×
AFRİKA
30.04.2024

ANALİZ

Afrika'da Küresel Rekabet Artıyor!

Afrika, son yıllarda birçok gücün birbiriyle rekabet ettiği çok kutuplu bir dünyaya dönüşüyor. Bu meydan okuma, kıta için büyük fırsatların yanı sıra korkunç riskler barındırıyor.
SON YILLARDA, Afrika'nın Batı ile olan ilişkilerini koparma isteği, açık bir şekilde kendini göstermeye başladı. Rusya'nın Ukrayna’yı işgalinin ardından, işgali kınayan BM oylamasında 17 Afrika ülkesi çekimser oy kullandı. Batı, geçtiğimiz yıl Rusya ile müzakereleri reddederken, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ve diğer üç Afrika devlet başkanı, Rusya ve Ukrayna'ya yönelik bir barış misyonu başlattı. İsrail'in Gazze'deki saldırılarına karşı Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'nda bu yıl açtığı soykırım davası, genel teamüle açık bir meydan okumaydı. ABD, bunu "haksız" ve "zarar verici" olarak nitelendirerek kınadı. Ayrıca Ramaphosa, son sekiz ay içinde Çin, İran ve Rusya devlet başkanlarıyla çeşitli toplantılar düzenledi.
 
Afrikalı liderler, birçok gücün birbiriyle rekabet ettiği çok kutuplu bir uluslararası ilişkiler dünyasının yükselişte olduğuna inanıyor. Bu dünyada İran, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kendilerini sermaye sahibi, güvenlik ortağı ve müttefik olarak sunanlar arasında. Bu sırada ABD, Afrika üzerindeki odağını yitirirken dikkatini Asya'ya yöneltmeye, Avrupa ve Orta Doğu'daki savaşlarla meşgul olmaya devam ediyor. Ayrıca Donald Trump'ın kasım ayındaki başkanlık seçimlerini kazanması durumunda ülke, Afrika meselelerini daha fazla ihmal edebilir. Neticede Afrika, belki de diğer tüm bölgelere kıyasla, çok kutuplu bir dünyaya kendini daha ileri ölçüde adapte ediyor.

Bu meydan okuma, kıta için hem büyük fırsatlar hem de korkunç riskler barındırıyor. Her şeyden önce bu, Afrika hükûmetlerinin kendi meseleleri üzerinde daha fazla söz sahibi olduğu anlamına geliyor. Senegal Başkanı Macky Sall'in sözleriyle: "Çok kutuplu dünyanın faydası, karar alma merkezinin tek ülkeyle sınırlı olmamasıdır. Tek karar merkezi olduğunda bu, bir diktaya dönüşüyor. Zaten başka bir seçeneğiniz de olmaz."

Bu hususta en büyük ödül yatırım. Zaten yatırım, aşırı ihtiyacı olan bir kıta için kritik bir öneme sahip. Fakat çok kutuplu dünya risklerle de dolu. Yeni ortakların sunacağı finansman, batık borca dönüşebilir. Siyasi ve askerî açıdan ortaya çıkacak tehlikeler ise daha kritik. Otokratik müttefikler, liderlerin daha uzun süre iktidarda kalmalarına yardımcı olabilir ve darbelere yol açabilir. Müdahil yabancı güçler, çatışmayı yayabilir ve savaşları daha yıkıcı hâle getirebilir.

Tarih, ibret verici örneklerle dolu. Mesela Soğuk Savaş esnasında da Afrikalı liderler ortaklarını seçme noktasında daha fazla esnekti. Ancak sonuçlar, genellikle iyi olmadı. Etiyopya'daki sosyalist cunta Derg, Sovyet desteğini de arkasına alarak belki de bir milyon insanın ölümüne yol açan kıtlığa rağmen, 1974'ten 1991'e kadar iktidarda kaldı. Diktatör Mobutu Sese Seko, CIA desteğiyle, otuz yıldan fazla bir süre boyunca Kongo'yu yıkıcı bir şekilde yönetti.

Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından ABD egemenliği, Afrika'da bir demokratikleşme dalgası başlattı ve çatışmalar bir nebze azaldı. Ne var ki Kıta'nın ekonomik gelişimi sınırlı kaldı ve Batı'dan gelen yatırımlar, mevcut ihtiyaçların küçük bir kısmını bile karşılamaya yetmedi. Bu da birçok Afrika ülkesini, Çin'in ilerlemesine açık hâle getirdi. Nitekim ABD, bölgede kusur bulurken; Çin, bölgeye vinç getiriyordu. Şimdi de başka güçler, bölgeye çeşitli alternatifler sunuyor.

Müttefik Arayışları

Afrikalı liderlerin çok kutuplu dünyaya hevesleri, ekonomik açıdan büyük anlam ifade ediyor. Sahra Altı Afrika'da yaşayan 1.2 milyar insanın yaklaşık yarısı elektrikten yoksun. Kıta'da yaklaşık 400 milyon insan da temiz içme suyuna erişemiyor. Tüm bunları düzeltmek, büyük yatırımları gerektiriyor. Dünya Bankası, su ve elektriğe erişimin neredeyse umumi hâle gelmesi ve yolların iyileştirilmesi için Sahra Altı Afrika'nın 2030'a kadar her yıl GSYİH'sinin yaklaşık %7'si kadar altyapı yatırımına ihtiyacı olduğunu öngörüyor. Mevcut yatırımlar ise bunun yalnızca yarısı kadar.

Bireysel anlaşma ve kredilerde işler ters gidebilir. Fakat Afrika'da ihtiyaç duyulan finansmanın miktarı göz önüne alındığında, daha fazla ülke ve kurumun bölgeye yatırım yapması memnuniyetle karşılanıyor; yeni ticari ortaklardaki artış da öyle tabii. Batılı olmayan ülkelerle yapılan ticaret son zamanlarda kayda değer ölçüde artış göstermiş durumda.

Çin, Afrika'daki yatırımlara öncülük ediyor. Çin devlet finansörleri, 2000-2022 arası, yaklaşık üçte ikisi kara yolu, demir yolu ve liman altyapıları için olmak üzere 170 milyar dolar borç sağladı. Virginia, William & Mary Üniversitesi araştırma gruplarından olan AidData'dan Bradley Parks ve ortak yazarlara göre, ortalama bir Çin projesi, yıllık GSYİH büyümesini, iki yıl sonra sağlıklı bir şekilde %0,41-1,49 arasında artırdı. Ne var ki ülkedeki ekonomik sıkıntılar nedeniyle Çin'in Afrika'ya verdiği krediler, son dönemde belirgin bir şekilde azaldı. Çin'in 2022'deki kredi ödemeleri, 2016'daki zirvesinin yaklaşık %10'una karşılık geliyordu.

Afrikalı liderler için bu durum, finansman kaynaklarını çeşitlendirmeyi daha da önemli hâle getirdi ki bu da yavaş yavaş gerçekleşmeye başladı. BAE, geçtiğimiz on yılda, kıta genelinde yaklaşık 60 milyar dolarlık yatırım yaparak Çin, ABD ve Avrupa'nın ardından en büyük dördüncü yatırımcı oldu. Türk yetkililer, inşaat firmalarının Afrika'da 85 milyar dolar değerinde proje tamamladığını belirtiyor. Afrika'nın çok daha fazla paraya ihtiyacı var. Kıtadaki elitler, Körfez ülkeleri, Türkiye ve belki de Hindistan'ın bu paranın önemli bir kısmını karşılayabileceğini düşünüyor. Avrupa ve ABD'nin de bazı çıkarları var elbet. Özellikle kritik madenlerde kendilerini yeniden göstermeye çalışıyorlar. Afrika kaynaklarına yönelik rekabetin, bölge için daha iyi anlaşmalar ile neticelenmesi muhtemel.

Yeni bir nakit akışı, yeni riskleri de beraberinde getirir. Yolsuzluk da bunlardan biri. Ayrıca alınan borcun yönetilmesi de zor olabilir. Afrika'da borç tuzağı diplomasisine (Çin'in borçluları kandırdığı ve daha sonra varlıklarına el koyduğu düşüncesine) ilişkin çok da delil bulunmuyor. Ancak Çin, geri ödeme alacak ilk ülke olmasını sağlayabilmek için genellikle alışılmadık düzeyde gizlilik ve özel koşullar talep ediyor. Ayrıca Çin, özel banka hesaplarını kullanma taraftarı ve zorda olan ülkelere karşı esnek olmayabiliyor. Zambiya, 2020'de temerrüde düştü; ancak geçtiğimiz ay borcunun yeniden yapılandırılması konusunda Çin ile anlaşmaya varabildi. Bir başka risk de çok kutuplu dünyanın bölünmesi. Çin ve Amerika arasında giderek artan gerilim, dünyayı, biri Çin'in diğeriyse Amerika ve Avrupa'nın başını çektiği iki ayrı ticaret bloğuna bölebilir. IMF, Sahra Altı Afrika'nın böyle bir durumda, diğer bölgelere kıyasla daha ciddi bir ekonomik darbe alacağını ve uluslararası ticaretinin yarısından fazlasının risk altında olacağını tahmin ediyor.

Çok kutuplu ilişkilerin Afrika üzerindeki siyasi etkileri de geniş çaplı olacak. Güney Afrika'da bir danışmanlık şirketi olan Signal Risk'ten Menzi Ndhlovu, yeni düzenin sunacağı bir avantajın şu olacağını belirtiyor: Afrika hükûmetlerinin yıllardır tercih etmelerine rağmen Batı ile ayrı tarafta yer almaktan kaçındıkları için üstlenemedikleri pozisyonları artık üstlenmelerine olanak vermesi. Afrika'nın daha fail bir rol üstlenmesi, Batı'da zaman zaman şaşkınlığa neden olabiliyor. Eş cinsel haklar konusunda Uganda ve ABD arasında onlarca yıldır süren gerilimin ardından, Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni, artık Amerikalıları görmezden gelebileceğini düşünerek geçtiğimiz yıl, LGBTQ karşıtı sert yasalar çıkardı. Etiyopya ise devlet öncülüğünde kalkınma gibi alışılmışın dışında ekonomi politikaları izlemek için Çin ile yakın ilişkiler geliştirdi. Söz konusu politikaları uzun süredir uygulamaya geçirememesinin nedeni de ABD ve Dünya Bankası gibi hâkim kurumların ülkenin cesaretini kırmasıydı.

Daha serbest bir siyasi tutumun başka dezavantajları da olabilir. Bunlardan biri de demokratik gerileme. Sall, birçok yabancı gücün muhtemelen hâlâ kendisini desteklediğini düşünerek, görev süresinin sona ermesine rağmen Senegal'de iktidarı elinde tutmaya çalıştı. 3 Şubat'ta yaklaşan seçimlerin süresiz olarak erteleneceğini duyursa da ülkedeki yargıçlar, bu teşebbüsü durdurdu. Diğer bazı liderler de benzer hilelere başvurdu. Fildişi Sahili devlet başkanı, ülkenin anayasasında yapılan ufak bir değişikliğin neticesinde üçüncü dönemine başladı. Rus paralı askerlerince korunan Orta Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı, geçtiğimiz yıl anayasa değişikliği için referandum onayı aldı; artık isterse üçüncü dönem için tekrar aday olabilecek.

Demokratik gerileme, bazen daha da ani olur. ABD önderliğindeki düzende, darbe yanlıları çoğunlukla izole edilirdi, fakat artık öyle değil. Soğuk Savaş esnasında, Afrika'da her on yılda bir, ortalama yirmiden fazla başarılı darbe gerçekleşti. Bu sayı, 2000'li yıllarda sadece sekize düştü. Oysa 2020'lerde, Mali ve Burkina Faso'da (ikişer darbe) ve Çad, Gine, Sudan, Nijer ve Gabon'da dokuz başarılı darbe oldu. Rusya; Burkina Faso ve Mali'deki generalleri asker ve silahlarla destekledi. Nijer; Mali ve Burkina'dan da kovulan Fransız askerlerini ülkeden kovdu. Para ve silah için de Rusya ve İran'a yanaştı.

Tüm bu manevraların sonuçları korkunç oldu: Geçtiğimiz yıl, Sahel'de yaşanan şiddetli çatışmalar buna bir örnek. Nitekim ülkede on yıldan fazla bir süre önce "cihatçı" şiddetin başlamasından bu yana, en fazla insanın öldüğü yıl bu oldu. Yine de Batı'nın baskılarına ve bölgesel bir blok olan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECOWAS) yaptırımlarına rağmen Rus gücü, diplomatik koruması ve tahıl sevkiyatı Sahel ve Gine'deki cuntaların iktidarı ellerinde tutmalarına yardım etti. Sahel üçlüsü, Rus desteğine o kadar güveniyor ki geçen aylarda ECOWAS'tan ayrılmaya dahi karar verdiler.

Kanlı Oyunlar

Afrika'da rakip güçler arasındaki rekabet, güvensizliğin ve savaşın yayılma riskini de beraberinde taşıyor. Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne göre, kıtada yaşanan çatışmaların sayısı 2000'li yıllarda görece düşükken, keskin bir artış gösterdi ve 2022'de 104'e ulaştı. Bu, son on yılların en yüksek rakamı. 2022, Afrika'da 30 yıldan fazla bir süre değerlendirildiğinde, devlet temelli çatışmalar açısından en ölümcül yıl oldu. Bu tabloyu büyük ölçüde, Etiyopya'da Başbakan Abiy Ahmed hükûmeti ile Tigray güçleri arasındaki savaş ortaya çıkardı.

Sudan'da yaşanan vahşi iç savaş da yeni jeopolitiğin Afrika'daki çatışmaları nasıl daha yıkıcı hâle getirdiğini gözler önüne seriyor. Ülke yetkilileri reddetse de BAE, soykırımcı bir milis gücü olan The Rapid Support Forces'a silah desteği sağlıyor. Rusya'dan gelen paralı askerler de bu güçleri destekliyor. Sudan Silahlı Kuvvetleri ise İran'ın insansız hava araçları ve görünüşe göre Ukrayna özel kuvvetlerinin desteği ile milislere karşılık veriyor. Çatışmalar şiddetlendikçe, başka herhangi bir ülkede olduğundan daha fazla insan Sudan'da yerinden ediliyor ki bunlar arasında 3.5 milyon da çocuk var.

Günümüzde pek çok ülke, sivil kayıplarını önemsemeyen rejimlere silah satmaya hazır bekliyor. Rusya 2018-2022 yılları arasındaki satışların çeyreğini gerçekleştirerek, Sahra Altı Afrika'nın en büyük silah tedarikçisi konumunda yer alıyor. Çin ise ikinci sırada geliyor. Rusya'nın insansız hava aracı satışları, Kongo'nun doğusundaki en büyük şehir olan Goma çevresinde, Ruanda ve Kongo arasındaki çatışmaların tırmanmasına neden oldu. Bu çatışmalar neticesinde sadece bir ay içerisinde, yaklaşık 135.000 kişi yerinden edildi.

Çok kutuplu bir dünyanın sıradan Afrikalılara sunacağı fırsatları, onları korkunç risklere maruz bırakmadan en üst düzeye çıkarmak, marifetli bir liderlik gerektirecek. Ancak böyle bir dünya, iktidar sahiplerinin şahsi çıkarları doğrultusunda hüküm sürmelerini ve yabancı desteğini de devam ettirmelerini kolaylaştırıyor. Temel soru, en nihayetinde Afrikalı liderlerin kendi halklarının çıkarları doğrultusunda hareket edip etmedikleri olacak. Bugüne kadarki sicilleri ise endişe verici düzeyde karışık ne yazık ki.


Bu yazı, The Economist’te “Africa is juggling rival powers like no other continent” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.