×
KÜRESEL
7.04.2024

ANALİZ

Revizyonist İttifak: Çin, Rusya ve İran Arasında Ortaklık Güçleniyor!

Ortak bir düşman karşısında birleşen üç ülke, şimdi ortak bir dış politika geliştirmeyi taahhüt ediyor: Amerika'nın boyunduruğu altında olmayan, çok kutuplu bir dünyayı desteklemek. Her üçü de güçlü ekonomik bağlar kurmayı ittifaklarının temeli olarak görüyor.
RUSYA DEVLET başkanı Vladimir Putin ve İranlı mevkidaşı Ebrahim Raisi'nin birkaç ortak noktası var. Her ikisi de Amerikan yaptırımlarının şahsî olarak hedef aldığı,  küçük bir lider grubuna mensuplar. Bu liderler genellikle fazla seyahat etmezler, ancak son yıllarda Çin'e ziyaretler gerçekleştirdiler ve birbirlerine giderek daha fazla yakınlaştıkları görülüyor. Aralık ayında Gazze'deki savaşı görüşmek üzere Kremlin'de bir araya geldiler. Mart'ın 18'inde de Reisi, Putin'in "mutlak" seçim zaferini kutlamakta gecikmedi.

Tarihin büyük bölümünde Rusya, İran ve Çin arası ilişkiler bugüne göre daha az samimiydi. Özünde emperyalist olan bu ülkeler sık sık birbirlerinin komşularının işlerine karışıyorlardı ve Asya'nın ticaret yollarını kontrol edebilmek için mücadele ediyorlardı. Ancak son zamanlarda Amerika bu dinamiği değiştirdi. İran’ın nükleer programını sınırlayan anlaşmadan çıktıktan iki sene sonra, 2020'de ABD, Hamas ve Husi isyancıları desteklemesinden dolayı İran'ı cezalandırmak için ülkeye yeniden ticaret ambargosu uyguladı; ocak ayında daha fazla cezanın uygulanacağını bildirdi. Rusya, 2022'de Ukrayna'yı işgal ettikten sonra Batı yaptırımlarının altına girdi ve bu yaptırımlar yakın zamanda daha da sıkılaştırıldı. Çin ise Donald Trump'ın Kasım ayında başkan seçilmesi halinde çok daha sıkı olacağı öngörülen kısıtlamalarla karşı karşıya kalacak. Ortak bir düşman karşısında birleşen bu üçlü, şimdi ortak bir dış politika geliştirmeyi taahhüt ediyor: Amerika'nın boyunduruğu altında olmayan, çok kutuplu bir dünyayı desteklemek. Her üçü de güçlü ekonomik bağlar kurmayı ittifaklarının temeli olarak görüyor.

Çin, Rusya’ya "sınırları olmayan" ortaklık sözü verdi. İran’la ise 2021’de 25 yıllık bir "stratejik anlaşma" imzaladı. Her üç ülke de BRICS gibi çok taraflı (multilateral) kulüplere üye. İkili ticaretler büyüyor; tarifesiz bloklar, yeni ödeme sistemleri ve Batı kontrolündeki yerleri atlayan ticaret rotaları için planlar yapılıyor. Amerika ve müttefikleri için bu durum kâbusun ta kendisi. Batı bloku karşısında oluşan bu eksen yaptırımlardan etkilenmeyebilir, savaşları kazanabilir ve diğer kötü niyetli aktörleri işin içine sokabilir. Beş ila on yıl içinde bu ittifak neye evrilecek? 

Gelişen ticaretle başlayalım.  Çin uzun zamandır İran ve Rusya'nın da aralarında bulunduğu petrol devletlerinin büyük bir müşterisi. Ancak bu iki ülke, Körfez'e göre ulaşımı daha kolay olan Avrupa'ya da çok miktarda petrol satıyordu. Avrupa onları hakir görmeye başladığından beri, Çin ucuz fiyatlarla varil satın alıyor. Bir veri firması, Kpler'den Reid l'Anson'a göre, Rusya'nın batı limanlarından girişler, savaş öncesinde 100.000 varilden daha azken, bugün günde 500.000 varile (v/g) yükseldi. Rus ham petrol ithalatı, iki yıl önce 1,5 milyon v/g iken Aralık ayında günlük 2.2 m/v seviyesine, Çin'in toplam ithalatının %19'una ulaştı.  Geçen yılın ikinci yarısında İran'ın Çin'e ihracatı 2021'in aynı dönemine kıyasla %150 artışla ortalama 1 milyon v/g oldu.

Batı'nın yaptırımları, G7 dışında kalan herkesin Rus petrolünü ithal etmeye devam etmesine izin verirken, İran enerji endüstrisi üçüncü dünya ülkelerini kısıtlayan sözde ikincil yaptırımlara tabi. Ancak 2022'den bu yana Biden yönetimi yaptırımları gevşetti ve daha düşük fiyatlar anlamına geliyorsa kuralların çiğnenmesine izin vermek konusunda hevesliydi. Bunun sonucunda Çin'den yapılan ithalatta bir artış yaşandı ve bundan yararlananlar bir gün yaptırımlara maruz kalabilecek Çin'in devlet firmaları değil, yurtdışında varlığı olmayan daha küçük çaydanlık rafinerileriydi (Teapot Refineries). Çin ayrıca Rusya'dan ucuz gaz da alıyor: Putin'in Ukrayna'yı işgalinden bu yana, Sibirya'nın Gücü boru hattı üzerinden yapılan ithalat iki katına çıktı.

Rusya ve İran'ın Çin'e satış yapmaktan başka pek bir seçeneği yok. Onların aksine Çin, sadece Batı teknolojisinin ithalatına yönelik kısıtlamalara tabi, mali yasaklar ya da ticari ambargolarla karşı karşıya değil. Bu nedenle diğer ülkelerden petrol satın alabiliyor, bu durum da müttefikleriyle yaptığı pazarlıklarda Çin'e üstünlük sağlıyor. Çin, Rusya ve İran'dan varil başına küresel petrol fiyatından 15-30 dolar indirimle petrol alıyor ve sonrasında bu ucuz hidrokarbonları işleyerek daha yüksek değerli ürünlere dönüştürüyor. Son iki yılda Çin’in petrokimya endüstrisinin üretim kapasitesi, 2019'dan bu yana diğer tüm ülkelerin toplamından daha fazla arttı. Ayrıca Çin, kalitesine bakmaksızın hızlıca muazzam hacimlerde rafine petrol ürünleri de üretiyor.

Ticaret, yardım değil

Üç ülke arasında emtia ticaretini güçlendirmek her zaman en kolay adım olmuştur. Herkes petrole ihtiyaç duyar ve bir kere denize açıldı mı, petrol dünyanın herhangi bir yerine gönderilebilir. Fakat, Çin'in herhangi bir tedarikçiye olan bağımlılığını toplam ihtiyaçlarının yalnızca %15-20'si ile sınırlı tutma gibi gayri resmi bir politikası bulunuyor. Bu da, Çin'in Rusya'dan almak isteyeceği petrol miktarının zaten maksimum sınırına yaklaştığı anlamına geliyor. Bu ticaret, Rusya ve İran için hayati bir destek sağlasa da, elde edilen dövizin ithal edilecek ürünlerin alımında kullanılabilmesi şartıyla faydalı oluyor. İşte bu yüzden, farklı ticaret türlerini geliştirme arzusu ön plana çıkıyor.

Çin'in Rusya'ya ihracatı olması beklendiği gibi hızlıca yükseldi. COVID-19 kurallarının Çin ekonomisini boğmasıyla, Çin imalat sanayi ihracatını artırarak bunu telafi etmeye çalıştı. Ayakkabı ve tişört yerine, makine ve mekanik cihazlar gibi yüksek değerli mallar satmaya çalıştı, Rusya bunun için bir pazar testi görevi gördü. Geçen yıl Çin otomobillerinin en büyük ithalatçısı, elektrikli araçlarının varış noktası olan Avrupa değil, savaştan önceki döneme kıyasla üç kat daha fazla benzinli araba satın alan Rusya oldu.

Satın alma müdürleriyle yapılan anketler, İranlı şirketlerin hem bilgisayar çipleri gibi sofistike ürünleri hem de plastik parçalar gibi daha basit ürünleri içeren bir kategori olan "hammadde" konusunda sürekli sıkıntı yaşadığını gösteriyor. Bu sıkıntı İran'ın petrol sektörü kadar büyük olan imalat sanayisini zora sokuyor. Ancak Çin, İran'a aylık yalnızca 300-500 araç ihraç ediyor; bu, komşu Irak'a yapılan yaklaşık 3,000 adetlik ihracatla kıyaslandığında oldukça düşük bir rakam. Batı'ya yoğun şekilde ürün satan Çin'in üretici firmalarından birçoğu, Amerika'nın olası yaptırımlarına maruz kalmaktan çekindiği için, bu riski üstlenmeye yanaşmıyor.

Teoride, Rusya ile daha fazla iş yapmak İran'a yardımcı olabilir. İki ülke birbirine yararlı mallar tedarik ediyor. 2022'den bu yana İran, Ukrayna'daki savaşta kullanılan insansız hava araçları ve silah sistemleri satıyor ki bu, 1979 devriminden bu yana İran'ın bir İslam dışı ülkeye verdiği ilk askeri destek. Bu yılın başlarında İran ayrıca Rusya'ya tankerle 1 milyon varil ham petrol göndererek bir ilke daha imza attı. Ancak yaptırımlar, daha derin bağlar kurmayı zorlaştırıyor. Rusya 2023'te detaylı istatistik yayınlamayı durdurmuş olsa da Hazar Denizi'ndeki gemi trafiği verileri, ülkenin liderlerinin ikili ticareti artırma konusunda hırslı bir hedef belirlediği 2022'den bu yana sadece mütevazı bir artış gösteriyor.

İran ve Rusya arasındaki ticaretin sınırlı olması, iki ülkenin ortak bankacılık kanalları ve ödeme sistemlerinden yoksun olduğu anlamına geliyor. Hükümet baskısına rağmen, ne SPFS (Rusya'nın ürettiği, SWIFT'e yani küresel bankalararası işlem sistemine alternatifi) ne de Mir (Rusya'nın Amerikan kredi kartı ağlarına yanıtı) İran bankaları tarafından yaygın olarak kullanılıyor. Ticarette ters dolarizasyon çabaları, Ağustos 2022'de bir Ruble-Riyal değişim mekanizmasının kurulmasını sağladı, ancak işlem hacimleri düşük kalmaya devam ediyor.

Uzun vadede yaptırımlara direnebilmek için İran ve Rusya'nın şu anda iş birliğinin en zayıf alanı olan yatırımı artırmaları gerekiyor. Diğer gelişmekte olan ekonomilere para dökerken cömert olan Çin'in, İslam Cumhuriyeti'ndeki doğrudan yabancı yatırım hacmi 2014'ten bu yana sabit kaldı ve bu miktar yalnızca yaklaşık 3 milyar dolar. Bu yatırım miktarı İran büyüklüğündeki bir ekonomi için oldukça cılız kalıyor. İran Cumhurbaşkanı'nın Pekin'e yaptığı son ziyaret sırasında üzerinde anlaşılan ve en fazla 10 milyar dolar değerinde olabilecek anlaşmalar, Çin'in 2022 yılında İran'ın en büyük rakibi Suudi Arabistan'a taahhüt ettiği 50 milyar doların yanında ufacık kalıyor.

Bir düşünce kuruluşu olan CNAS'dan Rachel Ziemba'ya göre Çin, Rusya'nın ülkenin kuzeyindeki gaz sıvılaştırma tesisi Arctic lng gibi projelerinde yer almaya devam etse de Batılı firmaların geri çektiği yatırımları devralmadı ve yeni girişimlere destek vermekten kaçındı. Rusya, Çin'in Sibirya Gücü 2 boru hattını finanse etmesini bekliyordu; tamamlandığında bu boru hattı, Rusya'nın Avrupa'ya en büyük boru hattının taşıdığı miktara neredeyse eşit, yıllık 50 milyar metreküp gazı Orta Krallık'a taşıyacaktı. Ancak Çin'in desteği olmadan, proje şu anda belirsizliğini koruyor.

Arkadaşlarınızdan küçük bir yardım

İttifak şimdiden dikkate değer bir başarıya imza attı: Batı'nın ambargoları karşısında küçük üyelerini çökmekten kurtardı. Ancak tam potansiyeline ulaştı mı? Bu sorunun yanıtı, üyelerinin iç ve dış engellerin üstesinden gelebilme becerisine bağlı.

Çeşitli forumlar işbirliğini ve sınır ötesi yatırımları teşvik etmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz Temmuz ayında İran, Rusya'nın da dahil olduğu Çin liderliğindeki bir güvenlik ittifakı olan Şangay İşbirliği Örgütü'nün dokuzuncu üyesi oldu. Aralık ayında da Orta Asya'nın büyük bir bölümünü kapsayan Rusya liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği ile bir serbest ticaret anlaşması imzaladı. Ocak ayında ise Çin ve Rusya'nın da dahil olduğu gelişmekte olan bir pazar grubu, BRICS'e katıldı.

Bu bir araya gelişler üçlüye daha fazla konuşma şansı veriyor. Son zirvelerde İranlı ve Rus bakanlar, Rusya'yı İran üzerinden Hint Okyanusu'na bağlayan 7,200 km'lik bir rota olan Uluslararası Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru'nu (INSTC) genişletmek için müzakereleri yeniden canlandırdılar. Halihazırda Rus tahılı Orta Doğu'ya NATO kontrolündeki boğaz üzerinden gitmek zorunda.  Karayolu, demiryolu ve limanları içeren ulaşım yollarının karışımından oluşan öneri, İran'ı Rusya için bir ihracat kapısı haline getirebilir.

İran ve Rusya'nın bürokrasileri birbirleriyle çalışma konusunda nispeten az deneyime sahip ve gerekli yatırım miktarı göz korkutucu: Rusya destekli Avrasya Kalkınma Bankası, sadece İran ve Rusya'da bu miktarın 26 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor. Yatırımcı dostu olmayan iki ülkede, böyle bir finansmanı sağlamak en iyi zamanlarda bile zor olurdu, yaptırımlar altında ise daha da zor. Yine de fikir ilgi görmeye başlıyor. 1 Şubat'ta elçiler, kuzey İran'da yük taşımacılığını kolaylaştırabilecek 1,6 milyar dolarlık bir proje olan Raşt-Astara demiryolu için sonraki adımları tartıştı. Geçen yıl Rusya, ilk kez malları demiryolu ile İran'a taşımak için INSTC'nin bir kısmını kullandı.

Daha ciddi bir sorun ise İran ve Rusya'nın ekonomilerinin doğal ticaret ortakları olamayacak kadar benzer olması. Her iki ülkenin de en çok ihraç ettiği 15 mal kategorisinden dokuzu ortak; en çok ithal ettikleri 15 maldan on tanesi de aynı. Rusya'nın en çok talep ettiği 15 maldan sadece ikisi İran'ın en çok ihraç ettiği mallar arasında yer alıyor. İran'ın; arabalar, elektronik cihazlar ve makineler gibi Rusya'nın doldurabileceği talep boşlukları olduğu alanlarda ise Rusya'nın üretim kapasitesi kısıtlı.

Ticaretten elde edilen kazançlar yaptırımlarla kısıtlandığından, iki ülke arasındaki ilişki, özellikle enerji söz konusu olduğunda, rekabetçi bir ilişki. Batı, Rusya'nın petrolüne ambargo uyguladığından beri, Rusya, Çin'in ithalatından daha fazla pay almak için İran'la rekabet ediyor ve bu da bir fiyat savaşına yol açıyor. Bu mücadelede İran kaybeden taraf. Rusya daha büyük bir petrol üreticisi ve enerjisi ikincil yaptırımlara tabi değil. Ayrıca, bazı ham petrolü Çin'e boru hattı ile taşınabiliyor, bu da daha ucuz bir seçenek sunuyor.

Rusya'nın bu üstünlüğe sahip olması, İran'la işbirliğine ilgi duymamasına sebep oluyor. Savaşın başlarında Ukrayna'nın destekçileri Rusya ve İran'ın yaptırımlardan kaçmak için iş birliği yapacağından korkuyordu. Ancak, MEES'ten Yesar Al-Maleki'ye göre, Rusya kendi "gölge" tanker filosunu geliştirdi ve İranlılara erişim izni vermedi. İran, dev gaz rezervlerini değerlendirmek için Rusya'dan fon ve teknoloji talep etti; ancak Rusya şu ana kadar bu taleplere çok kısıtlı cevap verdi. 

Çin başka alanlarda da İran'ın rakibi haline geldi. Yakın zamana kadar, İslam Cumhuriyeti'nin oldukça büyük olan üretim üssü ve iç pazarı, İran için bir mukavemet kaynağıydı. Bir başka düşünce kuruluşu olan Bourse & Bazaar Foundation'dan Esfandyar Batmanghelidj, ülkenin devalüe edilmiş para biriminden yararlanarak fındık ve tuvalet malzemeleri gibi şeyler satabildiğini söylüyor. İran'ın umudu, zaman içinde değer zincirini tırmanarak havalandırma üniteleri ve hatta belki otomobil bile ihraç etmek. Çin ise bu hayalleri suya düşürüyor. İran daha yüksek değerli ihracatlara yöneldikçe, Çin onun hedef pazarlarını, bu malların daha ucuz ve daha iyi versiyonlarıyla dolduruyor.

Batı şimdilik büyük çapta ikincil yaptırımlara sıcak bakmıyor. Ancak mevcut önlemler yeterince sorun yaratıyor. Aralık ayında Amerika, imalat ve teknolojiyi içeren sektörlerde Rus firmalarıyla iş yapan herkes için cezalar açıkladı. Bunlar 2011 yılında İran'a uyguladığı, nükleer anlaşmanın imzalanmasının ardından 2015 yılında askıya alınan yaptırımlara benzemekte. Askıya alınmadan önce bu tedbirler, İran'ın Çin'den yaptığı ithalatın yere çakılmasına neden olmuştu. Bazı Çin bankalarının şimdiden Rus ticaretini terk ettiğine dair kanıtlar var.

Bu yeni yaptırımlar Rusya'nın enerji sektörünü hedef almıyor olsa da bankalar enerji deviyle iş yapmayı duraklatarak tepki gösterirse, Rusya'nın Çin dışındaki müşterilerle olan petrol ticaretini engelleyebilir. Ekim ayından bu yana Amerika, Rusya'ya yönelik yaptırımları ihlal ettiğini söylediği 50 tankere ceza uyguladı; bunların yarısı o zamandan beri ülkenin petrolünü yüklemedi. Tüm bunlar, Rusya için Çin'e olan ihracatı hem daha gerekli hem de daha zor hale getiriyor, bu da İran ile rekabetin artmasına kaçınılmaz olarak yol açıyor. Amerika, İran’ın ticaretini kesmek amacıyla Malezya'ya petrol kaçakçılığını kendi sularında engellemesi için baskı yapabilir, böylece İran'ın petrol ihracatını daha da zorlaştırabilir. Kendisi de giderek daha fazla incelemeye alınan Çin ise şubat ayında Rusya'ya yardım ettiği iddia edilen üç Çin firmasına yaptırım uygulayan AB ile karşı karşıya gelmiş durumda.

Bu aşamada, Batı karşıtı ittifak endişe verici olsa da Batı için henüz gerçekten korkutucu değil. Acaba bu durum önümüzdeki yıllarda nasıl gelişecek? En olası senaryo, ittifakın gerçek bir ortaklık olmaktan ziyade Çin'in çıkarlarına hizmet eden bir araç olarak kalması.  Çin fırsatçı kazançlar elde edebildiği sürece bunu kullanacak ve tam destek vermekten kaçınacak. Ülke yetkilileri, Batı'daki işlerini riske atmak istemedikleri için alternatif ticaret yollarına veya yeni ödeme sistemleri geliştirme projelerine ağırlık vermekten çekinecekler.

Ancak bu durum, Amerika'nın, belki de ikinci bir Trump başkanlığı sırasında, Çin'i Batı pazarlarından çıkarmaya çalışması durumunda değişebilir. Kaybedecek başka bir şeyi kalmadığında, Çin alternatif bir blok oluşturmak için çok daha fazla kaynak ayıracak ve kaçınılmaz olarak mevcut ilişkilerini güçlendirmeye ve ittifaklarını genişletmeye çalışacaktır. Ancak bu durum, küçük ortaklar için hoş olmayabilir; Çin ihracat yönünü değiştirdikçe, onların imalat sanayileri olumsuz etkilenebilir. Amerika da bundan zarar görebilir; Amerikan tüketicileri ithalat için daha fazla para öderken, zamanla Amerikan liderleri küresel ticaret sistemi üzerindeki hakimiyetlerine yönelik ciddi bir meydan okuma ile karşı karşıya kalabilirler.


Bu yazı, The Economist'te “How China, Russia and Iran are forging closer ties?” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.