×
AVRUPA
26.02.2024

ANALİZ

Avrupa'da Çiftçi Eylemleri: Daha Büyük Bir Sorunun Belirtisi!

Avrupa tarımının yaşadığı çöküntü, kıtanın giderek zayıflayan itibarını simgeliyor. Avrupa ekonomisi jeopolitik rakipleri tarafından geride bırakılırken tarım da diğer sektörler tarafından geride bırakılıyor.
MİLATTAN SONRA 845 baharında Paris'i kuşatmak için sakallı Vikinglerle dolu 120 gemi gerekmişti. Kendilerine ancak 7.000 pound gümüş haraç ödendikten sonra şehirden ayrılmaya ikna olmuşlardı. 1870 yılında ise Prusyalılar şehri abluka altına alabilmek için iki ordu ve birçok top bataryası kullanmışlar ve şehrin sakinleri ancak fareleri, kedileri, atları ve hayvanat bahçesinden alınabilecek her türlü hayvanı yemekten bıktıklarında teslim olmuşlardı.

“Paris Kuşatması”nın 2024 versiyonunda, ikmal hatlarını kesmek için tercih edilen ekipmanlar John Deere, New Holland veya Claas marka traktörler. Ocak sonundan bu yana iç bölgelerden gelen yüzlerce traktör Fransa'nın başkentine giden sekiz otoyolu kapattı ve geri dönmeyi düşünenlerin sayısı çok az. Champs-Elysées'ye yaklaşık 30 km mesafede kamp kuran çiftçiler, burjuvaziye süpermarket raflarındaki yiyeceklerin nereden geldiğini hatırlatmak istiyor. Şehrin hayvanat bahçelerindeki kanguru ve zebraların ise halihazırda güvende olduğunu söylemek mümkün. Ancak seçim yolunda telef olmak istemeyen siyasetçiler birkaç traktörden kurtulmak durumunda kalabilir.

Avrupa'nın dört bir yanında köylüler isyan ediyor. Belçika'dan Almanya'ya, Hollanda'dan Polonya'ya, Romanya'dan İspanya'ya çiftçiler ayaklanmış durumda. AB bütçesinin yaklaşık üçte biri ortak tarım politikasına verilen sübvansiyonlardan oluşuyor ve aşırı derecede ayrıcalık verilmesine alışkın olan bu sektör, artık bu ayrıcalıkların ellerinden kayıp gittiğini hissediyor. Statüsünün azaldığını hisseden çiftçilerin hikayesi pek çok açıdan tanıdık. Avrupa, değişen bir dünyada eskiye tutunma çabasından ibaret değil mi? Çin, Hindistan ve diğer ülkelerin vızır vızır geçip gittiğini hisseden Avrupalıların da onaylayacağı üzere, geleneğe bağlı kalmak ve yine de modernleştirici güçler tarafından ezilmek bu kıtanın hikayesi. Artık bir köşeye çekilmek (ve erken emekli olmak) için dünyanın durmasını isteyen sadece Avrupalı çiftçiler değil.

Sosyolojik gerilimleri bırakırsak, cevap tarlalardan gelebilir. Avrupalı bir çiftçinin hayatı dayanılmaz hale gelmiş durumda. Bu durum, Brüksel'deki AB kurumlarına akın eden bir grup tarımcı tarafından Şarlman'a iletildi. Hafta boyunca park etmiş traktörlerin üzerine tünemiş olan bu kişiler, her sübvansiyon çeki için doldurulması gereken bir yığın form olduğunu ve bunun başlı başına tam zamanlı bir iş olduğunu anlatıyorlar. AB yönetim makinesi tarafından ortaya saçılan yeşil kurallar, ister toprak parçalarının nadasa bırakılmasını talep etsin, ister tavuk kümeslerinin büyüklüğünü ya da çitlerin nasıl bakılması gerektiğini dikte etsin, nihayetinde üreticilerin cebini vuruyor. Çiftçilerin başının etini yiyen siyasetçiler, bu arada uzak yerlerden gıda ithal edilmesine izin veren ticaret anlaşmaları imzalıyor. (Dahası bu uzak yerlerle ilgili çevresel endişeleri çok daha az). 

Enerji ve gübre maliyetleri ise Ukrayna'daki savaşın bir sonucu olarak yüksek kalmaya devam ediyor (kanıt olarak bir yığın fatura gösteriliyor). Öte taraftan büyük çiftlikler artık AB'ye gümrük vergisi olmaksızın ucuz tahıl ve diğer gıdaları satabiliyor. Hayvanlarla tek ilişkileri onları lüks restoranlarda yemek olan şehirli siyasetçiler ya bunu fark etmiyor ya da çiftçilerle doğru düzgün konuşmuyor; zira çiftlik ziyaretleri ancak bir inekle fotoğraf çektirebilecek uzunlukta oluyor. Görünen o ki gazeteciler de aynı durumda. 

İsyan dalgası en azından şehirlilerin dikkatini çekmiş durumda. Halk, çoğu soy ağacında yer alan bir mesleği seviyor; çiftçiler de siyasetçilere nazaran popüler sayılır. Bu nedenle tavizler hızla gelmeye başladı. Çiftçilerin kullandığı yakıttan alınan vergilerde yapılması planlanan artışlar Fransa'da rafa kaldırıldı, Almanya'da ise ertelendi. AB'nin Güney Amerika ile yaptığı ticaret anlaşması, “sadece yirmi yıl” süren görüşmelerin ardından traktörün altına atıldı. Ukrayna'ya verilen ve özellikle Polonya ve Romanya gibi komşu ülkelerdeki çiftçileri rahatsız eden tavizler, bu hafta Ukrayna ekonomisini ayakta tutmak için 50 milyar Avro (54 milyar Dolar) yardım göndermeyi tartışan liderler tarafından bile geri alınıyor. Tarlaların nadasa bırakılmasıyla ilgili sinir bozucu kurallar da öyle, en azından şimdilik.

Siyasetçiler endişeli çünkü kırsal popülizm, oy sandığındaki potansiyelini kanıtladı. Geçtiğimiz Mart ayında Hollanda'da yeni kurulan bir çiftçi partisi, işgücünün sadece %2,5'inin tarımla uğraştığı bir ülkede, bölgesel seçimlerde oyların %19'unu alarak birinci oldu. Aşırı sağcı politikacılar, tepeden bakan elitler ve çalışkan (beyaz) kırsal halk masalını işleyerek Haziran ayındaki Avrupa seçimleri öncesinde destek toplama fırsatı yakaladıklarını düşünüyorlar. Merkezci politikacılar bile Avrupa'nın karbon emisyonlarını azaltmayı umduğu Yeşil Anlaşma'nın taleplerinin yumuşatılması gerektiğinden bahsediyor.

Animus Çiftliği* 

Avrupa tarımının yaşadığı çöküntü, kıtanın giderek zayıflayan itibarını simgeliyor. Avrupa ekonomisinin jeopolitik rakipleri tarafından geride bırakılması gibi tarım da diğer sektörler tarafından geride bırakıldı. AB'nin küresel GSYH'deki payı 1995'ten bu yana üçte bir oranında azaldı; tarımın AB ekonomisindeki ağırlığı da benzer bir oranda azaldı. Gıda yetiştiriciliği artık GSYH'nin sadece %1,4'ünü oluşturuyor ki bu da Amazon paketlerini taşımak için gereken depolama hizmetlerini bile karşılamıyor. 

Teknoloji devlerinden yoksun bir kıta olan Avrupa'nın genelinde olduğu gibi, Avrupa çiftçiliği de moderniteye uyum sağlayamadı. Sektör hala terazisi bile olmayan aile işletmelerinin hakimiyetinde... Çiftliklerin neredeyse üçte ikisi beş hektardan daha küçük ve on dakika gibi kısa bir sürede dolaşılabiliyor. Bu sektör yaşlanıyor, çiftlik yöneticilerinin üçte biri 65 yaşın üzerinde. TikTok ve ChatGPT dünyasında hiçbir sübvansiyon 20'li yaşlardaki bir genci, haftanın altı günü şafak vakti kalkıp kelimenin tam anlamıyla “saçmalık” peşinde koşmayı gerektiren bir kariyere çekemez.

Brüksel'de son zamanlarda duyulan bir slogan, Rusya'dan, yapay zekadan, göçmenlerden veya Donald Trump'tan (en az sevdiğiniz değişken faktörü siz seçin) "koruyan bir Avrupa" inşa etme ihtiyacına işaret ediyor. Kıta, eskiden nasılsa öyle olduğu için her şeyi eskiden olduğu gibi sevme eğiliminde. Muhalifler Avrupa'yı turistlere ve emeklilere uygun bir açık hava müzesi olarak görüyor; bu modelin hayranları ise 35 saatlik iş haftasını ve Ağustos tatilini seviyor. Çiftçilerin çektiği acıysa gerçek. İnsanın kontrolü dışındaki güçler tarafından geride bırakıldığını hissetmesi rahatsız edici. Traktörlerinin üstünde eylem yapanlarsa tırmığın sadece uç kısmını teşkil ediyor.


Bu yazı, The Economist’te 1 Şubat 2024 tarihinde “Europe’s grumpy farmers are a symptom of wider malaise” başlığıyla yayımlanmıştır. Çeviri yapılırken yazının belirli kısımlarında editoryal düzenleme yapılmıştır.

----------------

*Animus Çiftliği: Donald Armfield’ın aynı isimdeki korku kitabına gönderme.