×
AVRUPA
29.05.2021
Çeviri: TAHİR KAYA

ANALİZ

Öfkeden Hayal Kırıklığına: İspanya Siyasetinin On Yılı

İspanya’da siyaset, değişim dalgasının ardından geçen 10 yılın sonunda hala bozuk.
15 MAYIS 2011'DE çoğunluğu genç, orta sınıftan yaklaşık 20.000 İspanyol, Madrid'in merkezindeki Puerta del Sol'u işgal etti. Kemer sıkma politikalarına, siyasetçi ve bankacılara öfkeliydiler. Hareket, sosyal medya aracılığıyla örgütlenmişti ve kendilerini “öfkeliler” (los indignados) olarak adlandırmıştı. Özellikle o yıl daha sonra Occupy Wall Street ve Occupy London eylemleri bu eylemin hızlı birer taklitleriydi.

Başlangıçta geniş halk desteğinden yararlanan “öfkeliler”, İspanya'yı temelden sarstı. Üç yıl içinde solda Podemos ve merkez sağda Vatandaşlar Partisi (Ciudadanos) olmak üzere iki yeni ulusal siyasi partinin ortaya çıkmasına sebep oldu. 2015 yılında bu partiler toplamda %34 oy aldı. Böylece uzun süredir Sosyalistler ve muhafazakar Halk Partisi’ne dayanan, istikrar içindeki iki partili siyasi sistem parçalandı. Sonuç olarak son altı yılda, hiçbiri çoğunluk hükümeti kurmayan dört genel seçim oldu.

On yıl sonra, İspanya birçok yönden farklı bir noktada. Öfkelilerin mirası aşikâr, ancak anlaşılır olmaktan uzak. Podemos'un kurucularından biri olan sosyolog Carolina Bescansa, “15 Mayıs, büyük bir değişim patlamasıydı” diyor. "Ne istemediğimiz konusunda fikir birliği vardı. Daha fazla kesinti istemiyorduk, yolsuzluk istemiyorduk ve vatandaşların arkasından gizli siyaset yapılmasını istemiyorduk."

Öfkeliler hareketi, Bescansa’nın işaret ettiği ilk iki noktada değişim sağladı. Örneğin şu anda İspanya hükümeti, 2008-2012 krizinin aksine pandemi sırasında hane halkı gelirini korumak için büyük miktarda para harcadı. Tabii bu kısmen Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Komisyonu'nun daha uyumlu politikaları sayesinde yapıldı. Bayan Bescansa, "Yolsuzluk hala var ama artık cezasız değil" diyor. Son on yılda düzinelerce politikacı ve bankacı hapse atıldı. Bankalar ipotekli insanlara daha iyi davranıyor. Yeni liderlerin parti ön seçimlerinde yükselmesiyle birlikte, “öfkeliler”, nesilsel bir değişimin sebebi oldu. 49 yaşında olmasına rağmen 2018'den beri Sosyalist başbakan olan Pedro Sanchez, ulusal parti liderlerinin en yaşlısı.

Ancak başka açılardan İspanyol siyasetini yeniden inşa etmek hayli zor görünüyor. Geçen yıl Podemos, Sosyalistlerin küçük ortağı olarak hükümete girdi ve1930'lardan beri İspanya’nın ilk koalisyon hükümeti kuruldu. Ancak Podemos'un kendisi de değişti. İtalya'nın Beş Yıldız Hareketi ile bazı benzerlikler taşıyan geniş bir sol-popülist çerçeve kazandı. 2015'te lideri Pablo Iglesias, tıpkı başka bir isyancı parti olan Syriza'nın Yunanistan'da yaptığı gibi, Sosyalistleri yerinden etmeyi umuyordu. Podemos, oyların %21'ini kazandığı 2016'da zirveye ulaştı. O zamandan beri, Iglesias yol arkadaşlarını acımasızca saf dışı bırakıp ittifak kurduğu Komünist Parti'nin peşine takılmasıyla birlikte düşüşe geçti. Geçtiğimiz 4 Mayıs'ta Madrid'in bölge seçimlerinde aday olmak için başbakan yardımcılığından istifa etti, ancak başarısız oldu. Ardından da siyaseti bıraktığını açıkladı.

Çok iyi bir yenilenme şansı heba edildi. 2016 yılında, 350 sandalyeli parlamentoda, birlikte 130 sandalyeye sahip olan Sosyalistler ve Vatandaşlar Partisi, siyasi ve ekonomik bir reform programı üzerinde anlaştılar; ancak diğer partiler hükümet kurmalarına destek vermeyince süreç akim kaldı. Nisan 2019'da yapılan seçimler, bu iki partiye 180 sandalye ile çoğunluğu getirdi. Ancak Vatandaşlar Partisi’nin lideri Albert Rivera, partisini sağa yönlendirdi ve muhafazakar Halk Partisi’ni yerinden etmeye çalıştı. Bu da başarısız oldu. Bu ortamda, Sosyalistlerin lideri Sanchez, onu ikna etmeye çalışmakla uğraşmadı. Ramon Gonzalez Ferriz, yenilenmenin neden başarısız olduğunu anlattığı kitabında, bu olaydan sonra ikilinin “birbirinden nefret ettiğini” yazdı.

Madrid'deki Carlos III Üniversitesi'nden Pablo Simon, “Reform fırsatı artık masada değil” diyor. “Şimdi farklı bir kutuplaşma mantığı var.” 2018'de Sanchez, Podemos'un yanı sıra Katalan ve Bask milliyetçilerinin de yardımıyla, yolsuzluk etraflı bir gensoru önergesiyle Halk Partisi hükümetini devirdiğinde, bu kutuplaşma dinamiği iş başındaydı. Başlangıçta Katalan ayrılıkçı tehdidine yanıt olarak Halk Partisi'nin aşırı sağ kanadından ayrılarak kurulan Vox'un yükselişiyle kutuplaşma şiddetlendi.

Kutuplaşma geçtiğimiz 4 Mayıs’ta Madrid’de yapılan erken yerel seçimlerde Iglesias dahil 6 siyasetçiye kurşun postalanmasıyla daha vahim bir noktaya ulaştı. Halk Partisi bölge başkanı Isabel Diaz Ayuso, yerel rakiplerinden ziyade Sanchez'e karşı, pandemiye rağmen vergileri düşük ve barları açık tutmak gibi, “özgürlük” bayrağı altında bir kampanya yürüttü. Bu mesaj ve onun spontane tavrı, İglesias’ın “faşizm” ile savaşma iddiasından ve kapanma uygulamalarından bıkmış olan Madridlilerde daha fazla karşılık buldu. Diaz Ayuso, Halk Partisi oylarını ikiye katladı ve sandalyelerin mutlak çoğunluğuna yaklaştı. Sosyalistler ağır bir yenilgiye uğradı ve Iglesias'ın liderliğindeki Podemos’a muhalif, bölgesel bir parti olan Más Madrid’in gerisinde kaldı. Vox ise çok bir şey kazanamadı. Vatandaşlar Partisi bölge meclisindeki tüm koltuklarını kaybetti. Bu da sonlarını kanıtlayabilecek derecede bir başarısızlıktı.

Bazı açılardan bu sonuç, her ne kadar yaralı olsa da, eski iki partili sistemin direncine işaret ediyor. Gonzalez, sistemin, Vox ve Podemos'a hakim olan “aşırı yıkıcı eğilimden” muzdarip olduğuna dikkat çekiyor. 2019’da Rivera’nın yaptığı gibi, İglesias’ın siyasetten ayrılışı da siyasetçilerin “yeni bir politika” oluşturmadaki başarısızlıklarının altını çiziyor. On yıl sonra, siyasetçiler seçmenlerden aynı derecede kopuk görünüyorlar. Ancak insanların öfkesi, pandeminin hayatları ve geçim kaynaklarını yok etmesiyle daha da derinleşen bir hayal kırıklığına dönüştü. 2014'ten 2019'a kadar süren beş yıllık güçlü ekonomik büyüme, İspanyolların politikacılarına ve kurumlarına olan güvenini geri getirmedi. İspanya’da kurumlara güven, Avrupa Birliği'ndeki ülkeler arasında en düşük seviyede olanlardan. “Öfkeliler”, inşa etmeyi başardıklarından daha fazlasını yıktılar.

The Economist’te 8 Mayıs 2021 tarihinde “From rage to disillusion” başlığıyla yayımlanan yazıyı Tahir Kaya’nın çevirisiyle sunuyoruz. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.