×
ABD

ANALİZ

Joe Biden'ın Üç Hatası ve Yaklaşan Kasım Seçimleri

Başkan Biden yönetiminin sergilediği üç temel hata, Demokratlar için ara seçimlerin yükünü olması gerekenden çok daha fazla ağırlaştıracak.
DEMOKRATLAR'IN Kasım ayındaki ara seçimlerde Meclis'i ve Senato'yu kaybetmesi, önceki aylara göre daha olası ve bu sonuç artık çok şaşırtıcı görünmüyor. Demokratlar 2022'ye zayıf bir Meclis çoğunluğu ve o kadar da etkin olmayan bir Senato haritasıyla girdi. Ayrıca Batı dünyası, genel olarak iktidardaki liberal ve muhafazakar partileri zorlayan, savaş eksenli bir enerji kriziyle uğraşıyor. Liz Truss hükümetinin düşüşü bunun son örneği.

Ancak savaş ve onun şekillendirdiği sorunlar Biden yönetiminin mazur görülmesi için çok da yeterli değil. … Esas olarak Başkan Biden yönetiminin sergilediği üç temel hata, Demokratlar için ara seçimlerin yükünü olması gerekenden çok daha fazla ağırlaştıracak.

İlk vahim hata, yönetimin ilk günlerinde, Biden'ın partideki aktivistlerin enerji ve göç konularında talep ettiği kritik kararları aldığında ortaya çıktı: Çevreciler için, kamu arazilerinde yeni petrol ve gaz kiralamalarına ilişkin bir moratoryum. Ve göçmenlik savunucuları için, Trump yönetiminin uyguladığı sınır politikalarının kısmen durdurulması.

Biden’ın bu kararlarını her iki alanda ortaya çıkan birer kriz izledi: Önce güney sınırında bir göç dalgası ve ardından Vladimir Putin'in Ukrayna'yı işgaliyle gaz fiyatlarında artış.

Biden'ın söz konusu politika değişikliklerinin ikiz krizlere ne kadar katkıda bulunduğu konusunda bitmek bilmeyen bir tartışma var. Makul bir bahis, Biden’ın göç hamlesinin göç dalgasına neden olduğu; petrol kiralama politikasınınsa (2024 gaz fiyatını etkileyecek olsa da) mevcut krizde bir etkisinin olmadığı fikrine oynanabilir.

Ancak, her iki politika değişikliği de -belki istemeden de olsa- bu krizlerin Biden yönetiminin aradığı sonuçları ortaya çıkarmasını sağladı: Liberallerin her zaman isteyeceği, daha fazla yasadışı göç ve daha yüksek gaz fiyatları! Ve sonra, Biden yönetimi, bu noktada yerel enerjiye ve sınır denetimine öncelik veren yeni, sağlam bir politika geliştirmek yerine, görüntüyle uğraşmayı seçti ve geçici düzeltmeler aradı.

İkinci kilit başarısızlık da yönetimin ilk günlerine aitti. Şubat 2021'de, Kongre’de Demokratlar 1,9 trilyon dolarlık bir teşvik hazırlarken, bir grup Cumhuriyetçi senatör buna yaklaşık 600 milyar dolarlık bir teklifle karşılık verdi. Kendine aşırı güven duyan Beyaz Saray teklifi geri çevirdi ve “parti çizgisi oylaması”yla ekonomiye üç kat daha fazla para aktardı.

Ardından, birkaç muhalif merkez sol ekonomistin öngördüğü şey oldu: On yıllar sonra enflasyon, yardım faturasının ağır etkisiyle dramatik bir şekilde yükseldi ve giderek kötüleşti. Halbuki Biden, Cumhuriyetçilerin tekliflerini kabul etmiş veya hatta basitçe karşı teklifte bulunup onlarla müzakerelere başlamış olsaydı, başkanlık yönetimine, iki partili temelde başlayabilir ve sonradan gelen enflasyonist tehlikelere karşı önlem alabilirdi.

Biden’ın üçüncü hatası, ekonomi politikasından ziyade kültür politikalarıyla ilgili. Biden'ın bir aday olarak çekiciliğinin temel nedeni uzun süredir var olan sosyal ılımlı siciliydi: Ateşli bir ilericiden ziyade eski okul, merkez sol bir Katolik.

Başkanlık yetkisi, Biden'ın ılımlı kişiliğini hayata geçirmesi ve yönetime yansıtması için pek çok fırsat sundu. Örneğin, transseksüel meselelerde, Avrupa ülkelerinin ergenlik engelleyici ilaçlar konusunda artan endişeleri, Biden'ın cinsiyetten hoşnutsuz gençlere, tıbbi müdahalelerin kullanımı konusunda daha fazla dikkatli olmaları çağrısında bulunması için potansiyel bir gerekçe sağladı. Fakat Beyaz Saray yönetimi bunun yerine, kendisini “İsveç soluna” konumlandırarak, bu konuda endişe verici herhangi bir sorun veya tartışmanın varlığını reddetmeyi [ve meseleye karşı ilgisiz kalmayı] seçti.

Sonra, kürtajı Demokratlar için muhtemel bir siyasi kazanan haline getiren Dobbs kararı var. Kendilerini ılımlı ve Cumhuriyetçileri bağnaz olarak görmek üzere.

Biden hem kürtajı serbest kılan Roe v. Wade kararına hem de geç dönem kürtaj kısıtlamalarına destek vererek kendisinin geçmişte sahip olduğu pozisyonu “doğal ulusal uzlaşı” olarak sunmak suretiyle konuyla ilgili sürece öncülük edebilirdi. Bunun yerine, geri çekildi ve alanı, kürtaj konusunda kesinlikle hiçbir kısıtlamayı kabul etmeyen aktivist Demokratlara bıraktı. Bu, toplumsal karşılığı olmayan, etkisiz bir pozisyondu.

Tüm bu konularla ilgili kritik soru, daha ılımlı, toparlayıcı ve etkili bir Biden'ın, etrafındaki Demokrat koalisyonu bir arada tutup tutamayacağıydı.

Bu soru çoğu zaman siyaseti yüzde 50-50 olarak kabul etmek için ve kutuplaşma için bir bahane oluşturuyor. Güçlü bir başkan, tanımı gereği, siyaset gerekli kıldığında partisini merkeze çekebilmelidir. Dolayısıyla Biden bunu yapamayacağını düşünüyorsa, bu, kendi zayıflığını içselleştirdiğini ve muhtemelen önümüzdeki ay Demokratları bekleyen şeyi önceden kabul ettiğini gösteriyor: Yenilgi…


Bu yazı New York Times’da 22 Ekim 2022 tarihinde “The Three Blunders of Joe Biden” başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak çevirilen metinde editoryal düzenleme yapılmıştır.