×
EKONOMİ

ANALİZ

Kripto Para Piyasaları ve İkna Edilmiş Çevreler

Bitcoin ile başlayan kripto paralar ve blockchain teknolojisi, bugüne ait klasik kapitalist yapıların altlarına yerleştirilmiş bir dinamit gibi değişimin başlangıcını ateşlemiş durumda.
29 TEMMUZ 2010 tarihinde bitcoin tartışma grubunda verdiği  cevap tam olarak şuydu; “If you don't believe it or don't get it, I don't have the time to try to convince you, sorry.” (İnanmıyorsanız ya da anlamıyorsanız, sizi ikna etmeye uğraşmak için vaktim yok, üzgünüm.) Bugün bakkaldan, çay bahçesine, manava, berbere kadar herkes kripto para adı verilen takas araçlarını gelir kapısı olarak görüyorsa şayet, 8 Ocak 2009 tarihinde kazılan ilk “blok” ve onun hikayesini anlamak gelecekte nasıl bir dünya ile karşı karşıya gelineceğini anlamak için faydalı olacaktır. 
 
Karl Polanyi 1944 yılında “Büyük Dönüşüm” adlı kitabını yayınladığında bugün tüm dünyanın farkındalık kazandığı bir yanılgıya işaret ediyordu. “Piyasalar” ve piyasalar özelinde para piyasaları aslında sosyal hak ve edinimlerin bir fonksiyonudur. Buna rağmen modern çağda hak ve edinimler o kadar parasaldır ki insanlar piyasaların bir fonksiyon olduğunu unutup, para piyasalarına asli unsurmuşçasına yaklaşmaya başlamıştır. Bu nedendir ki insanlar para kazanmak hayattaki yegâne gayeleriymiş gibi yaşamaya ve çalışmaya başlamıştır. “Yeterince çalışırsan sen de özendiğin hayata sahip olabilirsin” mottosuna sahip Amerikan rüyasının insanları ikna etme gücü kayboldukça yeni arayışlar da başladı. Bu yazının sınırları dışında kalacağı için bu konudaki geniş literatürde bu yeni arayışların neler olduğu ilgililerin arayışlarına bırakılacaktır. Bizim için önemli olan ise yola dar bir çevrede başlayan bir grup insanın nasıl olup da bugün 39,5 milyona yakın farklı adrese yayıldığını anlamaya çalışmak olacak. Bu bağlamda Douglass Cecil North’un “Kurumsal İktisat” yaklaşımı oldukça açıklayıcı.
 
Kurumsal iktisada kadar insanlar “kendi faydalarını maksimize etmek için akılcı ve rasyonel kararlar alan” bir varlık olarak tanımlanmaktaydı. Oysaki hayat yanlış finansal kararlar alan insanların sayısının başarılı finansal kararlar alan insanlardan kat be kat fazla olduğunu göstermekte. North bu tanımı şu şekilde revize eder; insan kısıtlı bilgisi ile ve kısıtlı rasyonalitesi ile hareket eden bir varlıktır. Herkesin bilgiye aynı ölçekte ulaşamadığının ve insanların farklı rasyonellik algılarına sahip olduğunun göz ardı edildiğini savunur. İşte kripto paralar farklı rasyonellik algılarına sahip olan grupların gelecekte söz sahibi olma mücadelelerini konu edinen bir mesele. 
 
Bugüne kadar bankaların olmadığı bir finansal piyasaların varlığı tahayyül dahi edilemezdi. Başta İslam finansı olmak üzere varlığını “Kapitalizm” karşıtlığına borçlu olan tüm kuramlar, kapitalizme ait enstrüman ve yapıları düzeltme veya uyarlamaktan öteye geçemedi. Bitcoin ile başlayan kripto paralar ve blockchain teknolojisi ise şu anda bugüne ait kapitalist yapıların altlarına yerleştirilmiş bir dinamit gibi değişimin başlangıcını ateşledi. İlk ortaya çıkışından bugüne, varlıklarını klasikleşmiş kapitalist kurumlara borçlu olan gerçek ve tüzel kişilerin ellerindeki enstrümanlarla ısrarlı bir şekilde bu değişimi yavaşlatmaya çalışmaları da tam olarak bu nedene dayanmakta. Citibank gibi finansal sistemin en önemli yapıtaşlarından biri olan şirketin 220.000 çalışan ile 129 milyar dolarlık piyasa değerine sahipken 3.2 milyar dolarlık piyasa değerine sahip pancakeswap 9 kişilik bir kadroyla kuruldu ve şuanki çalışan sayısı halen 50 kişinin altında. Üstelik piyasa değeri arttıkça çalışan sayısında radikal bir artışa veya şube açmak gibi maliyetlere katlanmak zorunda değil. 2021 yılına gelindiğinde insanlar artık yaptıkları finansal işlemlerle bankaları zengin etmek zorunda olmadığına inanmaya başladı. 997 bin farklı adres, pancakeswap denilen merkeziyetsiz borsanın gelecek vaat ettiğine inanıyor artık. North’un deyimi ile artık ardından gelenleri sürükleyecek bir öncü grubun varlığından söz etmek mümkün. 
 
Neden blockchain, neden kripto para?
 
Sistemin inandırıcılığını arttırmak için farklı bir metotla kaleme aldığım bu yazıda ilk önce verileri ortaya koymaya çalıştım. Elimizde bu ikna edici veriler olduğuna göre asıl soruyu sorabiliriz. Milyonlarca insanı blockchain teknolojisine ve kripto paralara yönlendiren ne? North’a göre insanlar daha önce denenmiş davranış setleri içerisinden kendisine rasyonel geleni seçerek hareketlerini şekillendirir. Ancak kimi zaman mevcut davranış setleri işlemez ya da yeni durumlar ortaya çıkabilir. İşte burada öncü kişiler ya daha faydalı davranışlar geliştirmeye ya da yeni durumlara en uygun gelen davranışı tespit etmeye çalışırlar. Yine de bu süreç ilk seferde doğru davranışın ortaya çıkmasını sağlamayabilir. Yanlışlardan veya diğer deneyimlerden elde edilen geri bildirimlerle en uygun davranışın ne olduğu tespit edilmeye çalışılır. İşte bu deneyimler North’a göre “işlem maliyetidir” ve klasik kapitalist iktisadi anlayış bu işlem maliyetlerini görmezden gelir. Satoshi Nakamoto, kurduğu bitcoin topluluğundaki birçok insanın katılımı ile yeni bir sistem tasarlamaya girişti. Bu girişim sürecinde ise en büyük avantajlarından biri anonimliğiydi. Halen daha kim olduğu bilinmeyen Satoshi 12 Aralık 2010 tarihinde bitcoin topluluğuna gönderdiği son mesajla da hayatımızdan çıktı. Satoshi’nin tasarladığı sistemin ne olduğuna ve hangi ilkeler üzerine inşa edildiğine değinmek sistemin anlaşılması için faydalı olacak. 
 
Sistemin temelleri
 
Satoshi arz miktarı belli olan ve arz süreci takvimle belirlenmiş bir para birimi tasarladı. Sisteme göre toplamda 21 milyon bitcoin arz edilecek, bugün bu rakamın %90’ı arz edilmiş durumda. Bu 21 milyon bitcoin ilk blok oluşumundan itibaren 4 yılda bir yarılanarak arz edilmeye devam etti. Yani bugün piyasada bulunan 18,9 milyonluk bitcoinin 10,5 milyonu 2009-2013 yılları arasında madenciler tarafından çıkarıldı. Satoshi’nin deyimi ile sistemi ilk inşa edenlerin sisteme sonradan katılanlara kıyasla daha çok bitcoin çıkartmaları, sisteme inanlara verilmiş bir mükafat. North’un yaklaşımı ile meseleyi ele alırsak kurumsal bir yapı inşa edilirken yapılan ilk işlemlerin işlem maliyetleri daha fazla olacağından adil bir düzen inşa etme çabası. 
 
Bitcoin arzının sabit olması başta dolar olmak üzere tüm fiat paralarının spekülatif yapılarını sonlandırmayı hedeflemekte. Farklı ülkelerde birçok merkez bankası “sözde” bağımsızlıkları ile para politikalarını belirlerken kimlerin çıkarlarını gözetmekte? ABD veya İngiltere, uyguladıkları para politikalarıyla servet birikimi belli bir noktada olan insanları mı yoksa sınırlı gelir kaynaklarına sahip grupları mı öncüllemekte? Kapitalist sistemin mottosu servet miktarında artış hedeflemek. Diğer taraftan servet paylaşımı kimin umurunda? Siyasal sistemlerin varlıkları riske girdikçe hatırlanan bir grup olmaktan öteye gitmeyen işçi sınıfı gerçekten para politikalarında dikkate alınan bir grup mu? Merkez bankalarının kullandığı enstrümanların karmaşıklığı “sınırlı bilgiye” sahip olan halk yığınlarının sömürüldüğünü anlamasının önünde bir engel teşkil ediyor. 2010 yılında 10.000 bitcoin karşılığında alınan ilk mal, bir pizzaydı ve bu durum o günkü bitcoin (BTC) paritesini 0.00099 cent yapar. Yani 2010’da 1 BTC, 0.00099 dolardan işlem gördü. Bugün ise 1 BTC 53.000 dolar seviyelerinde. Sistemin spekülatif olduğunu düşünenlerin tersine zaman içerisinde yaşanan bu değişimi, doların adil gelir dağılımının olduğu bir ekosistemdeki değer kaybı olarak okuyorum.  Sisteme inanan ve katılım gösteren insanların sayısındaki artış da mevcut sistemin adil olmadığı kısıtlı gelire sahip insanların, servet artışından pay alamadığını fark etmelerinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’de oldukça popüler olan dolarizasyon yerine dünya piyasalarında aslında bitcoinizasyondan bahsetmek mümkün. 
 
BTC’nin sistemi sabote eden bir diğer temel özelliği ise şeffaflık ve anonimlik arasında sağladığı mükemmel uyum. Anonimliği öncülleyen kimi kısıtlı blockchain sistemleri dışında bitcoin ve diğer birçok network, finansal hareketliliğin herkes tarafından takip edilmesine imkan sağlıyor. Gelecekte ekonomik sistemin kripto paralar üzerinden kurulduğu bir dünya düşünün, bugün birçok hukuki açığı kullanarak rant elde eden siyasiler servet bildirimi yaptıkları cüzdanlarındaki tüm hareketliliği şeffaf olarak sunmak durumunda olacak. Diğer taraftan kime ait olduğunu bilmediğimiz cüzdanlardaki finansal hareketlilikler sistemi takip eden insanlar tarafından bu kişilerin anonim kalmasına imkan da tanıyacak ve tanıyor. 
 
Son olarak değinmek gerekirse BTC, sistemin geleceğini sahip olduğu servetin birikimini dikkate alarak değil, sistem de yer alan kullanıcı sayısını göz önünde bulundurarak yaptığı oylamalarla belirlemekte. Bu durum küçük servet sahiplerinin ekonomik sistemin geleceğinde büyük servet sahipleri ile aynı ölçüde karar verme hakkına sahip olmasını sağlamakta. 
 
Ne yazık ki blockchain alt yapısında koin alan satan insanlar, yatırımlarını ağırlıklı olarak merkezi borsalar üzerinden yapmakta. Oysaki herkesin bildiği birçok yerli ve yabancı kripto para alım satım imkanı veren borsalar, sistemin ruhuna aykırı olarak merkezi. Bu durumun bir geçiş dönemi olduğunu düşünenlerden olarak herkesi para kazanmaktan çok yeni sistemi tanımaya davet ediyorum. Zira Polanyi’nin dediği gibi para piyasaları sosyal hakların korunması için sadece bir fonksiyon, bir araç. Asıl amaçları para kazanmak olan insanlar ne yazık ki türlü borsalarda, türlü fenomenlerin yanlış yönlendirmeleri ile küçük birikimlerini kaybedebilmekte. Bu durum, blockchain teknolojisine ilişkin Türkçe literatürün azlığı, iktisadi okur yazarlığın yeterli seviyede olmaması ve yabancı dil yetersizlikleri dolayısıyla insanların uluslararası literatüre hakim olamamasıyla birleştiğinde sisteme katılanların büyük çoğunluğunun sistemden zarar edip tüm servetlerini kaybederek ya da borçlanarak çıkmasına neden olmakta. 
 
Korkutucu sonuçlar doğuran şey, sistemin kendisi değil, sisteme yanlış amaçlarla katılmak. Finansal bir devrimin ortasında olduğumuz düşünülürse, bugün gelir dağılımının adaletsiz olduğunu düşünen herkesin bütçesi ölçeğinde sisteme katılması, (ki burada merkezi borsalar üzerinden değil, merkeziyetsiz borsalarda işlem yapabildiği cüzdanlar üzerinden katılımdan bahsetmekteyim) farklı gelir düzeyindeki insanlar tarafından mevcut kapitalist sisteme karşı yeni mevziler açılması manasına gelmekte. Bu ve bunun gibi yazılarda herhangi bir kripto paranın kendisini övmek ya da vazgeçilmez olduğunu iddia etmek gibi bir lüksümüz yok. Bununla beraber bu yeni sistemin ilkeleri üzerine kurulmayan bir sistemin varlık sahasında uzun süre kendisini gösteremeyeceğini iddia etmek mümkün. Günün sonunda Satoshi’nin de dediği gibi kimseyi ikna etmek zorunda değiliz ancak bana kalırsa geçen zaman herkesi ikna edecek.  

ALİ SAFA KARTAL

1988 senesinde doğdu. Liseyi Saint-Benoit Fransız Lisesi’nde okudu. Lise eğitimi sonrasında Sorbonne Hukuk Fakültesi’ne kabul aldı. İki yıl eğitim aldıktan sonra buradaki eğitimini yarıda bırakıp Marmara Üniversitesi İktisat bölümünde eğitimine devam etti. İktisat Tarihi anabilim dalında Osmanlı’daki ilk Fransız elçiliği üzerine yaptığı çalışması ile yüksek lisansını tamamladı. Marmara Üniversitesi’nde halen devam ettiği doktora eğitiminde Osmanlı klasik döneminde kapitülasyon politikaları üzerine araştırma yapmakta.