ANALİZ
Ukrayna Krizi: “Rejimler Çatışması” mı?
Ukrayna bugün demokrasi ve otoriterlik arasındaki küresel jeopolitik mücadelede ön safta yer alıyor.
RUSYA, UKRAYNA sınırlarına asker ve malzeme sevkiyatına devam ediyor. ABD ve NATO ile müzakerelerinde, politik taleplerinin karşılanmaması halinde, doğrudan harekete geçme tehditlerinden geri adım atmıyor. ABD yönetimi, Başkan Putin ve Rus tarafına hem ikili görüşmelerde hem de NATO ve AGİT'i içeren çok taraflı müzakerelerde karşı koyuyor. Yönetim bugüne kadar nispeten sert bir pozisyon aldı: Rusya'nın gelecekte NATO'yu asla genişletmeme taleplerini reddetti. Kiev'e vaat edilen askeri malzeme miktarını artırdı. Olası bir Rus saldırısı durumunda Kuzey Akım 2 boru hattı projesinin iptali de dahil olmak üzere ayrıntılı bir yaptırım listesi hazırladı.
Kriz karşısında Avrupa ve özellikle Almanya çok daha az kararlı duruyor: Yeşiller Partisi lideri ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un Rusya'ya karşı Şansölye Olaf Scholz'dan çok daha net bir tavır almasıyla, SPD ile Yeşiller arasındaki yeni koalisyon hükümetinde çatlaklar ortaya çıktı. Ancak bunların hiçbiri, Putin'i kendi yarattığı bu krizden çıkış için bir yol arayışa sevk etmiş görünmüyor.
Olası bir işgal tartışması, Ukrayna'nın egemenliğinin ve hayatta kalmasının diğer liberal demokrasiler için neden çok önemli olduğunu ortaya koymak için uygun bir ortama işaret ediyor.
ABD ve demokratik dünyanın geri kalanının, Rusya ile yaşadığı mevcut krizde Ukrayna'yı desteklemesinin tek bir temel nedeni var: Ukrayna gerçek ama aynı zamanda ayakta kalmak için mücadele eden bir liberal demokrasi. Ukrayna'da insanlar Rusya'da olmadığı kadar özgür: Protesto edebilir, eleştirebilir, harekete geçebilir ve serbest olarak oy kullanabilirler. 2017'de siyasetin dışından gelen bir ismin cumhurbaşkanı olması için oy kullandılar ve parlamentonun çoğunluğunu ona devrettiler. Ukrayna sivil toplumu, 2004'teki Turuncu Devrim ve 2014'teki Onur Devrimi olmak üzere iki kez, bütünüyle yozlaşmış ve temsil yeteneğini yitirmiş hükümetleri protesto etmek için sokaklara çıktı.
Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgale bu kadar fazla hazırlanmasının gerçek nedeni bu. Putin, geçen yaz kaleme aldığı uzun bir makalede belirttiği gibi, Ukrayna'yı daha büyük bir Rusya'nın ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Ama onun için daha büyük sorun, Ukrayna demokrasisi. Putin, Slav halklarının kültürel olarak otoriter yönetime uyumlu olduğu fikrine yoğun bir şekilde yatırım yapıyor. Başka bir Slav devletinin başarıyla demokrasiye geçebileceği fikri, Putin’in Rus yönetim kültürüyle ilgili iddialarını baltalıyor. Esas olarak Ukrayna, Moskova için sıfır askeri tehdit oluşturuyor; bununla birlikte, Putin'in kendi siyasal meşruiyetini aşındıran alternatif bir ideolojik modeli temsil ediyor.
Diğer yandan Ukrayna aynı zamanda son derece kusurlu bir demokrasi. Ekonomisi ve siyaseti, küçük bir oligark sınıf tarafından yönetiliyor. Önemli sanayi sektörlerini ellerinde tutan, bir medya şirketine, TV istasyonuna sahip olan bu sınıf, aynı zamanda parlamentodaki milletvekillerinin desteğini temin etme kabiliyetine de sahip. Yargıdan başlayarak bürokrasiye ve siyaset sınıfının çoğuna uzanan yolsuzluklar, Ukrayna siyaset sisteminde yaygın bir nitelik taşır.
2014'ten bu yana reform için büyük çabalar sarf edildi: Siyasi yetkiler, bölgelere ve şehirlere devredildi; toprak reformu çabası vardı. Ülkede yolsuzlukla mücadele kurumu oluşturuldu. Merkez bankası ve sağlık sisteminin bazı bölümleri modernize edildi. Ancak her ilerleme, mevcut sistemden çıkar sağlayan ve büyük ölçüde sorumlu tutulamayan politikacılar ve yetkililer tarafından sert bir dirençle karşılandı. Volodymyr Zelensky'nin seçilmesinin yarattığı umutlar, partisine yeni katılanların sistem tarafından yutulmasıyla boşa çıktı. Ukrayna devlet başkanı, ülkesi için varoluşsal bir krizin ortasındayken bile, selefine vatana ihanetten dava açmak için kampanya yürütüyor.
Böyle kusurlu bir demokrasiyi savunmak için zaman ve çaba harcamaya gerek olup olmadığını sorgulamak mantıklıdır. Kişisel olarak bu konuda hiçbir çekincem yok. Eski yozlaşmış sistemin bir parçası olmak istemeyen, Avrupa değerlerine inanan ve Ukrayna'nın Avrupa'nın bir parçası olmasını isteyen genç bir nesil yetişiyor. Bu Ukraynalılar son derece iyi eğitimli ve yüksek motivasyona sahipler. Maidan Devrimi'ne önderlik edenler ve Ukrayna'yı Avrupa'nın bir parçası yapma çabasının ön saflarında yer alanlar onlar. Onların nesli yavaş yavaş iktidara gelecek ve öncekilerden daha demokratik bir şekilde iktidarı kullanacak.
Ukrayna bugün demokrasi ve otoriterlik arasındaki küresel jeopolitik mücadelede ön safta yer alıyor. Liberal demokrasiye kendileri için değer veren Avrupalıların, bu çatışmaya seyirci kalamayacaklarını anlamaları gerekiyor. Putin'in Ukrayna'nın çok ötesinde emelleri var. 1991'den bu yana Avrupa demokrasisine yönelik kazanımları tersine çevirmek ve eski Varşova Paktı topraklarında bir Rus etki alanı yaratmak istediğini son dönemde açıkça ifade ediyor. Avrupa'nın ötesinde Çin, Tayvan'ı yeniden birleştirmek için hesaplar yaparken Batı'nın bu krize nasıl tepki vereceğini çok yakından izliyor. Bu nedenle Ukrayna'nın savunması, küresel demokrasiyi önemseyen herkes için acil bir öneme sahip olmalı.
Bu yazı 24 Ocak 2022 tarihinde American Purpose’ta “Why Ukraine Matters” başlığıyla yayınlandı. Bölümler halinde yapılan çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.