×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Ekvador'da Güvenlik Krizi: Devlet ve Uyuşturucu Kartelleri Savaş Halinde!

Ekvador’da aynı anda üç savaş yaşanıyor. Bu savaşlardan ilki, Ekvador kartellerinin kendi içindeki savaş. İkincisi, Meksika kartelleriyle yaşanan savaş. Üçüncüsü ise Ekvador devletinin uyuşturucu kartellerine yönelik savaşı. Bu savaşlar giderek siyasallaşıyor.
LATİN AMERİKA ülkesi Ekvador'da 9 Ocak günü yaşanan güvenlik krizi eşi benzeri görülmemiş seviyelere yükseldi. Bir zamanlar bölgede barış ve istikrarın cenneti olarak kabul edilen Ekvador, 2023 itibarıyla Latin Amerika'da şiddet olaylarının en yüksek olduğu ülke olma unvanını kazandı. 

Çıkan olaylar, Ekvador'un yeni seçilen 45 günlük Başkanı Daniel Noboa'nın uyuşturucuyla mücadele etmek için hazırlanan Phoneix Planını açıklamasından sonra geldi. Bu plan, yeni bir istihbarat servisi, yeni ve özel yetişmiş askerler ve yeni silahlarla donatılan bir birim kurma gibi önemli içeriklere sahipti. Planın maliyeti 800.000 dolardı ve ABD bu maliyetin 200.000 dolarını üstlenmeyi teklif etti. Zira Ekvador’da ordu, istihbarat ve polis teşkilatı içinde uyuşturucu kartelleriyle ortak çalışan kamu personelleri bulunuyor. Bu personeller, çeşitli nedenlerden ötürü kartellerin menfaatleri doğrultusunda görevlerini suistimal edebiliyorlar. 

Ekvador, 'Los Choneros' ve 'Los Lobos' uyuşturucu kartelleri liderlerinin hapishaneden kaçmasından kısa bir süre sonra yıkıcı şiddete tanık oldu. İki uyuşturucu baronun hapishaneden firar etmesinin ardından önce OHAL ilan edildi. Ardından artan şiddetle birlikte uyuşturucu kartelleri “terörist” kategorisini alınarak savaş ilan edildi.

Önce 3 hapishanede çıkan olaylar yüzünden 100 gardiyan esir alındı. Ardından 30’dan fazla noktada televizyon kanallarından hastanelere, alışveriş merkezlerinden üniversite kampüslerine, liselerden polis karakollarına kadar silahlı adamlar ya baskın düzenleyerek gövde gösterisi yaptı ya da yüzlerce güvenlik görevlisini esir aldı.

Adam kaçırmalar, araç kundaklamalar, bir televizyon kanalına (TC Television) ve devlet üniversitelerine yönelik silahlı saldırıları takiben yakın zamanda bu saldırıları soruşturan savcının öldürülmesiyle durum daha da kötüleşti. TC Television kanalı, canlı yayınlanan bir silahlı saldırıya maruz kaldı; gazeteciler, silahlı kişiler tarafından taciz edildi. Nobao hükümeti yaşanan olay üzerine "iç silahlı savaş" ilan etti ve 22 suç grubunu "askeri hedef" haline getiren başka bir kararname yayınladı. Böylece Noboa, Ekvador’un içine düştüğü cehennemi yaşamaya başladı. 

Bu olay, Ekvador başsavcısı Diana Salazar'ın bir süredir yürüttüğü; devlet görevlilerinin uyuşturucu kaçakçılarıyla olan ilişkisinin belgelendiği başka bir yolsuzluk soruşturması olan  ‘Caso Metastasis’i ifşa ettiği sırada meydan geldi. 

Nitekim gözaltına alınanlar arasında Yargı Konseyi başkanı olarak görev yapan bir yargıç, SNAI'nin müdürü (yani ülkenin hapishanelerinden sorumlu) ve daha sonra narkotikle mücadele şefi (yani uyuşturucuyla mücadeleden sorumlu) olan bir Ulusal Polis generali vardı. Üstelik bu isimlerin ABD ile irtibatı da vardı. Savcı Salazar'ın deyimiyle bu "narkogeneral", eski başkan Lasso döneminde beri her iki görevi de üstlenmişti.

Ekvador'un çete şiddetinin merkez üssü haline neden geldiğini anlamak için Latin Amerika'daki uyuşturucu ticaretinin hem coğrafyasını hem de tarihini anlamanız gerekir. Ekvador, 18 milyonluk bir ülke. Kuzeyinde Kolombiya, doğu ve güneyinde ise Peru yer almaktadır. Kolombiya ve Peru dünyanın en büyük iki kokain üreticisidir. Ayrıca Ekvador, kıtadan gelen uyuşturucuların Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki pazarlara götürülebildiği 2.237 kilometrelik bir kıyı şeridine sahiptir.

Ekvador’da suç örgütleri, Guayaquil liman kenti çevresini başta kokain olmak üzere uyuşturucu ticaretinin merkezi olarak kullanıyorlar. Çünkü kokaininin Avrupa ve ABD’ye ihracatı Ekvador’un Pasifik Okyanusu’ndaki liman kenti Guayaquil’in dünyaya açılan kapı olmasından kaynaklanıyor.

Yaşanan rekabet yüzden suçların ve cinayetlerin yarısından fazlası Guayas, Esmeraldas, El Oro ve Manabi gibi kıyı bölgelerinde işleniyor. Ekvador, Guayaquil limanından dünyaya yılda yaklaşık 1 milyon konteyner ihraç ediyor ve bunun yüzde 75’ini muz ve uyuşturucu ticareti oluşturuyor. 

Ekvador’da Aynı Anda Üç Savaş Yaşanıyor

Ekvador’da aynı anda 3 savaş yaşanıyor. Bu savaşlar şiddet içeriyor ve siyasallaşıyor. Bu savaşların birincisi, Ekvador kartellerin kendi içindeki savaşlar. İkincisi, Meksika kartellerinin rekabeti sonucunda yaşanan savaşlar. Üçüncüsü ise Ekvador devletinin uyuşturucu kartellerine yönelik savaşıdır.

Ekvador'da şiddet ve güvensizlikteki bu artışın en sorumlu değişkeni uyuşturucu kaçakçılığıdır. Bu kaçakçılıkta sadece kokain değil, aynı zamanda eroin ve son zamanlarda yıkıcı etkisi olan sentetik uyuşturucu “fentanil” de var. Paylaşımda anlaşılamayan konu ise “fentanil”in uluslararası piyasalara transferi…

Bunun birkaç nedeni var: Ülkenin dünyanın en büyük kokain üreticilerinin (Kolombiya-Peru) yanındaki konumu. Ekvador’un kara para aklama açısından cazip bir dolarize ekonomiye sahip olması. Ekvador’un ülkeye giren ve çıkan çeşitli hava, deniz ve kara uyuşturucu taşıma yollarını denetleme yeteneğinin/personelinin sınırlı olması. Medyanın ve sosyal medya platformlarının, uyuşturucu kaçakçılığı kültürünün ve liderliğini, gücün ve kolay para kazanma cazibesine kapılan gençler üzerindeki güçlü etkisi olması.

Ne yazık ki Ekvador'daki mevcut zorluklar kısmen ‘suçla mücadele çabalarından’ kaynaklanıyor. Örneğin 2012-2017 yılları arasında Rafael Correa'nın yönetimi sırasında hapishane nüfusundan bir artış yaşandı. Bunun, cezaevlerinin suç örgütlerinin odak noktasına dönüşmesinde istenmeyen bir etkisi oldu. Bu süreçte hapishaneler, suçluların merkezleri haline geldiler ve “suç üniversiteleri” olarak adlandırıldılar. Çeşitli suç örgütleri arasındaki koordinasyonu güçlendirerek yasa dışı faaliyetlere ev sahipliği yapan merkezler halini aldılar.

Son üç yılda Ekvador'da 11 hapishane katliamı yaşandı ve bu katliamlar 412 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Cezaevleri de sokaklardaki suç örgütlerine katkıda bulunuyor. Parçalama ve baş kesme gibi vahşetlerin, ayrıca köprülerde ve diğer halka açık yerlerde uzuvsuz cesetlerin ve hayati organların teşhir edildiği canlı internet yayınları yaygınlaştı. Hatta ülkede “cezaevlerinde yaşamak sokakta yaşamaktan daha güvenlidir” diye giderek yaygınlaşan bir ifade de var.

İronik bir şekilde, Correa'nın yönetimi sırasında narkotik politikalarıyla mücadele çabaları Ekvador'un önde gelen uyuşturucu kaçakçılığı çetesi “Los Choneros”un yükselişiyle aynı zamana denk geldi. "Fito" olarak bilinen “Los Choneros” liderinin hapishaneden kaçışı, sorunun derinliğini örnekliyor ve organize suçun hem hapishanelerin içindeki hem de dışındaki gücünü ortaya koyuyor.

Meksikalı ve Arnavut Karteller: Muz Endüstrisinin Uyuşturucu Kaçakçılığındaki Rolü

Ekvador’da yerel uyuşturucu baronları, uluslararası uyuşturucu kartelleriyle de stratejik ittifaklar kurdu. Bu durum, ekonomik fayda sağlamanın yanı sıra, Ekvador'da suç piyasalarının yönetiminde profesyonelleşme ve artan bir uzmanlaşma (diğerlerinin yanı sıra gözaltı, gasp, kara para aklama, yasa dışı madencilik) sağladı.

Ekvador; Meksika, Kolombiya ve Arnavutluk'a kadar uzanan kartellerin çetelerle güçlerini birleştirmesiyle uyuşturucu ticaretinin altına hücum devleti haline geldi. Sinaloa ve Jalisco gibi yeni nesil Meksikalı karteller, Kolombiya'dan FARC’ın eski ve asi militanları ve Arnavut mafyası Ekvador üzerinden ABD ve Avrupa'ya giden kokain kaçakçılığının kontrolü için Ekvador'u bir “savaş bölgesine” dönüştürmüş durumda.

Ekvador’da artan şiddetin büyük bir kısmı, ABD’nin uyuşturucu talebini karşılayan Meksikalı karteller Sinaloa ve Jalisco kartellerinin (Cartel Jalisco Nueva Generacion-CJNG) rekabetinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu durum, Meksikalı kartellerin Ekvadorlu ortakları olan Los Choneros ve Los Lagartos’un kendi içerisindeki mücadelesiyle şiddetin boyutunu artıyor ve çözüm yollarının aranmasını zorlaştırıyor.

Bu karteller, Latin Amerika'daki yasa dışı uyuşturucu ticaretinde, sadece kokain ticaretine değil, aynı zamanda eroin ve son zamanlarda fentanil kaçakçılığına da hakim oldular. Karteller, Kolombiya-ABD ortak operasyonları kapsamında dağıtılan çetelerin kalıntılarından oluşan Kolombiyalı bir paramiliter örgüt olan Clan del Golfo ile işbirliği yaparak Ekvador üzerinden Güney Amerika dışına uyuşturucu kaçakçılığı yapıyorlar. Ekvador'da Meksikalı ve Kolombiyalı kartellerin ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte işe Arnavutluk başta olmak üzere diğer Avrupalı çeteler de katıldı. Bu dış çetelerin yerel etkisi Ekvador için bir felaket oldu.

Avrupalı ve Meksikalı örgütler, Ekvador yerel operatörleri nakliyeci olarak kullanıyor. İşte bugünkü Ekvador'un çete/kartel sorununun omurgası bu insanlardan/kartellerden oluşuyor.  Hapishaneden kaçan FİTO lakaplı Jose Adolfo Macias’ın lideri olduğu Los Choneros gibi Ekvadorlu çeteler, Meksikalı Sinaloa ve diğer kartellerin fiili yan kuruluşu olarak gelişti.

Bunun somut bir örneği suç niteliğindeki “narkobanana/narko-muz” endüstrisidir. Bu bağlamda, Ekvador ve Kolombiya'dan Avrupa'ya muz ihracatıyla uğraşan Arnavut Arber Çekaj ismi ve bağlantıları medyada uzun süre yer teşkil etti. Muz kutularına kokain bulaştırmakla suçlanmasına rağmen 2018 yılına kadar aynı rota üzerinde, Ekvador'dan meyve ihracatı adı altında kokain ihraç etmeye devam etti. Benzer şekilde, Avrupa ve Amerikan haber ajanslarında da Ekvador çıkışlı muz ve meyve kutularına sıkıştırılmış tonlarca kokainin ele geçirildiği haberlerine rastlanabilir.

Asıl ilginç olan ise Ekvador Cumhurbaşkanı Noboa’nın babasının da bir muz baronu olmasıdır. Bonita Banana isimli küresel şirketi sayesinde Ekvador’da lojistik ve tarım (muz) sektöründe faaliyet göstermişti. Ekvador’da 5 kez Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu ve hiç birinde de kazanmayı başaramadı. Bu arka plan Cumhurbaşkanı Noboa ile uyuşturucu kartelleri arasında bir ilişki ihtimalini düşündürüyor. Ekvador medyasında Los Choneros ile Noboa arasında bir ilişki olduğuna dair tartışmalar yapılıyor. Elbette bunun tam tersi tartışmalarda iddia olarak medyada yer almaya devam ediyor.

Ekvador'daki sağcı hükümetlerin kemer sıkma politikalarının acı verici sonuçları açıkça ortaya çıktıkça, Ekvador devleti de artık yabancı askeri müdahaleye davetiye çıkarıyor. Halihazırda ABD birliklerinin ülkede kalıcı olarak konuşlandırılması için Washington ile bir anlaşma imzalanmış durumda.

Dolayısıyla Ekvador'un nasıl uyuşturucu çetesi şiddetinin merkez üssü haline geldiğini açıklamak başka bir şey, ülkeye bir çıkış/çözüm yolu bulmaya çalışmak başka bir şey. Ancak kemer sıkma politikaları tek başına şiddetin tırmanışını açıklamıyor. Dikkate alınması gereken başka değişkenler de var. Bunlardan biri dolarizasyonun artan sermaye ihtiyacının bir parçası olarak finansal serbestleştirmedir. Ekvador'un para birimi olarak ABD dolarını benimsemesi, yabancı yatırımcıların ülkeye yatırım yapma olasılığını artırdı. Ancak dolarizasyon kara para aklamayı da kolaylaştırdı ve Ekvador'u uyuşturucu kaçakçıları ve uluslararası mafyalar için çekici hale getirdi. Bu anlamda, Ekvador'un Avrupa'ya kokain sevkiyatında birincil kanal olması şaşırtıcı değil.

Sonuç olarak Ekvador'da yaşanan son olaylar, daha önce bu tür şiddete maruz kalmamış Ekvador toplumunu da terörize etti ve suça karşı sert tedbirlerin uygulanmasına yönelik halk desteğini artırdı.

Ancak Başkan Noboa'nın tırmanan güvenlik krizine çözüm bulmakta başarılı olmak için, Ekvador'un ikili bir strateji yoluyla güvensizlik ve şiddete karşı hukukun üstünlüğü çerçevesinde çözüm bulabildiğini göstermesi gerekiyor. Keza Başkan Noboa uyuşturucu kartelleriyle mücadele etmek istiyorsa, Ekvador polisi, istihbaratı, ordusu ve hapishane sistemi yanı sıra yolsuzlukla da yüzleşmek zorunda. Bu bağlamda kongrede azınlık durumunda olan Noboa’nın askeri politikaları uygulanması en kolay yöntem olacaktır. 

Bu bağlamda Başkan Noboa'nın 1.5 yıllık sınırlı görev süresinin yanı sıra 2025 seçimleri öncesi halkın desteğini toplamak için net bir sonuç ortaya koyması gerekiyor. Özellikle güvenlik güçlerinin teknik ve teknolojik kapasitesinin yetersizliği yolsuzlukla o kadar iç içe ki neredeyse sistemi yıkıp yeniden inşa etmek; değiştirmek ve reforme etmekten daha kolay, daha ucuz olacaktır. Öyle ki ülkede artan şiddetin nedenlerini ele alan orta ve uzun vadeli stratejiler belirlenmedikçe kısa vadeli cezai tedbirler tek başına yetersiz kalacaktır.

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.