Bugün siyasette ne merkezcilerin ne de radikal sağın ya da devrimci solun aşırı uçlarının çözüm önerileri tatmin edici. Hepsi de gerçeklikten kopuk ve teselliyi soyutlamada arayan idealist düşüncelere dayanıyor.
Birbiri ardına gelen muhafazakar hükümetler ve yönetici bir üst sınıfın hakimiyetinde olan ulusal kurumlar, sistemin tepesinde oturan egemen parlamentonun içini boşalttı. Popülizmin alternatifi ruhsuz bir teknokrasi değil, kurumsal özerkliğe dayalı demokratik çoğulculuktur.
Anti-politik bir çağa doğru ilerliyoruz. Siyaset pratiğinin içi “uzman bilgisi” ve “halk iradesi” söylemleriyle boşaltılıyor. Siyaset, teknokratlar ve popülistlerin elinde bir halkla ilişkiler oyununa dönüşüyor. İnsanlar siyasetten uzaklaşıyor.