×
AVRUPA
21.09.2021
Çeviri: TAHİR KAYA

ANALİZ

Orta Avrupa’nın Geleceği: Muhafazakâr Hükümetler ve Liberal Başkentler

Bütün bölgede, ilerici yerel yöneticiler muhafazakâr ulusal hükümetlerle mücadele ediyor.
DEMOKRASİNİN GERİLEMESİ, tepkisel popülizm ve popüler güçlü adam yönetiminin olduğu topraklar… Son ulusal seçimler, Orta Avrupa’nın bu algılarla mücadelesine pek bir katkı sunmadı. (…)

Polonya’da geçen yıl, iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS)’den Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, az bir farkla tekrar seçildi ve milliyetçi muhafazakar partinin ulusal kurumlar üstündeki kontrolünü derinleştirdi.  Duda, çok az bir farkla zafer kazandı. Liberal ve Avrupa yanlısı, Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski’yi sadece küçük bir farkla geride bıraktı.

Macaristan’da Başbakan Viktor Orban’ın sağcı partisi yıllardır açık ara çoğunluğa sahip. Fakat bu destek Budapeşte’ye kadar uzanmıyor. Budapeşte Belediyesi, Yeşiller’e yakın Gergely Karacsony tarafından yönetiliyor.

Çekya’nın Rusya hayranı Başkanı Milos Zeman ve onun popülist milyarder Başbakanı Andrej Babis, liberal kanattan değiller. Fakat Prag Belediye Başkanı Zdenek Hrib, Korsan Partisi üyesi. Korsan Partisi, ortanın solunda, modern bir parti. Çevreciliği, e-demokrasiyi ve devlet şeffaflığını destekliyor.

Bu ilerici Orta Avrupa yerel liderlerinin saflarına en son eklenen kişi, geçen ay Zagreb Belediye başkanı seçilen ve Hırvatistan'ın muhafazakar ulusal hükümetine sol-liberal bir fren oluşturan Tomislav Tomasevic. Tomasevic, partisi ekososyalist Mozemo! [Yapabiliriz!]’in şehir meclisindeki koltukların yarısını almasıyla ezici bir zafer kazandı.

Tomasevic'inkine benzer zaferler, Orta Avrupa ile yaygın olarak ilişkilendirilen klişelere meydan okuyor. Liberal şehirler ve muhafazakâr kırsal kesim arasındaki bu bölünme, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık veya Fransa gibi ülkelerin sakinlerine de tanıdık geliyor. Ama hiç kimse bu ülkeleri benzersiz bir karanlık içinde göstermiyor.

Bununla birlikte, yakın Orta Avrupa tarihi, bu yerel politikacıların yükselişini daha da önemli hale getiren ekstra bir boyut taşıyor. İktidardaki muhafazakârlar, bölgede komünizmden çıkışı, reform gerektiren ve bu reformlar için güçlü bir merkezi hükümete ihtiyaç duyan tamamlanmamış bir süreç olarak görüyor. Diğer taraftan şehirdeki liberallerse 1989’dan beri bölgede temel bir vaadin yerine getirilmediğini düşünüyor. Bu vaat, her geçen yıl daha da uzaklaşılan, Batı’ya dönüş.

Bu durum, bu liberal muhalefet partilerinin son zamanlarda bölge başkentlerinde elde ettikleri zaferleri daha da önemli kılıyor. Demografik, ekonomik ve politik olarak çoğu Orta Avrupa ülkesi aşırı derecede merkezileşmiş durumda. Başkentin kontrolü, özellikle köklü siyasi partilerin az olduğu bir bölgede, büyümek için güçlü bir taban sağlayabilir. Örneğin Macaristan'da ülkenin yaklaşık üçte biri başkentte yaşıyor. Hırvatistan'da, çeyreğinden fazlası.

Başkent üzerindeki kontrol, ulusal hükümetlere karşı, giderek daha büyük bir meydan okuma imkanı sağlıyor. Örneğin 2019'da Visegrad Grubu'nun (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya) başkentlerinin belediye başkanları, popülist ulusal hükümetleri baypas etmeyi amaçlayan “Özgür Şehirler Paktı” ittifakını kurdular. “Özgürlük, insan onuru, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü, sosyal adalet, hoşgörü ve kültürel çeşitlilik gibi ortak değerlere” bağlı kalarak, AB fonlarını kendi başlarına elde etmek için Brüksel'e ulaştılar.

Bu liberal figürler, politikalarını giderek daha fazla ulusal hale getiriyor. Trzaskowski başkanlığı kazanamamış olabilir, ancak yaklaştı. Gergely Karacsony’nin 2019 yılında Budapeşte Belediye başkanı olması, gelecek yıl Orban'ı devirmek için muhalefet yanlısı çabanın bir denemesi olarak görülüyor. Muhtemelen başkentin belediye başkanı muhalefetin ortak adayı olacak. Çek Cumhuriyeti'nde Korsanlar, başka bir liberal partiyle koalisyon halinde, ekim ayında yapılacak parlamento seçimleri için şu anda anketlerde birinci parti olarak görünüyor.

Geçen ay Zagreb'de yapılan seçimler, Mozemo!'nun ulusal çekiciliği henüz yaygın olmasa da Hırvatistan'ın da benzer bir yolda olduğunu gösteriyor. Liberal devrimle ilgili hayal kırıklığı nasıl birçok kişiyi Fidesz [Orban’ın Macar Yurttaş Birliği Partisi] ve PiS [Polonya Hukuk ve Adalet Partisi] gibi partilerin kollarına ittiyse, aynı şekilde muhafazakâr devrimle ilgili hayal kırıklığı da şimdi açıkça şehir burjuvazisini ülkeyi yeni bir yöne götürmeyi teklif eden yeni, ilerici partilerin kollarına itiyor.

Başarılı olup olmayacaklarını kestirmek için henüz çok erken, ancak en azından bölge için başka bir vizyonun mümkün olduğunu gösteriyorlar.


POLITICO’da, 28 Haziran 2021 tarihinde “Central Europe’s future is in its cities” başlığıyla yayınlanan bu yazıyı Tahir Kaya’nın çevirisiyle sunuyoruz. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.