×
EKONOMİ

ANALİZ

Bir Dijital Nixon Şoku mu?

ABD Başkanı Richard Nixon'ın 1971'de ABD dolarının altına dönüştürülebilirliğini sona erdiren tarihi kararından 50 yıl sonra, bugün dijital teknolojiler, doların küresel önceliğini tamamen sona erdirebilecek yeni bir parasal devrime öncülük ediyor.
PARA TARİHİNDEKİ en belirleyici kırılmalardan biri olarak ifade edilen Nixon Şoku'nun 50. yıldönümündeyiz. 15 Ağustos 1971'de ABD Başkanı Richard Nixon televizyonda yaptığı konuşmada “altın penceresini kapattığını” duyurdu. Nixon doların altına dönüştürülebilirliğini sona erdirerek (resmi bir ons başına 35 dolar oranıyla), para ve değerli metaller arasındaki bin yıllık bağı koparmış oldu.

Bu çığır açan olayın bugün olağanüstü yankıları sürüyor. Örneğin, Nixon, ABD'yi Vietnam'daki uzun, maliyetli ve kazanılamaz savaşından kurtarmak için mücadele ediyordu, benzer bir şekilde ABD Başkanı Joe Biden, Amerika'nın Afganistan'daki uzun, maliyetli ve kazanılamaz müdahalesine son verdi.

Yine Nixon, Biden yönetimi tarafından izlenenlere benzer hedeflere sahip bir politika programını ilan eden konuşma yaptı. “Daha fazla ve daha iyi işler yaratmalıyız” dedi, “hayat pahalılığındaki artışı durdurmalıyız; doları uluslararası para spekülatörlerinin saldırılarından korumalıyız.”

Bugün Biden'ın yaptığı gibi, Nixon da son derece bölünmüş olan ülkede partisinin seçimle ilgili ümidini iyileştirmek için hükümet harcamalarını artırmak istedi. Keskin bir bölünmeye yol açan 2020 başkanlık seçiminden sonra, Demokratlar Senato'yu mümkün olan en küçük farkla ellerinde tutuyorlar ve şimdi 2022'deki ara dönem seçiminin misillemesi konusunda endişeleniyorlar (Başkan Barack Obama'nın yaşadığı 2010 "ıstıraplarını" tekrarlarcasına). (…)

Nixon'ın yeni bir sistem başlatan ve para piyasalarında onlarca yıl çalkantı yaratan kararına rağmen, dolar uluslararası para sistemi üzerindeki konumunu asla kaybetmedi. 1944 Bretton Woods Konferansı'nda başlatılan sabit para birimi rejimi çökerken, özel finans piyasalarının para üretme gücü – ABD doları – doları daha da merkezi hale getirdi. Dünyanın dört bir yanındaki finansal kurumlar, şirketler ve hükümetler hala dolar fonlarına bağlıydı.

Washington DC'deki bazı iyimserlere göre, Amerika'nın küresel ekonominin yönetimindeki merkezi konumunun devamlılığı kaçınılmaz görünebilir: ABD enflasyonunun yeniden canlanması bile, en kötü ihtimalle doların değer kaybetmesi ve ılımlı bir küresel yeniden dengelenme anlamına gelir (1970'lerin sonlarında, Jimmy Carter'ın başkanlığı sırasında olduğu gibi). ABD yine de herkesin ihtiyaç duyduğu iki araç sağlayacaktır: Ortak bir ifade aracı olarak İngiliz dili ve ortak bir değişim aracı olarak dolar.

Ama bu daha ne kadar geçerli olacak? Dünya ekonomisindeki göreli payının azaldığı, yeni ekonomik güçlerin yükseldiği, uluslararası düzenin kırılgan hale geldiği ve ABD iç siyasetinin küresel olarak geri çekilmeye yöneldiği bir zamanda Amerika'nın benzersiz avantajları devam edebilir mi?

Aslında, Amerika'nın her iki geleneksel avantajı da zaten tehdit altında. Son yıllarda otomatik çeviride yaşanan muazzam gelişmeler, dünyanın dört bir yanındaki insanların artık İngilizce yerine yapay zekaya güvenebileceği anlamına geliyor. 

Yeni teknolojiler aynı zamanda uluslararası ticaretin ortak dili olan dolar için de risk oluşturuyor. Likidite sıkışıklığının (2020'de) ve dış talep zayıflamasının yaşandığı Hazine piyasasında bazı tehlikeler şimdiden görülebilir. Doların uzun süredir devam eden üstünlüğüne, diğer para birimleri tarafından çok fazla olmasa da (hem euro hem de renminbi bu tahtı arzuluyor olmasına rağmen) dolarla aynı sınır ötesi para dilini konuşma yeteneğine sahip yeni yöntemler tarafından fazlaca meydan okunuyor. Dijital devrim hızlanırken parada ulusal dönem sona eriyor.
Yeni teknolojik yeteneklerin bir sonucu, parasal istikrar ve mali yönetim arasındaki tarihsel bağın muhtemel zayıflamasıdır. Merkez bankaları, COVID-19 pandemisinden kaynaklanan ekonomik etkilere yanıt olarak, enflasyon riskini artırarak ve para akışlarını alternatif varlık sınıflarına iterek uzun vadeli, büyük teşvik programları başlattı. Aynı zamanda, bir parasal devrim isteği de büyüyor.

Bu devrim, yalnızca devlet tarafından ihraç edilen fiat para birimlerinin (renminbi ve euro gibi) yeni biçimlerini değil, aynı zamanda yenilikçi yollarla üretilen özel para birimlerini de mümkün kılan dijital teknolojiler tarafından yönlendirilecek. Bu gelişme, para biriminden kopuş kadar önemlidir. Dünya, belirli bir hükümetin güvenilirliğinden ziyade hızla, bilgiye dayalı paraya geçiyor.

Bu nedenle yeni para, uzun dolar hegemonyası dönemini sona erdiriyor olabilir. Ayrıca, COVID-19 krizi, küreselleşmenin daha fazla veri alışverişini, ancak daha az insan ve mal hareketini içeren daha dijital bir versiyonunu başlatarak bu gelişmeyi hızlandırdı.

Dolar başlangıçta, derin, likit ve güvenli bir varlığa yönelik güçlü küresel talep bağlamında üstünlük kazandı ve bu, alternatif güvenli varlıkların ortaya çıkmasının doların önceliğini sona erdirebileceğini ima ediyordu. Değerli madenlerin para ihracına temel teşkil ettiği geçmiş dönemlerde, alternatif güvenli varlıklar hakimdi. Yirminci yüzyılın sonlarında bile, bazı yorumcular, bir para biriminin gerçek bir teminata sahip olduğunu düşünebilecekleri bir zamana nostaljik bir şekilde baktılar. Ama şimdi onlar artık önlerine bakabilirler. Dijital para birimleriyle, çok çeşitli topluluklardaki katılımcılar tarafından oluşturulan bilgi biçiminde gerçek bir teminat söz konusu.

Nixon'ın altın penceresini kapatması, emtia bazlı bir para düzeninin sonunu ve yeni bir fiat para dünyasının başlangıcını işaret ediyordu. 1990'lara kadar hükümetler ve merkez bankaları bu yeni dünyayı etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenemediler. Şimdi, (kendisi de bir tür meta olan) bilgiye dayalı başka bir yeni parasal düzene doğru ilerliyoruz. Yeni sistemi yönetmeyi Nixon Şoku’ndan sonra yaptığımızdan daha hızlı öğrenebiliriz. Ama doların küresel ekonominin temelini oluşturmadığı bir dünya çok daha şok edici olabilir.


Bu yazı Project Syndicate’te 30 Temmuz 2021 tarihinde “A Digital Nixon Shock?” başlığıyla yayınlandı.