ANALİZ
Avrupa'nın Geleceği: Yeni Fikir Savaşları ve Sonrası
Savaş, Avrupa'nın karakterinde açık ve kesin bir değişikliğe yol açacak. Artık ekonomik entegrasyon projesi önemini kaybedecek. Bundan sonra güvenlik ve jeopolitik çıkarlar ön planda olacak.
GÖRÜNEN O Kİ, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı Avrupa'yı bir kez daha ikiye bölecek. Doğu, Batı'dan ayrılacak. Aralarındaki sınır, öngörülebilir gelecekte, muhtemelen tehlikeli ve askeri olarak “güvenli bölge” olarak şekillenecek.
Elbette savaşın nasıl ve ne zaman biteceği bilinmiyor. Ancak, son gelişmelerin ardından Ukrayna ve Moldova'nın Avrupa Birliği üyeliğine aday olacaklarını ve ardından birkaç yıl içinde tam üye olacaklarını varsaymak artık güvenli bir seçenek olarak görünüyor. AB'nin en büyük üç üye ülkesinin (Fransa, Almanya ve İtalya) ve Romanya'nın liderleri geçen hafta Kiev'i ziyaret ettiklerinde bunu açıkça belirttiler. Hemen ardından (Avrupa Komisyonu'nun da yaptığı şekilde), Ukrayna ve Moldova'nın üyelik hedeflerine tam destek sundular.
Bu genişleme süreci, AB’yi kökten değiştirecek. Onu çok açık bir şekilde jeopolitik bir oyuncuya ve aslında Rusya'nın kıtadaki ana rakibine dönüştürecek. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'da başlattığı savaşla, Rus İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı hedeflediğini açıkça ortaya koydu. Bu bağlamda Putin yönetimi, eşit egemenlik, toprak bütünlüğü, sınırların dokunulmazlığı ve hukukun üstünlüğüne dayalı AB ilkelerine bütünüyle karşıt ilkeler üzerinde hareket etmeyi seçti.
AB, Ukrayna istediği için ya da kendi emperyal emelleri adına değil, Putin elini zorladığı için Ukrayna’yı kucaklamaya karar verdi. Putin savaşı başlattı ve böylece Avrupa'yı iki açık alternatif arasında bir seçimle karşı karşıya bıraktı: Kremlin'in iktidar iddialarına boyun eğmek ya da insan haklarına ve demokratik ilkelere saygı temelinde kendi kimliğini ve çıkarlarını savunmak.
AB şimdi seçimini yaptı, ilkelerini ve özgürlüğünü savunmayı tercih etti. Bu kararı eleştiren kimi isimler, Avrupa’nın Rusya ile müzakere etmeye çalışması gerektiğini söyleyecektir. Ancak bu tür argümanlar geçerlilikten ve güvenilirlikten yoksun artık. AB, Kremlin ile şüpheli bir uzlaşmaya aracılık etmeye istekli olsa bile, bu işe yaramayacak çünkü AB fikir olarak şu anda revizyonist imparatorluk hayaline sarılan Putin'den tamamen farklı bir konumda duruyor.
İki taraf da boyun eğemeyeceğine göre, uzun süreli bir çatışmaya hazır olmalıyız. Bu noktada askeri güç ve caydırıcılık yetenekleri kaçınılmaz olarak belirleyici bir rol oynayacağından, savaş Avrupa'nın karakterinde açık ve kesin bir değişikliğe yol açacak. Artık ekonomik entegrasyon projesi önemini kaybedecek. Bundan sonra güvenlik ve jeopolitik çıkarlar ön planda olacak.
Ukrayna ve Moldova'nın adaylıklarına destek açıklaması, AB'nin doğuya doğru genişleme programında ikinci aşamaya geçildiğine işaret ediyor. Her iki ülkenin de üyeliği yakın zamanda gerçekleşmeyecek olsa bile sürecin kendisinin geri döndürülemez bir etkisi olacak. Geleceğin Avrupa'sı, katılmaya istekli ve yetenekli olmaları koşuluyla, Doğu Avrupa devletleri olmadan artık gerçekleşemez.
Nedeni basit. Bir fikir, zamanı geldiğinde, durdurulamaz. Buna karşılık, zamanı geçmiş bir fikir, ancak askeri güç tarafından desteklenerek oyalanabilir; -ki bu bile sonunda onu saf dışı olmaktan kurtaramaz. Avrupa ve Rusya arasındaki yeni çatışma fikirlerle ilgili. Bu, emperyalizm ile demokrasi arasında bir fikir çatışması.
Bu gelişmenin tarihsel önemi göz önüne alındığında, Batı Avrupalılar karşılaştıkları riskler konusunda herhangi bir rehavet ve yanılgıya kapılmamalı. Mevcut Avrupa devlet düzeni, başlangıçta Rusya ve Avrupa'yı bütünleştirme hedefi üzerine inşa edilmişti. Ancak Putin, geri dönülmez bir şekilde bu projeyi raydan çıkardı. Ve proje artık geride kaldı.
Avrupa, Ukrayna'daki savaşla birlikte artık bir olgunluk sınavıyla karşı karşıya. Ve o, büyük güçler ve nükleer rekabetler tarafından tanımlanan bir dünyada bu sınavı verecek. Beğenin ya da beğenmeyin, bunlar 2020'lerin başındaki jeopolitik gerçekler. ABD ile devam eden bir ittifakın yokluğunda, mevcut kırılgan durumuyla Avrupa küresel arenada ayakta kalamayacak kadar zayıf olacak. Çıkarlar ve değerler tek başına yeterli olmayacak.
Bu noktada alternatiflerden biri, Avrupa'nın mevcut zayıflığını kabul etmesi ve hayali yanılsamalara kapılması olabilir. Bu yolun aşağısında boyun eğme ve bağımlılık yer almaktadır. Zira büyük güç rekabeti tarafından tanımlanan bir dünyada, böyle bir seçeneğe yönelerek karşılıklı saygı bulmayı umut edemez.
O halde Avrupa'nın önündeki tek gerçek seçenek, ihtiyatlı ittifaklar kurmak, kendi gücünü geliştirmek ve kendi caydırıcılık yeteneklerini oluşturmaktır. Yeni düşünce savaşından sağ çıkabilmek için ağır bir yanılsama yerine tutarlı bir stratejinin inşa edilmesi gerekiyor. Avrupa artık tehlikeli bir mahallede yaşadığını kabul etmeli.
Bu yazı Project Syndicate’te, 23 Haziran 2022 tarihinde “Europe’s New War of Ideas” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.