×
KÜLTÜR
7.02.2024

ANALİZ

Teknoloji Devleri ve Jeopolitik, “İnternet Çağını” Yeniden Şekillendiriyor!

Son yıllarda, teknoloji devleri (Big-Tech), denizaltı veri kablolarına büyük yatırımlar yaparken ABD ve Çin arasındaki dijital altyapı rekabeti, internet ve dijital veri çağını yeniden şekillendiriyor. Veri kabloları ekonomik ve stratejik varlıklara dönüşüyor.
DENİZALTI İNTERNET KABLOLARI eskiden sıkıcı bir tesisat işi olarak görülürdü. Şimdilerdeyse Amazon, Google, Meta ve Microsoft gibi teknoloji devleri (Big-Tech) bu kablolar üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak için çabalıyor. Üstelik, Çin-ABD geriliminin dünyanın dijital altyapısına zarar verme riski bile bu çabaya engel olamıyor. Bu da denizaltı kablolarının ekonomik ve stratejik açıdan ne kadar değerli varlıklar haline geldiğini gösteriyor.

Kıtalararası internet trafiğinin neredeyse %99’u denizaltı veri kabloları tarafından sağlanıyor. Araştırma şirketi TeleGeography’ye göre, şu anda 1,4 milyon kilometreden fazla bir alanı kaplayan aktif ya da yapım aşamasında 550 denizaltı kablo hattı bulunuyor. Genellikle 12 ila 16 fiber optik telden oluşan ve bir bahçe hortumu genişliğinde olan her bir kablo, deniz dibinde ortalama 3.600 metre derinlikte bulunuyor. Bunların yarısına yakını son on yılda döşendi. Daha yeni kablolar saniyede 250 terabit veri aktarma kapasitesine sahip. Bu da 1,3 milyon kedi videosuna tekabül ediyor. Anlaşılan o ki birçok veri bulutta depolanırken belki bir o kadarı da okyanus dibinde akış halinde.

TeleGeography’nin tahminlerine göre, 2019’dan bu yana uluslararası internet bant genişliğine olan talep üç kat artarak saniyede 3.800 terabitin üzerine çıktı. Veriye aç yapay zeka teknolojisinde yaşanan patlama bu eğilimi daha da artırabilir. Veri şirketi Synergy Research Group, önümüzdeki altı yıl içinde büyük bulut sağlayıcılarının veri merkezi kapasitesinde neredeyse üç kat artış olacağını öngörüyor. Ayrıca, bu veri merkezlerini internete bağlamak için 2020-2025 yılları arasında 440.000 km uzunluğunda yeni denizaltı kabloları döşenecek.

Teknoloji Devleri ve Denizaltı Veri Kabloları

Değişimin önemli bir kısmı teknoloji devleti tarafında yaşanıyor. 2000’li yılların başına kadar denizaltı kabloları çoğunlukla küresel ses trafiğini sağlamak için kullanılıyordu. Bu süreçte, kapasitenin çoğu BT ve Orange (eski adıyla France Telecom) gibi telekomünikasyon şirketleri tarafından kullanılıyordu. Ancak, 2010’lu yılların başında veri trafiğindeki hızlı artışla Amazon, Google, Meta ve Microsoft gibi teknoloji devleri kiralama yoluyla bu hatları kullanmaya başladı.

İlerleyen süreçte, veri ihtiyaçları artan teknoloji şirketleri kendi hatlarına yatırım yapmaya başladı. Bu dört şirket 2012 yılında uluslararası bant genişliğinin yaklaşık onda birini kullanırken, bugün neredeyse dörtte üçünü ellerinde bulunduruyor. Bu büyük şirketlerin devasa bütçeleri projelerin hayata geçmesine imkan sağlıyor. Bir endüstri kuruluşu olan Submarine Telecoms Forum’a göre, teknoloji şirketlerinin desteği olmadan, planlanan kablo sistemlerinin sadece yarısı inşa edilebiliyor.

Büyük teknoloji destekli kablolar, önümüzdeki dört yıl içinde yapılacak olan 12 milyar dolarlık yatırımın neredeyse beşte birini oluşturuyor. Bu noktada, Amazon’un bir ağı, Microsoft’un ise dört ağı bulunuyor. Meta, bir kablo sisteminin tamamına sahipken 14 kablo sisteminin de yatırımcısı konumunda. Bu alanda Google en güçlü şirket olarak dikkat çekiyor. Arama devi, 26 kablonun 12’sini tamamıyla elinde bulunduruyor. Şirket bu yıl Kuzey Amerika’nın doğu kıyısından başlayarak Brezilya üzerinden Arjantin’e kadar 14.000 km uzunluğa sahip 360 milyon dolarlık Firmina projesini tamamladı.

Teknoloji şirketlerinin kendi ağlarına sahip olması onlara büyük bir avantaj sağlıyor. Bu sayede hem üçüncü tarafların bant genişliği talebiyle rekabet etmekten kurtuluyor hem de kullanıcı taleplerine ya da yaşanan bir soruna hızlı yanıt verme imkanı buluyorlar. Örneğin, bir hattaki kablonun hasar görmesi durumunda veri akışı şirketlerin başka bir hattı üzerinden sağlanabiliyor. Öte yandan, TeleGeography’den Alan Mauldin kendi ağlarına sahip olmalarının teknoloji şirketlerine ihtiyaç odaklı güzergahlar tasarlama imkanı verdiğine dikkat çekiyor. Çoğu telekomünikasyon şirketi, denizdeki kabloları karadaki veri merkezlerine bağlayan “kablo iniş istasyonlarına” gereksinim duyuyor. Ancak, şirketler kendi kablolarına sahip olduğunda bunları doğrudan kendi veri merkezlerine bağlayabiliyor ve trafiği hızlandırabiliyor.

Bununla birlikte, gelişen akıllı teknoloji, bant genişliği ve hız noktasında katkı sağlarken kendi ağına sahip olmak, kurulumu da kolaylaştırıyor. Google 2019’da bir kablodaki fiber tel sayısını 16’dan 24’e çıkaran “uzay bölmeli çoğullama” adında yeni bir yöntem geliştirdi. Bu yıl daha da ileri giderek Tayvan, Filipinler ve Amerika’yı birbirine bağlayan yeni TPU kablo sistemindeki “çekirdek” (fiber tel kümeleri) sayısını iki katına çıkardı. Böylece hem kapasiteyi artırmış hem de bit başına düşen işletme maliyetini azaltmış oldu.

Böylelikle, tüm bu gelişmeler veri kabloları işini başka bir noktaya taşıdı. Başlangıçta telekomünikasyon şirketlerinden bant genişliği kiralayan teknoloji devleri bugün kendi kablolarını bu şirketlere kiralıyor. Telekomünikasyon şirketleri bu durumdan memnun görünüyor, çünkü teknoloji devlerinin aksine sermaye sıkıntısı çektikleri için ancak bu sayede müşterilerinin kapasite artışı talebini karşılayabiliyorlar. Bu süreçte, ekipman tedarik eden ve kabloları döşeyen şirketler ise en kârlı dönemlerini yaşıyor.

Jeopolitik Rekabet ve Dijital Veri Kabloları

Diğer taraftan, pek çok küresel sektör gibi veri kablosu sektörü de ABD ve Çin arasındaki rekabetten etkileniyor. Bunun en bariz örneği, Pasifik Hafif Kablo Ağı’nda (PLCN) görülüyor. Google ve Meta tarafından desteklenen 13.000 km’lik kablo ağı 2016 yılında duyuruldu. Amerika’nın batı kıyısını Hong Kong’a bağlamayı amaçlayan hattın, 2020 yılına kadar Filipinler ve Tayvan’a ulaşması planlanıyordu. Ancak, geçen yıl ABD hükümeti, Çinli yetkililerin ABD’lilerin verilerine kolay erişim sağlayacağı endişesiyle Hong Kong’a uzanacak son etap için onay vermedi. Bu yüzden, Hong Kong’u ağa bağlayacak yüzlerce kilometrelik kablo okyanus tabanında çürümeye terk edilmiş durumda.

ABD ve Çin arasındaki rekabetin etkisi bununla sınırlı değil. Denizaltı kablolarını döşemek zahmetli ve karmaşık bir iş olduğundan sadece birkaç şirket tarafından yapılabiliyor. Nitekim, Fransa’dan Alcatel Submarine Networks, Japonya’dan NEC ve ABD’den SubCom olmak üzere üç şirketin pazar payı %80’in üzerinde. Çin’in telekomünikasyon tedarik devi HMN Tech’in payı ise %9 düzeyinde. Ancak Çin ile Batı arasındaki gerilim sürerken, Çin ile bağlantısı olan yeni kablolar, yani kabloların çoğu için tedarikçi olarak HMN Tech tercih edilmiyor. Bazı şirket yöneticileri HMN’yle çalışmamaları yönünde telkinler aldıklarını belirtiyor. Hindistan’dan Bharti Airtel ve Singapur’dan SingTel’in de aralarında bulunduğu bir grup şirkete ait olan ve Güneydoğu Asya’yı Avrupa’ya bağlayan 19.000 km’lik SEA-ME-WE 6 hattı için 2022 yılında yapılan ihale, HMN’nin teklifi daha düşük olduğu halde SubCom’a verildi.

Çin ise buna karşılık olarak kendi alternatif rotasını oluşturuyor. Bu kapsamda, Kenya’yı Pakistan üzerinden Fransa’ya bağlayan 21.500 km’lik denizaltı kablo hattı PEACE, Çin’in küresel etkisini arttırma planı olan “dijital ipek yolu” projesinin bir parçası olarak tamamen Çinli firmalar tarafından inşa edildi. Reuters’in haberine göre, bu yıl üç Çinli şirket (China Telecom, China Unicom ve China Mobile Limited) Singapur, Pakistan ve Mısır üzerinden Çin ve Fransa’yı birbirine bağlayan bir kablo hattına 500 milyon dolar yatırım yapacak. HMN Tech’in inşa edeceği bu proje doğrudan SEA-ME-WE 6’nın rakibi konumunda olacak. Bununla birlikte, aralarındaki gerilime rağmen son dört yılda Çin ve ABD arasındaki bant genişliği yılda %20 artış gösterdi. Ayrıca, kablo hatlarına ihtiyaç duyan ABD’li ve Çinli telekomünikasyon şirketleri, birbirlerinin bölgelerindeki ağ bağlantılarını artırmaya devam ediyor. Yine de gerekli lisansları almak giderek zorlaşıyor.

Son olarak mart ayında ABD Federal İletişim Kurulu (FCC), lisans sahiplerinin daha detaylı bilgi vermelerini gerektiren bir önerge yayımladı. Kurul, ayrıca, China Telecom’un ABD’deki fiziki altyapısının “ulusal güvenlik ve hukuki yaptırım bakımından riskler taşıdığı” yönündeki endişeleri de kabul etti. Sonuç itibariyle, tüm bu gelişmeler bit ve baytların izlediği rotayı eskisinden daha dolambaçlı ve dolayısıyla daha maliyetli hale getiriyor. Daha kötüsü ise jeopolitik gerilimlerin artmaya devam etmesi halinde, bu rotaların bir gün tamamen ortadan kalkma ihtimali!


Bu yazı, The Economist’te, “Big tech and geopolitics are reshaping the internet’s plumbing” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.


Görsel: TeleGeography