ANALİZ
MAGA Radikalizmi Üniversitelerde: Trump Kültür Kurumlarını Ele Geçiriyor!
Amerika’yı tekrar büyük yapmak isteyen, bunu da kaba güçle yapmayı amaçlayan Trump, sermaye çevresiyle kurduğu ittifakın ardından, kültür elitlerini ve üniversiteleri de kontrol altına almaya çalışıyor.
"BU BİR EKONOMİK ekonomik devrim ve bu devrimi biz kazanacağız.” Donald Trump'ın gümrük vergileri konusundaki sözleri Robespierre veya Engels'ten bir şeylere benziyor. Her devrimcinin bildiği gibi, eski düzeni ortadan kaldırmak için sadece ithalat vergilerini artırmak yetmez. Aynı zamanda kültürü kontrol eden kurumları ele geçirip yeniden şekillendirilmesi gerekir. Amerika içinse bu, elitlerin (Trump'ın kabinesi dahil) yetiştirilmesinde büyük bir rol oynayan Ivy League (elit) üniversitelerinin kontrolünü ele geçirmek anlamına gelir. MAGA'nın Ivy League'leri yeniden şekillendirme planı, yükseköğrenim, yenilikçilik, ekonomik büyüme ve hatta Amerika'nın ne tür bir ülke olduğu konusunda korkunç sonuçlar doğuracak. Ve bu süreç daha yeni başlıyor.
Geçtiğimiz on yılda seçkin üniversiteler eskiden sahip oldukları iki partili desteği kaybettiler. Bunda kısmen kendi hataları da vardı. Çok fazla durumda, baskı konusunda moda grup düşüncelerine yenik düştüler, öğrenci müşterilerinden korktular ve güvenlik adına kamu görevlilerinin görüşlerini geri çevirdiler. Aynı zamanda, Amerikan siyaseti eğitim başarısıyla daha da kutuplaştı. Kamala Harris 2024 başkanlık seçimlerinde halk oylamasını kaybetti. Ancak lisansüstü derecesi olan Amerikalıların %60’ının oyunu aldı. Bu kombinasyon akademiyi savunmasız bıraktı.
En önemli değişiklik Cumhuriyetçi Parti içinde gerçekleşti. Muhafazakârlar, William F. Buckley'nin 1951'de "God and Man at Yale" kitabını yayınlamasından önce bile elit üniversiteleri düşmanca bir yer olarak görüyorlardı. Yine de üniversiteler ve federal hükümet arasında var olan temel anlaşmaya saygı duyuyorlardı: Vergi mükelleflerinin bilimsel araştırmaları finanse etmesi, yoksul ailelerden gelen öğrencilere hibe sağlaması ve karşılığında üniversitelerin dünyayı değiştiren araştırmalar yapması.
Bazı araştırmacıların, o günkü Beyaz Saray'ı kızdıracak görüşleri olabilirdi. Birçoğu yabancıydı. Ancak çalışmaları sonunda Amerika'ya fayda sağlıyordu. Bu yüzden, 1962'de federal hükümet, onu kullanacak bazı insanların uzun saçları olmasına ve Amerikan dış politikasından nefret etmesine rağmen bu üniversitelere finansman sağladı. O on yılın sonlarında, Amerikan üniversitelerindeki araştırmacılar, askeri fonlarla interneti icat ettiler.
Üniversiteler ve federal hükümet arasındaki bu anlaşma, askeri ve ekonomik gücün kaynağı oldu. İnternet'ten m-RNA aşılarına, GLP -1 agonistlerinden yapay zekaya kadar çıktıyı artıran neredeyse her teknolojik sıçramaya katkıda bulundu. Amerika'yı dünyanın dört bir yanındaki yetenekli, hırslı insanlar için bir mıknatıs haline getirdi. Amerika'nın refahının anahtarı, otomobil fabrikalarını paslı kuşağa geri getirmek değildi, tam da bu anlaşmaydı. Ve şimdi Trump yönetimi bunu parçalamak istiyor.
Trump yönetimi, üniversitelerden intikam almak için federal hibeleri kullanıyor: Princeton ve Cornell başkanları hükümeti eleştirdi. Trump derhal 1 milyar doların üzerinde hibeyi iptal ettirdi ya dad dondurdu. İsrail'in Gazze'deki savaşını eleştiren yabancı öğrencileri tutuklattı. Üniversitelere fon sağlayan vakıflar üzerindeki vergiyi artırmakla tehdit etti: Başkan yardımcısı JD Vance (Yale Hukuk Fakültesi mezunu) büyük vakıflar için vergi oranlarını %1,4'ten %35'e çıkarmayı önerdi.
Trump yönetiminin fon tehdidi karşılığında üniversitelerden istediği şey değişiyor. Bazen “uyanık zihin” virüsünü ortadan kaldırmak olur. Bazen “antisemitizmi” ortadan kaldırmaktır. İfade özgürlüğü konusunda her zaman bir çifte standart söz konusudur. Bazen linç kültüründen şikayetçi olabilir ve sonrasında bir üniversite gazetesinde köşe yazısı yayınladığı için yabancı bir öğrencinin sınır dışı edilmesini alkışlayabilirsiniz. Bu çifte standart, her devrimde olduğu gibi, her zaman, güç ve kontrolün kimin elinde olduğuyla ilgilidir.
Şimdiye kadar üniversiteler, tıpkı başkanın hedef aldığı birçok büyük hukuk firması gibi, Trump'ın onları rahat bırakmasını umarak sakin ve sessiz durmaya çalıştılar. Ivy rektörleri her ay bir araya geliyorlar ancak henüz federal hükümeti tutumuna yönelik ortak bir yaklaşım geliştirebilmiş değiller. Bu arada Harvard, Orta Doğu çalışmaları bölümünün yönetimini değiştirdi; Columbia bir yılda üçüncü rektörünü seçti. Bu stratejinin işe yaraması pek olası değil. MAGA radikalleri, Ivy'lerin ne kadar çabuk teslim olduğuna inanamıyor. Ayrıca Ivy'ler karşı karşıya oldukları bu devrimci MAGA radikallerinin coşkusunu da hafife alıyorlar. Bazıları sadece Harvard'a vergi koymak istemiyor; onu yakmak istiyor.
Yönetimin saldırısına direnmek cesaret gerektirir. Harvard'ın bağışları, petrol zengini Umman Sultanlığı'nın egemen servet fonuyla hemen hemen aynı büyüklükte. Bu servet büyüklüğü de biraz cesaret satın almayı gerektiriyor. Ancak bu tartışmalı vergi onu hızla küçültebilir. Harvard her yıl 1 milyar dolardan fazla bağış alıyor. Columbia'nın yıllık bütçesi 6 milyar dolar; 1,3 milyar dolar hibe alıyor. Diğer seçkin üniversiteler daha az şanslı. Ivy'ler bile zorbalığa karşı koyamıyorsa, araştırma fonlarına en az onlar kadar bağımlı olan ve hükümet baskısını absorbe edecek büyük bağışları olmayan seçkin kamu üniversiteleri için ufuk pek de umutlu değil.
Peki üniversiteler nasıl yanıt vermeli? Üniversite rektörlerinin zaten yapmak istediği bazı şeyler, örneğin kampüste ifade özgürlüğünü koruyan kuralları benimsemek, idari personeli azaltmak, işe alımlarda "çeşitlilik" ifadelerinin kullanımını yasaklamak ve akademisyenler arasında daha çeşitli bakış açıları sağlamak, birçok Cumhuriyetçinin görüşleriyle örtüşüyor. Ancak üniversitelerin bir konuda açık bir çizgi çekmeleri gerekiyor: Bu, hükümet fonlarını kaybetmek anlamına gelse bile, ne öğretecekleri ve ne araştıracakları konusunda karar vermeleri gerekiyor.
Eisenhower’ın kehaneti!
Bu ilke, son 70 yılda neden Rusya ve Çin’in değil de Amerika'nın dünyanın en yenilikçi ekonomisi olduğunun cevaplarından biri. Özgür sorgulama, başkanı misilleme korkusu olmadan eleştirme özgürlüğüyle birlikte Amerikan özgürlüğünün temel taşlarından biri. Gerçek muhafazakarlar bunu her zaman bilirler. Dwight Eisenhower, 1961'deki veda konuşmasında "Özgür üniversite"nin "özgür fikirlerin ve bilimsel keşiflerin kaynağı" olduğunu söylemiştir.
Amerika Birleşik Devletleri başkanı olmadan önce Columbia Üniversitesi’nin rektörü (1948-1953) olan Eisenhower, üniversiteler hükümet hibelerine bağımlı hale geldiğinde hükümetin bursları ve üniversiteleri kontrol edebileceği konusunda uyarmıştı. Uzun bir süre bu uyarı biraz “histerik” olarak görüldü. Amerika'nın kolejler üzerinde böyle bir otorite kurmaya istekli bir başkanı hiç olmadı. Şimdi var!
Bu yazı The Economist’te, 10 Nisan 2025 tarihinde “MAGA’s remaking of universities could have dire consequences” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.