×
LATİN AMERİKA

ANALİZ

Brezilya Askeri Krizinin Dinamikleri

Brezilya'da af yasası, askeri güç ile sivil güç arasında bir tür denge oluşturdu. Bu nedenle Silahlı Kuvvetler, Anayasanın ve yasaların üstünde bir konum sergilemektedir.
BREZİLYA TARİHİNDE ilk kez, Brezilya ordusundan üç kuvvet komutanı aynı anda istifa etti. Bu istifalar Brezilya ordu tarihinde yaşanan en büyük krizlerden biri oldu. Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro'nun Brezilya ordusunu kendi siyasi amaçları için siyasallaştırmasına yönelik ısrarlı tutumunun sonucunda, yakın arkadaşı ve siyasi müttefiki olan Savunma Bakanı Azevedo Silva arasında gerginlikler patlak verdi.

Askeri kriz, koronavirüs salgının üçüncü dalgasının yaşandığı bir zamanda geldi. Ülke de sağlık ve cenaze sistemi çökmek üzere. Resmi rakamlara göre, toplam 13 milyon vaka ve 330.000 ölüm yaşandı (5 Nisan 2021 itibariyle). Bazı uzmanlar, Brezilya'nın yaz aylarında 500.000 ölüme ulaşacağını tahmin ediyor. Brezilya'da 63 milyon insanın yoksulluk sınırına, 20 milyon insanın ise aşırı yoksulluk sınırına sürüklendiği tahmin ediliyor. Bu bağlamda ülkenin geleceği ile ilgili çok fazla belirsizlik bulunuyor.

Brezilya’da COVID-19'un neden olduğu yeni bir siyasi ikilem ortaya çıktı. Savunma Bakanı General Fernando Azevedo Silva'nın ani ve beklenmedik şekilde görevden ayrılmasından sonra, Brezilya ordu komutanı, donanma ve hava kuvvetleri komutanlarının hepsi istifasını açıkladı.  Folha de São Paulo gazetesine göre Brezilya silahlı kuvvetlerinde her üç kuvvet komutanın birlikte istifa etmesi tarihte ilk kez yaşandı.

Bu bağlamda Bolsonaro, Mart 2019'da göreve başladığından beri yönetimindeki en büyük değişikliği yaparak 6 bakanı değiştirdi. Göreve başladığı andan itibaren, eski Adalet Bakanı Sergio Moro da dahil olmak üzere 18 bakan görevlerinden ayrıldı/kovuldu. Pandemi başladığından beri ülkede 4 Sağlık Bakanı değişti. Son olarak, yaşanan askeri krizden önce istifa eden Dışişleri Bakanı Ernesto Araújo ile birlikte, 22 bakandan altısını değiştiren Başkan Jair Bolsonaro, bakanlıkların dörtte birinden fazlasını değiştirdi. 

Bu değişikliğin ardından, 30 Mart'ta Silahlı Kuvvetler (Kara Kuvvetleri) komutanı Edson Leal Pujol, Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri komutanları Ilques Barbosa Júnior ve Antonio Carlos Bermudez toplu olarak görevlerinden ayrıldı.  Bu ayrılıklarla ilgili istifa mı yoksa görevden alınma mı olduğu konusunda farklı açıklamalar dolaşıyor ve hangisinin doğru olduğu belirsiz.

Krizin Dinamikleri

Brezilya'daki son kabine değişiklikleri ve üç silahlı Kuvvet Komutanının eşzamanlı olarak istifası, derin bir sağlık krizinin ortasında, 2018'den beri Jair Bolsonaro tarafından inşa edilen güç sisteminde derin bir krize işaret ediyor. Bolsonaro'nun covid-19 salgınını reddetmesi, devlet aygıtını yönetmede bir beceriksizliğe katkıda bulunuyor. 

Öncelikle 22 Mart'ta, 200'den fazla iş adamı, ekonomist, eski hükümet yetkilisi ve bankacı, başkan Bolsonaro’ya bilimi görmezden gelmeyi bırakıp "hayat kurtarmak ile savunmasız nüfusların refahını garanti altına almak arasındaki yanlış ikilemi" kabul etmesi çağrısında bulunan bir mektup yayınladı. 

Brezilya'nın aşırı sağcı başkanı ile 2018'de iktidara gelmesine yardımcı olan askerler arasındaki bu ani ve dramatik kriz ile ilgili henüz bir açıklama yapılmadı. Ancak askeri krizin, Bolsonaro’nun sivil pozisyonlara 11.000 askeri ataması ve askerler arasında Evanjelik - Katolik, Muhafazakar - Milliyetçi fraksiyonların rekabetinden kaynaklandığı öne sürülüyor. Bu değerlendirmede, Silahlı Kuvvetlerin üst düzey üyelerinin, yaklaşık 330.000 Brezilyalıyı öldüren koronavirüs salgınını felaketle idare eden Bolsonaro'ya karşı, siyasi ve ideolojik gerekçelerle orduyu bir askeri darbeye teşvik ettiğine; milliyetçi subaylarınsa askeri müdahaleye engel olduğuna işaret ediliyor.

Brezilya sadece Biden'ın Birleşik Devletleri ve Çin’den değil; Rusya ve Hindistan'dan da uzaklaşıyor. İhracatçılar da bundan muzdarip. Bu yüzden seçkinler arasında pek çok kişi, merkezci bir aday arıyor, ki bu kolay görünmüyor. Bolsonaro'nun 2022'de olası bir sola dönüşe yol açabileceğinin farkındalar ve en çok korktukları şey bu. Bugünlerde yaşanan krizin bu baskı ile ilgisi var. 

Bolsonaro, Kongre'yi kontrol eden ve görevden alınmasının anahtarı olan centrão'nun (Kongredeki sağcı ve evanjelik parti koalisyonu) bir tür rehinesi. Çünkü centrão, Bolsonaro’dan daha yetkin olduğunu gösterircesine ve Dışişleri Araújo'yu ve çevre bakanı Ricardo Salles'i devirebilecek kadar etkin duruma geldi. Bolsonaro'nun her zaman çatışmaları teşvik etmesi gerekiyor (sol partilerle, basınla, toplumsal hareketlerle ...). Centrão, aksine, perde arkasında çalışır. 

Donald Trump Beyaz Saray'da iken ABD, Brezilya'nın tam bir müttefiki olmasa da uluslararası arenada dışlanan Bolsonaro'yu korudu. Ancak bu, Joe Biden'ın gelişiyle değişti. Artık Brezilya sadece bölgesel olarak dışlanmış bir ülke değil, aynı zamanda uluslararası bir tehdit. Çünkü 100’den fazla devlet, Brezilyalıların ülkeye girişini engelliyor. Şimdiden ölüm sayısı 300.000’i geçti ve 500.000'e ulaşabilir. Bu yalnızca sağlık politikasının uluslararası bir reddi değil, aynı durum Amazonlarla ilgili olarak çevre politikalarında da söz konusu. Bütün bunlar etrafında Bolsonaro hem seçkinler arasında hem de halk arasında desteğini kaybediyor. Bolsonaro, Cumhurbaşkanlığına %56 ile seçilmesine rağmen iki yıl içinde halk desteği yüzde 25 ile yüzde 30 arasına düşmüş durumda.

Bolsonaro, askeri müdahale ile Kongre ve Yargıtay'ın kapatılmasını isteyen protestolara katıldıktan sonra, otoriter arzularını terk etmekten çok uzak olduğunu gösterdi. Brezilya'yı 2003'ten 2011'e kadar yöneten Cumhurbaşkanı Lula da Silva, bozulan yolsuzluk mahkumiyeti nedeniyle 2018 seçimlerinde Bolsonaro'ya karşı seçime katılamadı. Ancak Lula 2022'de Bolsonaro'ya karşı yarışacak. Bu durum, sonucu belli olan bir yarış olacağından Bolsonaro’yu korkutuyor. Dolayısıyla Bolsonaro'nun iktidarı sürdürmek için ya Lula da Silva’yı yenmesi ya da Yüksek Mahkemeyi kapatması / lağvetmesi gerekecektir.

Jair Bolsonaro, iki yıl önce İsrail'e yaptığı ziyaretten evanjelik bir papazın kollarında vaftiz edilmek üzere beyaz bir cüppeyle geri döndü. Halen bir Katolik olmasına rağmen, Bolsonaro, Evanjelik Hıristiyanların desteğini alıyor. Evanjelikler, dünyanın en büyük Katolik ülkesindeki her dört seçmenden birini ve federal milletvekillerinin yüzde 20'sinden fazlasını oluşturuyor. Bolsonaro, kültür savaşlarını hevesle kucaklayarak ve eşcinsel karşıtı sert söylemiyle pek çok kişiyi yanına çekti.

Bu seçmenler, Bolsonaro’dan, son 15 yılın büyük bölümünde Brezilya'yı yöneten solcu İşçi Partisi'nin (PT) ilerici gündemine yönelik muhafazakar bir karşı saldırıya liderlik etmesini istiyor. Bu destekçiler, Bolsonaro'nun seçilmesini, Brezilya mahkemelerinde eşcinsel sivil sendikaların tanınmasını sona erdirmek ve eşcinsel evliliğe yönelik ivmeyi durdurmak için kritik olarak görüyorlar. Ayrıca kürtajı, uyuşturucuları, kumar oynamayı ve kök hücre araştırmalarını yasallaştırmaya yönelik yasal çabaları da durdurmak istiyorlar. Her şeyden önce, LGBT hakları konusundaki eğitimin devlet okullarından kaldırılmasını istiyorlar.

Bütün bunlarla birlikte Bolsonaro yönetimi, Brezilya’nın uluslararası ve bölgesel ticari anlaşmalardan geri çekilmesi, Venezuela'ya olası silahlı müdahale, İsrail'deki Brezilya büyükelçiliğinin Tel-Aviv'den Kudüs'e taşınması tartışmaları ve Covid-19’un küreselcilerin bir komplosu olduğu iddiaları etrafında Küreselcileri doğrudan karşısına aldı. Üstelik yeni seçilen Biden’ı 42 gün tebrik etmedi.

Ordu, finans sektörü ve tarım ticareti ile birlikte Bolsonaro hükümetinin dayanaklarından biridir. Bolsonaro'nun izlediği siyasi gündem, aslında diktatörlükten bu yana aşınmış ordunun siyasi gücünü yeniden kazanması için büyük bir imkan oluşturdu. Diktatörlük döneminde Brezilya ordusu Bolsonaro ile olduğu kadar çok geniş pozisyona sahip değildi. Bugün ise neredeyse askeri parti devleti var.

Diğer taraftan sağlık açısından gelinen nokta o kadar korkunç ki, bugün Brezilya en çok ölüme sahip ülkelerden birisi durumunda. Bu bağlamda, Bolsonaro, Silahlı Kuvvetleri otoriter bir tırmanmaya götürmeye çalıştı.  Temel olarak Silahlı Kuvvetler komutanı General Edson Pujol'un Yüksek Mahkeme'nin Lula'ya siyasi haklarını iade etme kararına karşı tavır almasını istedi. Mart ayının son günü ordudan kendisine daha fazla yetki sağlayacak bir tür olağanüstü hal kurması için destek vermesini istedi. Silahlı Kuvvetler (en azından şimdilik) hayır dedi ve Anayasaya sadık kaldı.

Sorun şu ki, Arjantin gibi diktatörlük suçlarının yargılandığı ve geçmişin analiz edildiği, tartışıldığı diğer ülkelerden farklı olarak Brezilya'da af yasası, askeri güç ile sivil güç arasında bir tür denge oluşturdu. Bu nedenle Silahlı Kuvvetler, Anayasanın, yasaların üstünde bir konum sergilemektedir. Brezilya demokrasisinin en ciddi sorunu / paradoksu budur. 

HÜSAMETTİN ASLAN

Lisansını Kamu Yönetimi, yüksek lisansını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, doktorasını da Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında ihtisas etmektedir. Çalışma alanı Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarıdır. Prof. Dr. Mim Kemal Öke danışmanlığında yazmış olduğu “Brezilya’nın anatomisi ve Lula da Silva ile R.T. Erdoğan hükümetlerinin karşılaştırılması” tezi, Sosyal Bilimler Tez yarışmasında 1. olmuştur. Bir süre Sao Paulo Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak çalıştı. 2016-2017 yılları arasında Brezilya’da Yunus Emre Enstitüsü Sao Paulo müdürü olarak görev yaptı. Milat, Ortadoğu gazeteleri ve Gerçek Hayat dergisinde yüzlerce makale yayımladı. Halen İndependent Türkçe ve Gazete Damga’da köşe yazıları yayımlanmakta; TV ve Radyo programlarında aktüel siyaset ve dış politika konularında görüş beyan etmektedir.