×
KÜRESEL

ANALİZ

BRICS Yeni Bir Dünya Düzeni Kurabilir mi?

BRICS ülkelerinin nüfuzu ileriye dönük muhtemelen artacak; ancak bloğun ABD öncülüğündeki küresel düzeni dramatik bir şekilde değiştirmek yerine, ona ekonomik ve diplomatik olarak kısmi alternatifler sunma ihtimalinin çok daha yüksek olduğu söylenebilir.
BRICS ÜLKELERİ, büyük nüfuslara ama daha çok büyük hırslara sahip dev ekonomiler. Salı günü itibariyle BRICS olarak bilinen Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan devletlerin liderleri, dünyanın dört bir yanından başkentlerin dikkatini çekme ihtimali yüksek, üç günlük bir zirve için bir araya geldi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 22-24 Ağustos tarihleri arasında Güney Afrika'da yapılan Zirveye, Ukrayna Savaşı nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC)’nin hakkında çıkardığı tutuklama kararı nedeniyle video konferans yoluyla katıldı. Güney Afrika, ICC üyesi ve uluslararası hukuka göre, Güney Afrika’yı ziyaret etmesi halinde Putin'i tutuklamak zorunda kalacaktı.

Ancak Ukrayna'daki çatışma ve ABD ile Çin arasında derinleşen jeopolitik gerginlikler, zirvenin arka planını oluştururken, BRICS Zirvesi, muhtemelen grubun uzun süredir Washington liderliğindeki dünya düzenine meydan okuyan bir güç olarak artan konumunu ön plana çıkaracak.

BRICS'in genişlemesi, Zirve gündeminin üst sıralarında yer alıyor. BRICS son dönemde talep edilen bir kulüp. Cezayir'den Arjantin'e en az 40 ülke gruba katılım konusunda yüksek bir ilgi gösteriyor.

Grubun çekiciliğinin merkezinde, artan ekonomik ağırlık yer alıyor. Beş BRICS ülkesi artık satın alma gücü paritesi açısından G7'ninkinden daha büyük bir toplam Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’ye sahip. Nominal olarak BRICS ülkeleri küresel GSYİH'nin yüzde 26'sına sahip. Buna rağmen Uluslararası Para Fonu (IMF)’deki oy gücü yalnızca yüzde 15.

Bu tür dengesizliklere ilişkin şikayetlerin yanı sıra, Küresel Güney'de, Rusya'ya karşı uyguladığı yaptırımlarda olduğu gibi ABD’nin doları küresel bir silah haline getirebileceğine dair endişeler artıyor. Bu, BRICS ülkelerinin tekil ve toplu olarak ABD para birimine olan bağımlılıklarını azaltırken kendi para birimleriyle ikili ticareti artırmaya yönelik çalışmalarını hızlandırdı.

Tabii, bir şeyin değişmesi gerektiği konusunda hemfikir olmak bir şeydir, ancak birlikte nasıl çalışılacağı konusunda anlaşmaya varmak daha başka bir şeydir. Hindistan ve Çin, Mayıs 2020'den bu yana gergin bir sınır çıkmazına kilitlenmiş durumda. Bu arada Hindistan, Güney Afrika ve Brezilya, Çin ve Rusya ile olduğu kadar Batı ile de sıcak ilişkiler istiyor.

Peki BRICS, ABD ve müttefiklerine alternatif bir ekonomik ve jeopolitik dayanak olarak mı ortaya çıkacak? Yoksa iç farklılıklar, grubun başarabilecekleri konusunda bir engel ve sınır mı oluşturacak?

Kısa cevap: Analistler, BRICS ülkelerinin nüfuzunun ileriye dönük olarak muhtemelen artacağını; ancak bloğun ABD öncülüğündeki küresel düzeni dramatik bir şekilde değiştirmekten çok, ona parça parça ekonomik ve diplomatik alternatifler sunma ihtimalinin çok daha yüksek olduğunu öne sürüyor. Grubun liderleri değişim halindeki bir dünyada bağımsız bir yol çizmeye çalışırken, bu durum Batı ile daha fazla gerginliğe yol açabilir. Ancak BRICS'in etkili kalabilmesi için, üye ülkelerin farklı önceliklerini yönetmesi gerekecek. Bu, gruplaşmanın üstesinden gelmesi kolay olmayacak bir zorluk.

Küresel Güney'in 'Sesi': Daha adil bir dünya ama nasıl? 

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, 1 Haziran'da Güney Afrika'da düzenlenen BRICS dışişleri bakanları toplantısında yaptığı açılış konuşmasında, küresel düzendeki ekonomik gücün mevcut yoğunlaşmasını "çok fazla ülkeyi çok az kişinin insafına bırakan" bir durum olarak tanımladı.

Bu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin veto yetkisinin, kökleri 1945'te, II. Dünya Savaşı'nın sonundaki bir anlayışa dayalı olarak beş ülkeyle sınırlı tutulduğu mevcut küresel düzene karşı, gelişmekte olan dünyada yankı bulan bir duygudur.

Son yıllarda ABD öncülüğündeki modelde çatlaklar derinleşti. Küresel ekonomide baskın bir güç olmasının yanı sıra askeri bir güç merkezi olan Çin, Washington'un nüfuzunun sınırlarını test ediyor. İran Dışişleri Bakanı Hossein Amir-Abdollahian geçen hafta Riyad'ı ziyaret etti. Ziyaretinde, geleneksel Ortadoğu rakipleri arasındaki çatışmacı ilişkilerin Çin’in arabuluculuğuyla normalleşmesi kapsamında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile görüştü.

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı geniş çaplı olarak işgal etmesi ve ardından Batı'nın tepkilerine rağmen Moskova ile Pekin arasındaki ilişkilerin güçlenmesi, küresel bölünmeyi daha da hızlandırdı. Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika, Batı'nın yaptırımlarına veya Rusya'ya karşı diğer eylemlerine katılmayı reddederek ama aynı zamanda Moskova'nın savaşa yönelik gerekçelerinden de uzaklaşarak dikkatli bir şekilde gergin bir ip üzerinde yürüdüler.

Batı'nın ayak izinin dünyanın çeşitli yerlerinde giderek azalmasıyla birlikte (en son örnek Nijer ve Sahel'de), Afrika, Latin Amerika ve Hindistan gibi gelişmekte olan Asyalı güçler arasında Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu sistemi alt üst etmeye yönelik büyüyen bir koro var.

Rusya ve Çin, kendilerini Küresel Güney'e, ABD önderliğinde kurulan ama ABD’nin sıklıkla ihlal ettiği mevcut küresel düzenden kurtulmanın savunucuları olarak sundular.

Temmuz ayında Putin, St. Petersburg'da Afrikalı liderler ve yetkililerle yapılan zirvede, Nelson Mandela'dan alıntılar yaparak, Cemal Abdel Nasır ve Patrice Lumumba gibi sömürge karşıtı kahramanların isimlerine atıflar yaparak tam bir cazibe atağına girişmişti.

BM Güvenlik Konseyi'nde reform yapılması ve Afrika ülkelerinin daimi üyelere dahil edilmesi yönündeki öneriyi tartışırken kendisinin, "Afrika kıtasına karşı yapılan tarihi yanlışı düzeltmenin zamanının geldiğini düşünüyorum" dediği aktarıldı.

Hindistan da önümüzdeki ay Yeni Delhi'nin ev sahipliği yapacağı G20 zirvesinde Afrika Birliği'nin yer alması için aktif olarak baskı yaptı.

Yeni Delhi'deki Observer Araştırma Vakfı (ORF) düşünce kuruluşundan Vivek Mishra, "Yeni bir dünya düzeni oluşturmak için kesinlikle bir alan var" diyor. Mishra, bu alanın iki faktörün bir araya gelmesiyle yaratıldığını söylüyor: İlki, Küresel Güney'in sesini bulması ve kendi çıkarlarını savunabilecek ulusları araması; İkincisi, Rusya ve Çin'in "Batı ile benzeri görülmemiş bir şekilde anlaşmazlığa düşmeleri".

Ancak Mishra, şu anda aynı çıkarlara hizmet etseler bile bu iki faktörün tamamen örtüşmediğini söylüyor. Örneğin Hindistan'ın Çin'i Küresel Güney'in sesi olarak görmediğini belirtiyor. Bunun yerine Yeni Delhi’nin, Çin'i "Küresel Güney'in anlatısını etkilemeye çalışan gelişmiş bir ülke" olarak gördüğünü öne sürüyor.

Diğer taraftan, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı ve bunun sonucunda ortaya çıkan enerji ve gıda tedarikindeki kesintiler de gelişmekte olan dünyada enflasyonun hızla yükselmesine katkıda bulundu. Dahası Moskova'nın çoğunlukla adına konuştuğunu iddia ettiği ülkelere zarar verdi.

Ancak Batı'nın Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına tepkisi (sert yaptırımlar yoluyla Rusya'yı küresel finansal sistemden fiilen koparmak), gelişmekte olan ekonomileri, ABD'nin potansiyel olarak bu gücü kendileri üzerinde de kullanabileceği konusunda korkuttu.

Alternatif bir finansal sistem!

BRICS'in çağrısının merkezinde alternatif bir finansal sistem yer alıyor.

2015 yılında, merkezi Şangay'da bulunan ve o zamanlar BRICS Kalkınma Bankası olarak bilinen Yeni Kalkınma Bankası (NDB) kuruldu. Banka’nın kuruluş amacı, BRICS üyelerine kalkınma finansmanı konusunda daha fazla destek sağlamak ve Dünya Savaşı sonrasında kurulan IMF ya da IMF gibi ABD liderliğindeki kurumlara bir alternatif sunmaktı.

Bu, (Çin ve Afrika'ya odaklanan bir Güney Afrika düşünce kuruluşu olan Küresel Diyalog Enstitüsü'nde kıdemli araştırma görevlisi olan Sanusha Naidu'nun söylediği gibi) BRICS’ın gerçek niyetini ve aynı zamanda küresel finansal kurumsal mimariye meydan okumanın mümkün olduğunu gösteren bir hamleydi. 

BRICS ülkeleri aynı zamanda BRICS arasındaki işlemler için yerel para birimini dolara çevirmek zorunda kalmadan bir ödeme sistemi olan “BRICS ödemesi”ni de inşa ediyor. Ancak, NDB'nin kurulmasından sekiz yıl sonra, kalkınma bankası büyük ölçüde dolara bağımlı. Kurucu üyelerden biri olan Rusya'ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle “ortak ödeme sistemini” ve ortak para birimini güvence altına almakta zorlanıyor. Kaldı ki, dünya genelinde ABD doları, merkez bankası döviz rezervlerinin yüzde 60'ını oluşturuyor. (Ulurslararası ticaret finansmanının ise yüzde 85’ini)

BRICS para birimine ilişkin konuşmalar son aylarda hız kazandı, ancak Güney Afrika bunun bu zirvede tartışılmayacağını açıkça belirtti. Johannesburg merkezli Güney Afrika Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde Rusya-Afrika ilişkileri konusunda kıdemli araştırmacı olan Gustavo de Carvalho, BRICS'in bir grup olarak dolarsızlaştırma girişimlerinin doların yerini almayı değil, yerel para birimleriyle ikili ticareti kolaylaştırmak için alternatifler yaratmayı amaçladığını söyledi. 

BRICS'e katılmak veya BRICS'le ortak olmak isteyenlere verilen söz basit: ABD yaptırımları tehdidine ek olarak, ticaret veya borç geri ödemeleri için ABD dolarına aşırı bağımlılık, doların değeri arttığında maliyetli hale geliyor. Tıpkı dünyanın 2020'den bu yana katlandığı küresel krizlerde olduğu gibi.

De Carvalho, dolara olan bağımlılığı azaltmanın başka bir gerekçesinin daha olduğunu söyledi. Dolarsızlaştırma ve Dolara olan bağımlılığı azaltma, gelişmekte olan ülkelerin nüfuzunu artırabilir. Ayrıca "kalkınmanın finansmanı ve IMF gibi kurumların rolüyle ilgili büyük kararlar alırken" "tamamlayıcı bir araç" olarak hizmet edebilir.

Bloğu görmezden gelmeyi imkansız hale getirmenin potansiyel bir yolu var mı? Beş kişilik seçilmiş bir kulübü çok daha fazla kişiden oluşan bir takıma dönüştürmek.

Sayıların gücü: BRICS’in genişlemesi

Temmuz ayında Cezayir Devlet Başkanı Abdelmadjid Tebboune, ülkesinin BRICS'e katılmak istediğini ve hatta grubun Yeni Kalkınma Bankası'na katkıda bulunmak için 1,5 milyar dolarlık bir destek ayırdığını söyledi. Haziran ayında Mısır da üyelik talebinde bulundu. Geçtiğimiz yıl Arjantin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesi Endonezya ve Afrika'nın en büyük ekonomisi Nijerya da dahil olmak üzere pek çok ülke, bloğa katılma potansiyeli için uzayan bir kuyruk oluşturdu.

Masanın başındaki konumunu güvence altına alan Çin, bu fikri araştırmaktan mutlu olduğunu açıkça belirtti. Uluslararası dostlara ihtiyaç duyan Rusya ise kulübe yeni üyelerin alınmasına açık olduğunu söyledi.

Ancak tüm üyeler daha büyük bir BRICS'in, mutlaka daha güçlü bir BRICS olup olmayacağından emin değil. Brezilya, etkisinin azalabileceği korkusuyla genişleme konusunda çekimser davranıyor. Brezilyalı bir yetkili, Ağustos ayının başlarında Reuters'e "Genişleme bloğu başka bir şeye dönüştürebilir" dedi.

Hindistan'ın herhangi bir hamleyi veto etme ihtimalinin düşük olmasına rağmen genişleme konusunda rahat olmadığı söyleniyor. Bunun yerine Yeni Delhi, grubun bir araya gelerek potansiyel yeni üyelerin katılımına yönelik kurallar ve kriterler geliştirmesi için baskı yapıyor.

Daha genel anlamda Hindistan, yeni üyeliklere bakmadan önce grubun kendi düzenini sağlaması gerektiğini savunuyor. Bu, diğer şeylerin yanı sıra, Hindistan ve Çin'in doğu Ladakh bölgesindeki tartışmalı sınırları boyunca konuşlanmış binlerce askerin dahil olduğu ve üç yıldır süren anlaşmazlığı da içeriyor. Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar, defalarca kez Asya devleri arasındaki ilişkilerin "normal olmadığını" söylüyor. Esas olarak BRICS'in en büyük iki ekonomisinin kendi ilişkilerini yönetme biçimi, bloğun büyüyüp büyüyemeyeceğini veya sıçrayıp sıçrayamayacağını belirleyecektir.

Esnek ittifaklar: "Ya - ya da" değil “hem – hem de”

Sonuç olarak, üyelerinin defalarca bahsettiği gibi, BRICS'in en önemli gücü, Batı'nın aksine, diğer ülkelerden sağlam ittifaklar seçmesini beklememesidir.

De Carvalho, “örneğin BRICS içinde yerel para birimleriyle ticaret yapmak veya ABD ile dolar üzerinden ticaret yapmak mantıksal olarak ‘ya - ya da’ olmak zorunda değil,” diyor. Pek çok ülke için bu, belirli durumlarda kendi çıkarlarına daha iyi hizmet edebilecek bir mekanizma oluşturmak anlamına gelecektir.

Basitçe ifade etmek gerekirse BRICS, ABD liderliğindeki modeli aktif olarak yok etmeye çalışmak yerine, uluslara paralel bir dizi ekonomik ve diplomatik seçenek sunmayı amaçlıyor. De Carvalho, "küresel siyasetin bu kadar bölünmüş olduğu" bir dönemde, özellikle Batı'daki bazı insanlar için bu fikri kavramanın zor olabileceğini belirtiyor.

Ancak BRICS yanlış anlaşılmaya çok yabancı değil. De Carvalho, BRICS'in 2009'da kurulduğunda, ilk zirveye katılan Batılı diplomatlar tarafından nasıl "küçümsemeyle" karşılandığını hatırlattı. O zamandan beri Batı'daki retorik, BRICS'in Çin'e boyun eğen ve Batı karşıtı bir gündem tarafından yönlendirilen bir blok olduğu fikrine dönüştü. 

Yakında, BRICS'in büyüyen bir küresel duyguyu temsil ettiğini kabul etmenin zamanı gelebilir: Diğerleri de masada oturmak istiyor zira!


Bu yazı, 22 Ağustos 2023 tarihinde, Al-Jazeera’da “Can BRICS create a new world order?” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.