2021 YILI RUSYA için çalkantılı başladı. 17 Ocak’ta tedavi gördüğü Almanya’dan Rusya’ya geri dönen muhalif lider Aleksey Navalnıy’ın Moskova havaalanında göz altına alınmasının ardından, Navalnıy taraftarları hükümet karşıtı gösterilere başladı. Protestoların en kapsamlısı 23 ve 31 Ocak tarihlerinde meydana gelmişti. 2 Şubat’ta da Navalnıy hapis cezasına çarptırıldı.
Muhalif çevrelerde bu protestolar 2013 yılında yapılan “Bolotnıy” protestolarına benzetiliyor. Bolotnıy protestoları 2011’de yapılan Parlamento seçimleri ve ardından da 2012’de Putin’in üçüncü kez Devlet Başkanı seçimlerine katılarak seçimleri kazanmasının ardından meydana gelmişti. Seçimlerin adil yapılmadığı ve seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle on binlerce insan meydanlara inerek hükümete karşı günlerce gösteri düzenlemişti.
Navalnıy’ın göz altına alınmasının ardından gösterilere katılan protestocu sayılarıyla ilgili çeşitli yorumlar yapılmakta ve farklı bilgiler verilmekte. Rusya İçişleri Bakanlığının resmi verilerine göre Moskova dışındaki şehirlerde hükümet karşıtı gösterilere katılanların sayısı, 300 ile 400 arasındayken Moskova’daki gösterilerde 2 bine yakın kişi toplandı. Diğer taraftan Rus medyası Moskova’da yaklaşık 4 bin kişinin gösterilere katıldığını belirtirken, Rus menşeli bazı anket kuruluşları 18 bin ile 35 bin, AP ve Reuters gibi Batı medya kuruluşları ise bu sayıyı 15 bin ile 40 bin olarak not etti. Gösterilerde Moskova’da 1437, Petersburg’da 545 olmak üzere Rusya genelinde toplam 3629 kişinin gözaltına alındığı belirtiliyor.
Gösterici sayısı aynı zamanda gösterilerin siyasi niteliğiyle ilgili tartışmayı da beraberinde getirdi. Zira protestocuların fazlalığı veya azlığı Navalnıy’ın siyasi etkisini de belirlemekteydi. Örneğin Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, “gösterilere katılanların çok veya az olduğu üzerinde duruluyor. [Aslında] İnsanların çoğu Putin’e oy veriyor.” açıklamasında bulundu. Peskov bu açıklamasıyla, sokağa çıkanların sayısına çok fazla önem verilmemesi gerektiğine işaret etmekteydi.
Navalnıy’ın taraftarlarının sayısı aynı zamanda onun bir muhalefet lideri olup olmadığı tartışmasını da beraberinde getiriyor. Navalnıy’ın ciddi bir muhalefet lideri olması ona karşı alınan kararları da açık bir şekilde belirleyen bir faktör olarak öne çıkıyor. Eski muhalefet lideri Boris Nemtsov’un 2015 yılında öldürülmesinin ardından Navalnıy “sistem dışı” muhalefet olarak adlandırılan ultra liberal kesimin temsilcisi haline geldi. Kendisi de zaten Boris Nemtsov’un liderliğindeki partide yer almış, onunla yakın ilişki içerisinde olmuş, aynı siyasi akımı temsil etmişti. 2013 Moskova belediye başkanlığı seçimlerinde Putin’e yakınlığıyla bilinen Sergey Sobyanin’le yarışan Navalnıy, seçimlerde %27 oy alarak ikinci olmuştu. Nemtsov’un ölümünün ardından 2018 devlet başkanlığı seçimlerine aday olacağını açıklamış fakat Aralık 2017’de Rusya Merkez Seçim Kurulu tarafından başvurusu reddedilmişti. 2017-2018 yıllarında ise Navalnıy “Yolsuzlukla Mücadele Fonu” adı altında düzenlenen geniş çaplı halk gösterilerinin liderliğini yapmıştı.
Hükümete karşı yolsuzluklarla ilgili çok sert eleştirilerde bulunmasına ve kendisine karşı da usulsüzlük suçlamasıyla bazı dava ve soruşturma süreçleri işletilmesine rağmen Navalnıy hükümet karşıtı faaliyetlerini devam ettirebilmişti. Ancak 2020’de durum değişti. Ve bazı Rus yorumcularının da ifade ettiği gibi “şans Navalnıy'a yüz çevirdi”.
Ağustos 2020’de Navalnıy zehirlendi. Tedavi için özel uçakla Almanya’ya gittikten sonra hem Navalnıy’ın kendisi hem de Almanya hükümeti söz konusu zehirlenmeden Rusya’yı sorumlu tuttu. Bunun üzerine Avrupa Birliği ve İngiltere, Kremlin İdaresi Başkan Yardımcısı, Federal (İstihbarat) Güvenlik Servisi Başkanı ve iki Savunma Bakanı Yardımcısı gibi üst düzey Rus yetkililerine karşı yaptırım kararı aldı. Sağlığına kavuşan Navalnıy, 27 Kasım 2020 tarihinde Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada Avrupa Birliği’nin Rusya’ya karşı almış olduğu yaptırım kararlarının yetersiz olduğunu, Rusya iktidarına karşı baskı politikasının daha etkili olabilmesi için Putin’in yakın çevresindeki oligarkların Batı’daki malvarlıklarına el konulması çağrısında
bulundu.
Ayrıca Rusya’ya dönmeden önce Navalnıy Avrupalı yetkililerle yaptığı görüşmelerde Belarus’taki gelişmelerle ilgili yorumlarda bulundu. Navalnıy, Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko’yla ilgili, “Belarus halkına o çılgın adamı devirmesi için destek verilmesi çok önemlidir. Gelişmelere dışarıdan etki yapılması zayıf kalır. Benim planım sağlığıma kavuştuktan sonra Rusya’ya geri dönerek faaliyetleri içerden devam ettirmektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Uzun yıllardır Batı yaptırımları nedeniyle büyük zarar gören Rusya ekonomisi, Covid-19 salgınıyla daha da kötüleşti. Rus ekonomisinde yaşanan daralma halk ile iktidar arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi. Navalnıy’ın Rusya’ya karşı yaptırım çağrısında bulunması, halkı sokağa çıkarması ve bunu yaparken de Batı’dan destek talebinde bulunması Kremlin tarafından “vatana ihanet” olarak değerlendirildi. 17 Ocak 2021’de tutuklanan Navalnıy, 2 Şubat’ta hapis cezasına çarptırıldı.
Hükümete yakınlığıyla bilinen Vzglyad gazetesinde çıkan yazıda, ““Batı, Rusya’ya demokrasi dersi vermeye çalışıyor fakat 2 Şubat’ta mahkeme, Navalnıy için yeni suçlamalar getirmediği gibi vatana ihanetinden ötürü de herhangi bir karar vermedi. Sadece tutuksuz yargılandığı sürenin kalan kısmını gerçek bir cezayla değiştirdi.” değerlendirmesinde
bulunuldu.
Hükümete “ılımlı” muhalefetiyle bilinen Nezavisimaya Gazeta gazetesinde çıkan yazıda ise, “Navalnıy’ın bugüne kadar hapis cezasına çarptırılmamış olması, iktidar onu bir muhalefet figürü olarak koruduğu içindir. Fakat bu kez Navalnıy’ın kendisini Putin’e karşı konumlandırmış olması, durumu değiştirdi. Kremlin’in Navalnıy ile ilgili planları var. 2 yıl 8 aylık bir hapis süresi 2024 yılında yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine denk geliyor.” yorumuna
yer verildi.
Gazeteci Ruslan Kurbanov ise “daha önce Navalnıy’ın serbest dolaşması iktidarın çıkarınaydı. Çünkü Batı’ya Rusya’nın demokratik bir ülke olduğunu göstermek için bir örnek figürdü. Fakat bu kez durum değişti. Navalnıy’ın Rusya’daki iç sorunları dünyaya göstermeye çalışmasıyla kendisine tanınan sınırı aşmış oldu. Rusya iktidarı Navalnıy’ın bu tutumunu vatana ihanet olarak değerlendirdi.” yorumunda bulundu.
ABD, Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleri tarafından Navalnıy’ın bir an önce serbest bırakılması gerektiğine dair yapılan resmî açıklamalar, Moskova’ya, Batı’nın Navalnıy üzerinden Rusya iç işlerine müdahale etmeye çalıştığını düşündürüyor. Bu da hükümetin, Navalnıy’yı bir muhalefet lideri olmaktan ziyade Batı’nın Rusya’ya karşı baskı aracı olarak görmesine yol açıyor.
Gelinen noktada, önceki yıllarda Kremlin’in Navalnıy politikası ile Navalnıy’ın hassas bir çizgide yürüttüğü faaliyetler arasındaki dengenin bozulduğu görülüyor. Diğer taraftan ABD’de Demokratlar’ın iktidara gelmesi ve Avrupa Birliği’nin insan hakları politikasına tekrar ağırlık vermek istemesi; ayrıca ABD ile Avrupa Birliği’nin ortak çizgide buluşma siyasetleri, Navalnıy olayından sonra Batı’nın Rusya üzerindeki baskıyı daha da artırması için belirleyici bir etken olacaktır.