×
EKONOMİ
5.05.2024

ANALİZ

Hükümetlerin Kamuda Tasarruf Sorunu!

ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler acımasız bir mali sorunla karşı karşıya. Fütursuzca harcama yapan hükûmetlerin devri sona ermek zorunda kalacak.
BUNDAN ON YIL ÖNCE, maliye bakanlıkları kemer sıkma politikasının pençesinde boğuşuyor; hükûmetler, yüksek işsizlik ve zayıf ekonomik göstergelere rağmen bütçe açıklarını azaltmak için ellerinden geleni yapıyordu. Bugün ise durum çok farklı. Batı genelindeki ekonomilerin çoğu, daha iyi vaziyette. İnsanların işleri var, şirketlerin kâr büyümesi oldukça güçlü. Fakat yine de hükûmetler, kazandıklarından çok daha fazlasını harcıyor.

Kamu harcamaları konusunda, ABD hükûmetinden daha müsrif olanı yok. Dünyanın en büyük ekonomisinin bu yıl GSYİH'nin %7'sinden fazla bütçe açığı vermesi (toplam kamu harcamalarının vergileri aşması) bekleniyor. Bu, resesyon ve savaş dönemleri haricinde görülmemiş bir rakam. Fütursuz kamu harcamaları ABD ile sınırlı değil elbette. Genellikle eli sıkı bir politika izleyen iki Kuzey Avrupa ülkesi Estonya ve Finlandiya da ciddi bütçe açığı veriyor. İtalya'nın geçen yılki bütçe açığı, 2007-09 küresel ekonomik krizin ardından gelen 2010-11'deki bütçe açığı kadar yüksekti. Fransa'nınki ise tahminlerin çok üzerinde, GSYİH'sinin %5.5'ine ulaştı. Maliye Bakanı Bruno Le Maire, geçen ay yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Kamu harcamalarında farklı tercihler izlemek üzere sizi uyarıyor ve kolektif bir çağrıda bulunuyorum."

Bazı ülkeler ise daha ihtiyatlı hareket ediyor. Mesela Kıbrıs, geçen yıl bütçe fazlası verdi. Hâlâ devasa borçları olsa da bütçelerini dengelemeye yakın olan Yunanistan ve Portekiz'in bütçede doğruluk modeli uyguladıkları görülüyor. Yine de genel gidişat belli. The Economist, 35 zengin ülkenin verilerini inceledi. Verilerdeki ortanca ülke, 2017-19 döneminde bütçe fazlası verirken, geçen yıl GSYİH'sinin %2.5'ine yakın bir bütçe açığı verdi. Faiz dışı açıklar ve yapısal açıklar da büyüdü.

Savurganlığın ardında yatan iki faktör var. İlki, vergilerle alakalı. Zengin dünyada, vergi gelirleri şaşırtıcı derecede zayıflıyor. ABD'de, maaşlardan kesilen gelir vergilerinden elde edilen kazanç, geçen yıl düşüş gösterdi. Bu arada, sermaye kazançları da dâhil olmak üzere "stopaj kesilmeyen gelir vergileri" dörtte bir oranında düştü. Örneğin, İngiltere'nin sermaye kazançları vergisi, son zamanlardaki en yüksek seviyesinin %11 altında seyrediyor. Bu yıl Japonya'da, kişisel beyana dayalı vergilerin, geçen yılın, %4 daha altında gelmesi tahmin ediliyor.

Vergi memurları, 2022 sonu ile 2023 başında piyasalarda yaşanan kargaşa nedeniyle zorluk yaşıyor. Çalışanlarına yüksek maaş ödeyen teknoloji firmaları, gelir vergisi yüklerini dengeleyerek çalışanlarını işten çıkarıyor. 

İkinci faktör ise devlet harcamalarıyla ilgili. Hükûmetler, ne pahasına olursa olsun, Covid-19'un gerektirdiği mali politikanın ardından, tam olarak olmasa da kısıtlamaya gitti. Avustralya'da bakım evlerindeki yaşlılar, pandemi esnasında hâlâ ekonomik yardım alabiliyordu. Almanya, pandemide uyguladığı iş gücü koruma programlarını, ancak 2023'ün ortalarında tamamen sonlandırabildi. ABD, karantina zamanı insanları çalıştıran küçük işletmelere, hâlâ yüksek miktarda vergi iadeleri ödüyor. İtalya'da 2020'de ev sahiplerini, evlerini yeşillendirmeye teşvik etmek için tasarlanan bir proje kontrolden çıktı ki hükûmet, bu projeye şu ana kadar 200 milyar Euro'dan (veya GSYİH'nin %10'u) fazla destek verdi. 

Siyasetçiler de yanlış algıları düzeltmek için mücadele edip para harcamaya daha hazır hâle geldiler. Rusya'nın Ukrayna işgali ve enerji fiyatlarının artışa geçmesinin ardından, Avrupa'daki hükûmetler; hanehalkını ve şirketleri korumak için GSYİH'nin yaklaşık %4'ünü tahsis etti. Aralarında Polonya ve Baltık ülkelerinin de bulunduğu bazı ülkeler; silah ve asker harcamalarını bir hayli artırdı. Başkan Joe Biden, ABD'de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde, elinden geldiği kadar öğrenci borcunu silmek istiyor.

Bu musluğun suyu daha ne kadar akabilir? İlk bakışta, bir süre daha böyle gidecek gibi görünüyor. Piyasalar hareketlenmiş durumda ki bu da vergi gelirlerini artıracak. Elbette, bir hükûmetin borç sürdürülebilirliği, yalnızca bütçe açığına bağlı olarak değişmez. Nitekim borç sürdürülebilirliği; genel kamu borcunun, ekonomik büyümenin, enflasyon ve faiz oranlarının da bir ürünüdür. Pandeminin sona ermesinden bu yana, enflasyon yüksek; büyüme ise güçlü seyrediyor. Faiz oranları, her ne kadar yükselmiş olsa da geçmiş dönemlerdeki standartlara kıyasla oldukça düşük kaldı.

Tüm bu koşullar, siyasetçileri mali açıdan etkili bir noktaya getiriyor. 2022-23'te, ortalama bir zengin ülkenin, GSYİH'nin yaklaşık %2'si kadar faiz dışı açık verebileceği ve yine de kamu borcunun GSYİH'ye oranını düşürebileceği tahmin ediliyor. Bazı ülkeler ise daha avantajlı bir ortamla karşı karşıya. İtalya'nın borç oranı, güçsüz mali politikalarına rağmen, 2021'den bu yana GSYİH'nin yaklaşık %10'u kadar düştü. Fransa'nın oranı da bir miktar gerileme gösterdi. Elverişli ekonomik koşulları, izlediği sıkı mali politikalar ile birleştiren Yunanistan'ın borcunun GSYİH’ye oranı, gayet çarpıcı bir şekilde, %50 düştü.

Ne var ki şartlar, artık değişiyor. Ekonomik büyüme ve enflasyon düşmüş olsa bile, hükûmetlerin karşı karşıya kaldığı faiz oranları henüz düşmedi. Neticede, mali aritmetik, giderek daha da ürkütücü bir hâl alıyor. Enflasyonun daha fazla düşmesi, büyümenin yavaşlaması ya da daha yüksek faiz oranları; hükûmetlerin borç dengesini sağlamasını daha da zorlaştıracaktır.

Mali konsolidasyon söylemlerinin daha yüksek bir sesle dile getirilmesi şaşırtıcı değil. İtalyan hükûmeti, tutumundan dolayı, yakında AB'nin azarını işiteceğine inanıyor. İngiltere'de kısa bir zaman içerisinde iktidara gelmeyi umut eden İşçi Partisi, doğru mali politikalar vadediyor. Fransız hükûmeti, sağlık harcamalarında ve işsizlik yardımlarında kesintiye gitmeyi tartışıyor. ABD ise tamamen aykırı bir ülke. Dünyanın bu önde gelen ekonomisinde, tartışmaların odağı henüz değişmedi. Trump ve Biden, milyonlarca seçmene vergi indirimi vadediyor. Fakat unutulmamalı ki mali muhakeme acımasızdır. Siyasetçilerin hoşuna gitse de gitmese de fütursuzca harcama yapan hükûmetlerin devri sona ermek zorunda kalacak.


Bu yazı Economist’te “The rich world faces a brutal spending crunch” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.