×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

Tunus Modelinin Sonu

Anayasa referandumu, oyların yaklaşık yüzde 95'i ile kabul edilirken, oylamaya Tunuslu seçmenlerin yalnızca %30'unun katıldığı gerçeği, Said'in destekçilerinin çoğunun ona olan inancını kaybettiğini gösteriyor.
TUNUS'UN ARAP BAHARI sonrasında filizlenen demokrasisi, Cumhurbaşkanı Kays Said'in bir yıl önce (25 Temmuz 2021'de) yaptığı olağanüstü bir darbenin ardından ciddi bir sınavla karşı karşıya kaldı. Said birkaç saat içinde Tunus Başbakanını görevden aldı, demokratik olarak seçilmiş parlamentoyu 30 gün süreyle askıya aldı ve tüm yürütme gücüne el koydu. Said, bu uygulamalarının hepsini, cumhurbaşkanına ülkenin “yakın bir tehlike” ya da önlem almayı gerektirecek “olağanüstü bir durum”la karşı karşıya olup olmadığını belirleme yetkisi veren Tunus'un 2014 Anayasası’nın 80. maddesine atıfta bulunarak meşrulaştırdı. 

Ancak başlangıçta geçici bir olağanüstü durum önlemi olarak tanımlanan şey şimdi kalıcı bir rejime dönüştü. 25 Temmuz 2022'de Tunus halkı, Said'in Tunus yasalarında iktidarı ele geçirmesini etkin şekilde kodlayan bir anayasa referandumunu onayladı. Tunus demokratik dönüşüm modeli artık ölümün eşiğinde. Tunus muhalefeti ve sivil toplum liderleri onu canlandırmak için büyük çaba sarf ediyor, ancak başarılı olmaları için uluslararası toplumun acil ve sürekli desteğine ihtiyaçları olacak.

Demokrasinin yıkımı

Geçen Temmuz ayında iktidarı tamamen ele geçirmesinden bu yana Said, Tunus'un demokratik kurumlarını sistematik olarak yok etti: Onları ya tamamen askıya aldı ya da üyelerini sadık kişilerle değiştirdi. 22 Eylül 2021'de, uzun vadeli niyetlerinin açık bir göstergesi olarak, parlamentonun yetkilerini cumhurbaşkanlığına devretti. Ayrıca cumhurbaşkanlığının ülkeyi her durumda kararname ile yönetmesine izin veren 117 sayılı Kararnameyi yayınladı. Aynı zamanda, eski bir anayasa hukuku profesörü için tuhaf karşılanacak bir uygulamayla, Tunus'un 2014 Anayasası’nın çoğunu askıya aldı ve ülkede hükümetin rolünün cumhurbaşkanına hizmet etmek olduğuna karar verdi.

Said, muhalifleri susturmak üzere yüzlerce gazeteciyi, aktivisti ve muhalif politikacıyı keyfi tutuklamalara, seyahat yasaklarına ve sözlü saldırılara maruz bıraktı. Aralık 2021'de Said hükümeti, Tunus'un demokratik olarak seçilen ilk cumhurbaşkanı ve Said'in en güçlü eleştirmenlerinden biri olan Munsif Merzuki'yi devlet güvenliğine saldırmakla suçladı ve gıyabında dört yıl hapis cezasına mahkum etti.

Said, Şubat 2022'de, Tunus Yüksek Yargı Konseyi'ni feshetti; Konsey üyelerinin yerine kendisine sadık isimleri getirdi ve cumhurbaşkanlığına yargıçları görevden alma yetkisi verdi. 1 Haziran'da terör davalarını engellemekle, yolsuzluklara karışmakla, “ahlaki suçlar” işlemekle veya “alkollü partiler”e katılmakla suçladığı 57 yargıcı görevden alarak bu yetkiyi pekiştirdi.

Said'in darbesi, anayasayı yeniden yazdı ve zayıf bir yasama organına sahip güçlü bir başkanlık sistemine dayalı uzun süredir savunduğu siyasi vizyonunu gerçekleştirdi. Özenle seçilmiş Anayasa Hazırlık Komisyonu iki hafta içinde yeni bir anayasa taslağı hazırladı. Garip bir şekilde, komisyonunun başkanı Sadık Belaid, Said'in anayasa vizyonunun, komisyonun vizyonunu yansıtmadığını savunarak taslağı alenen kınadı ve Tunus'u otokrasiye itebileceğini öne sürdü. Referandum, oyların yaklaşık yüzde 95'i ile geçerken, oylamaya Tunuslu seçmenlerin yalnızca %30'unun katıldığı gerçeği, Said'in destekçilerinin çoğunun ona olan inancını kaybettiğini gösteriyor.

Başı dertte olan bir ülke

Said, birbiriyle ilişkili üç krizden yararlanarak Temmuz 2021'de iktidarı ele geçirmeyi başardı. Birincisi, Tunus'ta COVID-19 salgını geçen yaz zirveye tırmandı. Bu durum, ülkenin kırılgan sağlık sisteminin zayıflıklarını ve hükümetin çok ihtiyaç duyulan yardımı sağlamadaki başarısızlıklarını ortaya koydu. İkincisi, Tunus ekonomisi, dünyadaki çoğu ekonomi gibi, pandemi tarafından harap oldu; bu durum zaten yüksek olan işsizliği daha da artırdı; bir zamanlar patlayan turizm endüstrisini yok etti ve birçok Tunusluyu yoksulluk içinde bıraktı. Üçüncüsü, son derece parçalanmış siyasi sistem, kutuplaşmanın hızla artmasıyla felç oldu. Politikacılar parlamento salonlarında şiddetle birbirlerine saldırdılar. Cumhurbaşkanı Said ve Başbakan Hişam Meşişi ulusal televizyonda düzenli olarak birbirlerine hakaret etti. Said, Meşişi'nin Nahda Partisi ile çalışma kararından memnun değildi. Ayrıca İçişleri Bakanlığı'nın kontrolü konusunda da Meşişi ile anlaşamadı.

Bu bağlamda, neden bu kadar çok Tunuslu'nun Said'e şüphe duymaya hazır olduğunu anlamak kolay. Sorunların üstesinden gelemeyen bir hükümete karşı hüsrana uğrayan ve çaresiz kalan Tunuslular, dünyadaki diğer pek çok popülist liderin yolunu izleyerek dizginleri eline alma ve durgun, yozlaşmış bir sistemi sarsma iddiasında olan bir başkana umut bağladı. Ancak Said'in niyetleri netleştikçe ve ekonomik durum kötüleştikçe, ona yönelik halk desteği kaybolmaya başladı.

Said siyasi eylemlerini, yaptığı şeylerin halkın ondan yapmasını istediği şeyler olduğunu savunarak meşrulaştırdı. Ancak işin aslı geçen yıl boyunca “halkın talebi” ve “ülkenin geleceği" konusunda başarılı bir toplumsal danışma/iletişim süreci yürütmedi. Görünürde anayasa taslağı hakkında kamu girdisi toplamak için yürütülen çevrimiçi danışma süreçleri, güvenlik endişeleri ve teknik zorluklarla gölgelendi. Sonuçta seçmenlerin yüzde yedisinden azı bu süreçlere katıldı. Ve bu sürecin sonuçlarının Tunuslular'ın Temmuz ayı sonlarında oyladığı taslakta yer aldığına ilişkin hiçbir kanıt yok. Said ve bakanları halkla nadiren iletişim kurdu veya nadiren bağımsız medyanın onları sorgulamasına izin verdi. Tunuslular Said'in ekonomik reform veya siyasi istikrarı sağlayamamasından rahatsızken giderek artan otoriter eylemleri birçok protestoya ilham verdi.

Said'in azalan desteği, 2011 ayaklanmasından bu yana en önemli oylama olan yeni anayasa referandumuna katılımın düşük olmasında açıkça görülüyor. Katılımın düşük olmasının nedeni, çoğu siyasi muhalefet ve sivil toplum grubunun oylamayı gayri meşru bir süreç olarak görmek yerine boykot etmeyi tercih etmesi. İkinci bir nedense, Said'in artık destekçilerini toplayamaması. Said karşıtı hareketlerin yanı sıra sürekli bir Said yanlısı protesto akışı olsa da Said yanlısı protestolar hiçbir zaman önemli bir takipçi kitlesi kazanamadı.

Tunus’un geleceği

Tunus'un demokratik dönüşümü, ilk on yılında göreceli bir başarıya ulaştı. Bununla birlikte, geçen yıl yaşananlar bu tür enfeksiyonların kırılganlığını vurguluyor. 2019'da, Said'in seçilmesinden hemen sonra, Tunus demokrasisi, ülkelerini kişisel istikballerinin önüne koyan ve bir süre rekabet yerine uzlaşı yolunu seçen siyasi liderlerden yararlandı.

Bu fikir birliği Tunus'un karmaşık zorluklara karşı koymasına izin verdi. Ancak aynı zamanda siyasi rekabetin gelişmesini engelledi ve sonunda Said'in otokrasisinin yolunu açan kutuplaşmaya kapı açtı. Ancak Said'in iktidarı tamamen konsolide eden ve konsensüs modelini yok eden siyasi programı, Tunus toplumu için bir çare değil. Bunun yerine Tunus’un, muhalefet için bir alan bırakırken uzlaşıyı istişare ve katılımcı demokrasiyle birleştirmesi gerekiyor. Böyle bir program, Said'in seçilmesinden çok önce Tunus'ta eksik olan bir hükümet için güven oluşturabilir.

Tunus, son on yılda defalarca kez Arap dünyasında demokrasinin feneri olarak ilan edildi. Yine de hiçbir zaman diğer genç demokrasilerin sahip olduğu kadar mali ve diplomatik destek teklif edilmedi. Aksine Tunus'un büyüyen ekonomik krizi ve kötüleşen siyasi durumu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki sayısız ihtilafın gölgesinde kaldı. Bugün Tunuslu sivil toplum aktörleri ve siyasi muhalefet figürleri, Tunus'u demokratik bir yola geri çekme çabaları için uluslararası toplumdan hem retorik hem de mali desteğe ihtiyaç duyuyor.

Said, ülkedeki on yıllık demokratik ilerlemeyi bir yılda geri alabilmek için otoriter bir yönteme başvurdu. Ancak Tunus siyaseti üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırırken Tunus modelinin ilk dersini hatırlaması gerekir: Tunus halkı birleştiğinde değişim talep etme ve bir tiranı devirme gücüne sahiptir.


Bu analiz Foreign Affairs’de, 15 Ağustos 2022 tarihinde “The End of the Tunisia Model” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.