×
ARAP DÜNYASI

ANALİZ

"Gözler Topun Üzerinde!": Körfez Yatırımları, Avrupa Futbolu, Savaş ve Sonrası

Savaş dönemi siyasi gelişmelerin gösterdiği ve futbolun Körfezli Arap sahiplerinin de fark ettiği gibi, Avrupa’daki futbol yatırımları, kriz ve risklere karşı dayanıklı bir nitelik taşımıyor.

FUTBOL BASİT bir oyundur. Yirmi iki oyuncu 90 dakika boyunca bir topu kovalar ve sonunda her zaman Manchester City kazanır. En azından, son beş yıldır, İngiltere'deki futbol sektörünün en üst seviyesi olan İngiltere Premier Ligi'nde (EPL) durum böyle. Manchester City, 2018, 2019, 2021 ve 2022 olmak üzere son beş yılda dört kez EPL’yi kazandı. Bundan önceki beş yıl ise, iki kez şampiyonluk kazandı. Bu şampiyonluklar kulübün önceki 113 yıllık tarihinde kazandığı şampiyonluk sayısıyla aynı. Peki kulüp son on yılda bu kadar büyük başarılar elde etme düzeyine nasıl ulaştı?

Bu soruya verilecek cevabın, kulübün 2008 yılında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) başbakan yardımcısı Şeyh Mansur bin Zayed El-Nahyan'ın sahibi olduğu özel sermaye şirketi Abu Dhabi United Group (ADUG) tarafından satın alınması ve ardından kulübe milyonlarca dolarlık yatırımın yapılmasıyla bir ilgisi olmalı.

Peki ADUG neden böyle bir satın almayla ilgilenir? Anlaşmanın sağlanmasına yardımcı olan Emirlik’ten bir iş adamı Süleyman Al-Fahim'e göre cevap, "Manchester City'yi Premier Lig'deki en büyük kulüp yapmaktı." Lig şampiyonlukları açısından bakıldığında cevap doğruydu ve olan tam olarak buydu.

Avrupa futbol sisteminde benzer bir şok, 2011 yılında Fransa'da Paris Saint-Germain Futbol Kulübü'nün (PSG), Qatar Investment Authority'nin bir yan kuruluşu olan Qatar Sports Investments (QSI) tarafından satın alınmasıyla yaşandı. O zamandan bu yana PSG, Fransa birinci liginde sekiz kez şampiyon oldu. Kulübün önceki 40 yılında bu sayı sadece ikiydi.

PSG'nin QSI tarafından satın alınması, pek çok kişi tarafından Katar'ın dünya çapındaki profilini güçlendirme ve küçük, doğal gaz üreten Körfez ülkesi için spor sever, dışa açık bir imaj tasarlama girişimi olarak algılandı. Tıpkı Katar'ın Kasım ayında ev sahipliği yapacağı Dünya Kupası organizasyonu gibi Avrupa'nın en iyi futbol kulüpleri de Körfezli sahipleri için birer pazarlama platformu. Bu yumuşak güce ek olarak, Güney Amerika'dan Doğu Asya'ya milyonlarca izleyici ile Avrupa futbolu, sürekli genişleyen bir pazara sahip, milyarlarca dolarlık bir endüstri.

Hem küresel yumuşak gücü artırmak hem de finansal kazanımlar elde etmek üzere, devlete bağlı yatırım şirketleri aracılığıyla Avrupa futbol kulüplerini satın alma stratejisi, Körfez ülkeleriyle sınırlı değil. Son yirmi yılda bu tür kulüpleri satın alan Rus ve Çinli yatırımcılar, aynı arzulara yaslanan siyasal rejimler adına hareket ediyor. Ayrıca, petrol sonrası dünyaya hazırlanan Körfez ülkeleri için spor bayilikleri satın alarak Batı ile iş bağlarını güçlendirmek ihtiyatlı ve akıllıca görünebilir.

ADUG ve QSI, Körfez'den gelen tek yatırımcılar değil. Ekim 2021'de Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF), İngiltere'de Newcastle United Futbol Kulübü'nü satın aldı. Nisan 2022'de Bahreynli yatırımcılar, İtalyan futbol kulübü AC Milan'ı satın almak için 1,1 milyar dolarlık bir teklifte bulundu.

Körfez Arap ülkelerinin Avrupa futbolunun merkezine yerleşmesi sadece kulüp satın alımlarıyla gerçekleşmiyor. Aynı zamanda kulüplerle yapılan milyonlarca dolarlık sponsorluk anlaşmaları aracılığıyla da sağlanıyor. Örneğin şu veya bu bayrağı taşıyan havayollarının ismi formalara yazdırılıyor. Bu, diğer kulüplerin yanı sıra İngiltere'de Arsenal, İtalya'da AC Milan ve İspanya'da Real Madrid'e sponsorluk yapan havayolu şirketi Emirates için de geçerli. BAE'nin diğer bayrak taşıyıcısı Etihad Airways, Manchester City'ye sponsorluk yapıyor. Qatar Airways ise PSG'nin sponsoru.

Sahadaki başarıya ek olarak, Körfez Araplarının Avrupa futbol kulüplerini satın alması futbol üzerinde büyük bir finansal etki yarattı. Avrupa'da oyuncu transferlerine "nakit harcayan" ne ilk ne de tek yatırımcı olmalarına rağmen, Emirlik ve Katarlı yatırımcılar, futbol piyasasındaki fiyat enflasyonunu daha da ağırlaştırdı. Bu, PSG'nin Ağustos 2017'de 222 milyon avroluk rekor bir bedelle Barcelona'nın Brezilyalı forveti Neymar'ı kadrosuna katmasında son derece belirgindi. Herkes için iş yapmanın maliyetini artırma eğiliminde olan bu tür yatırımlar, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği'nin 2011 yılında Finansal Fair Play (FFP) düzenlemeleri başlatmasının bir nedeni. Bununla birlikte, FFP'nin Körfez yatırımları üzerinde gerçekten kısıtlayıcı bir etkisinin olup olmadığı tartışmalı.

Bugün Manchester City, herhangi bir Avrupa futbol kulübünün en yüksek yıllık gelirine sahip. PSG, Deloitte'un en son Futbol Para Ligi raporunda altıncı sırada yer alırken çok geride değil. Bu gelirin FFP kuralları açısından meşruiyeti sorgulanıyor. Bununla birlikte, son beş yıldır Manchester kulübünün güzel ve kazanan futbolun olanaklarını göstermek açısından ön saflarda olduğu aşikar. Bu arada, PSG'nin forvet hattı, futbolun tartışmasız en iyi oyuncusu Arjantinli Lionel Messi ve en son Dünya Kupası'nda En İyi Genç Oyuncu ödülünü kazanan Fransız Kylian Mbappe’den oluşuyor.

2020'de PSG, futbolun zirvesi olan UEFA Şampiyonlar Ligi finaline ulaştı. 2021'de Manchester City de aynı başarıya ulaştı. İki kulüp ve sahipleri eleştirilerden paylarını alsalar da bu tür bir başarı beraberinde muazzam bir popülerlik getiriyor: İki takımın oyuncuları, antrenörleri ve sahipleri dünya çapında ünlü isimler haline geldi. Belki de baştan beri plan buydu.

Bununla birlikte, Avrupa futbol kulüplerine yatırım yapma konusunda uyarıcı bir hikaye var. Körfez Arap yatırımcılarından önce zengin Rus yatırımcılar vardı. En ünlüsü, 2003 yılında İngiltere'nin Chelsea Futbol Kulübü'nü satın alan Roman Abramovich'ti. Bu satın alma, orta halli bir takıma para pompalayarak ve bir gecede onu bir şampiyona dönüştürerek İngiliz futbolunun gidişatını değiştiren bir satın almaydı. Aynısını Manchester City için düşünün. Ancak Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgalini takip eden bir aydan kısa bir süre sonra, İngiltere hükümeti Abramovich'e Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile olan bağları nedeniyle yaptırım uyguladı ve sonunda onu Chelsea'yi satmaya zorladı.

Körfez Arap yatırımcıları ve ortakları, bu olaylar dizisini yakından ve biraz da endişeyle izliyor. Abramovich üzerinde baskı arttığında, PIF'in yönetim kurulunda yer alan (ve Suudi varlık fonunun yeni satın alınan Newcastle ekibiyle ilgili meselelerini çok yakından takip eden), önemli bir İngiliz iş yöneticisi Amanda Stavely, Rus iş adamının kulübü satmaya zorlanması konusunda çekincelerini dile getirdi. 

Avrupa futbol kulüplerine Körfez Arap yatırımı, şimdiye kadar değer ve getirisini kanıtladı. Söz konusu kulüpler ya şampiyonluklar kazandılar ya da sahiplerinin isimlerini her yere duyurdular. Gerçekten de Abu Dabi ve Doha, Avrupa kulüplerini dünyanın en büyükleri haline getirdi ve yakında Riyad da onlara katılabilir. Ancak son siyasi gelişmelerin gösterdiği ve futbolun Körfez Arap sahiplerinin fark ettiği gibi, bu, söz konusu yatırımların riske dayanıklı oldukları anlamına gelmiyor.


Bu yazı Carnegie Middle East Center’da, 13 Ekim 2022 tarihinde “Eye on the Ball” başlığıyla yayınlandı. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.