×
KÜRESEL

ANALİZ

Tekno-Otoriteryanizm Küreselleşiyor

Dijital dibe doğru giden bu kasvetli küresel yarışın en büyük kaybedenleri, kuşkusuz, dünyanın her yerindeki sıradan teknoloji kullanıcılarıdır.
HEMEN HER HAFTA, uluslararası medya, Çin hükümetinin kendi vatandaşlarını ve diğer ülkelerin vatandaşlarını gözetlemek için teknolojiyi rahatsız edici şekilde kullandığına dair haberler yapıyor. Foreign Policy’nin geçen yılın sonlarında bildirdiğine göre, Çin'in teknoloji devleri, ülkenin casus ajanslarıyla el ele çalışıyor. The Guardian, aralık ayında Çin’in devlete ait bir telefon operatörünün Amerikalı kullanıcıları gözetlediğini öne sürdü.

Gözetim, Çin vatandaşları ve giderek artan bir şekilde Ekvador'dan Kırgızistan'a kadar Çin gözetim teknolojisini benimseyen ülkelerde yaşayanlar için hayatın bir gerçeği. Daha da endişe verici olan, Çin merkezli teknolojilerin bu ekosistemi, beraberinde Çin devletini destekleyen bir değerler setini taşıyor. Bu değerler seti, sosyal kontrol ve verimliliği birleştiren, bir tür yirmi birinci yüzyıl otoriteryanizmidir.

ABD, ulusal güvenlik ve insan hakları adına Çinli teknoloji devlerine diz çöktürdü. Ne var ki Amerika Birleşik Devletleri ve teknoloji şirketleri, savunduklarını iddia ettikleri ideallerle dama tahtasını andıran bir tarihe sahip. Çin'in tekno-otoriterliğinin ilgi görmesini önlemek için Amerika Birleşik Devletleri rotayı tersine çevirmeli ve bu konuda örnek bir liderlik yapmaya başlamalıdır. Bu kapsamda kendi gözetim uygulamalarını yeniden düzenlemeli; vatandaşların mahremiyetini, güvenliğini korumalı ve teknoloji firmalarını denetlemek üzere temel haklara saygılı küresel standartlar geliştirmek üzere müttefikleriyle birlikte çalışmalıdır.

Baskı ve Kontrol

Çin’de yerel polis teşkilatları, faaliyetlerini izlemek ve sorunluları belirlemek için insanlar hakkında olağanüstü miktarda veri topluyor. Devletin gözetimi, yetkililerin özellikle 13 milyon Müslüman Türkü kontrol etmek üzere diğer araçların yanı sıra mobil uygulamalar, biyometrik veri toplama, yapay zeka ve büyük verileri kullandığı Sincan'da boğucu bir şekilde işliyor.

Sincan'daki kitlesel gözetim programları, Çin'in en görünür ve müdahaleci programlarıdır. Ancak bunlar yelpazenin sadece bir ucudur. Çinli yetkililer, ülkenin dört bir yanındaki nüfusu daha ince ama yine de güçlü yollarla kontrol etmek için teknolojiyi kullanıyor. Merkez Bankası, Pekin'in insanların finansal işlemlerini izlemesine ve kontrol etmesine imkan veren dijital para kullanımını tercih ediyor. Çin, yangınlardan doğal afetlere ve siyasi muhalefete kadar her şeyi tahmin etmek ve önlemek için müdahaleci gözetim sistemlerinden gelen verileri entegre eden sözde güvenli şehirler inşa ediyor. Hükümet, kara listeye alınan kişilerin kamu hizmetlerine erişimini engellemek gibi idari eylemler eşliğinde yapılan bu müdahalelerin, insanları, hükümet politikalarına daha fazla uyum yönünde “olumlu davranışlara” sevk edeceğine inanıyor.

Bununla birlikte, Pekin'in teknolojik emelleri sadece doğrudan zorlayıcı değildir. Çin hükümeti aynı zamanda geniş gözetim gücünü, ülkenin geniş nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamak için otoriterliği pratik verimlilikle birleştiren devletin daha büyük ideolojik projesine aktarmayı umuyor. Sınırsız gözetim, Pekin'in yerel yolsuzluk ve gücün kötüye kullanımının yaygın olduğu muazzam bürokrasiyi kontrol etmesine imkan veriyor. “Dağlar yüksek ve imparator uzakta”, uzun yıllar Çinli yetkililer ve merkezi hükümet fermanlarıyla uğraşan vatandaşlar için bir virde dönüşmüştü. Ama bu ilişki değişiyor. 2019'da hükümet, devlet kadrolarından Başkan Xi Jinping’in düşüncelerini incelemelerini, sınavları cevaplamalarını ve resmi politika anlayışları konusunda rekabet etmelerini sağlayan “Study Xi, Strong Nation” uygulamasını indirmelerini talep etti. Başkan Xi'nin imza niteliğindeki yoksullukla mücadele kampanyası, devlet kadrolarını sadece yoksul insanlar hakkında (gelirleri, engelleri, banka hesap numaraları ve yoksulluklarının nedenleri dahil olmak üzere) ayrıntılı bilgiler toplamak için görevlendirmekle kalmıyor. Aynı zamanda kadroların, sorumluluklarını yerine getirme konusunda özenle çalışıp çalışmadıklarını takip etmek üzere GPS konumlarını da topluyor. 

Çin hükümeti, teknolojinin, tüyler ürpertici yenilikçi bir hükümet biçimini güçlendirmesine yardımcı olacağını düşünüyor. Kuşkusuz böyle bir hükümet biçimi, nüfusun maddi ihtiyaçlarını karşılayan ve aynı zamanda rekabetçi seçimler, özgür basın, bağımsız yargı gibi sinir bozucu aracıları unsuları baypas eden sadık, duyarlı bir bürokrasi oluşumunu ifade ediyor.

Tekno-Otoriteryanizmin çekim gücü artıyor

Gelişmekte olan Çin teknolojik ekosistemi hem işlevsel hem de uygun maliyetli. Huawei'nin 5G'si birçok Batılı hükümetin dikkatini çekti. Pekin'in Baidu navigasyon sistemi, artık 160’tan fazla ülkede ABD navigasyon sistemi GPS’in önüne geçmiş durumda. Ayrıca Çin, hükümetleri, Çin Ulaştırma Bakanlığı tarafından kontrol edilen ve kara, deniz, hava nakliye ve posta bilgilerini entegre etmek için tasarlanmış uluslararası bir lojistik sistemi olan Ulusal Taşımacılık Lojistik Platformunu benimsemeye zorluyor. Çin uygulamaları da hızla yayılıyor. TikTok küreselleşti; Alibaba Güneydoğu Asya'da ilerleme gösteriyor ve Tencent'in WeChat'i Çin diasporasının dijital yaşamına yerleştirildi. Çin'in, devletin kendi sınırları içinde interneti sınırlandırdığı ve kontrol ettiği İnternet "egemenliği" modeli, Mısır'dan Tayland'a hükümetlere ilham veriyor.

Çin devleti bu şirketlerin bazılarının doğrudan sahibi. Diğerleri, Çin hükümetinin baskısına, sansürüne ve gözetimine oldukça duyarlı olan Çin merkezli özel şirketler. Çin hukukun üstünlüğünden ve özgür bir basından yoksun olduğu için, bu şirketlerden bilgi almanın veya onları ihlallerden sorumlu tutmanın öyle kolay bir yolu yok. Başka bir deyişle, Pekin'in otoriteryanizmi, onun teknosferine nüfuz etmiş durumda. Çin’in sözde kazan-kazan diplomasisi ile tutarlı olarak, bu teknosferin içerisinde alıcı ülkeler kontrol ve verimlilik vaat eden sistemleri temin ederken Çin ise bunun karşılığında nüfuz ve veri elde ediyor.

Ehven-i şer?

Amerika Birleşik Devletleri, kendi teknolojik ekosistemini Çin'inkiyle karşılaştırmaya çalışıyor ve aralarındaki rekabeti, iyi ve kötü arasındaki rekabet olarak sunuyor. Eski ABD yönetimi ve Başkan Donald Trump, Amerikan kullanıcıları, Çin devleti gibi “kötü niyetli aktörlerin” meraklı gözlerinden korumak için sözde Temiz Ağ programını geliştirmişti. Program, Çin'den gelen "güvenilmeyen" uygulamaları belirlemeyi; internet trafiğini ve veri depolamayı "güvenilmeyen" Çinli taşıyıcılardan, kablolardan ve bulutlardan uzak tutmayı amaçlıyor. Bu arada Amerikalı şirketler, çevrimiçi güvenliğin ve demokratik değerlerin savunucuları gibi davranıyor.

Bununla birlikte, dünyanın geri kalanının çoğu için bu rekabet,” kötülüğe karşı kötülükten” biraz daha fazlasıdır. Zira ABD hükümeti de kitlesel gözetim uyguluyor; büyük ABD teknoloji şirketleri, ücretsiz hizmet adına, insanların verilerini kullanarak gözetime dayalı bir iş modeli benimsiyor. Ayrıca ABD ile Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda ve İngiltere’den oluşan bir istihbarat koalisyonu olan Five Eyes, şirketlere, hükümetlerin tüm dijital iletişimlere “arka kapı erişimi” için baskı yaparak şifrelemeyi zayıflatmaya çalışıyor. Dijital dibe doğru giden bu kasvetli küresel yarışın en büyük kaybedenleri, kuşkusuz, dünyanın her yerindeki sıradan teknoloji kullanıcılarıdır.

ABD ve Çin arasındaki bu rekabet, birçok analistin iddia ettiği gibi, sadece teknolojik bir yetenek yarışması değil, aynı zamanda değerler üzerine bir savaş. Çin’in gözetim modeline inandırıcı bir demokratik alternatif, ancak insan hakları standartlarını karşılayacak, mahremiyeti koruyacak ve kamu menfaatini, sivil katılımı teşvik edecek teknolojik gelişmelerle mümkün.

Örnek ve öncü olmak

Washington, Çin tekno-otoriterizminin tecavüzüne gerçek bir alternatif oluşturabilir, tabii bunun için önce kendi evini düzene sokarsa. Bu noktada ABD’nin, ulusal güvenlik gözetim yasalarında reform yapması ve Amerikan şirketlerinin kişisel verileri nasıl toplayabilecekleri, analiz edebilecekleri ve paylaşabileceklerini düzenlemesi gerekir. Washington biyometrik verileri daha iyi korumalı; örneğin, kolluk kuvvetlerinin yüz tanıma yöntemini kullanmasını yasaklamayı düşünmeli ve ülkenin teknoloji devleri tarafından DNA dahil hassas kişisel bilgilerin toplanmasını katı bir şekilde düzenlemelidir. Ayrıca, insanların kendi verilerinin kullanımını şekillendirmesine ve kontrol etmesine izin vermenin yollarını da araştırmalıdır. Aynı zamanda, ABD politika yapıcıları, Çin'in kitlesel gözetim devletine katkıda bulunan şirketlere karşı artan eylemleri dikkate almalıdır. Bu noktada ABD'li politika yapıcıları için insan haklarını kötüye kullanan şirketlere yaptırım uygulanmasına imkan veren Küresel Magnitsky Yasası yaptırımları faydalı olabilir. Ayrıca bu yaptırımlar, Çin'in Orwellian emellerinin gerçekleşmesini geciktirmeye de yardımcı olabilir.

Bu yazı, Foreign Affars dergisinde, 8 Nisan 2021 tarihinde yayımlanan “China’s Techno-Authoritarianism Has Gone Global” başlıklı analizinden çevrilmiştir.