×
RUSYA

ANALİZ

Rusya Ermenistan’ın Tuzağına Düşer mi?

Rusya 1992’de ilan ettiği yakın çevre doktriniyle eski Sovyetler Birliği coğrafyasını kendi jeopolitik etki alanı olarak kabul etmiş; bu coğrafyanın askerî, ekonomik, siyasî lideri olmayı ve bu ülkeleri kendi etrafında çeşitli örgütler üzerinden birleştirmeyi amaçlamıştır.
29 TEMMUZ 2021’de Ermenistan Başbakanı Nikola Paşinyan Azerbaycan’a karşı Rusya’dan destek istedi.  Azerbaycan sınırına Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütünün gözlem noktasının kurulması ve Rus askerlerinin yerleştirilmesi talebinde bulundu. Paşinyan’a göre gözlem noktası ve Rus sınır muhafızları Azerbaycan-Ermenistan sınırında yaşananların yakından tespit edilmesinde, sınırların çizilmesi ve paylaşılmasında yapıcı rol oynayacaktı. 

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov konuyla ilgili Ermenistan’la görüşüldüğünü, fakat Putin'in üçlü ateşkesin uygulanması taraftarı olduğunu, sınırda yaşanan gerginliğin azaltılması için büyük çaba sarf edildiğini açıkladı. 

Rusya Dışişleri Bakanlığı 5 Ağustos’ta, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınırların hukuken kesinleşmemiş olması nedeniyle bölgeye Rus askeri yerleştirilemeyeceğini açıklarken aynı gün Ermenistan Savunma Bakanlığı, Azerbaycan sınırında bulunan Tavuş bölgesine Rus askerlerinin geldiğini ve askerlerin konuşlanması için altyapı inşa hazırlıklarının yapılmaya başlandığını açıkladı. 

Paşinyan’ın Rus askerlerinin Azerbaycan sınırına yerleştirilmesi fikri yeni değil. 44 günlük Karabağ savaşının ardından bu fikir sıkça dile getiriliyordu. Azerbaycan sınırında yaşanan her gerginliğin ardından Ermenistan, Rusya ile ittifak anlaşmasına dayanarak destek talebinde bulunuyordu. Azerbaycan-Ermenistan sınır sorunu Karabağ’ın işgalinin gölgesinde kalan sorunlardan biriydi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan her birlik ülkesi kendi aralarındaki sınır sorunlarının çözümü için görüşmeler başlatmıştı. Karabağ’ın ve Azerbaycan’daki diğer reyonların işgal edilmesi bu ihtimali ortadan kaldırdı. 44 günlük savaşın ardından işgal altındaki toprakların geri alınması; Ermenistan ile Azerbaycan devlet sınırlarının yeniden çizilmesi ve hukuken tanınması tekrar gündeme gelmiş oldu. Fakat görüldüğü gibi bu yöndeki çalışmalar, sınır çatışmalarını da beraberinde getirdi. Sınır çatışmalarının kapsamlı savaşa dönüşebileceğini ve Azerbaycan’la karşı karşıya kalındığında savaşma gücünden yoksun olduğunu bilen Ermenistan sürece Rusya’yı dâhil etmenin yollarını arıyor. 

Ermenistan’ın bu çabaları Moskova’yı zor durumda bırakıyor. Ermenistan-Azerbaycan sınır çatışmalarına temkinli yaklaşan Rusya bu çatışmaların daha büyük savaşa dönüşmesinden endişe duyuyor. Rusya’nın sürece Ermenistan’ın isteği doğrultusunda dâhil olması Rusya’nın bölge politikasını olumsuz etkileyecek riskler taşıyor.

Birincisi, Rusya’nın Ermenistan’ın tuzağına düşme riskidir. Azerbaycan karşısında savaşı kazanamayacağını bilen Ermenistan, Rus askerlerini sınıra yerleştirerek Azerbaycan’ın kendi sınırlarını güvenlik altına almasını engellemeyi ve Rusya üzerinden Azerbaycan’ı caydırmayı amaçlıyor. Ermenistan-Azerbaycan gerginliğinin büyümesini istemeyen Rusya bunun önüne geçmek amacıyla Erivan’ın yanında yer alması ve hukukî olarak belirlenmemiş sınırları Ermenistan adına kontrol altına alması durumunda,  Ermenistan ile Azerbaycan arasında tutunmuş olduğu tarafsızlık ve hakemlik rolünü kaybedebilir. Rusya’nın Ermenistan’ın yanında yer aldığı izlenimini yaratması, Azerbaycan’ın Rusya’yla olan ilişkilerinin bozulmasına ve Rusya-Ermenistan ortaklığını dengelemek ve birlikte sınırlarını korumak amacıyla Türkiye’nin sürece dâhil edilmesine yol açabilir. Bu da kaçınılmaz olarak ittifak sistemlerinin katılaşmasına neden olabilir. Daha kötüsü, Ermenistan sınırında yer alan Rus birlikleri ile Azerbaycan askerleri arasında silahlı çatışmaların yaşanmasına ve Rusya ile Azerbaycan’ın savaş eşiğine gelmesine yol açabilir. 

İkincisi, Rusya’nın Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından ilan etmiş olduğu jeopolitik konseptine aykırıdır. Tartışmaya açık olmakla birlikte Rusya 1992’de ilan ettiği yakın çevre doktriniyle eski Sovyetler Birliği coğrafyasını kendi jeopolitik etki alanı olarak kabul etmiş; bu coğrafyanın askerî, ekonomik, siyasî lideri olmayı ve bu ülkeleri kendi etrafında çeşitli örgütler üzerinden birleştirmeyi amaçlamıştır. Rusya “yakın çevre” doktriniyle aynı zamanda bu ülkelerin dış sınırlarını kendi dış sınırları olarak kabul etmişti. Bu coğrafyanın sınırları dışında kalan alanı “dış alan”, sınırların içindekini ise “iç alan” olarak görmüştü. Rusya bu ülkelerin dış sınırlarının güvenliğini sağlama sorumluluğunu üstlenmişti. 1992 yılında Ermenistan’ın Türkiye ve İran’la olan sınırına, Kırgızistan ve Kazakistan’ın Çin sınırına, Tacikistan ve Türkmenistan’ın Afganistan sınırında asker konuşlandırmıştı. Fakat bağımsız cumhuriyetler arasındaki sınır sorunlarına diplomatik de olsa herhangi bir müdahalede bulunmaktan veya sınır sorunu yaşayan taraflardan herhangi birinin yanında yer almaktan kaçınmıştı. Böylelikle Rusya kendi yakın çevresinde kendisiyle barış içinde bir arada yaşayan dost ülkelerin olmasını istemişti. Fakat Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından günümüze kadar yaşanan birçok gelişme nedeniyle Kremlin’in beklentileri sonuçsuz kaldı. Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal etmesi de bu engellerden biriydi. Rusya’nın çıkarlarına ters düşen gelişmelerden biri Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik uygulamaya çalıştığı sınır politikasıydı.  

Rusya’nın Ermenistan sınır güvenliğini koruma amacıyla Azerbaycan’a karşı bir şekilde Rus askerlerini yerleştirmesi, Azerbaycan’ı jeopolitik olarak kaybetmesi anlamına gelecektir. Azerbaycan’ı “yakın çevre” veya “iç alan” olarak tanımladığı alanın dışına iterek ikili ilişkilerine zarar vereceği gibi Karabağ savaşı sonrası Kafkasya’da Rusya’nın da yer alacağı “istikrar kuşağının” kurulmasını engelleyecektir. 

Sonuç olarak Rusya bir taraftan Ermenistan’a ittifak ilişkisine sadık kaldığını göstermeye çalışırken, diğer taraftan da Ermenistan yüzünden Azerbaycan’la iyi ilişkilerinin bozulmasına engel olmaya çalışıyor. Rusya’nın, Ermenistan’ın yanında yer alarak Azerbaycan’a karşı bir tutum sergilemesi en fazla Erivan’ın işine yarayacaktır. Rusya’nın desteğini hisseden Ermenistan daha özgüvenli ve saldırgan tutum sergileyerek Rusya’nın korumaya çalıştığı kırılgan üçlü ateşkesi sorgulanır hale getirecektir. Moskova’nın önünde kendi çıkarına olacak iki seçenek söz konusu. Birincisi, tarafsızlığını muhafaza ederek Ermenistan’ın provokatif eylemlerine alet olmamak. İkincisi ve en proaktif nitelikte olan seçenek ise Türkiye’nin önermiş olduğu Kafkasya İçin Barış Platformunun kurulmasına katkıda bulunarak bölgesel sorunları diplomatik yöntemlerle çözmek. Aksi takdirde hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin komşusu ve müttefiklerinin bulunduğu Kafkasya bölgesinin sorunlarının çözümüne Fransa veya ABD gibi bölge dışı güçlerin müdahil olma ihtimali artacaktır. 

SABİR ASKEROĞLU

Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden doktora derecesini aldı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında görev yaptı. Askeroğlu’nun araştırma alanları, Rus dış politikası, Avrasya ve Ortadoğu'dur. Askeroğlu, Rusya'nın Büyük Güç Olma Stratejisi kitabının yazarıdır.