tarafından yalanlandı.
Musk’ın son olarak X’i satın alması finansal açıdan pek karlı olmasa da dünyanın en etkili sosyal medya platformunda kimin sesinin duyulacağı, yükseltileceği, filtreleneceği ya da yasaklanacağı konusunda söz sahibi olmak ona büyük bir siyasal güç kazandırdı.
Gençliğinde Güney Afrika’dan Kanada’ya, oradan da ABD’ye göç eden Musk gibi bir girişimciyi ancak ABD yetiştirebilirdi. Isaacson’a verdiği demeçte Musk, “ABD kelimenin tam anlamıyla insanoğlunun keşfedici ruhunun damıtılmış halidir” sözlerine yer veriyor.
Musk, belki de sadece ABD’de bu kadar fazla siyasi özerkliğe sahip olabilirdi. Nitekim Musk, Federal Ticaret Komisyonu’ndan Adalet Bakanlığı’na kadar pek çok devlet kurumuyla neredeyse sürekli çatışma halinde. Bütün gücün tek bir kişide toplandığı Çin ya da Rusya gibi ülkelerde bu durum işinize, özgürlüğünüze ya da her ikisine birden mâl olabilirdi. Ancak, gücün farklı birim ve kurumlar arasında dağıldığı ABD ise Musk’ı başarıya ulaştırıyor.
Musk’ın dış politikadaki etkisi pek çok kişi tarafından hayretle takip ediliyor. İş dünyasından pek çok aktör, bu tür politik konularda daima ağırlığını koyuyor olsa da Musk’ın yarattığı etkiye ulaşabilmiş değiller. Ancak, bu noktada asıl önemli olan, ABD yönetimine karşı bağımsızlığından ziyade Musk’ın Çin’e karşı savunmasız bir konumda bulunuyor olması.
Isaacson kitabında, Covid-19’un etkilerini azaltmak için Çin ve ardından Kaliforniya tarafından getirilen zorunlu fabrika kapatmalarının Musk’ın “otorite karşıtı çizgisini alevlendirdiğini” yazıyor. Ancak, Musk’ın kamuoyu önünde eleştirdiği sadece Kaliforniya oldu. Musk, kapatma kararına yönelik faşist nitelemesinde bulunurken sorumlu yetkiliye de cahil yakıştırması yaptı. Oysa geçen yıl Tesla’nın Şangay fabrikası 22 gün boyunca kapalı kaldığında Çin hakkında kamuoyu önünde buna benzer bir açıklama yapmamıştı.
Musk’ın Çin’e karşı hassasiyeti eski Twitter’a kadar uzanıyor. Isaacson’un aktardığına göre, Twitter’ı satın almasından kısa bir süre sonra Musk, gazeteci Bari Weiss’a yaptığı açıklamada platformun “Çin’e yönelik söylemler konusunda hassas olması gerektiğini, çünkü Tesla’nın tehdit altında olabileceğini” söylüyordu.
Yine de Pekin’e karşı bu derece hassasiyet gösterirken ABD’li politikacılarla ağız dalaşına girdiği için Musk’ı ayrı tutmamak gerekir. Nitekim, Walt Disney’den JPMorgan Chase’e kadar pek çok şirketin yöneticisi de aynı tutumu benimsiyor. Aralarındaki fark ise ülkelerin kaderinin en iyi banka kredisi ya da animasyon filminden ziyade ileri teknolojiye bağlı olmasından kaynaklanıyor.
Dolayısıyla, Musk’ın teknoloji üzerindeki etkisi azalırsa uluslararası politikadaki etkisi de azalacaktır. Rakipleri, SpaceX’in fırlatma alanındaki ve X’in sosyal medyadaki pazar payını zayıflatmak için yoğun bir çaba içerisindeler. Elektrikli araçlara gelince, Çinli markaların Tesla’yı yakalayacak düzeye geldiğini düşünecek olursak Pekin’in diğer yabancı şirketler gibi Tesla’yı da Çin pazarından çıkarması beklenebilir. Bu durumda artık koruması gereken ticari çıkarları kalmayan Musk, Çin’e karşı daha az savunmasız olacaktır.
Bu yazı, The Wall Street Journal’da 27 Eylül 2023 tarihinde “How Elon Musk Came to Influence the Fates of Nations” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.