×
ABD
14.01.2022

ANALİZ

Cumhuriyetçi Parti ve Demokrasi: Yol Ayrımında

Sisteme yönelik tehditler gerçek. En büyük tehdit, birkaç kilit eyalette seçim yönetiminin partizan bataklığına sürüklenmiş olması.
AMERİKALILAR demokrasilerinin istikrarı konusunda endişeliler. Politik olarak aktif olanların yaklaşık %40'ı öteki parti üyelerinin “kötü” olduğunu düşünürken % 60'ı ise ülke için bir “tehdit” oluşturduğuna inanıyor. %80'den fazlası sistemin “büyük değişikliklere” veya “tam reforma” ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Uzmanların siyasi hayattaki çürümeyle ilgili değerlendirmeleri artık tehdidin vehametiyle örtüşmüyor gibi. Bazıları, kamuoyunu iç savaş riskine karşı uyaracak kadar ileri gitmiş durumda.

Aslında bütün bunlar, bir yıl önce, Trump destekçilerinin liderlerinin yenilgisinin belgelenmesini engellemek amacıyla 140 polis memurunu yaraladıkları Kongre baskınında gerçeğe dönüştü. Kısa bir berraklık arasından sonra, Cumhuriyetçi milletvekillerinin çoğunluğu Donald Trump için bahaneler üretmeye geri döndü. Çünkü yalanları hızla alıcı bulmuştu. Bugün, Cumhuriyetçi seçmenlerin yüzde 70'i hala 2020 seçimlerinin çalındığına inanıyor.

Aşırı kutuplaşma ve Cumhuriyetçilerin seçim sonuçlarını kabul etmeyi reddetmesi gerçekten de tehlikeli bir kombinasyon. Yine de iki partili sistemle ilgili temel bir gerçek var: Sistemin işleyişi için Demokratlar ve Cumhuriyetçiler birbirlerine muhtaçlar. Bu nedenle reform ve yenilenme hedefinin Cumhuriyetçi Parti tarafından desteklenmesi gerekir. Bu zor olacak ama kötümserlerin söylediği kadar da değil.

Sisteme yönelik tehditler gerçek. En büyük tehdit, birkaç kilit eyalette seçim yönetiminin partizan bataklığına sürüklenmiş olması. Arizona'da görevdeki Cumhuriyetçi valinin yerini almak için yarışan adaylar, bir şekilde orada Trump’ın zaferini tasarlamak için çalışmaları gerektiğini tartışacak. Georgia eyaletinde Cumhuriyetçiler, eyalet sekreteri Brad Raffensperger'in 2020 seçim sonuçlarını Trump'ın lehine değiştirmeyi reddetmesinin ardından eyalet sekreterliği ofisini zayıflattı. Michigan ve Pennsylvania'da son başkanlık seçiminin çalındığını iddia eden Cumhuriyetçi adaylar, bir sonraki seçimi yöneten ve onaylayan pozisyonlar için yarışıyor.

Kasım ayında yapılacak ara seçimler ve 2024 genel seçimleri bu gölgede yapılacak. Cumhuriyetçiler, Kongre'nin bir veya iki kanadının kontrolünü ele geçirmeye hazırlar. Trump, 2024'te Beyaz Saray'ı meşru bir şekilde geri alabilir. Bu seçimlerden herhangi birinin sonuçlarına, özellikle bir sonraki başkanlık seçimlerininkine, her iki tarafın da itiraz etmesi muhtemel. Demokratlar kazanırsa, Cumhuriyetçiler artık partizanlaşan seçim mekanizmalarını kullanarak Demokratların göreve gelmesini engellemeye çalışabilir. Cumhuriyetçiler kazanırsa, bu kez Demokratlar tartışmalı seçimlerin çalındığına inanabilirler. Pek çok insan, seçmenlerin baskı altına alınmasının siyasi dengeyi bozduğu sonucuna varacak ve ayrıca sandıkta seçimi kazananların nasıl ve kaç kez Beyaz Saray’a çıkamadığını not etmeye başlayacaktır. İktidar değişiminin temel ilkelerinden olan “sonuçların kaybeden tarafından kabul edilmesi” ilkesi, ikinci kez işlemeyebilir. Seçim sonuçlarına ve seçim meşruiyetine saygısızlık, iki taraflı ve ağır bir kanaat haline gelebilir.

Bu kötü gidişata dair en iyi çözüm, çok geç olmadan seçim sistemini destekleyerek demokrasiyi bugünden korumak olacak. Ancak, Amerikalılar seçim reformu istediklerini söyleseler de her kesimin reformdan anladığı şey farklı. Demokratların seçmenlerin oy kullanımını kolaylaştırmak istedikleri, Cumhuriyetçilerinse dolandırıcılık ve sonuçların güvenliğiyle ilgilendikleri göz önüne alındığında, her iki önceliği de güvence altına alan bir uzlaşma mümkün olmalı. Bu tür bir seçim güvenliği yasası 2022 gündeminin başında olmalı.

İşte Cumhuriyetçi Parti'nin geleceği burada devreye giriyor. Kötümserler, Cumhuriyetçilerin, eskinin Cumhuriyetçi partisinden çok Macaristan'daki iktidar partisi Fidesz'e dönüştüğünü ve dolayısıyla ülkede demokrasi savunucularının demokrasiye saldıranlara karşı eşit durumda olmadığını düşünüyorlar. Bush yönetimlerinin ya da Ronald Reagan'ın “seçimlerin çalındığı” iddiasıyla halkı sokaklara döktüğünü hayal edebilir misiniz? 

Partiye, göçü engellemek, dış ticareti sınırlamak ve yurtdışındaki karışıklıkları sona erdirmek için yola çıkan Amerikan Cumhuriyetçilerinin hakim olduğu doğrudur. Onların yükselişi, Trump'ın görevden alınması yönünde oy kullanan Cumhuriyetçilerin şimdi neden partiden atıldığını açıklıyor.

Trump'ı yönetebileceğini düşünen herkes, sonunda onun tarafından dışlanmış ve küçümsenmiş görünüyor. Bununla birlikte, Mitch McConnell ve Bay Raffensperger dahil olmak üzere seçim sonucunu baltalama girişimine itiraz eden isimler hala görevde. Bu insanlar, Trump'ı kamuoyu önünde eleştirmekten kaçınsalar da bir kriz ortamında, “kendilerinin iktidarda kalması” ile “demokrasinin hayatta kalması” arasında bir seçim yapmak durumunda kalacaklar.

Böyle insanlar önemlidir. Cumhuriyetçi yenilenme, eğer yaşanacaksa, Reagancı bir rönesans biçiminde olmayacak. 2022 için aday belirleyen seçmenler, Reagan devriminden en az Reagan’ın Roosevelt’den olduğu kadar uzakta olacak.


Bu yazı 01 Ocak 2022 tarihinde Ekonomist’te “The Threat to American Democracy: Walking Away” başlığıyla yayınlandı. Bölümler halinde çevrilen yazıda editoryal düzenleme yapılmıştır.