×
AVRUPA

ANALİZ

Avrupa Sağa Kayıyor; AB Yeniden Şekilleniyor!

Avrupa’da son dönemde İtalya, Finlandiya, Yunanistan sağa taşındı. Sırada İspanya olabilir. Bu değişim, bölgede iklim politikasından göçe, hukukun üstünlüğünden demokratik siyasete kadar her şeyi etkileyecek bir dinamiğe sahip.
İLK OLARAK İtalya’yla başladı. Ardından Finlandiya ve Yunanistan geldi. Sırada İspanya olabilir. 

Avrupa genelinde hükümetler sağa kayıyor. Bazı yerlerde aşırı sağcı liderler iktidarı ellerinde bulunduruyor. Bazı ülkelerde, geleneksel merkez sağ partiler, bir zamanlar dokunulmaz olarak kabul edilen aşırı sağ kanat çevrelerle ittifaklar kuruyor. Başka bazı ülkelerde ise aşırı sağ partiler, parlamentoda çok fazla koltuk veya yerel yönetimde iktidar mevkii elde ediyor. Almanya'da aşırı sağ şüphesiyle gözetim altında olan Almanya için Alternatif (AfD) partisi, yerel seçimlerde Şansölye Olaf Scholz'un Sosyal Demokratlarını geride bıraktı ve bir bölge seçim zaferi elde etti. 

Bu eğilim elbette İtalya ve aşırı sağcı Başbakan Giorgia Meloni ile başlamadı. Ancak geçen yıl muhafazakarlar için bir dizi göz alıcı sonuç gerçekleşti. Gelinen noktada, daha fazlası da yolda olabilir. Zira İspanya ve Slovakya gibi ülkeler, yaklaşan seçimlerde sağa dönmeye hazır görünüyor.

Bu durum, iklim değişikliğinin nasıl ele alınacağından ebeveyn haklarına ve Kıta'da kimlerin hoş karşılanacağına kadar her şeyi etkileyerek Avrupa'yı kaçınılmaz olarak yeniden şekillendirecek bir gelişme. 

Öte yandan AB gelecek yıl yeni bir Avrupa Parlamentosu seçimine gidecek. Bölgede ulusal düzeyde yaşanan sağa kayış, önümüzdeki yıllarda daha muhafazakar bir Brüksel ortaya çıkarabilir. Hem de AB'yi doğuya doğru genişletmek, Çin ile ticaret yapmak ve AB ülkelerinde hukukun üstünlüğünü denetlemek gibi konularda kritik kararların yer alacağı bir dönemde.

Chatham House'da siyasi analist olan Hans Kundnani, "Avrupa’da son on yılda merkez sağ ve aşırı sağ arasında bir yakınlaşma oldu" diyor ve bunda Suriye iç savaşından Avrupa'ya kaçan mülteci akınının etkili olduğunu öne sürüyor. Kundnani, bu değişimin "AB için derin sonuçları olabilir" diye ekliyor.

Sağın iktidarda artan gücü

AB liderleri olağan zirve için [Temmuz ayında] bir araya gelirken, Avrupa'nın değişen siyasi manzarası Brüksel’de gözler önüne serildi.

Zira masada yeni bir yüz vardı: Muhafazakâr Ulusal Koalisyon Partisi'nin lideri, Finlandiya'nın yeni başbakanı Petteri Orpo. Ülkenin geçen yılki siyasi yolculuğu, Avrupa'nın bazı bölgelerinde hakim olan sağa dönüşü gösteriyor. Sola eğilimli, beş partili bir koalisyon hükümetinden dört yıl sonra, seçmenler Sosyal Demokrat Sanna Marin'i terk ederek Finlandiya tarihinin en sağcı hükümetinin kurulmasına destek verdiler.

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de seçim galibiyetiyle zirveye ulaştı. 55 yaşındaki merkez sağ lider, Haziran sonunda yapılan ulusal seçimlerde ilk kez öncesinden çok daha büyük bir çoğunluk elde ederek parlamentoya girdi.

AB masasında kimin koltuk işgal ettiği sorusu önemli. Zira bloğun 27 liderini bir araya getiren Avrupa Konseyi nihai olarak AB'nin siyasi önceliklerine ve politika girişimlerine karar veriyor. 

Avrupa Konseyi'nin iç işleyişi üzerine konuşan üst düzey bir AB diplomatı, "Sanırım Meloni etkisini şimdiden görüyoruz" dedi. “Göç konusunda, iklim konusunda şüphesiz sağa doğru bir hareket oldu.”

Meloni'nin tecrit edilmek yerine kucaklandığına dair ilk işaretler, geçen sonbaharda yaptığı ilk AB zirvesinde ortaya çıktı. 

O zirvede yapılan tartışmalarda, liderler çetrefilli göç meselesini ele alırken, İtalyan lider, AB politikasının göçmenleri Avrupa'ya gelmekten caydırma meselesine daha fazla odaklanması konusunda zımni bir destek elde etti. 

Birkaç ay sonra, siyasi yelpazenin merkezinde duran Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve AB'nin üst düzey yöneticisi olan merkez sağ Avrupa Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen, Kuzey Afrika ülkesinden göç akışını engellemek için Tunus'a yaptığı bir gezide Meloni'ye eşlik ediyorlardı. 

Gezi, AB ülkelerinin göçmenlerin nasıl yerleştirileceği konusunda İtalya dostu bir anlaşmayı onaylamasından sadece birkaç saat sonra gerçekleşti. 

Avrupa siyaseti ve sağ

Avrupa siyasetindeki sağa kayma eğilimi, yakında Brüksel'in nasıl yönetildiğine ilişkin gelişmeler etrafında Avrupa Parlamentosu'na sıçrayabilir. 

Bir yıldan kısa bir süre içinde, seçmenler yeni Parlamentoyu seçmek için sandık başına gidecek ve muhafazakarlar bu seçimden güçlü kazanımlar bekliyor. Daha en başta bu, halihazırda Parlamentonun en büyük siyasi ailesi olan merkez sağ Avrupa Halk Partisi'ni (EPP) cesaretlendirecektir.

Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi başkanı Karel Lannoo, "En büyük kazanım daha geleneksel, merkez sağ partiler için gerçekleşebilir" diyor. Lannoo, AB Parlamentosu'nda en büyük ulusal temsile sahip olan ve muhtemelen bu konumunu koruyacak olan Almanya'nın Hıristiyan Demokratları gibi merkez sağ hareketlerin oynadığı baskın role dikkat çekti.

Ancak güçlü bir muhafazakar dalga, içerisinde Meloni ve Polonya'nın milliyetçi Hukuk ve Adalet partisinin de yer aldığı aşırı sağ Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformcular (ECR) grubunu, merkez ve merkez sağ milletvekillerinin gündemlerini dönüştürmeye zorlayan bir siyasi unsur haline getirebilir. 

Bu durum, ulusal siyasetin yükselen bir özelliğini yani geleneksel muhafazakar partilerin aşırı sağa yanaşma eğilimini yansıtacaktır. Gelinen noktada muhafazakar bir liderin aşırı sağcı İsveç Demokratlarından destek aldığı İsveç'ten, sağcı popülist Fin Partisi'nin iktidarda olduğu Finlandiya'ya kadar, aşırı sağ partiler, seyreltilmiş bir biçimde de olsa, hükümet yönetimine dahil olma şansı elde ediyor. 

Dahası ulusal düzeyde yaşanan bu dönüşüme paralel olarak Avrupa Parlamentosu'nda da benzer bir siyasi hesaplamanın yapıldığına dair işaretler var. Merkez sağ  Avrupa Halk Partisi (EPP) grubu şimdiden aşırı sağla yararlı ortaklıklar kurma peşinde.

Gruplar kısa bir süre önce, AB'nin 2050 yılına kadar iklim açısından nötr hale gelme planının temel dayanaklarından biri olan “doğa restorasyonu” yasasıyla mücadele etmek için bir araya geldi.

Bu yakınlaşmalar, Parlamentonun, 2024 seçimlerinden sonra, esas olarak sol eğilimli bir profil taşıyan Avrupa Komisyonu üzerinde siyasi baskı ve tahribat oluşturabileceğinin açık bir işareti olarak görülebilir. 

Önümüzdeki dönem

AB vatandaşlarının Avrupa Parlamentosu için sandık başına gitmesine bir yıl kala, önümüzdeki birkaç ay, Avrupada siyasi rüzgarın hangi yönden estiğine dair fikir verecek önemli seçimlerle geçilecek. 

İlk sırada, seçmenlerin Temmuz ayında sandık başına gideceği İspanya var. Ülkenin ana merkez sağ partisi Halk Partisi (PP), geçen ay yapılan yerel seçimlerde Başbakan Pedro Sanchez'in sosyalist partisini mağlup ettikten sonra iktidarı geri kazanacağından emin.

İkinci sırada, AB'de sağcı gücün merkezi olan Polonya'nın Hukuk ve Adalet partisi sonbaharda yapılacak seçimler öncesinde anketlerde önde gidiyor. Slovakya ise Eylül ayında yapılması planlanan erken seçimlerde popülist lider Robert Fico'nun geri dönüşüne hazırlanıyor. 

Tüm ülkeler bu eğilimi takip etmiyor; örneğin, İrlanda ve Litvanya'daki merkezci hükümetler soldan gelen seçim meydan okumalarıyla karşı karşıya. Dahası AB'nin en kalabalık ülkesi olan Almanya'nın başında hâlâ bir sosyal demokrat var. Ancak orada bile, Olaf Scholz'un iktidar gücü sallantıda. Zira rakip Hıristiyan Demokratlar ile aşırı sağcı AfD anketlerde yükseliyor. 

Şuan için Avrupa’da sola yönelik herhangi bir esinti, sağa yönelik var olan jet akımıyla karşılaştırılabilecek türden değil!


Bu yazı, 30 Haziran 2023 tarihinde POLITICO’da “Europe swings right — and reshapes the EU” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak hazırlanan çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.