×
ABD

ANALİZ

Huzursuz Amerika

Bir sonraki başkanın güçlü bir liderliğe ve sağduyulu politikalara sahip olmaması durumunda ABD’nin küresel sonuçları olan mali, ekonomik ve muhtemelen askeri krizlere sürüklenmeye devam edeceği öngörülebilir.
Amerikalılar giderek daha fazla huzursuz görünüyor. Ülkedeki büyük çoğunluk, mevcut iyi şartların uzun sürmeyeceği ve ülkenin yanlış yöne gittiği kanaatine sahip. Bunun yanı sıra, ABD Berlin Duvarı’nın yıkılışından bu yana belki de en sıkıntılı ve karmaşık jeopolitik durumla karşı karşıya.

Tüm bu zorlu şartlar altında ülke, biri birçok ciddi suçtan yargılanan, diğeri ise oğlunun yolsuzluk dosyalarıyla başı dertte olan iki aday arasında geçecek bir başkanlık seçimine doğru ilerliyor. Elbette ABD siyasetinde pek çok defa bu tür skandallar gündeme gelmiştir. Başkan Richard Nixon, Watergate skandalı nedeniyle görevden alınmaktan kaçınmak için görevinden istifa etmişti. Bill Clinton, senato tarafından mahkûm edilmemiş olsa da benzer skandallara ismi karışmış bir liderdi. Ancak, mevcut siyasi kriz, yoğunluk seviyesi bakımından daha öncekilerden ayrı bir öneme sahip. Üstelik, bu yoğunluk seviyesi giderek artıyor.

Süreci zorlaştıran diğer bir mesele ise kritik ulusal sorunlar çözülememişken ülkenin ekonomik ve jeopolitik gücünün gelecekte yeni risklerle karşı karşıya kalacak olması. Aşırı düzeyde kamu borcu bulunan ülke, gözle görülür büyüklükte bütçe açığı veriyor. Sosyal güvenlik ve sağlık sigortası sistemleri ise iflasın eşiğine gelmiş durumda. Diğer taraftan ABD, mevcut ve potansiyel rakiplerinin artan gücüne karşı koymak için ordusunu ve ittifaklarını güçlendirme arayışında.

ABD’nin iklim risklerini azaltmak içinse sadece mantıklı değil, aynı zamanda taraflar arasındaki güç değişimine de dayanabilecek reformlara ihtiyacı var. Ayrıca, “geçici” mali ve parasal müdahalelere olan bağımlılığı azaltarak dinamik bir piyasa ekonomisini de sürdürmek zorundalar. Bir sonraki başkanın güçlü bir liderliğe ve sağduyulu politikalara sahip olmaması durumunda ABD’nin küresel sonuçları olan mali, ekonomik ve muhtemelen askeri krizlere sürüklenmeye devam edeceği öngörülebilir.

ABD Başkanı Joe Biden, Enflasyonu Düşürme Yasası’nın (The Inflation Reduction Act, IRA) kabulünün yıldönümünde, yürüttüğü politikaların faydalarını vurgulayarak övgüler yağdırdı. Hatta IRA’nın yanlış adlandırıldığından bahsederken bile bu tavrını sürdürdü. Ancak ülkedeki seçmenlerin yüzde 49’u, Biden’ın politikalarının kendi durumlarını daha da kötüleştirdiğini düşünüyor. Üstelik, böyle düşünmek için oldukça iyi sebepleri de var.

“Bidenomics”, tam istihdama yaklaşmış bir ekonomide aşırı bütçe açığıyla finanse edilen hükümet harcamaları sayesinde, son kırk yılın en kötü enflasyonuna en büyük katkıyı sağlamış durumda. Fiyat artışı bir miktar yavaşlamış olsa da gıda ve enerji fiyatları hariç, çekirdek enflasyon ABD Merkez Bankası’nın yüzde 2’lik hedefinin oldukça üzerinde seyretmeye devam ediyor. Dahası, seçmenler Biden’ın trilyonlarca dolar daha fazla harcama talep ettiğini ve ikinci defa seçilmesi halinde daha fazla harcama konusunda ısrarcı olacağının farkında.

Bunun yanı sıra, ABD’deki huzursuzluk sadece yüksek enflasyonun aile bütçelerine verdiği zararla ilgili değil. Biden yönetiminin ilk 20 ayında, yasadışı göçmen sayısı beş milyonun üzerine çıktı. Bu göçmenlerin çoğuna, sadece ileri bir tarihte iltica duruşmasına çıkmalarını emreden bir belge veriliyor. Büyük şehirler ise artan suç oranları yüzünden çökmüş durumda. Ciddi bir nüfusla birlikte, işletmeler bu şehirlerden kaçmanın yollarını arıyor. Ayrıca, pandemi nedeniyle okulların kapanmasının yol açtığı olumsuz şartlar, özellikle dezavantajlı öğrenciler için kötü sonuçlar doğurmaya devam ediyor.

Çoğu seçmeni tedirgin edecek şekilde, 2024 seçimleri muhtemelen mevcut Başkan Biden ile selefi Donald Trump arasında bir rövanş mücadelesine sahne olacak. İki aday da hem düşük toplumsal kabul oranına hem de yüksek düzeyde olumsuz duygu durumuna sahip. Biden’ın yaşı ise dört yıl daha bu işi yapabilme kapasitesinin sorgulanmasına neden oluyor. Diğer taraftan, seçmenler Hunter Biden’ın yabancı iş anlaşmaları ve vergi kaçakçılığı ile ilgili skandallardan da rahatsız.

Biden’ın Barack Obama döneminde başkan yardımcısı olarak oğlunun nüfuz ticaretine yardım ettiğine ya da göz yumduğuna dair güçlü kanıtlar mevcut. Biden ailesinin 9 üyesinin yabancı uyruklu kişilerden para aldığı iddiaları dile getiriliyor. CNN’in kısa süre önce yaptığı bir ankete katılanların yarısından fazlası, Biden’ın başkan yardımcısı olarak davranışının yasadışı (%42) ya da etik dışı (%18) olduğunu söylüyor. Katılımcılar, ayrıca, oğlunun soruşturulmasıyla ilgili Biden’ın hukuka aykırı davrandığını ifade ediyor.

Trump’a gelecek olursak onun durumu hem yasal hem de siyasi açıdan çok daha kötü. Fox tarafından yapılan ankete katılanların büyük çoğunluğu, Trump’ın yasadışı eylemlerde bulunduğuna inandığını belirtiyor. Cumhuriyetçilerin çoğunluğu ise Adalet Bakanlığı’nın Trump’a yönelik muamelesinin partizan politikalardan kaynaklandığını düşünüyor. Toplam 91 suçlamayı içeren dört ayrı iddianameyle karşı karşıya olan eski başkan, Cumhuriyetçilerin ön seçimleri ve önümüzdeki yıl Kasım ayında yapılacak seçim süreci boyunca yasal işlemlere katlanmak zorunda kalacak.

Trump’ın Mar-a-Lago’daki malikanesinde bulunan gizli belgelerin yanı sıra adaleti engelleme gibi suçlamalar sağlam bir zemine oturmuş görünüyor. Bu sırada, Trump ve destekçileri 2020 seçimlerinin çalındığını iddia etmeye devam ediyor.

Bu olumsuzluklara rağmen, Trump Cumhuriyetçilerin başkan adayı olma konusunda en güçlü aday olarak öne çıkıyor. Bu durumda, olası bir Trump-Biden eşleşmesinde başa baş geçecek bir seçim öngörülüyor. Dolayısıyla, elimizde çok sayıda makul senaryo var. Öncelikle, Trump Cumhuriyetçi adaylığı kazanabilir fakat sonrasında genel seçimleri kaybedebilir. Bunun üzerine, seçimi kaybetmesini “düzmece” davalara bağlayabilir. Daha sonra mahkûmiyet kararlarından herhangi biri temyizde bozulursa iddiaları birçok seçmende yankı bulabilir.

Bir diğer ihtimal ise Trump yeniden iktidara gelebilir; kendisini affettirir ya da yabancı kaynakların doğrudan Biden’a ödeme yaptığını gösteren kanıtlar ortaya çıkabilir. Bu senaryoların hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin, Biden ya da Trump kendilerini bugünkünden daha da derin bir şekilde bölünmüş bir ülkeyi yönetmeye çalışırken bulacaklar.

ABD’nin bugün Harry Truman, Ronald Reagan ya da benzeri bir lidere ihtiyacı var. Bu liderler İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzeni inşa etmek, enflasyonu düşürmek, orduyu yeniden güçlendirmek, Soğuk Savaş’ın bitişini ustalıkla yönetmek ve Almanya’yı NATO’ya dahil etmek gibi büyük meselelerin üstesinden geldiler. Sonuç olarak, eğer Amerikalılar huzursuzsa bunun bir nedeni de böyle bir liderin ortaya çıkıp çıkamayacağı konusundaki endişeleri olabilir.


Bu yazı, Project Syndicate web sitesinde 11 Eylül 2023 tarihinde “Restless America” başlığıyla yayımlanmıştır. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.