×
RUSYA

ANALİZ

“Putin’i Tutuklamak”: Lahey’in Kararı Ne Anlama Geliyor?

Lahey’in Putin’i tutuklama kararının, psikolojik ve siyasi bir anlamı var. Batı, bu kararla bir taraftan Rusya üzerinde baskı uyguluyor, diğer taraftan Putin’i artık eşit ve meşru bir siyasi aktör olarak görmediğini gösteriyor.
17 MART'TA Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında, özellikle “Ukraynalı çocukların Rusya’ya yasa dışı götürülmesiyle ilgili olarak” tutuklama emri çıkardı. Mahkeme, Putin ile birlikte, Ukraynalı çocukların Rusya’ya getirilmesini koordine eden Devlet Başkanı çocuk hakları yetkili temsilcisi Maria Lvova-Belova için de tutuklama kararı aldı.  

Bu kararının ardından, Rusya Devlet Başkanı Sözcüsü Dmitry Peskov, Rusya’nın Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) yargı yetkisini tanımadığını, bu tür kararların hukuk açısından Rusya için geçersiz olduğunu söyledi. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmirti Medvedev, “Mahkemenin bir kağıdı nasıl kullanacağını açıklamaya gerek yok” yorumunda bulundu. Rusya Devlet Duması Başkanı Vyacheslav Volodin de “Washington ve Brüksel, Putin eşittir Rusya olduğunu biliyor.  Rusya Devlet Başkanı’na yönelik her türlü saldırıyı ülkemize yönelik saldırı olarak değerlendiriyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. 

Rusya Devlet Başkanı Çocuk Hakları Komiseri Maria Lvova-Belova, “çocukların yardımına ilişkin yaptığımız çalışmaları uluslararası toplumun takdir etmesi iyi. Çocukları savaş alanında bırakmamamız, onları dışarı çıkarmamız, iyi şeyler yapmamız çok güzel. Onlar için koşullar hazırlayan, sevgi dolu şefkatli insanlarla çevrelediğim için bana karşı yaptırım kararları zaten vardı. Şimdi bir tutuklama emri çıktı. Bundan sonra ne olacak merak ediyorum. Çalışmaya devam ediyoruz.” açıklamasında bulundu.  

Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladmir Zelenskiy, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararını, “Tarihi sorumluluğun başlayacağı tarihi bir karar” olarak nitelendirdi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Ofisi Başkanı Andrey Yermak, kararla ilgili olarak “bunun daha başlangıç” olduğunu ve “Putin’in, Roma Statüsü’nü onaylayan ülkelerin topraklarında tutuklanabileceği anlamına geldiğini” belirtti. Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Danışmanı Mykhailo Podolyak, “Dünya değişti. Bu karar, Rus elitlerinin başlarına ne gelebileceği ve neden “eskisi gibi” olmayacağı konusunda açık bir işarettir. Bu, dünya sahnesindeki mevcut haliyle Rusya’nın sonunun başlangıcıdır. Bu açık bir hukuki süreçtir. Sadece bekleyin!” ifadelerini kullandı. 

Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararları çoğu zaman, soykırım, insanlığa karşı suçlar, askeri saldırganlık ve savaş suçlarıyla suçlanan bireyleri (devlet başkanları ve askeri liderler dahil) kapsar. 2002’de yürürlüğe giren Roma Statüsü kapsamında faaliyet gösteren UCM, 2023 itibariyle 124 ülke tarafından tanınıyor. Çok basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, Roma Statüsü’nü kabul eden ülkelerin hükümetleri, UCM’nin görev alanına giren suçların bağımsız soruşturmalarında mümkün olan her şekilde Mahkeme’yle işbirliği yapmakla yükümlüdür. Ve en önemlisi, Mahkeme’nin tutuklama emri vermesi durumunda, kendi vatandaşları da dahil olmak üzere tüm sanıkları UCM’ye iade eder. 

Diğer taraftan, Putin özelinde UCM kararlarının geçerli olabilmesi ve uygulanabilmesi için bazı hukuki engeller söz konusu. Birincisi, UCM kararlarının geçerli olabilmesi için savaşan taraflardan her iki ülkenin de (suçun işlendiği iddia edilen Ukrayna ve suçu işlediği iddia edilen Rusya’nın) UCM’ye taraf olması gerekir. Lakin ne Ukrayna ne de Rusya buna taraf. Rusya’nın yanı sıra ABD, Çin, Hindistan, İsrail ve İran, UCM’nin yargı yetkisini tanımıyor. 

Bu bağlamda Rusya topraklarında UCM’nin kararı hukuki olarak geçerli değil. 2014’ten beri Ukrayna, taraf olmasa da UCM’nin yargı yetkisini tanıyor ve bu nedenle mahkeme, ülkede Rus ordusu tarafından işlenen suçları soruşturma yetkisine sahip. Ancak resmi olarak Rusları yargılama yetkisi yok. 

UCM kapsamında Rus askerlerinin yargılanabilmesinin diğer bir yolu, BM Güvenlik Konseyi tarafından çıkarılacak özel bir karar. Ancak Rusya BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olduğundan dolayı elbette böyle bir kararın çıkmasına izin vermeyecektir. 

İkincisi, yakın tarihte uluslararası bir mahkemenin görevdeki bir devlet başkanı hakkında tutuklama emri çıkardığı yalnızca üç dava mevcut. Bunlardan ilki, 1999’da Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç için Eski Yugoslavya Mahkemesi’nin kararı. Fakat Miloseviç ancak iktidardan devrildikten sonra tutuklanabildi. İkincisi, 2009’da Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hakkında çıkarılan karardı. Ancak bu, El Beşir’in dünyayı dolaşmasına engel olmadı ve Beşir, mahkeme kararına karşı tavrını “tutuklama kararını yiyebilirler” sözleriyle ifade etmişti. Şuan El-Beşir Sudan’da hapiste. 

Üçüncü olarak da Mayıs 2011’de Arap Baharı sırasında UCM, Libya lideri Muammer Kaddafi ve oğlu Seyfülislam için Libya’daki protestolara yönelik, baskılar sırasında insanlığa karşı suç işlemekle suçlamasıyla bir tutuklama emri çıkarmıştı. Ancak Kaddafi muhalif guruplar tarafından öldürüldüğü için karar pratikte uygulanamadı. 

Putin’in tutuklanmasıyla ilgili çıkarılan kararın uygulanmasıyla ilgili hukuki bakımdan bazı engeller söz konusu olduğu ve esas olarak bu kararın siyasi nitelikli olduğu söylenebilir. Öncelikli olarak bu mahkeme kararıyla Putin’in, Miloseviç, El Beşir ve Kaddafi ile aynı kefeye koyulmasının hem Rusya hem de Putin’in şahsı için uluslararası toplum nezdinde olumsuz bir imaj yarattığı ifade edilebilir. Her ne kadar resmi açıklamalarda Rus yetkililer kararın “bir kağıttan ibaret” olduğunu açıklamış olsalar da Mahkeme’nin söz konusu kararı, Kremlin’i olumsuz etkilemiştir.

Putin’in UCM’ye taraf ülkeleri ziyaret etmesi durumunda tutuklanması kolayca verilecek bir karar olmazsa da böylesi bir riskin varlığı dahi Putin açısından psikolojik bir baskı unsuru olarak kalacak. Putin’i tutuklamak gibi bir girişimin ise Rusya’yla “casus belli”, yani savaş nedeni olacağı için söz konusu ülkeler bu tür bir adım atmaktan çekineceklerdir. Ancak aynı zamanda bu karara uymayan hükümetler, Batı’nın baskılarına da maruz kalacaktır. Bu bağlamda bu kararın çift taraflı bir olumsuz psikolojik yanı da var.

Ayrıca söz konusu UCM kararının diğer bir psikolojik ve siyasi tarafı, karar, özellikle Batı ülkelerinin BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi ülke olan Rusya’nın devlet başkanıyla herhangi bir biçimde görüşmek istemediklerini ve kendi ülkelerinde kabul etmeyeceklerini gösteriyor. Her ne kadar BM Genel Kurulu Başkan Temsilcisi Chaba Kereshi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararına rağmen Putin’le “bizzat görüşebileceğini” açıklamış olsa da Almanya Adalet Bakanı Marco Buschmann’in, “Putin’in Almanya topraklarına girdiği anda tutuklanacağını” açıklaması, durumun ciddiyetini gösteriyor. ABD veya Avrupalı önde gelen ülkelerle yakın ilişki içinde olan veya onların etkisindeki ülkelerin de benzeri tutum sergileyebileceği ihtimali, açıkça Putin’in küresel arenadan fiziksel olarak “izolasyonu” anlamına geliyor. 

Putin’in izolasyonu, Rusya’yla stratejik konulardaki görüşmelerin Batı tarafından askıya alındığını gösteriyor. Batı, Putin’le Ukrayna konusunda herhangi bir anlaşmaya varılmasının imkansız olduğunu düşünüyor. Bu kararla bir taraftan Putin ve Rusya üzerinde baskı uyguluyor, diğer taraftan da Putin’i artık eskiden olduğu gibi, eşit bir siyasi aktör olarak görmediğini ifade etmeye çalışıyor.  Sonuç itibariyle Mahkeme kararının daha çok siyasi nitelikli bir karar olduğu için, Batı’nın Ukrayna konusunda Rusya’yla mücadelesini sürdüreceğini ve Ukrayna’ndaki istikrarsızlığın devam ettireceğini söyleyebiliriz. 

SABİR ASKEROĞLU

Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yaptı. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden doktora derecesini aldı. Çeşitli düşünce kuruluşlarında görev yaptı. Askeroğlu’nun araştırma alanları, Rus dış politikası, Avrasya ve Ortadoğu'dur. Askeroğlu, Rusya'nın Büyük Güç Olma Stratejisi kitabının yazarıdır.