×
RUSYA

ANALİZ

Rusya’da Parlamento Seçimleri ve İktidar Partisinin Tarihsel Serüveni

Rusya’da iktidar, var olan düzenin korunmasını ülkedeki istikrarın korunması olarak görürken Rusya halkı da iktidar partisini destekleyen Putin’in iktidarda kalmasını bir istikrar unsuru olarak görüyor.
17-19 EYLÜL'DE Rusya’da iki kanattan oluşan parlamentonun alt kanadı Federal Duma için seçimler yapıldı. 450 milletvekilinden oluşan Duma seçimleri Salgın nedeniyle üç gün sürdü. %5 barajın uygulandığı Duma seçimlerinde, Putin’in desteklediği ve 2008-2012 yılları arasında devlet başkanı görevini yürütmüş olan Dmirtiy Medvedev’in partisi Birleşik Rusya Partisi %49,82 oyla birinci oldu. Rusya Komünist Partisi %19, Rusya Liberal-Demokratik Partisi %7,5, Adil Rusya Partisi %7,5,  “Yeni İnsanlar”  Partisi parlamentoya giren partiler oldu. 

Böylelikle iktidar parti olarak kalan Birleşik Rusya Partisi 324 koltukla mutlak çoğunluğunu korudu. 2003 yılında kurulan Birleşik Rusya Partisi, 2007, 2011 ve 2016 yıllarında yapılan seçimlerde üst üste birinci parti oldu. Son seçimlerde ikinci olan Rusya Komünist Partisi ise 1995 ve 1999 yıllarında iki kez birinci parti olmuştu. Birleşik Rusya Partisi’nin kurulmasının ardından Rusya Komünist Partisi bir daha yüksek oy alamadı. 

1991’den sonra Rusya seçim tarihinde sadece 1999’da parlamentoya dörtten fazla siyasi parti gidebilmişti. 2003’ten 2021 seçimlerine kadar Rus parlamentosu dört partili bir yapıyla biçimlendi. Uzun zamandan sonra ilk defa 2021 seçimlerinde “Yeni İnsanlar” siyasi partisi beşinci parti olarak ve en düşük oyla barajı geçerek parlamentoda yerin aldı. Rusya’da yapılan bazı yorumculara göre “Yeni İnsanlar” siyasi partisinin kurulması ve barajı aşarak parlamentoya girmesinin arkasında iktidar partisi vardı. 2007’den sonra bir daha yüksek oy alamayan iktidar partisi Birleşik Rusya Partisi yeni arayışlara girişti. 2007 seçimlerinde Birleşik Rusya Partisi %64,3 oyla tarihinin en yüksek oyunu almıştı. Kendisinin en yakın rakibi olan Rusya Komünist Partisi ile arasında %52,7’lik bir fark vardı. 

O dönem Birleşik Rusya Partisinin lideri olan Vladimir Putin’in partinin oyları üzerinde etkisi büyüktü. Putin’in popülaritesi parti için de sürükleyici etki yapmıştı. Ayrıca 2003’ten 2008 dünya mali krizine kadar giderek artan ve bir varilinin 120 dolara ulaştığı petrol fiyatlarının Rusya ekonomisine ve halkın refahına katkısı büyüktü. Fakat 2008 dünya mali krizi ve gerileyen petrol fiyatları, Rusya ekonomisine büyük zarar verdi. Krizle beraber Rusya ekonomisinin kırılgan oluşunun ortaya çıkması, halkın iktidar partisine olan güvenini de sarstı. Etkisini hissettiren ekonomik kriz 2011 yılında yapılan seçimleri de etkiledi. Putin’in partinin başında olmasına rağmen Birleşik Rusya Partisi yaklaşık %25 oy kaybetti. Parlamentoda 77 koltuğunu kaybetmesine rağmen Birleşik Rusya Partisi birinciliğini ve mutlak çocukluğunu koruyabilmişti. 

2016 seçimlerinde Birleşik Rusya Partisi yeni bir ekonomik zorlukla karşı karşıyaydı. 2014 yılında Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’nın doğu vilayetlerine müdahale etmesi sonucu hızla yükselen Putin ve partisinin popülaritesi, Batı’nın Rusya’ya yönelik uyguladığı yaptırımların sonucunda azalmaya başladı. Rusya 2016 yılında kanun değişikliği yaparak seçim barajını  %7’den  %5’e indirdi. Dmitriy Medvedev’in lideri olduğu Birleşik Rusya Partisi yapılan seçimlerde bir önceki seçimlere göre oylarını %5 oranında artırmayı başararak %54,2’le birinci parti oldu. İkinci parti olan Rusya Komünist Partisi sadece %13 oy alabilmişti. 

Eylül 2021’de yapılan son seçimlerde en başarılı partiler, %5 oranında oy alarak parlamentoya giren sürpriz “Yeni İnsanlar” Partisi’nin yanında, oylarını yaklaşık %6 artırarak %18,96’ya çıkaran Rusya Komünist Partisi gösterildi. “Seçmen bizi duydu ve bize inandı” diyen Rusya Komünist Partisi lideri Genadiy Zyuganov seçim sonuçlarını son derece başarılı olarak değerlendirdi. 

Seçim öncesi Birleşik Rusya Partisi’nin yaklaşık %20 oy kaybedebileceğine dair yorumlar yapılsa da Birleşik Rusya Partisi’ni kaybettiği (%4’lük) oylar nedeniyle başarısız olarak yorumlayanların yanında, hâlâ birinci parti olmasını bir başarı olarak değerlendirenlerin sayısı da az değil. 2014’den beri Batı’nın yaptırımlarının getirdiği ekonomik sorunlar, Rusya’nın en büyük gelir kaynağını teşkil eden petrol fiyatlarında yaşanan düşüşler, salgının ekonomi üzerindeki olumsuz etkisi ve yapılan reformların halkın yaşam düzeyini düşürmesi gibi zorluklara rağmen iktidar partisinin birinciliği koruyabilmiş olmasının parti için bir başarı olduğu yorumu yapılıyor. 

Birleşik Rusya Partisi’nin tüm bu olumsuzluklara rağmen tek başına iktidar olma başarısının arkasında bazı nedenlerin olduğu da belirtiliyor. Bunlardan birincisi, partinin seçim kampanyasında Devlet Başkanı Putin’in bizzat kendisinin yer alması ve kendisine verilen desteği parti içinde istemesi olarak gösteriliyor. İkincisi, Ruslar arasında büyük saygıya sahip olan Dışişleri Bakanı Lavrov ile Savunma Bakanı Şoygu olmak üzere Rusya’nın en popüler isimlerinin federal seçim listesine; bölgelerde popülerliğe sahip olan bölgesel liderler ve valilerin bölgesel seçim listelerine konulmuş olmasıydı. Üçüncüsü, hükümetin emeklilere yaptığı ek 10.000 ruble (140 dolar) ödemenin parti hesabına yazılmasıydı. Dördüncüsü, iktidar partisinin parlamentoda çoğunluğu bir kez daha almasının dördüncü nedeni, muhalif partilerin iktidar partisiyle iktidar için yarışmakta pek de acele etmemeleriydi. Her parti sadece kendi seçmeni üzerine çalışmaktaydı. Ve her parti Birleşik Rusya Partisi’nin iktidardan gitmesinin ardından bu sorumluluğu üstlenmek istememekte.

Dünyadan yorumlar 

Rusya’da yapılan seçimlerle ilgili ağırlıklı olarak Batı önemli yorumlarda bulundu. Avrupa Parlamentosu üç günlük seçim öncesi Rusya’nın uluslararası norm ve demokrasi ilkelerine aykırı davranması durumunda seçimleri kabul etmeyeceğine dair karar aldı. Seçimlerin ardından ise Avrupa Birliği “seçimlerde ciddi ihlaller olduğunu tespit ettik” açıklamasında bulunarak Kırım’da yapılan seçimleri kabul etmediklerini ve çatışmaların devam ettiği Ukrayna’nın doğu vilayetlerindeki Ukrayna vatandaşlarının Rusya’daki seçimlere katılarak Minsk anlaşmalarını ihlal ettiğini belitti.  “Rusya’daki seçimlerin tarafsız olduğundan şüphe duyuyoruz” diyen ABD, Rusya’nın taraf olduğu anlaşmalardan kaynaklı sorumluluklarını yerine getirmesi ve sivil toplum kuruluşlarına, basına ve siyasî muhalefete baskı yapmaktan da vazgeçmesi çağrısında bulundu. AGİT temsilcilerinin seçimlere gözlemci olarak katılmalarına izin verilmemesine dikkat çeken Britanya, Kırım’daki seçimleri kabul etmediği gibi Kırım’ın ilhakını da kabul etmediğini ekledi.  Türkiye de Kırım’da yapılan parlamenter seçimleri tanımadığını açıkladı. Almanya “seçimlerde kitlesel ihlallerin olduğuna dair haberler geliyor” açıklamasında bulunarak Rusya’daki seçimlerin demokratik olmadığını belirtti. 

Rusya’daki seçimler Batı basınının da gündemindeydi. İngiliz The Times gazetesi, “seçimler Kremlin’in katı kontrolünde yapılıyor ve birkaç kişi dışında bağımsız adayların seçimlere katılmasına izin verilmedi” ifadelerini kollandı. Başka bir İngiliz medya kuruluşu olan Reuters “hayat standartlarının düşmesi ve hapiste olan Aleksey Navalnıy’ın iktidarı yolsuzlukla suçlanması Birleşik Rusya Partisi’ne olan desteği azaltmıştır” yorumunu yaptı. ABD menşeli Politico gazetesi, yayımladığı yazıda “Sovyetler Birliği’nden beri en baskıcı seçimler” ifadesini kullandı. ABD’li The Wall Street Journal “seçim sonuçları muhalefetin zayıflığını yansıtmakta… Kremlin muhalefeti önemli ölçüde baskıladı... Putin’in iktidar üzerindeki etkisi değişmedi” yorumunu yaptı. Alman Sueddeutsche Zeitung seçimlerin seçmenlere değil Kremlin’e hizmet ettiğini yazdı. 

Sonuç olarak dünyanın gündeminde olan Rusya seçimleri, çok tartışmalı geçmiş olmasına rağmen seçimlerde iktidar partisi iktidardaki yerini korurken Rusya halklarının yeni seçimlere kadar kendi gündelik hayatlarına döndüğü söylenebilir. Rusya’da iktidar, var olan düzenin korunmasını ülkedeki istikrarın korunması olarak görürken Rusya halkı da iktidar partisini destekleyen Putin’in iktidarda kalmasını bir istikrar unsuru olarak görüyor. Dolayısıyla Putin’in desteklediği partinin iktidarda kalmasının da bir istikrar unsuru olabileceğini düşünmektedir. 

SABİR ASKEROĞLU

Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden doktora derecesini aldı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında görev yaptı. Askeroğlu’nun araştırma alanları, Rus dış politikası, Avrasya ve Ortadoğu'dur. Askeroğlu, Rusya'nın Büyük Güç Olma Stratejisi kitabının yazarıdır.