×
KÜRESEL

ANALİZ

İsrail Soykırımla Yargılanıyor: Davadan Ne Beklenebilir?

İsrail, Gazze'deki acımasız saldırılarının seyrini değiştirebilecek davada Uluslararası Adalet Divanı önüne çıkıyor.
TARİHSEL OLARAK BU, eşi benzeri görülmemiş bir dava. Uzmanlar, Yahudi devletinin ilk kez, Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi kapsamında yargılandığını söylüyor. Söz konusu sözleşme İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Holokost sırasında Yahudi halkına karşı işlenen zulümler ışığında hazırlanmıştı.

Otuz yıl önce uluslararası arenada parya ilan edilen apartheid rejiminin mirasçısı olan Güney Afrika hükümeti, İsrail'e karşı dava açtı. İsrail’i Gazze'de Hamas'a karşı yürüttüğü savaşta, sözleşme kapsamındaki yükümlülükleri ihlal etmekle suçladı.

İsrail bu iddiayı kesin bir dille reddetti. Başbakan Benjamin Netanyahu bunu "yanlış bir suçlama" olarak nitelendirdi.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Salı günü yaptığı açıklamada ülkesinin, "meşru müdafaa kullanarak" bir dava sunacağını söyledi. Böylelikle ülkesinin Gazze'deki sivil kayıplarını önlemek için "son derece karmaşık koşullar" altında "elinden geleni" yaptığını göstereceğini belirtti.

Tel Aviv Üniversitesi'nde uluslararası hukuk profesörü olan Eliav Lieblich CNN'e yaptığı açıklamada davanın siyasi ve hukuki açıdan oldukça önemli olduğunu söyledi. "Soykırım iddiası bir devlete karşı ileri sürülebilecek en ağır uluslararası hukuk iddiasıdır" dedi.

Güney Afrika Ne Diyor?

Güney Afrika, İsrail'i Gazze'deki Filistinlilere soykırım uyguladığı ve soykırımı önleyemediği iddiasıyla Dünya Mahkemesi olarak da bilinen (ICJ)Uluslararası Adalet Divanı’na götürdü.

İki gün sürecek duruşmaların ilkinde 11 Ocak Perşembe günü, Güney Afrika, mahkemeye, İsrail liderliğinin savaşla ilgili kamuoyu açıklamalarında "soykırım niyetini ilan ettiğini" ve ordusunun eylemlerinin "soykırımcı bir davranış modeli" gösterdiğini söyledi.

Güney Afrika temsilcileri, "Gazze'nin bombalanması sonucu meydana gelen yıkımın boyutlarının ve Gazze halkına sunulan gıda, su, ilaç ve elektriğin kasıtlı olarak kısıtlanmasına ilişkin kamuya açık kanıtların, İsrail hükümetinin Gazze'deki Filistinlileri bir grup olarak yok etmeye niyetli olduğunu gösterdiğini" savundu.

Güney Afrika, mahkemeye yaptığı 84 sayfalık başvuruda "Söz konusu eylemler Gazze'deki Filistinlileri öldürmeyi, onlara ciddi bedensel ve zihinsel zarar vermeyi ve fiziksel yıkımlarına yol açacak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına maruz bırakmayı içermektedir" dedi.

Hamas tarafından yönetilen Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre 7 Ekim'den bu yana Gazze'de 23,000'den fazla insan İsrail tarafından öldürüldü.

Birleşmiş Milletler soykırımı "ulusal, etnik, ırksal ya da dini bir grubu tamamen ya da kısmen yok etmek amacıyla işlenen" bir eylem olarak tanımlıyor.

BM bu tanımın "kısmen Nazilerin Holokost sırasında Yahudileri sistematik olarak öldürme politikalarına tepki olarak" geliştirildiğini belirtiliyor.

UAD’ye yapılan sekiz sayfalık başvuruda, Güney Afrika’nın "soykırım niyetini gösteren ifadeleri" olarak ortaya koyduğu, Başbakan Benjamin Netanyahu ve kabine üyeleri de dahil olmak üzere İsrailli liderler tarafında dile getirilmiş olan hususlar, ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Güney Afrika mahkemeden İsrail'in Gazze'deki savaşını durdurması için "geçici önlem" almasını da istedi ve bunun "Filistin halkının haklarına daha ciddi ve onarılamaz zararların gelmesini önlemek için zaruri olduğunu" söyledi. Geçici tedbir, nihai bir karara kadar eylemlerin durdurulmasına yönelik geçici bir emir ya da ihtiyati tedbir işlevi üstlenecek.

Şu ana kadar 57 Müslüman ülkeden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın yanı sıra Ürdün, Türkiye ve Malezya da davaya destek verdi.

Uluslararası Adalet Divanı Nedir?

UAD'nin merkezi Hollanda'nın Lahey kentindedir ve Haziran 1945'te Birleşmiş Milletler Antlaşması ile kurulmuştur.

Mahkeme, hükümetleri yargılarken Lahey'de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi ise bireyleri yargılıyor. İsrail, UCM'yi tanımadığı için mahkemenin İsrail üzerinde bir yargı yetkisi yok. Ancak İsrail UAD’ye yargılama yetkisi veren Soykırım Sözleşmesini imzalamıştı.

BM üyesi devletler ve UAD'nin yargı yetkisini kabul etmiş olanlar dava açabilir. Mahkeme, ilgili devletlerin her birinin yargı yetkisini kabul ettiği davaları kabul eder. UAD, dokuz yıl görevde kalan 15 yargıçtan oluşmakta. Mevcut yargıçlar ABD, Rusya, Çin, Slovakya, Fas, Lübnan, Hindistan, Fransa, Somali, Jamaika, Japonya, Almanya, Avustralya, Uganda ve Brezilya'dan geliyor. Her üç yılda bir, beş koltuk için seçim yapılıyor ve üst üste dönem sınırı bulunmuyor.

Biri Güney Afrikalı Dire Tladi olmak üzere dört yeni yargıç Şubat ayında görevlerine başlayacak.

İki devlet arasındaki çekişmeli davalara taraflarca, ad-hoc yargıçlar atanabilir. Bu da davadaki yargıç sayısını 17'ye çıkarır. Güney Afrika, ülkenin eski başyargıç yardımcısı Dikgang Moseneke'yi, İsrail ise ülkenin eski Yüksek Mahkeme Başkanı Aharon Barak'ı atadı.

Uzmanlar nihai kararın yıllar alabileceğini söylüyor.

İsrail Nasıl Karşılık Verdi?

İsrail, Güney Afrika'yı üstü örtülü bir antisemitizm yapmakla suçlayarak davayı "kan iftirası" olarak nitelendirirken Netanyahu da soykırım yapanın Hamas olduğunu söyledi. Ayrıca İsrail ordusunun "en ahlaki şekilde" hareket ettiğini ve "sivillere zarar vermemek için her şeyi yaptığını" ekledi.

Netanyahu, " Güney Afrika ve bize iftira atanların geri kalanı, Suriye'de, Yemen'de ve diğer bölgelerde milyonlarca insan öldürülürken ve evlerinden edilirken neredeydiniz? Orada değildiniz" dedi.

İsrail yine de mahkeme önüne çıkacak.

Bunun nedeni, Holokost'un ardından hazırlanan BM'nin 1948 Soykırım Sözleşmesi'ni imzalamış olması. Anlaşma’ya göre UAD'nin, söz konusu soykırım iddiasından doğrudan etkilenmeyen taraflarca açılabilecek davalarda da karar verme yetkisi var.

Hukuk profesörü Lieblich, "Mahkeme açıkça yargı yetkisine sahip olduğuna göre, İsrail'in davaya katılmaması garip olurdu," dedi. "Ayrıca, soykırım ciddi bir iddiadır ve devletler genellikle davalarını savunmak isterler."

Lieblich, İsrail halkının davaya bakışının ülkedeki siyasi anlaşmazlıkları yansıttığını söyledi. "Bazıları davayı İsrail'e karşı bir başka uluslararası önyargı vakası olarak görüyor. Diğer pek çok kişi ise davanın aşırı sağcı politikacıların -onlara göre gerçek politikayı temsil etmeyen- sorumsuzca yapılmış açıklamaları nedeniyle mümkün hale geldiğini düşündükleri için öfkeli."

Ancak Lieblich, İsrail ana akımındaki çok az kişinin soykırım iddialarını kabul etmeye istekli olduğunu söylüyor. "Çoğunlukla savaşı Hamas'a karşı bir nefsi müdafaa olarak görüyorlar ve Hamas'ın taktikleri nedeniyle sivillere geniş çaplı ama kasıtsız zarar veriyorlar."

Anketler İsraillilerin ezici bir çoğunlukla savaşı desteklediğini gösteriyor.

Axios'un diplomatik bir İsrail belgesine dayandırdığı haberine göre İsrail, diplomatlarını ev sahibi ülkelere kendi pozisyonunu desteklemeleri ve davaya karşı uluslararası baskı oluşturmaları için lobi yapmak üzere harekete geçirdi. İsrail'in "stratejik hedefinin" mahkemenin tedbir talebini reddetmesi, İsrail'i soykırım yapmakla suçlamaktan kaçınması ve uluslararası hukuka göre hareket ettiğini kabul etmesi olduğu belirtiliyor.

Axios'un aktardığına göre telgrafta şu ifadeler yer alıyor: "Mahkemenin vereceği bir kararın sadece hukuk dünyasında değil, pratik, çok yönlü, ekonomik ve güvenlikle ilgili önemli potansiyel etkileri olabilir."

İsrail hükümet sözcüsü Eylon Levy, Güney Afrika'nın "Hamas'ın halkımıza karşı yürüttüğü soykırım kampanyasına suç ortaklığı yaptığını" öne sürdü.

Levy ayrıca Güney Afrika'yı çifte standart uygulamakla ve UCM tarafından hakkında yakalama emri çıkarılan eski Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'i desteklemekle suçladı.

Levy, X'te yayınlanan 2 Ocak tarihli konuşmasında "Irkçılıkla mücadele etmekle övünen gökkuşağı ulusunun Yahudi karşıtı ırkçılar için karşılıksız mücadele etmesi ne kadar trajik" dedi ve ekledi: "Güney Afrika liderlerini temin ederiz ki tarih sizi yargılayacaktır. Hem de merhametsizce yargılayacaktır."

Lieblich, Güney Afrika'nın kendisini ABD'nin uluslararası düzendeki hakimiyetine karşı konumlandırıyor gibi göründüğünü söyledi.

Lieblich, " Güney Afrika, İsrail’e karşı davayı sürdürürken, UCM'nin Vladimir Putin hakkındaki tutuklama kararını eleştirdi ve geçmişte de Ömer El Beşir'i tutuklamaktan kaçınmıştı" dedi. "Dolayısıyla burada açık bir uluslararası beyan var. Güney Afrika, Batı'nın 'çifte standart' olarak gördüğü şeylere karşı çok sesli bir tavır sergiliyor ve bu dava da bu kampanyanın bir parçasıdır."

Bu Dava Neden Önemli?

UAD geçmişte İsrail aleyhine kararlar vermiş olsa da bunu Genel Kurul gibi BM organları tarafından talep edilmiş bağlayıcı olmayan "tavsiye kararları" yoluyla yapmıştı.

İsrail ilk kez UAD'de "çekişmeli dava" olarak bilinen ve devletlerin birbirlerine karşı doğrudan açtıkları bir davada yargılanıyor.

UAD 2004 yılında, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da inşa ettiği ayrım duvarının uluslararası hukuku ihlal ettiğine dair bir tavsiye kararı yayınlamış ve duvarın yıkılması çağrısında bulunmuştu. İsrail bu kararı görmezden geldi.

Uzmanlar, UAD'nin İsrail'in soykırımdan doğrudan sorumlu olduğuna karar vermesi halinde, ilk kez bir devletin soykırım yaptığına hükmedilmiş olacağını belirtiyor.

Lieblich, "Bu her şeyden önce önemli bir emsal olacaktır çünkü UAD şimdiye kadar hiçbir devletin gerçekten soykırım yaptığına hükmetmemiştir," dedi. "En fazla Sırbistan'ın Srebrenitsa'da milisler tarafından gerçekleştirilen soykırımı önlemede başarısız olduğuna hükmetti. Bu anlamda, böyle bir karar hukuken keşfedilmemiş bir alan olacaktır."

Mahkeme tarafından hiçbir devlet soykırımdan doğrudan sorumlu bulunmamış olsa da son yıllarda hem Myanmar hem de Rusya soykırım davalarında geçici tedbirlerle karşı karşıya kaldı.

Tüm UAD kararları nihaidir, temyiz edilemez ve bağlayıcıdır.

Ancak UAD buna uyulmasını garanti edemez. Örneğin Mart 2022'de mahkeme Rusya'nın Ukrayna'daki askerî harekâtını derhal durdurmasını emretti. Davayı açan Kiev, Rusya'nın işgal gerekçelerine itiraz etti ve dava tam olarak görülmeden önce şiddetin durdurulması için Rusya'ya karşı acil önlemler alınmasını istedi.

Mahkeme İsrail'e Savaşı Durdurma Emri Verirse Ne Olur?

Soykırıma ilişkin bir kararın kanıtlanması yıllar alabilir, ancak Pretorya'nın UAD'den talep ettiği Gazze savaşına ilişkin ihtiyati tedbir kararı çok daha erken gelebilir.

Londra’da çalışan bir avukat ve uluslararası adalet uzmanı olan Daniel Machover CNN'e yaptığı açıklamada, geçici tedbirin soykırım konusunda nihai bir karar verilmeden önce alınacak hızlı bir karar olması gerektiğini söyledi.

Machover'a göre Güney Afrika'nın tek yapması gereken, davayı açabilecek durumda olduğunu, soykırımı önleme görevini yerine getirdiğini, Soykırım Sözleşmesi'nin ihlal edildiğine ya da edilebileceğine dair "makul bir hukuki argümanı" olduğunu göstermek. Aynı zamanda, mahkeme nihai kararını vermeden önce Gazze sakinlerinin telafisi mümkün olmayan bir zarara uğrayacağına dair gerçek ve yakın bir tehlike olduğunu, dolayısıyla mahkemenin İsrail'e savaşı durdurma emri vermesi gerektiğini anlatmak.

Bosna Hersek adına Yugoslavya'ya karşı Soykırım Sözleşmesi kapsamında UAD'de iki talep kazanmış olan Amerikalı insan hakları avukatı Francis Boyle, Democracy Now'a yaptığı açıklamada, Güney Afrika tarafından sunulan belgeleri incelediğini ve Pretorya'nın İsrail için “Filistinlilere karşı tüm soykırım eylemlerini durdurma ve soykırımdan vazgeçme” emri kazanacağına gerçekten inandığını söyledi.

Boyle, Bosna davasındaki deneyimine dayanarak, kararın bu haftaki duruşmalardan sonraki hafta içerisinde çıkabileceğini söyledi.

Lieblich açıklamasında, mahkemenin savaşla ilgili bir tedbir kararı alması halinde İsrail'in çatışmaları tamamen durduracağından kuşku duyduğun belirtti. İsrail’in bunun yerine, "bazılarının İsrail'i tanımayan devletlerden olduğu düşünüldüğünde" mahkemenin ve yargıçlarının meşruiyetine saldırabileceğini ifade etti ve kararın oybirliğiyle alınıp alınmamasının önemli olduğuna işaret etti.

"Uyulmamasının sonuçları, itibar zedelenmesi ve siyasi baskı oluşturulmasından üçüncü devletlerin yaptırım ve diğer önlemlerine ya da BM'de yeni kararlara alınmasına kadar uzanabilir" dedi. "İsrail için kilit nokta muhtemelen kilit müttefiklerinin böyle bir durumda nasıl davranacağı olacaktır."

Bir ihtiyati tedbir kararı için eşik oldukça düşük olsa da asıl davada soykırımın kanıtlanması için iki unsur gerektiğini ekledi. Bunlar: Belirli yasadışı eylemlerin gerçekleştirildiğinin ve bu eylemlerin belirli bir grubu yok etme niyetle gerçekleştirildiğinin kanıtlanması.

"Geçmiş UAD davalarında mahkeme bu tür iddiaları kanıtlamak için yüksek bir eşik gerektiğini belirtti" dedi. "Burada Güney Afrika'nın önündeki zorluk, bazı İsrailli yetkililerin açıklamalarının aslında bir bütün olarak devletin 'niyetini' yansıttığını ortaya koymak; ayrıca İsrail'in sahadaki eylemlerinin hem hukuka aykırı olduğunu hem de gerçekten bir grubu yok etme niyetiyle bağlantılı olduğunu kanıtlamak olacaktır."

Kararın İsrail Dışında Da Etkileri Olabilir Mi?

Uzmanlara göre UAD'nin kararının yarattığı olumsuz etkiler sadece İsrail ile sınırlı kalmayabilir. İsrail'in en yakın müttefiki olan ABD'nin bundan etkilenmesi çok muhtemel. Bu durum ABD’yi sadece utandırmakla kalmaz, aynı zamanda Washington'u Soykırım Sözleşmesi'nin ihlali iddiasında bir suç ortağı haline getirebilir.

Amerikalı siyaset bilimci John Mearsheimer, "Güney Afrika’nın başvurusu İsrail'e odaklansa da ABD, özellikle de Başkan Joe Biden ve onun başlıca yardımcıları için çok büyük etkileri olacaktır" diye yazdı.

"Neden mi? Çünkü Biden yönetiminin İsrail'in savaşında suç ortağı olduğuna neredeyse şüphe yok" dedi.

Biden, İsrail'in Gazze'de "ayrım gözetmeksizin" bombardıman yaptığını kabul etti, ancak ülkeyi koruma sözü de verdi. ABD, savaş sırasında İsrail'e askeri teçhizat satmak için Kongre'yi iki kez kasten görmezden geldi.

Mearsheimer, " Davranışının hukuki sonuçlarını bir kenara bırakırsak, Biden'ın ve Amerika'nın adları sonsuza dek, bir soykırım teşebbüsü olarak ders kitaplarında yer alması çok muhtemel bir olayla birlikte anılacaktır" diye yazdı.

Machover, İsrail UAD'nin kararını görmezden gelse bile, sözleşmeyi imzalayan diğer taraflar arasında buna uymak için yasal bir yükümlülük olacağını söyledi. "Dolayısıyla, o noktada İsrail'e yardım eden herkes bu emri ihlal etmiş olacaktır."

"Eğer devletler İsrail'e yardım etmeyi bırakmazlarsa dünya çapında bir dava açabiliriz... Dünya çapında hukuki dalgalanmalar olacaktır" dedi.

Machover, davanın İsrail halkı üzerinde de bir etkisi olabileceğini söylüyor. Ona göre, İsraillilerin önemli bir kısmı "aynaya bakmıyor" ve savaşın Gazze'deki Filistinliler üzerindeki gerçek etkisinin farkında değiller.

UAD davasının İsrail kamuoyunu "bir tür öz-düşünüm" yapmaya sevk edeceğini umuyor.


Bu yazı, CNN’de 11 Ocak 2023 tarihinde “Israel is facing a genocide case in international court. Could it halt the war in Gaza?” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.