×
KÜRESEL

ANALİZ

Avrupa - NATO Krizi

ABD'nin NATO’ya on yıllardır süren bağlılığı, ülkedeki Demokrat ve Cumhuriyetçi kanadın ciddi saldırısı altında. Avrupa’nın bu sert gerçeklerle yüzleşmesi ve yakın gelecekteki olası bir yol ayrımı için planlama yapması gerekiyor.
GEÇTİĞİMİZ MART ayı, Avrupa ve NATO için, travmatik bir dönem oldu. Gerek Avrupa’nın gerekse ABD’nin olanları sindirmesi biraz zaman alacak. Putin, Ukrayna'da istediğini elde edemediği takdirde Avrupa'yı nükleer füze yağmuruna tutmakla tehdit etti. Hemen aynı günlerde, Alman liderler, onlarca yıldır süregelen bir tabuyu yıkarak nükleer silah geliştirmeyi açıkça tartıştılar. Geride kalmak istemeyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Fransa'nın Avrupa üzerindeki nükleer şemsiyesini genişletmesi karşılığında Almanya'nın Fransa'ya ödeme yapması yönünde çarpıcı bir alternatif önerdi. Macron ayrıca NATO'nun Ukrayna'ya asker göndermesi gerektiğini dile getirerek başka bir tabuyu daha yıktı.

Artık AB'de yer almasa da İngiltere, NATO'nun güçlü bir üyesi ve Avrupa savunmasında da önemli bir role sahip olduğu kuşkusuz. Bu kapsamda İngiltere, gerekli olduğu takdirde nükleer kuvvetlerini, NATO komutanının hizmetine sunacağını belirtti.

Tüm bu çalkantılar, Donald Trump'ın herkesi şaşırtan son açıklamalarından ileri geliyor. Buna göre Trump, söz verdiği hâlde bütçesinin %2'sini NATO harcamalarına ayırmayan herhangi bir NATO ülkesini işgal etmesi Rusya’yı teşvik edeceğini dile getirdi.

Avrupa, NATO savunmasının ekonomik yükünü paylaşmıyor. Bu durum, 1960'ların başındaki Kennedy yönetiminden beri, iki partili ABD yönetimlerinin şikâyeti. Bugün, bazı NATO ülkeleri, kapılarında bir Rus tehdidi olmasına rağmen, sözünü verdikleri %2'lik savunma harcamasını yapmayı reddediyor. Bu listede Almanya, İspanya, İtalya, Kanada, Belçika, Hollanda, Danimarka, Norveç ve Türkiye gibi müreffeh ülkeler ve ciddi ekonomik güçler yer alıyor.

Bu bağlamda değerlendirildiğinde, NATO'nun çarkları bir anda yerinden fırlamış gibi duruyor. Avrupa'nın sınır bütünlüğüne dair on yıllardır süren ABD taahhüdü, bir anda çatırdamaya başladı; hem de ciddi bir şüpheyle birlikte…

Merkez Çatırdıyor!

Mesele sadece Trump değil elbet. ABD'nin NATO ve diğer yakın müttefiklerine on yıllardır süren iki partili bağlılığı, siyasi yelpazenin her yanından gelen ciddi bir saldırı altında. Demokrat Parti'nin sol cenahındaki büyük güçler, ABD'nin İsrail ile olan yakın ilişkilerinden vazgeçmesi için çağrıda bulunuyor. Böyle bir vazgeçiş ise dünya çapındaki tüm ABD ittifaklarının sorgulanmasına yol açacak.

Aynı sırada, muhafazakâr Cumhuriyetçilerden oluşan büyük bir grup, yirminci yüzyıl başlarındaki seleflerinin "başlarını kuma gömdüğü" izolasyon politikalarına geri dönmüş durumda.

Bu arada, Biden, fiziksel açıdan stratejik bir vizyon geliştiremiyor. Ayrıca ülkeyi, Avrupa ve Orta Doğu'daki krizlerle yüzleşmek üzere de bir araya getiremiyor.

Söz konusu koşullar altında, AB ve Avrupalı NATO üyelerinin bu sert gerçeklerle yüzleşmesi ve yakın gelecekteki muhtemel bir yol ayrımı için planlama yapması en iyi seçenek.

En kötüsü olur ve Trump, NATO'dan ayrılmaya karar verirse Avrupa, bu "ayrılık sözleşmesi"nden ne talep etmelidir? Üç şeyden bahsedebiliriz:

Birincisi, askerî teçhizatının çoğunu Avrupa'da bırakması için ABD'yi ikna etmeye çalışabilirler. AB ve NATO'nun geri kalan Avrupalı üyeleri, son derece güçlü bu teçhizatın nakledilmesi için makul bir meblağ ödemeyi kabul edebilir.

İkincisi, Avrupa'da konuşlu Amerikan nükleer silahlarının tamamının ya da önemli bir kısmının -fırlatma kodlarıyla birlikte- NATO'ya devredilmesinde ısrarcı olabilirler. Trump'ın ticari açıdan başarı ihtiyacını karşılamak için ise yine bir miktar ödeme yapılması gerekebilir.

Üçüncüsü, Avrupa NATO'su ABD savunma yüklenicileri ile uzun vadeli sözleşmeler imzalamaya çalışabilir. Böylece AB, kendi silah sanayisini yeniden inşa edene kadar gerekli silahları temin etmiş olur.

Medeniyeti sarsacak bir “Avrupa – NATO ayrılığını” kesin yaşayacağız diye bir kaide yok elbette. Fakat Trump'ın seçilme ihtimali ve Avrupa'nın çoğunluğunun kendi savunması için bir bütçe ayırma hususundaki kronik başarısızlığı, bahse konu krizin yaşanma ihtimalini giderek artırıyor.


Bu yazı, RealClear World’de “Europe And NATO In Crisis” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.