×
KÜRESEL
1.08.2023

ANALİZ

Savaşın Geleceği: Yüksek Teknoloji Çağında Savaşlar Nasıl Olacak?

Teknoloji, savaş alanlarını dönüştürüyor. Şeffaflık, cephe sınırlarında belirsizlik ve devasa bir maddi kütle. Devletler kendilerini işte bu dönüşüme uyarlamaya çalışıyor.
BÜYÜK SAVAŞLAR, dahil olan halklar ve ülkeler için büyük trajediler üretir. Savaşlar, aynı zamanda dünyanın çatışmaya hazırlanma biçimini de dönüştürür. Bu dönüşümün, küresel güvenlik açısından mühim sonuçları vardır. İngiltere, Fransa ve Almanya, Gettysburg gibi savaşları incelemeleri için Amerikan iç savaşına gözlemciler gönderdi. 1973’teki Yom Kippur savaşında yaşanan tank düelloları, o dönemde Vietnam’da kaybeden Amerikan ordusunun 1991’de Irak’taki galibiyetine imkan sundu. Bu savaş aynı zamanda Çin liderlerinin Halk Kurtuluş Ordusu’nu yeniden inşa ederek bugün sahip olduğu devasa gücü elde etmesine fırsat verdi.

Ukrayna’daki savaş, 1945’ten beri Avrupa’da çıkmış en büyük savaş. Gelecek yıllardaki çatışma ve savaş anlayışımızı da bu savaş tecrübesi şekillendirecek. Ukrayna savaşı, modern çatışmaların kontrgerilla harekatından öteye geçemeyeceği veya sanal gerçeklikte düşük zayiatlı mücadelelere doğru evrileceğine dair yanılsamaları boşa çıkardı. Bunun yerine bu savaş, son teknolojiyi endüstriyel ölçekte ölümlerle ve mühimmat kullanımıyla birleştiren yeni bir tür savaş ortaya çıkarıyor. Otokratik rejimlerin yaklaşan herhangi bir çatışmada nasıl üstünlük kazanacaklarını araştırdıklarından emin olabilirsiniz. Liberal toplumların ölüm ve yıkımdan kaçmak yerine sanayileşmiş ekonomiler arasındaki savaşların son derece gerçek bir ihtimal olduğunu kabul ederek hazırlıklara başlamaları gerekiyor.

Ukrayna’nın ölüm tarlaları, içinde üç büyük ders barındırıyor. Birincisi, savaş alanları artık şeffaflaşıyor. Uydulardaki her şeyi gören sensörleri ve insansız hava araçlarını düşünün, dürbünleri ve haritaları unutun artık. Ucuz ve erişimi kolay bu aletler, samanlıkta iğne bulabilen, mütemadiyen gelişmekte olan algoritmalar tarafından işlenecek veriyi sağlıyor: örneğin bir Rus generalinin telefon sinyali ya da kamufle edilmiş bir tankın ana hatları. Daha sonra bu bilgiler uydular tarafından cephedeki en düşük rütbeli askere aktarılabiliyor veya ağır silahlar veya roketlerle benzersiz bir keskinlikle nişan almak için kullanılabiliyor.

Bu hiper şeffaflık, gelecek savaşların keşfe dayalı olacağı anlamına geliyor. Düşmanı ilk tespit eden olmak; insansız hava araçlarının veya uyduların sensörlerini etkisiz hale getirmek; siber saldırılar, elektronik savaş veya eski moda patlayıcılarla muharebe meydanındaki veri gönderme araçlarını bozmak tarafların önceliği olacak. Yer değiştirme, yayılma, gizlenme ve kandırmaya mecbur olan askerler savaşmanın yeni yollarını bulmak zorunda kalacaklar. Yeni teknolojilere yatırım yapmayan veya yeni doktrinler geliştirmeyen büyük ordular, bunları yapan küçük ordular tarafından alt edilecekler. 

Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı ikinci ders: Yapay zeka çağında bile savaşın hâlâ yüz binlerce insandan ve milyonlarca makine ve mühimmattan oluşan devasa bir maddi kütleyi içerebileceğidir. Ukrayna’da ciddi bir zayiat söz konusu: Hedefleri görme ve tam hedeften vurabilme becerisi, ölü sayısını fazlasıyla artırıyor. Askerler uyum sağlamak adına Verdun ya da Passchendaele muharebelerine yaraşır siperler kazmak için çamurdan dağları yerinden oynatıyor. Mühimmat ve ekipman kullanımı had safhada: Rusya bir yıl içinde 10 milyon top mermisi ateşledi. Ukrayna her ay 10 bin insansız hava aracını kaybediyor. Müttefiklerinden karşı saldırılarına yardımcı olmaları için eski usul misket bombası istiyor. 

Nihayetinde bu fiziksel “kütle”ye duyulan ihtiyacın karşılanma ve sürdürülme şekli, teknoloji tarafından değiştirilebilir. 30 Haziran’da Amerika’nın en kıdemli askeri General Mark Milley, 10-15 yıl içinde modern silahlı kuvvetlerin üçte birinin robotik olacağı tahmininde bulundu: Akla pilotsuz hava kuvvetleri ve mürettebatsız tanklar geliyor. Ancak orduların bu on yılda savaştığı gibi, gelecek on yılda da savaşabilmesi lazım. Bu da yüksek kayıp oranlarına hazırlanmak için stokları yenilemek, çok daha büyük ölçekte üretim yapabilen bir endüstriyel kapasite yaratmak ve orduların insan gücü rezervini temin etmek demek. 

Üçüncü ders -ki bu ders 20. yüzyılın büyük kısmı için geçerli- büyük bir savaşın sınırlarının geniş ve belirsiz oluşudur. Batı’nın Afganistan ve Irak’taki çatışmaları, küçük profesyonel ordularla gerçekleştirilmişti ve Batı’nın kendi topraklarında yaşayan sivillerin üzerinde pek de etkisi olmamıştı (ne var ki çatışma bölgesindeki yerel halk için geride birçok acı bıraktı). Ukrayna’da siviller savaşın içine kurban olarak çekildiler (9 binin üzerinde insan öldü) ama aynı zamanda bu siviller savaşın katılımcısı da olabiliyorlar: Taşralı bir nine akıllı telefon uygulaması yoluyla topçu ateşini yönlendirmeye yardım edebiliyor. Özel şirketlerden oluşan bir grup, eski savunma sanayi kompleksinin dışında kaldığı hâlde önemini kanıtladı. Ukrayna’nın savaş meydanı yazılımı, teknoloji devlerinin yurtdışındaki bulut sunucularında barındırılıyor; Finlandiyalı şirketler hedefleme verilerini gönderiyor ve Amerikalı şirketler de uydu iletişimi sağlıyor. Farklı bağlılık seviyelerine sahip bir müttefik ağı Ukrayna’ya tedarik konusunda yardımcı oluyor ve Rus ticaretine yaptırım ve ambargo uyguluyor.

Yeni sınırlar yeni sorunlara yol açıyor. Sivillerin katılımının artması yasal ve etik soruları gündeme getiriyor. Fiziksel çatışma bölgesinin dışında bulunan özel şirketlerin sanal veya silahlı saldırıya maruz kalma ihtimali ortaya çıkıyor. Yeni şirketler dahil oldukça, hükümetlerin hiçbir şirketin kendisini başarısızlığa sürüklemeyeceğinden emin olması gerekiyor.

Hiçbir savaş birbirinin aynısı değildir. Hindistan ve Çin arasındaki bir mücadele dünyanın belli bir noktasında gerçekleşebilir. Tayvan konusunda yaşanan bir Çin-Amerikan çatışması ise daha fazla hava ve deniz gücü, uzun menzilli füzeler ve ticarette aksamalar demek. NATO ve Rus taraflarının nükleer silah kullanma tehdidi, Ukrayna'daki tırmanışı muhtemelen durdurdu: NATO nükleer silahlara sahip bir düşmanla doğrudan çatışmaya girmemiştir ve Rusya'nın tehditleri de şimdiye kadar kuru gürültüden farksızdı. Ancak Tayvan için çıkacak bir kavgada Amerika ve Çin birbirlerine uzaydan saldırmaya meyledebilir ve bu da özellikle erken uyarı ve komuta-kontrol uydularının devre dışı kalması halinde nükleer bir gerginliğe yol açabilir.

Silikon Vadisi ve Somme

Liberal toplumlar için, Ukrayna'nın dehşetinden ve silahlı kuvvetleri modernize etmenin gerektirdiği büyük maliyet ve çabadan geri durmak son derece cazip. Ancak büyük sanayileşmiş ekonomiler arasındaki böyle bir çatışmanın tek seferlik bir olay olacağını varsayamazlar. Otokratik ve istikrarsız bir Rusya önümüzdeki on yıllar boyunca Batı için tehdit oluşturabilir. Çin'in artan askeri gücü Asya'da istikrarı bozan bir faktör ve otokrasinin küresel ölçekte yeniden canlanması, çatışmaları daha olası hale getirebilir. Ukrayna'da sergilenen bu yeni endüstriyel savaş türünden ders almayan ordular, ders alanlara karşı kaybetme riskiyle karşı karşıya!


Bu yazı 06 Temmuz 2023’te The Economist’te “A new era of high-tech war has begun” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.

Görsel: Getty images/ricardo rey