×
KÜRESEL
8.01.2022

ANALİZ

Kazakistan Huzursuzluğu: İktidar ve Demokrasiyle İmtihan

Hükümet görevden alındı, resmi binalar ateşe verildi ve olağanüstü hal ilan edildi. Cumhurbaşkanı Tokayev şimdiye kadar huzursuzluktan iç provokatörleri, dış güçleri, kendi hükümetini ve petrol şirketlerini sorumlu tuttu.
KAZAKİSTAN HÜKÜMETİ üç yıl önce sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) üzerindeki sübvansiyonları sona erdirme kararı aldığında, karar toplum nezdinde pek fazla ilgi görmedi. Devlet yetkilileri bu kararın, 1991'de bağımsız bir cumhuriyet haline gelmesinden bu yana ülkede hakim olan rejimin varlığını tehdit edeceğini tahmin bile edemezdi.

Yetkililer, o dönemde verimsizliklerle boğuşan sektöre yönelik yatırımı teşvik etmek için fiyat kontrollerinin yapılması gerektiğini açıkladı. Zira mevcut sistem, LPG’yi zararına satmaya zorladığında akaryakıt üreticileri, arzı artırmak için çok az teşvike sahipti. 1 Ocak'ta akaryakıt fiyatları tamamen piyasaya bağlı hale geldi. Pek çok Kazak'ın benzin veya dizel yerine kullandığı LPG’nin fiyatı, kısa sürede fırladı ve bazı yerlerde geçen yılın sonunda litre fiyatı 60 tenge (0,14 $) iken, 2 Ocak'ta 120 tenge'ye çıktı.

Kazakistan'ın petrol zengini batı kesimindeki bunalımlı bir kasaba olan Zhanaozen'de protestolar patlak verdi. Protestoların akaryakıt fiyatlarıyla ilgili belirli bir şikayetten rejim değişikliği için daha geniş taleplere doğru çığ gibi büyüyerek ülkeye yayılması uzun sürmedi.

Kırılgan bir bölgede istikrarıyla ünlenen Kazakistan'da, büyük protestolar çok nadirdir. Çünkü ülkenin güçlü otoriter yapısı çoğunlukla kamuoyundaki hoşnutsuzluk gösterilerini sert bir şekilde bastırır. Bu nedenle, 3 Ocak'ta başkent Nursultan'ın kuzeyinde, güneyde finans merkezi Almatı’da ve diğer şehirlerde sokağa çıkan göstericilerin, Zhanaozen'deki kardeşlerine destek vermeleri son derece şaşırtıcıydı. Zhanaozan’daki göstericiler ülkenin muazzam petrol zenginliğinin kendi yaşam standartlarını iyileştirmek için pek fazla bir şey sağlamadığından şikayetçiydiler. Gösteriler, yükselen enflasyon ve işsizlik gibi daha geniş ekonomik şikayetler üzerinden hızla öfkeye ve ardından “shal ket!”, “yaşlı adam defol!” haykırışlarına dönüştü.

Yönetici seçkinlerin kibrinin en görünür sembolü olan ışıltılı yeni başkente eski başkanın adının verilmesi (Nursultan) bir fayda sağlamıyor. Vatandaşlar yüksek yaşam maliyetleri ve düşük ücretlerle mücadele ederken Nazarbayev'in akrabaları ve yakınlarının ülkenin doğal kaynaklarından elde edilen gelirlerle kendilerini zenginleştirdikleri konusunda uzun süredir sessiz sızlanmalar yaşanıyor. Ortalama maaş yılda 7.000 dolardan daha az. Çeşitlendirme vaatlerine rağmen, ekonomi büyük ölçüde doğal kaynaklara bağımlı. Ve sonuçta bu huzursuzluk patlak verdi.

“Yaşlı adam defol!” sloganları, sadece Nazarbayev'i değil, tüm siyaset kurumunu hedef alarak daha geniş bir anlam kazandı. 2019'da cumhurbaşkanı olurken, demokratik reform ve siyasi rekabetle taçlandırılmış “dinleyen bir devlet” yaratma sözü veren Cumhurbaşkanı Tokayev, değişimi sağlayamadı. Sivil özgürlükler üzerindeki katı kısıtlamalar devam ediyor ve muhalefet partisi yok. Protestocular, parlamentonun askıya alınması ve şu an atamayla belirlenen yerel yöneticilerin seçimle belirlenmesi çağrısında bulundular.

Rejimin ilk tepkisi halka havuç uzatmak oldu. 4 Ocak'ta, yakıt fiyatlarını protesto öncesi seviyesinin altına indirme sözü verdi. Başkan ayrıca yetkililere fiyatları altı ay boyunca düzenlemelerini ve dolayısıyla sübvansiyonları yeniden başlatmalarını emretti. Göstericilerin talepleri doğrultusunda kabine görevden alındı. Ancak hükümetin attığı bu adımlar, sadece, protestocuları daha fazla cesaretlendirmeye yaradı. Protestocular polisle silahlı çatışmalara girdiler; Almatı belediye binasına baskın düzenlediler; farklı şehirlerde bulunan diğer resmi binaları ateşe verdiler ve eski Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in heykelini devirdiler.

Sonra, sopa devreye girdi. Yüzlerce kişi tutuklandı. 6 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Tokayev, önce sınırlı olarak ilan edilen olağanüstü hali ülke çapında genişletti. Ayrıca güçlü Güvenlik Konseyi'nin kontrolünü eski Cumhurbaşkanı Nazarbayev'den aldı ve Nazarbayev’in sadık bir müttefiki olan iç istihbarat şefi Karim Masimov'u görevden aldı. Ülke genelinde internet kesintileri bildirildi. Şafak sökerken ülkede haber akışı tamamen durmuştu: Kazakistan merkezli tüm web sitelerine erişilemiyordu ve olağan sosyal medya sohbeti sessizliğe büründü.

Sonrasında Cumhurbaşkanı Tokayev, silah dükkanlarından silah temin eden isyancıları geri püskürtmek için "terörle mücadele operasyonu" başlattığını açıkladı. İçişleri Bakanlığına göre, güvenlik güçlerinin yaklaşık 350 üyesi yaralandı. Almatı'da silahlı saldırılar ve yağma patlak verdi. İçişleri Bakanı, polisin şehir dışından gelen eğitimli, yabancı teröristlerle mücadele ettiğini iddia etti.
 
Öte yandan Rusya Başkanı Vladimir Putin'e sadık yorumcular, Batı'nın Kazakistan'da renkli bir devrimi körüklemeye çalıştığını öne sürdü. Bu hayali komploya göre, devrim girişiminin amacı, Ukrayna'yı işgal etme tehditleri arasında NATO ile masaya oturmaya hazırlanan Rusya'nın istikrarını bozmaktı.

Durum kötüleştikçe, Cumhurbaşkanı Tokayev dramatik bir adım attı ve 1994'te Sovyet sonrası altı devletin oluşturduğu bir askeri ittifak olan Kolektif Güvenlik Antlaşma Örgütü (KGAÖ)’dan “bu terör tehdidinin üstesinden gelmek için” yardım talep etti. Şu anda KGAÖ’ye başkanlık eden Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, bloğun "durumu istikrara kavuşturmak ve normalleştirmek için sınırlı bir süre için" barış gücü göndermeye karar verdiğini söyledi. KGAÖ, anlaşmanın “‘dış müdahale’ de dahil olmak üzere üye ülkelerin ulusal güvenliğine yönelik tehditleri” kapsayan 4. maddesini ilk kez devreye soktu.

Fakat dışarıdan yardım isteme kararı, ülke için çok önemli bir adımdır. Pittsburgh Üniversitesi'nden Jen Brick Murtazashvili, "Tokayev, Rusların müdahale etmesini isteyerek Kazakistan'ın egemenliğini çöpe atıyor" diyor.

Cumhurbaşkanı Tokayev şimdiye kadar huzursuzluktan iç provokatörleri, dış güçleri, kendi hükümetini ve petrol şirketlerini sorumlu tuttu. 5 Ocak'ta televizyonda yayınlanan konuşmasında kararlılığını ifade etmek için "sağlam" davranacağını söyledi ve vatandaşlara "ne olursa olsun başkentte kalacağı" güvencesini verdi. Ülkede vatandaşların duymak istediği şeyin bu olup olmadığıysa meçhul.


Bu yazı 07 Ocak 2022 tarihinde Ekonomist’te “Shouting at deaf old men” başlığıyla yayınlandı. Bölümler halinde çevrilen yazıda editoryal düzenleme yapılmıştır.