×
İNGİLTERE
1.05.2022

ANALİZ

Britanya Kurumlarıyla Savaşmak: Bir İktidar Yöntemi

İhtiyacımız olan şey, kavga çıkarmak değil yetkin bir yönetim. Yaşam standartlarının keskin bir şekilde düşüşe geçtiği bir dönemde, bürokrasi veya yargıçlarla uğraşmak, sorunları çözmek için çok az umut vadediyor.
İNGİLTERE'DE iktidar ile din adamları arasındaki tartışmalar, uzun ve kanlı bir geçmişe sahip. 12. yüzyılda Başpiskopos Thomas Becket, II. Henry ile çatıştıktan sonra beyni Canterbury Katedrali'nin duvarlarına sıçramıştı. 16. yüzyılda Thomas Cranmer bir direğe bağlanmış; sapkınlık ve ihanet nedeniyle yakılarak öldürülmüştü.

Şu anki Canterbury Başpiskoposu Justin Welby’nin, ülkeye yasa dışı yollardan giren sığınmacıların Ruanda'ya sınır dışı edilmesine ilişkin hükümet kararına itirazı, hükümet tarafından sert tepkiyle karşılandı. Muhafazakar milletvekili Ben Bradley, Britanya anayasasının ustaca, ama tamamen yanlış bir yorumundan hareketle: "İngilizler olarak Kiliseyi devletten uzun zaman önce ayırdık," dedi. Bir yorumcu, başpiskoposluk görevinin temel misyonuna referansla Welby’yi "duyar kasmakla" suçladı. Boris Johnson, Başpiskopos Welby'nin Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgaline, bu kadar tepki göstermediğini söyledi.

Paskalya hafta sonunu piskoposlarla kavga ederek harcamak, politika üretmenin bir yolu değil. Ancak hükümet için mükemmel bir hamle. Politik gösteri her zaman öze baskın gelir. İnsanları Ruanda'ya sınır dışı etmek için bir plan yapmak, Kanal'ı geçen ve giderek artan sığınmacı hakkında gelişen seçmen endişesini hedefliyor. Fakat aynı zamanda hükümetin birincil amacına ulaşması için mükemmel bir yol: Britanya'nın kurumlarıyla savaşmak.

İngiltere Kilisesi, kurumlarla savaş konusunda hükümet için iyi bir rakip; çünkü İngiltere'de her şeye karışan rahipler eksik değil. Ne de olsa ülke bir teokrasi biçimi. Piskoposlar Lordlar Kamarası'nda oturur (ve kraliçe kilise hiyerarşisinde Mesih'in hemen altında durur). Ruhani Lordlar, mevzuat konusunda aktif bir rol üstlenmektedir. Ruanda planı açıklanmadan önce bile, İngiltere'de sığınma talebinde bulunmayı zorlaştırmayı amaçlayan Vatandaşlık ve Sınırlar tasarısının her yerinde piskoposların izi vardı. Ancak seçilmemiş kadrolar, özellikle de görkemli şapkası olanlar, kararlı bir hükümeti engellemek için çok az şey yapabilirler. Ama çok yararlı bir düşman olabilirler.

Memurlar da öyle. İçişleri Bakanlığı'ndaki üst düzey bir bürokrat, Ruanda planına itirazda bulunarak "bakanlık talimatı" talep etti. Söz konusu bakanlık yetkilisi, Plan fazlasıyla maliyetli olacak – Zira Ruanda sığınmacıların kabulüne karşılık 120 milyon sterlin (157 milyon dolar) alacak- ve muhtemelen işe de yaramayacak, diye yazdı. İçişleri Bakanlığı'ndaki yetkililer, isteksiz bir liberal olmama eğilimindeler. Piskoposlar insanlığın en iyisine inanabilir, ancak İçişleri Bakanlığı en kötüsüne odaklanır. Onların dünyası sübyancılar, teröristler ve uyuşturucu kaçakçılarıyla dolu bir dünya; insanları sınır dışı etmek rutin bir iş. Bakanlık bürokratlarının itirazları ahlaki olmaktan çok pratiktir. Yine de hükümet, memurları demokratik efendilerinin yolunda duran inatçı ideologlar olarak gösterebilir.

İngiltere'nin yasa dışı göçmenleri Ruanda'ya sınır dışı edip edemeyeceği nihayetinde mahkemelerce karara bağlanacak. Mülteci Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi İngiltere'nin iltica politikasını belirleyen geniş uluslararası sözleşmeler, öylece duruyor. Yargıçlar, hükümetin yeni planının onları ihlal edip etmediğine karar verecek. Başbakan Johnson, bu hafta, plana karşı çıkan "siyasi güdümlü avukatları" hedef aldı. Hükümet ile yargı arasında gerilim kaçınılmazdır. Bir teklifin mahkeme tarafından reddedilmesi bir zamanlar rahatsızlık vericiydi. Ancak bu hükümet için bir meziyet sayılıyor gibi.

Bütün hükümetler, kendilerini engelliyormuş gibi görünenlerle savaşır. Bununla birlikte, genellikle, mücadele etmek için politik bir neden vardır. İngiltere Kilisesi, Margaret Thatcher'ın 1980'lerdeki refah reformlarının şiddetli bir muhalifiydi. Thatcher, bürokrasi süreçlerinin bazı taraflarına ve bürokratik uygulamalara karşı tepkiliydi. (En sevdiği televizyon programı, entrikacı yetkililerin bakanlarının isteklerine karşı gelmeye çalıştıkları “Emret Bakanım”dı.) Bugün mevcut Muhafazakar hükümet BBC hakkında sözlü tartışmalara girerken Thatcher BBC’ye karşı doğrudan savaş açmıştı ve istemediği bir genel müdürü görevden almıştı. Ancak bu, sıradan bir vandalizm kampanyası değildi. Thatcher bir ekonomik devrimin ortasındaydı; karşı çıkanların tasfiye edilmesi gerekiyordu. Sistemi değiştirmek için silkelemek gerekliydi.

Buna karşılık, bugün mevcut hükümet ülke içinde kendisine itiraz edenlere karşı siyasi savaş başlatıyor. Bu tutum yasadışı göçle sınırlı değil. Mesela Brexit politikası, Başbakan Johnson hükümetinin varoluşsal hedefi olmaktan çıkıp bir pandomime dönüşmüş durumda. Bu noktada Kabine bakanı Jacob Rees-Mogg'a Brexit fırsatlarını temin etme görevi verilmişti. Ancak, dostane gazete manşetleri, Brexit sonrası düzenlemeyi gerçekten iyileştirmenin sıkıcı ve karmaşık görevinin yerini aldı. Politika artık mümkün olanın sanatı değil, performans sanatıdır.

Britanya'nın siyasi sistemi Brexit referandumundan sonra durma noktasına geldiğinde, "kavgacı retoriğin" çekiciliği vardı. 2019'da Başbakan Johnson'ın yoluna çıkan herkesi ezme sözü ona büyük bir seçim çoğunluğu kazandırmıştı. Ama şimdi işler daha sakin. İhtiyacımız olan şey, kavga çıkarmak değil yetkin bir yönetim. Yaşam standartlarının keskin bir şekilde düşmeye ayarlandığı bir dönemde, bürokrasi veya yargıçlarla uğraşmak, seçim zaferi için çok az umut vadediyor. Bugün İngiltere siyasetinde Muhafazakarlar büyük bir çoğunluğa sahip. Ve İngiltere neredeyse tüm Avrupa demokrasilerine göre çok az sınırlandırılmış bir iktidar aygıtına sahip. İngiltere'yi kökten değiştirmek hükümete sunulan bir hediye. Ancak bunu gerçekleştirme konusunda bariz bir başarısızlık sergiliyor. Hükümet için bu gerçeği kabul etmek zor. Bir piskoposu suçlamaksa çok daha kolay.


Bu yazı  The Economist’te 23 Nisan 2022 tarihinde “Why Boris bashes the archbishop” başlığıyla yayınlandı. Kısmen çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.