×
RUSYA

ANALİZ

Moskova Saldırıları: Yönetim Zafiyeti mi Batı’nın Oyunu mu?

Bloomberg’in Kremlin’le bağlantılı dört yetkiliden aldığı bilgiye göre, Putin’in katılımıyla yapılan toplantıda birçok Rus yetkili, alışveriş merkezine saldıran teröristlerin Ukrayna ile hiçbir bağlantılarının olmadığı konusunda hemfikirdi.
22 Mart Cuma gecesi Moskova’daki konser salonuna yapılan silahlı saldırı sonucunda 143 kişi öldü, 179 kişi yaralandı. Tacikistan vatandaşı oldukları bildirilen 4 kişi yakalanıp yargıç karşısına çıkartıldı. Mahkeme tarafından yapılan açıklamada, iki sanığın suçlarını kabul ettiği ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilecekleri belirtildi. 

Saldırı sonrasında, Rus yetkililer bunun kimler tarafından yapıldığına dair kesin bilgiye sahip değildi. Rusya’daki çok sayıda gözlemci saldırının, ülkenin savaş halinde olduğu Ukrayna yönetimi, çılgına dönmüş Ukrayna savaşı gazileri ve Ukrayna savaşı karşıtı aktivistler tarafından yapılmış olabileceğine dair çok sayıda görüşü dile getirdi. Daha sonra saldırıyı DAEŞ’in Afganistan kolunu temsil eden “Vilayet Horasan”ın üstlendiği ortaya çıktı. Ancak Rusya buna şüpheyle yaklaşıyor ve Rusya’ya neden saldırmış olabileceğine anlam veremiyor.

Rus muhalif yayın organı Novaya Gazeta (23.03) Rusya’nın bu tutumunu istihbarat zafiyetine bağladı. Gazete Rusya’daki saldırıları ve Rus istihbarat servislerinin bunu öngörememiş ve engelleyememiş olmasını Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki terörist saldırısının koşullarına ve İsrail istihbarat servisleri için de tam bir sürpriz olmasına benzetti. 

DAEŞ mi ABD mi?

Saldırı sorumlusunun DAEŞ olduğu netleşmeye başlamasına rağmen Rus yetkililer bunun arkasında Ukrayna ve Batı’nın parmağı olabileceği iddiasını sürdürdüler. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, terör saldırısının “radikal İslamî”örgüt tarafından gerçekleştirilmesine inanmakla birlikte  “bunun kimin emriyle yapıldığına bakılması gerektiğini, saldırganların Ukrayna’ya kaçarken yakalanmış olmaları nedeniyle “Ukrayna ve dolayısıyla da Ukrayna eliyle Rusya’yla savaşan ABD’yle” ilişkisi olduğunu söyledi. Ukrayna ise Rusya’nın kendisine yönelik iddiaları reddetti.

Saldırıdan birkaç gün sonra Putin başkanlığında toplanan ulusal güvenlik toplantısının ardından (26.03) açıklama yapan Rusya istihbarat servisi FSB direktörü Aleksandr Bortnikov, saldırıyı Cihatçıların yaptığını ancak onların kendi başlarına bir terör saldırısı hazırlayamayacaklarını, bunu Ukrayna istihbaratıyla işbirliği içerisinde gerçekleştirmiş olabileceklerini ve dolayısıyla da terör saldırılarının arkasında ABD, İngiltere ve Ukrayna’nın olduğunu söyledi. Bortnikov’a göre, Batılı istihbarat servislerinin amacı terör saldırısıyla Rus toplumunu karıştırmak ve panik yaratmaktı.
 
Fakat aynı gün çıkan Bloomberg'in haberi, saldırıyla ilgili Rusya’nın resmi olarak öne sürdüğü iddiayı bazı üst düzey yetkililerin kabul etmediğini yazıyordu. Bloomberg’in Kremlin’le bağlantılı dört kişiden elde ettiği bilgiye göre, Putin’in katılımıyla yapılan toplantıda birçok Rus yetkili, alışveriş merkezine saldıran teröristlerin Ukrayna ile hiçbir bağlantılarının olmadığı konusunda hemfikirdi. Ancak Rusya, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova aracılığıyla Bloomberg’in haberini reddederek  bu haberi “tüm sahtekarlıkların anası” olarak nitelendirdi. 

Rusya ABD’nin saldırıya ilişkin tutumunu da eleştirdi. ABD saldırının DAEŞ-Vilayet Horasan örgütü tarafından yapıldığına inandığını belirtmişti. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov ise, (27.03) Amerikalı yetkililer tarafından yapılan açıklamanın “en hafif tabirle tuhaf” olduğunu, tek bir hedefi işaret ederek dikkatleri farklı yerlere çekmek istediklerini söyledi. 

Vilayet Horasan’ın Rusya’ya Bakışı

Rusya en başta saldırıların gerçek failinin DAEŞ-Vilayet Horasan örgütü olduğunu kabul etmekle sadece ABD’nin argümanını kabul etmekle kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin bu örgütle mücadele ettiğini, bu örgüt üzerinden Rusya’ya saldırmadığını da kabul etmiş oluyor. Ayrıca saldırının Ukrayna’yla ilişkisi de şüpheye düşmüş oluyor. Afganistan’da aktif faaliyet gösteren DAEŞ’in uzantısı “Vilayet Horasan” 2014’ten beri siyasi olarak Rusya’yla mücadele içinde. Aynı şey ABD için de geçerli ve ABD, bu örgütle en aktif mücadele eden ülkelerin başında geliyor.   O tarihten bu yana ABD, Horasan Vilayeti örgütünün beş liderini ortadan kaldırdı. 2021’den itibaren Taliban’ın Afganistan’da iktidara gelmesinden sonra iki grup arasında derin ideolojik ve silahlı çatışmalar yaşanmaya başladı. Taliban'ın İslami projesi yalnızca Afganistan topraklarıyla sınırlıyken, (onun bu tutumu Rusya’nın güvenlik çıkarlarıyla örtüşüyor) DAEŞ-Vilayet Horasan ise Orta Asya ve Rusya topraklarının da içinde bulunduğu (dolayısıyla Rusya’nın ulusal güvenliğine tehdit edecek şekilde) bir "dünya halifeliği" kurma iddiasıyla hareket ediyor. Bu nedenle Rusya Taliban’la yoğun işbirliği içindeyken, DAEŞ-Vilayet Horasan, Taliban'ı “yetersiz cihadçı” olarak görüyor; dahası Batı ve Rusya’yla işbirliği yapmakla suçluyor. Taliban’a destek verenleri de düşman olarak görüyor.  

Bu bağlamda Rusya’da muhalif yayınlardan biri olan Nezavisimaya Gazeta’nin 25 Mart’ta yayımladığı “İslamcılar Rusya'ya neden saldırdı?” başlıklı makaleye göre “Terör örgütünün kendine has bir mantığı var. Gazeteye göre, Vilayet Horasan, Suriye'deki askeri varlığı nedeniyle Rusya'yı düşmanı olarak görüyor. Moskova’nın son dönemde Orta Doğu'da ve genel olarak Müslüman dünyasında nüfuzunu artırması nedeniyle, İslamcılar, güçlü bir gayrimüslim devletin Müslüman dünyasında bu kadar önemli bir rol oynamasını kabul edilemez görüyor.”

Göçmen Sorunu?

Rusya’da çıkan pek çok yazıda terör saldırısı sırasında insanların kitlesel ölümü, Orta Asya'dan gelen göç akışlarının kontrol edilmesi sorununu gündeme getirdi. Rusya’da “bu tür olayların bir daha yaşanmayacağına ilişkin siyasi bir garantinin olmadığı” belirtiliyor. Tutuklananların Tacik kökenli olması, bazı iddialara göre, (Rusya içişleri bakanlığı bu iddiayı reddetse de) Rusya vatandaşı olması ve Rusça’yı neredeyse konuşamıyor olmaları, ülkede göçmenlere karşı yeni bir hareketlilik getirdi. Rusya’daki Taciklerin nüfus istatistikleri konuşuluyor. Bazı kaynaklara göre son altı yılda Rus vatandaşlığı alan Tacik göçmenlerin sayısı 6 kat artmış durumda. 2022 yılı verilerine göre Rusya'ya göç kapsamında kayıtlı yaklaşık 4,5 milyon Tacikistan vatandaşı var ve bunların 3,5 milyonu göç amacının çalışmak olduğunu belirtiyor. Kayıtlara göre, 2017'de 29 bin Tacik Rus kimliği almışken, 2018'de 35,7 bin; 2019'da 44,7 bin; 2020'de 63,4 bin; 2021'de 103,7 bin ve 2022'de 173,7 bin Tacik, Rus vatandaşı olmuş durumda. Ayrıca “genç ve hızla büyüyen nüfuslarıyla bu göçmenler Rusya’daki yaşama tamamen uyum sağlayamıyor ve çoğunlukla asimile olmayı düşünmedikleri” belirtiliyor. 

Rus siyaset bilimci ve filozof Aleksandr Dugin’e göre, Moskova’da “etnik Ruslara” karşı saldırıyı düzenleyenler, aslında Rus İmparatorluğunun çekirdeğini oluşturanlara ve aynı zamanda Rus devletine saldırı düzenledi. Dugin’e göre bu da etnik olarak Rus olmayanların Rus kültürünü ve toplumunu kabul etmek istemediklerini, dolayısıyla da bunların özel kontrole tabi tutulmaları gerektiğini gösteriyor. Dugin, Rusya’da “göçle ciddi bir mücadele edilmesi gerektiğini” belirtiyor. Zaten olayların hemen ardından Rus kolluk kuvvetleri, Moskova'da göçmenlerin yaşadığı yurtlara büyük baskınlar düzenlemeye başladı. 

İktidar yanlısı Vzglyad gazetesinde çıkan “Önemli olan teröristlerin, Rusların içlerindeki canavarı uyandırmasını önlemek!” başlıklı yazıda Moskova saldırısının amacının “Rusların içindeki kadim canavarları uyandırmak” olduğu üzerinde duruyor. Yazara göre “Sadece onu uyandırmanız gerekiyor, sonra [bu canavar] kendi başına hareket edecek: Taciklerden göçmenlere, göçmenlerden Müslümanlara, sonra her yere” yayılacak. Rusya’da etnik ve dini çatışma çıkabileceği uyarısında bulunan yazara göre, Rusların bunun önüne geçmesi gerekiyor.
 
Rus resmi haber ajansı Ria Novosti, yayınladığı (25.03) “Batı Rusya'yı yine yanlış hesapladı ve hafife aldı” başlıklı değerlendirmesinde, Batı’yı açıktan hedef almakla birlikte, saldırıların asıl hedefinin Rusya’daki göçmenler olduğunu yazdı. Aynı haber ajansı “terör saldırısının emrini verenler iki hedef belirledi” başlıklı başka bir yazıda, bu saldırının Batı’nın çıkarına olduğunu, birinci amacının Rusya ile Müslüman ülkelerin arasını bozmak, ikincisinin de Rusya’nın içinde Ruslarla Müslümanları birbirine kışkırtmak olduğunu yazdı. Ajans Rusya’daki göçmen sorununun “Eski, olgunlaşmış, patlamaya hazır” olduğunu belirtti. 

Rusya’da yaşanan terör saldırılarının Rusya’nın güvenliğini ciddi biçimde etkilediği aşikar. Rusya saldırının arkasında kimlerin olduğunu tespit etmeye ve karar vermeye çalışırken ülke içinde Rusya’nın önemli sorunlarından biri olarak görülen göçmen sorunu ve göçmen karşıtlığı da tekrar tırmanmış vaziyette. Moskova’da yaşanan saldırı sonrasında ülkede ciddi bir güvenlik ve istihbarat zafiyetinin olduğuna inanılıyor. Rusya bu eksiğini telafi etmek için göçmenlere ciddi baskılar düzenliyor ancak bu sorunu temelden çözme konusunda yeterince başarılı olamadığını da kabul ediyor. 

SABİR ASKEROĞLU

Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden doktora derecesini aldı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında görev yaptı. Askeroğlu’nun araştırma alanları, Rus dış politikası, Avrasya ve Ortadoğu'dur. Askeroğlu, Rusya'nın Büyük Güç Olma Stratejisi kitabının yazarıdır.