ANALİZ
Büyük Sessizlik ve Seçim Zamanı
ABD ve Avrupa yönetimleri, İsrail’in sınır tanımayan katliamlarına söylemsel ve diplomatik olarak destek verirken, o yönetimlerin altında çalışan kamu görevlileri İsrail’in durdurulması için çağrıda bulunuyor.
ABD’nin deneyimli diplomatı Josh Paul seçimini yaptı. Paul geçtiğimiz hafta, ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’e verdiği söylemsel, diplomatik ve askeri desteğin ardından Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevinden istifa etti. Aldığı kararla ilgili yaptığı uzun ve özenli açıklamasında Paul, 11 yıllık görevi boyunca “iyi ve adil” olduğunu düşündüğü sonuçlar elde etmek için çabaladığını belirtti.
Bir tarafı körü körüne desteklemenin uzun vadede her iki tarafa da zarar vereceğine işaret eden Paul, “Korkarım ki geçtiğimiz on yıllarda yaptığımız hataları tekrarlayıp duruyoruz. Daha fazla bunun bir parçası olmayı reddediyorum.” açıklamasında bulundu.
Paul, ayrıca, ABD’nin Orta Doğu’ya yönelik tehlikeli politikasını uzun zamandır belirleyen insanlık dışı tutumu da reddetmiş oldu: Önce öldür, sonra düşün!
Paul, ciddi bir hassasiyetle, Biden’ın İsrail ve işgal altındaki Filistin’i saran korkunç vahşete verdiği sorumluluk düzeyi düşük ve tarihsel açıdan cahilce tepkinin özünde yatan çifte standarta işaret etti. Bu bağlamda Paul, “Hem işgale karşı hem de işgalden yana olamayız. Hem özgürlükten yana hem de ona karşı olamayız.” dedi.
Paul’un ne söylediğini, ABD’li haber kanallarının müdavimi olan, kafası bir karış havada ve vurdumduymaz ahmaklar için tekrar izah edeyim: “Bu bir işgal, aptal!”
Ardından Paul, bırakın bir Amerikan elçisini, hiçbir Batılı diplomatın kabul etmediği gerçeği açıkça ilan etti: İsrail etnik temizlik ve toplu cezalandırma suçu işleyen bir apartheid devletidir.
Paul ortaya koyduğu suçlamayı şu sözlerle temellendiriyor: “Bu dünyanın her yerinde güzellikler bulunuyor ve bunlar hem korunmayı hem de gelişmeyi hak ediyor. Filistinliler ve İsrailliler için en çok arzu ettiğim şey de budur... Toplu cezalandırma ise ister bir evi ister bin evi yıkmayı içersin, bu arzunun düşmanıdır. Aynı şekilde etnik temizlik, işgal ve apartheid de öyle.”
Öyle görünüyor ki Paul, New York, Londra ve Kudüs merkezli insan hakları grupları tarafından yapılan uyarıları dikkate aldı. Ancak patronu, Başkan Biden, Kongre ve Batı medyası, bu uyarıları görmezden geldi.
İsrail, kurulduğu günden bu yana, sadece Filistinlilerin evlerini, topraklarını işgal etmek kalmıyor, aynı zamanda sistematik bir şekilde Filistinlilere yönelik travmatize etme, hapse atma, işkence etme, sakat bırakma ve yargısız bir şekilde öldürme suçlarını da işliyor.
Gazze’de, işgal altındaki Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te hapsedilen Filistinlilerin nesilden nesile hukuksuz, kasıtlı ve sistematik bir şekilde işkenceye maruz kalması ve insan-dışılaştırılması sürdürülemez bir durum. Nitekim bu, Hamas’ın misilleme niteliğindeki yıkıcı saldırılarını kaçınılmaz olarak körüklüyor.
**
Biden’ın “önce öldür, sonra düşün” olarak adlandırılan “stratejiyi” ısrarla sürdürmesine karşı “itiraz mektubu” kaleme almayı planlayan çok sayıda ABD’li diplomatın “isyan” bayrağını çektiği bildiriliyor.
Bunun üzerine ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, büyüyen isyan dalgasını yatıştırmak için Müslüman, Arap ve Yahudi kökenli diplomatlardan oluşan küçük gruplarla endişelerini gidermek amacıyla “dinleme oturumları” düzenliyor.
Diğer taraftan Demokrat Kongre üyesi Ro Khanna acil ateşkes çağrısı yapan bir karar tasarısına destek vermeyi reddetti. Bunun üzerine, Khanna’nın ofisinde iki hafta önce siyasi direktör olarak göreve başlayan Adam Ramer, kararı protesto etmek amacıyla istifa etti.
X’te yaptığı açıklamada Ramer, “Ateşkes çağrısının reddedilmesi nedeniyle pazartesi günü görevimden istifa ettim. Savaşa karşı durmak ve Filistinlilere adalet sağlamak için elimden gelen her şeyi yapacağım.” sözlerine yer verdi.
Bundan kısa bir süre sonra, 400’den fazla Müslüman ve Yahudi kongre çalışanı bir açık mektup yayımlayarak Amerikan yönetiminden, “şiddeti haklı çıkarmak” için “geçmişteki acıları” “sömürmekten” vazgeçmelerini ve ateşkesi desteklemelerini talep etti. Çalışanlar, bu kritik süreçte, “seçilmiş yetkililerimizi, insanlığımızın gerektirdiği sarsılmaz dayanışmayla birlikte ileriye dönük yeni bir yol bulmaya çağırıyoruz” açıklamasında bulundu.
Bu, cesurca ve gerekli bir girişimdi. Benzer şekilde, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını “çifte standartlı” ve “bilinçsizce” onaylamasına karşı 800 kamu görevlisinin haklı tepkisini dile getiren bir mektupla karşılaştı.
Mektupta, “İsrail derhal durmazsa, Gazze Şeridi ve sakinlerinin tamamı gezegenden silinecek.” denildi. Haklılar.
[Gelinen noktada ABD ve Avrupa yönetimlerinin İsrail’in sınır tanımayan katliamlarına daha ne kadar seyirci kalacakları sorusu, artık diplomatik bir mesele olmanın ötesinde bir bahis meselesine dönüşmüş durumda.]
Bu yazı 23 Ekim 2023 tarihinde Al-Jazeera’da “It’s a time for choosing” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.