×
ALMANYA

ANALİZ

Almanya’nın Yeni Çin Stratejisi: Bölgesel ve Küresel İşbirlikleri Ama Nasıl?

Almanya-Çin ilişkileri, daha genelde AB ve Çin arasındaki ilişkiler, esas olarak ABD baskıları ve Çin’deki rejimden kaynaklanan bir dizi aşılması gereken sorunlar setini barındırıyor. Yeni strateji belgesiyle Almanlar kendilerine bir yön çizmek istiyor.
DÜNYA, ABD VE ÇİN-RUSYA blokları arasında hararetle ısınırken, Avrupa’nın devi Almanya Hükümeti yeni bir Çin strateji belgesi yayınladı. Ukrayna’da Rusya savaşırken ve Avrupa NATO’ya derinden bağlanırken, bölgesel entegrasyon Avrupa Birliği (AB) üyeleri ve Almanya bütün bu meydan okumalara yeni eylem geliştirme yolları arıyorlar.
 
Örneğin hızla ilerleyen ve cazibe üreten Kuşak Yol projesi karşısında Çin’in etkili bir rakibi olmadığını dile getiren Almanya, bir yandan Çin’le kontrollü işbirliğine dikkat çekiyor diğer yandan da yeni Çin rekabetinde bölgesel ve uluslararası bağlamlarda sarmal dayanışma öneriyor.
 
ABD baskıları da dikkate alınarak, Çin’in insan haklarına daha fazla uyumlu olması istenirken; Çin’le temelde ekonomik faaliyetlerin – Almanya’nın bu ilişkide yaşadığı riskler mercek altına alınarak – yeniden uyarlanması, ilişkilerdeki esas nirengi noktası gibi duruyor.
 
Peki, bu belge hangi kritik noktalara odaklanıyor, Almanya’nın aktüel dış politikasında Çin ödevi nasıl tartışılıyor? Bu yazı yayımlanan belgeden alıntılarla bu sorular çerçevesinde bir çözümleme yapacak.
 
*** 
Belgenin Amaçları
 
“Ortak, Rakip, Sistemik Hasım” kelimeleriyle tanımlanan Çin’e yönelik şu amaçlar çerçeveleniyor:
 
• Almanya’nın Çin ile ilişkilerinin bugününe ve geleceğine dair görüşler sunmak;
• Çin ile olan karmaşık ilişkilerde ülkenin değerlerini ve çıkarlarını daha etkin bir şekilde savunmasını sağlamak;
• Almanya’nın özgür ve demokratik yaşam tarzını, egemenliğini, refahını, güvenliğini ve diğer ülkelerle olan ortaklıklarını tehlikeye atmadan Çin ile birlikte çalışabileceği araçları ve gereçleri tespit etmek;
• Federal Bakanlıkların Çin’le ilişkilerdeki politikalarına tutarlılık kazandırabilmek;
• Almanya, Avrupa ve ötesindeki paydaşlarla Çin konusunda daha iyi bir koordinasyon için temel oluşturmak.
 
***
İlk Eksen; Bölgesel Odak: Avrupa Birliği’nin Daha Etkinleştirilmesi 
 
AB, onca risklerle kuşatılırken, küresel alanlarda da kendini yeniden üretmek zorunda; bunun ne kadar etkin olursa Almanya için de o kadar fayda sağlayacağını Alman devlet görevlileri biliyor. 
 
Nedeni açık: Çin ile giderek artan sistematik rekabet, Almanya ve AB’nin, Çin’e karşı çıkarlarını savunmak, ekonomiyi, rekabet gücünü ve teknolojik egemenliği güçlendirmek için yeni tedbirler almayı elzem kılıyor. Krizlere dayanabilen güçlendirilmiş bir iç pazar, kaliteli bir eğitim ve araştırma sistemi, vasıflı işçileri güvence altına almak için işleyen bir sistem, araştırma ve geliştirme yatırımları ile yenilikçilik dostu bir ortam, etkili bir altyapı ve verimli yönetim, Avrupalıların geleceği için hayati koşullar!
 
Çin’le rekabette çok noktada geride kalınan dijital ve yeşil dönüşüm ekonomilerinde durum vahim. Bununla birlikte, çevresel avantajlara sahip olmanın yanı sıra, Avrupa döngüsel ekonomisinin artan genişlemesi, Avrupa ekonomisinin dayanıklılığını artırmayı amaçlıyor. Bu doğrultuda, üye ülkeler ve iş dünyası ile birlikte Alman Hükümeti, 2025 yılına kadar GSYİH'nin % 3,5'ini araştırma ve geliştirmeye aktarmayı planladığını duyurdu.
 
Almanya'nın ekonomisi, hammaddelere, teknolojilere ve pazarlara erişimin yanı sıra finansal ve beşeri sermayeye dayanıyor. Ara ve son ürünlerde birkaç ülkeye veya yalnızca bir menşe ülkeye yoğunlaşmak, kritik alanlarda bağımlılıklara yol açabilir. Hammadde ortaklıkları, tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye, üçüncü ülkelerle ortaklık ruhu içinde ilişkiler geliştirmeye, aynı zamanda çevresel, sosyal ve idari standartları güçlendirmeye yardımcı olacaktır. Ayrıca bilgi teknolojilerinin kritik alanlarında bağımlılıktan kaçınmak ve dijital egemenliği güçlendirmek de önemli. Ülkede, ortaya çıkan kilit teknolojileri zamanında belirlemek için stratejik öngörüler geliştiriliyor. 
 
Çin’de çok sayıda Alman şirketi, Almanya’da Çin’li şirketler; bu iki devletin dünyada kimi diğer ülkelerin toplam GSYİH’leri kadar olan ortaklık ekonomisini doğurdu. Bunun farkında olan Almanya, şirketlerine, karar verme süreçlerinde jeopolitik riskleri dikkate almalarını ve gerekli biçimde yönetmelerini salık veriyor. Federal Hükümet tarafından yatırım garantilerinin verilmesi için özellikle şu koşullara vurgu yapılıyor: Uluslararası kabul görmüş sürdürülebilirlik, çevresel, sosyal ve emekle ilgili standartlara uyum, tedarik zincirlerinde zorla ve çocuk işçi çalıştırmanın önlenmesi. Bu çerçevede Almanya, AB'nin ticaret politikası araçlarının hedeflenen şekilde ayarlanmasına ve daha da geliştirilmesine vurgu yapıyor. Bu amaçla DTÖ düzenlemeleri ve uluslararası hukuk ile uyumlu, etkili bir Avrupa dostluğu (“EU Anti-Coercion”) destekleniyor.
 
Burada çok önemli bir tedbir olarak Almanya ulusal ekonomi bağlamında şunu deklare ediyor: “Kritik altyapılara ilişkin bir şemsiye yasa ile de hangi sektörlerin, hangi şirket ve kurumların kritik altyapıların parçası olduğunu belirleyeceğiz!”
 
Bu son hususu acilen Türkiye de gündemine almalı ve detaylı olarak çalışmalı! Zaten Türkiye akademisyenlerinin bilirkişi görüşü şeklinde, dönemsel olarak bu tarz raporlar yazması gündeme gelmeli; aşağıdaki husus da özellikle önemli!
 
*** 
İkinci Eksen; Uluslararası İşbirliği
 
Almanya'nın dış ve dış ekonomik ilişkilerini aktif olarak geliştirme projeksiyonları, bu belgede oldukça dikkat uyandırıyor. Dünyaya açık kalmak ve uluslararası işbirliklerini sürdürmek, Almanya'nın sosyal ve ekonomik modelini ifade ediyor. Yani Almanya'nın dirençli olması için ortaklarına ihtiyacı var.
 
Örneğin Kuşak ve Yol Girişimi, Küresel Kalkınma Girişimi ve Küresel Güvenlik Girişimi dahil olmak üzere Çin'in siyasi girişimleri, Çin'in tüm kıtalardaki siyasi ve jeoekonomik ilişkileri için bir çerçeve sağlıyor; merkezinde Çin olmak üzere küresel bir ağ oluşturma amacına hizmet ediyor. 
 
Almanya Hükümeti, dış politikasının temeli olarak en yakın ortaklarıyla koordinasyona dikkat çekiyor. Küresel ortaklıkların da “ülkenin yakın çevresinden başlaması gerektiğini” vurguluyor. 
 
Bu bağlamda;
• Özellikle Batı Balkanlar ve Doğu Avrupa ülkeleri ile yakın ve çok yönlü bağlar sürdürülmeli. 
• Latin Amerika ve Karayipler, demokrasiyi geliştirmek ve kurallara dayalı uluslararası düzeni güçlendirmek, iş, bilim ve siyaset alanlarında Almanya ve Avrupa için doğal ortaklardır.
• Almanya ve AB, Hint-Pasifik bölge ülkeleri ile yakın ekonomik, dış politika ve güvenlik politikası ortaklıklarının yanı sıra açık deniz yolları ve Hint-Pasifik'e ücretsiz erişim konusunda güçlü çıkarlara sahiptir. 
• Almanya, iklim diplomasisinin yanı sıra çevre ve kalkınma işbirliği politikası alanlarında dünya genelindeki ortaklarla ilişkiler kurmaktadır. 
 
Çin ve Hint-Pasifik bölgesi için Alman Hükümeti ülkenin kendi menfaatleri doğrultusunda şu tespitleri yapıyor: Çin, ekonomik bağımlılıklar yaratarak ve bunlardan yararlanarak, ekonomik avantajlar sağlayarak, ekonomik yollarla siyasi hedeflerini giderek daha fazla takip etmektedir. Bu politikalara rağmen Almanya’nın özgürlüğünü ve egemenliğini koruyabilmek için ekonomik bağların çeşitlendirilmesi gerekiyor. Çeşitlendirme, kritik mallarda tek bir pazara veya tek bir tedarikçiye aşırı güçlü bağımlılığın azaltılmasına izin verirken, aynı zamanda diğer ülke ve bölgelerin güçlü potansiyelinin daha iyi kullanılmasını sağlayacaktır. AB, daha aktif ve iddialı bir ticaret stratejisiyle ortaklarına albenili teklifler sunuyor ve dünya çapında kayda değer ticari ilişkiler kuruyor. Bu sayede, Avrupalı şirketlerin üçüncü pazarlardaki konumları güçleniyor ve üyelerin ekonomik bağlarını çeşitlendirmelerine olanaklar üretiliyor.
 
Yarı iletkenler, yapay zekâ ve yeşil teknolojiler gibi temel teknolojiler, refah ve güvenlik için her zamankinden daha önemli hale geliyor. Almanya, teknolojik yenilik alanında uluslararası işbirliğini yoğunlaştırıyor. Ayrıca Almanya, AB'nin sanayi ve araştırma politikaları ile stratejik ortaklar arasındaki koordinasyonu da geliştirmek istiyor. AB'nin Hint-Pasifik'teki ortaklarıyla düzenleyici işbirliğini Almanya destekliyor. “Global Gateway” ile AB üyeleri, dijital, iklim, enerji, ulaşım ve sağlık teknolojisi alanlarında dünya çapında sürdürülebilir, yüksek kaliteli altyapının inşasını desteklediklerini beyan ediyor. Almanya, Avrupa çıkarları ve değerleri doğrultusunda Global Gateway'i destekliyor. 
 
“Adil, iklim dostu ve sürdürülebilir” rekabet koşulları temelinde serbest ticaret ortamı oluşturmak, Almanya’nın gayesi. Bu amaçla, G7 ve G20 çerçevesinde ve diğer ortaklarla yakın koordinasyon sağlamak için çalışmakta. Almanya, “nitelikli adayların menşelerinden bağımsız olarak başarıya ulaşmasını amaçlayan aktif bir insan kaynakları politikasını yeğliyor ve bu amaçla AB içinde ve diğer ortaklarla koordinasyon yürütüyor.” 
 
Almanya, Çin'i, yetenekler geliştiren ve aynı zamanda Avrupa'nın güvenlik çıkarlarını da etkileyecek şekilde hareket eden önemli bir güvenlik politikası aktörü olarak görüyor. Almanya’ya göre: Bölgesel ve küresel güvenlik mimarisini güçlendirmek için Çin, çok taraflı silah kontrolü girişimlerine kapsamlı bir şekilde dahil olmalı. Unutulmamalı ki Çin siber uzayda olduğu kadar dış uzayda da giderek daha fazla yetenek geliştirmekte. Almanya, ortaklarıyla birlikte bu yetenekleri ve Çin'in bu alanlardaki davranışını analiz ederek, kendi güvenlik çıkarları üzerindeki ilgili etkiler konusunda ortaklarıyla koordinasyon sağlayacaktır. Federal Hükümet, deniz altı fiber optik kablolarının, Çin küresel uydu navigasyon sistemi Beidou'nun ve veri merkezleri gibi dijital altyapının genişletilmesini de yakından takip ediyor. Almanya, silahların kontrolü ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ile ilgili tüm konularda ve ortak güvenlikle ilgili konularda Çin ile kapsamlı bir fikir alışverişi yürütmeye çalışıyor. Almanya, Çin'in yanlış anlama riskini azaltmasını ve askeri tatbikatları önceden bildirerek ve uluslararası gözlemcileri askeri tatbikatlara davet ederek daha fazla şeffaflık oluşturulmasını savunuyor. Konvansiyonel alanda Almanya, Hint-Pasifik bölgesinde güven inşa etmek ve askeri şeffaflığı artırmak için ASEAN liderliğindeki girişimleri destekliyor. AB'nin bölge için ASEAN merkezli bir diyalog mimarisine ilişkin taahhüdü güçlendirilmeli. Aynı zamanda, silahsızlanma ve silah kontrolü ile şeffaflık ve güven artırıcı önlemler alanlarında tüm bölge ile işbirliği yapılmalı. 
 
Gördüğümüz üzere, Almanya şuan belki de en çok sancı çektiği küresel jeopolitik rekabette niyetini deklare etti. Etkin-kurnaz-stratejik bir devlet böyle bir modelleme yapabilmeli! “Dünyada hangi bölgelerde hangi işbirlikleri ile daha etkin çalışılabilir?” sorusu akılda tutulmalı; bu belge böyle bir ilham da sunuyor keza.
 
*** 
İlişkilerde İki Köpekbalığı Dişi: İnsan Hakları ve Siber Tehditler
 
Belgede Almanya ayrıca şunlara dikkat çekiyor:
 
1) Federal Hükümetin ihracat politikaları, ulusal ve uluslararası güvenliğin yanı sıra dünya çapında insan haklarının korunmasını desteklemektedir. İhracat kontrolleri, Almanya'dan gelen izne tabi mal ve teknolojilerin Çin'deki sistematik insan hakları ihlallerini teşvik etmemesini, ülkedeki baskıyı şiddetlendirmemesini, kitle imha silahlarının yayılmasını teşvik etmemesini veya daha fazla askeri silahlanmayı desteklememesini sağlamayı amaçlıyor. Almanya, ortaklarıyla birlikte Çin'deki insan hakları durumu hakkında BM İnsan Hakları Konseyi'nde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Üçüncü Komitesi'nde ve uygunsa Güvenlik Konseyi'nde ve uzman kuruluşlarda bildiriler yayınlamaya devam edecek.
 
2) Almanya'ya yönelik Çin istihbarat servisleri ve devlet kontrolündeki grupların tüm analog ve dijital casusluk ve sabotaj faaliyetlerine karşı, Almanya kararlı adımlar atacağını bildiriyor. Dijital ortamdan kaynaklanan tehditler, Çin de dahil olmak üzere tüm dünyada artarak devam etmektedir. Uluslararası siber güvenliğin uluslararası hukuk temelinde çok taraflı olarak güçlendirilmesi öncelik olarak görülüyor, çünkü kurallara dayalı, barışçıl bir siber alan ve herkes için ücretsiz, küresel olarak erişilebilir ve güvenli bir internet, Almanya’nın da çıkarına. Bu kapsamda Almanya, BM’de, uluslararası standardizasyon kuruluşlarında ve normatif kuruluşlarda, veri alanında ve siber alanda kurallara dayalı uluslararası düzeni güçlendirmek için kampanyalar yürütmeyi hedefliyor.
 
*** 
Sonuç
 
Avrupa Birliği ve Çin arasındaki ilişkiler, özelde Çin-Alman ilişkileri, ABD baskıları ve Çin’deki rejimden kaynaklanan bir dizi aşılması gereken sorunlar setini barındırıyor. Bu belge ile Almanlar kendilerine bir yön çizmek istiyor. Biliyorlar ki, uluslararası düzenin alacağı şekil başka yerlerden daha çok Asya-Pasifik bölgesinde şekilleniyor.
 
Bu noktada asıl mesele, ABD ne kadarını tolere eder?
 
İsrail-Çin ilişkilerini de gözleyen Almanya, devasa ekonomik kazanımlarını kaybetmek istemiyor, fakat ABD “Portakal, orda kal” derse, ne olacak? Niyet deklare edilse de, Ost-politik de olduğu (aslında olamadığı) gibi, ne kadarı başarılabilir veya bu “Merkez”den farklı eksenler ne kadar uygulanabilir?
 
Bu soru üzerinde Moskova’dan Pekin’e, Washington’dan Londra’ya, Berlin’den Ankara’ya çok sayıda başkentte siyaset bilimci bu sorular üzerinde kafa yoruyor ve yakın gelecekte yormaya devam edecek.
 
Bu konjonktürde; “Rus politik-ideologların, Ukrayna’ya saldırılarının aslında kime saldırı, kime kazanç sunduğu” sorusu, cevaplanması gereken başka bir kritik soruyu oluşturuyor.

İSMAİL ERMAĞAN

Halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. İsmail Ermağan, lisansını Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde, yüksek lisansını Hamburg Üniversitesi Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Bölümlerinde yaptı. Ermağan doktora derecesini Erfurt Üniversitesinin Max Weber Yüksek Araştırmalar Merkezi’nde aldı. Başlıca çalışma alanları şunlardır: Avrupa Birliği entegrasyonu, Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye-Almanya İlişkileri, Almanya’daki Türkler, Afrika, Latin Amerika ve Asya-Pasifik okumaları, göç ve göç yönetimi. Yurt içinde ve yurt dışında 70 civarında makalesi/kitap bölümü olan yazarın şu kitapları yayımlanmıştır: Almanya Türkleri’nin Uyum ve Ayrılım Eğilimleri; Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Üyeliği: Türk Partilerinin ve Avrupa Parlamentosundaki Partilerin Politikaları; Türkiye’nin Yönü Avrupa Birliği’ne mi: Türkiye’de AB Şüpheciliği; Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütlerinin AB Üyeliğine İlişkin Davranışları; 21. Yüzyılda Uluslararası İlişkilerde Yeni Trendler: İnsanımız İlk 10 Yolunda mı?; Dünya Siyasetinde Almanya 1-2; Dünya Siyasetinde Latin Amerika 1-2; Dünya Siyasetinde Afrika 1-8; Dünya Siyasetinde Doğu Asya.