×
AVRUPA

ANALİZ

Meloni’nin Batı Milliyetçiliği: Avrupa'da Milliyetçilik Dönüşüyor mu?

İtalya Başbakanı Meloni, son dönemde Avrupa merkezli bir milliyetçilik biçimini savunuyor. Sadece kendi ülkesine odaklanmak yerine Batı medeniyetinin ayakta kalmasını ve gelişmesini amaçlayan bu Batı milliyetçiliği, Avrupa için yeni bir gelişme.
PEK ÇOK KİŞİ, post-faşist parti olarak bilinen İtalya’nın Kardeşleri’nin lideri Giorgia Meloni’nin Macaristan lideri Viktor Orbán gibi ateşli bir siyasetçi olacağını düşünüyordu. Ancak, Meloni bunun yerine farklı bir hedefe yöneldi. Bu hedef, gerçek bir Pan-Avrupa ittifakı kuran ilk popülist-sağ lider olmak. Hedefine ulaşması durumunda, Brüksel’deki dengeleri alt üst edebilir.

Meloni iç politikada daha önce kullandığı Avrupa Birliği karşıtı söylemlerini yumuşatma yoluna gitti. Dış politikada ise Ukrayna yanlısı bir pozisyon benimsedi. Bu bağlamda hem Ukrayna ziyareti hem de o zamanki koalisyon ortağı Silvio Berlusconi’nin Rusya yanlısı açıklamalarına itirazı, benimsediği bu pozisyonu öne çıkardı. Meloni ayrıca diğer Avrupalı liderlerle de iyi ilişkiler geliştirdi. Dahası, Avrupalı popülist-sağ liderler için istisna sayılabilecek şekilde ABD Başkanı Joe Biden ile iyi ilişkiler kurmayı başardı. Bununla da sınırlı kalmayan Meloni, son zamanlarda ülkesinin Pekin’in Kuşak Yol İnisiyatifi’nden çekileceğini açıklayarak katı bir Çin karşıtı tutum sergiledi.

Meloni’nin bu manevraları işe yaramış görünüyor. Nitekim, ülke genelinde toplumsal kabul görme oranı yüzde 57’ye ulaşmış durumda. Öte yandan, Brüksel ile iyi ya da en azından kötü denemeyecek ilişkisi, göç gibi kilit konularla ilgili müzakerelerde elini güçlendirdi.

Kısacası, diğer popülist-sağ liderlerin Avrupa toplumlarından gördüğü mesafeli tutuma kıyasla Meloni kıta genelinde oldukça farklı karşılandı. Bu liderler arasında Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Fransa’nın daimî muhalefet adayı Marine Le Pen ve eski Slovenya Başbakanı Janez Janša bulunuyor. Meloni’nin tüm bu liderlerden ayrışması, yelpazenin aynı tarafında yer almasına rağmen radikal biçimde farklı bir strateji benimsemiş olmasından kaynaklanıyor.

Bu bağlamda, diğer liderler “küçük milliyetçiler” olarak tanımlanabilir. Burada “küçük” nitelemesi bu liderlerin milliyetçiliklerinin sadece kendi ülkelerinin çıkarlarına odaklanması durumunu ifade ediyor. Bu küçük milliyetçilikler bu liderleri kendi ülkelerinde başarılı kılmış olsa da birleşik bir sağcı Pan-Avrupa koalisyonunu fiilen imkânsız hale getirdi.

Bu küçük milliyetçi liderler diğer liderlere sıcak tavırlarla karşılık verseler de daima kendi ülkelerini ön planda tuttukları için Brüksel’de etkili olmaları mümkün değil. Esasında AB’yi reforma değer bir yapı olarak görmek yerine, kendileri için bir sorun olarak görmelerinden dolayı Brüksel’de etkili olmayı gerçekten istedikleri de söylenemez. 

Ancak, Meloni için durum bundan çok farklı. Şimdiye kadar yaptıklarına bir göz atmak bunun nedenini açıklıyor.

Başbakan olarak seçilmesinin ardından Meloni, gençlik yıllarında J.R.R. Tolkien’in “Yüzüklerin Efendisi” kitabına duyduğu hayranlıkla gündeme geldi. Bir kötülüğe karşı koymak için birleşen ulusların (elfler, cüceler ve insanlar) hikayesini anlatan kitabın başbakanın dünya görüşünü etkilediği düşünüldü. Bu, boş bir spekülasyon değil elbette. Çünkü, Meloni konuyla ilgili açıklamasında Orta Dünya ulusları ile Avrupa ulusları arasındaki benzerliğe dair düşüncelerine yer vermişti.

Bu durum, onun küçük milliyetçiliğin aksine “Batı milliyetçiliğine” olan inancını doğruluyor. Sadece kendi ülkesine odaklanmak yerine Batı medeniyetinin ayakta kalmasını ve gelişmesini amaçlayan Batı milliyetçiliği, Avrupa için yeni bir gelişme. Dolayısıyla bu milliyetçilik, AB siyasetinin gidişatını tamamen değiştirme potansiyeline sahip.
Küçük milliyetçiler Brüksel ve Washington’a hakaretler yağdırırken Meloni, her ikisinin de desteği olmadan İtalya’nın önümüzdeki yüzyılda pozisyonunu koruyamayacağı fikriyle yeni bir denklem kurma çabasında. Ukrayna’ya verdiği destek, İtalya’daki geleneksel aile fikrine sahip çıkması ve Çin’in Kuşak Yol İnisiyatifi’nden çekilmesi de dahil tüm politikaları bu denklemin bir parçasını teşkil ediyor.

Şüpheciler, Meloni’nin gerçek bir Batı milliyetçiliği inancıyla değil sadece siyasi çıkarları için böyle bir politika benimsediğini iddia ediyor. Ancak Pan-Avrupa ittifakına yönelik yaklaşımı bu iddiayı çürütmekte. Nitekim, Meloni’nin partisi Avrupa Parlamentosu’nda aşırı-sağcı Kimlik ve Demokrasi grubunun değil Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular (ECR) grubunun üyesi.

Öte yandan, Meloni popülist-sağ için istisna denebilecek şekilde Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’le yakın çalışma düzeyinde iyi ilişkilere sahip. Bunun devam etmesi, gelecekte Brüksel’de bir merkez sağ koalisyonu ihtimalini doğurabilir.

Sonuç olarak, Meloni AB’yi tehdit olarak değil Batının birleştiricisi olarak görüyor. Amacı ise yıkımdan ziyade reform. Bu durumda, Avrupa Halk Partisi (EPP) gibi ılımlı gruplar ve hatta merkez partiler, gelecek yılki seçimlerden sonra ECR ile koalisyonu mümkün bir seçenek olarak görebilirler. Daha şimdiden böyle bir ihtimal Meloni’nin Dışişleri Bakanı tarafından dile getirilmeye başlandı. Bu yılın başlarında Çekya Başbakanı ve EPP üyesi Petr Fiala ile görüşmesi sırasında Meloni de benzer ifadelerde bulunmuştu.

Avrupa Parlamentosu, kuruluşundan bu yana merkez sağ ve merkez soldan oluşan büyük bir koalisyon tarafından yönetiliyor. Bu yüzden, Meloni’nin popülist Batı milliyetçiliği çizgisinde salt merkez sağdan oluşan bir koalisyon AB siyasetinde sarsıcı bir etki yaratacaktır. Brüksel ise seçim süreci başladığında bu durumu dikkate almak zorunda kalacak.


Bu yazı, Politico web sitesinde 4 Eylül 2023 tarihinde “Meloni’s Western nationalism” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.