×
AVRUPA

ANALİZ

Avrupa’da Muhafazakar Siyaset Yol Ayrımında

Seçim kayıpları ve yolsuzluk skandallarının ortasında, Avrupa'da bir zamanların önde gelen siyasi ailesi ani bir çözülme sürecinin eşiğinde.
ON ÜÇ GÜNLÜK talihsiz bir dönemde, Avrupa'nın önde gelen siyasi grubu muhafazakar siyaset, (Avrupa Halk Partisi -EPP) en deneyimli lideri Angela Merkel'in gün batımına doğru yürüyüşüne ve en parlak yeni yıldızı Avusturyalı Sebastian Kurz'unsa Dünya'ya çarpışına tanık oldu.

Merkel'in siyasetten çekilmesiyle, Hristiyan Demokrat Birlik, 26 Eylül'deki federal seçimlerde - bir dizi aksiliğin son halkası olarak - tarihi bir yenilgiye uğradı. Bu, Avrupa’da merkez sağ ve muhafazakar parti ittifakının, elindeki en büyük güç olan Alman hükümetinin kontrolünü büyük olasılıkla yakında kaybedeceği anlamına geliyor.

Schuman, De Gasperi ve Adenauer gibi AB kurucu babalarının ve daha yakın zamanda Berlusconi, Sarkozy ve Van Rompuy'un [temsil ettiği] muhafazakar sağ siyaset şimdi, bazı parti liderlerinin ifadesiyle “siyaset çölünde kötü büyüye tutulduğu” bir dönemi yaşıyor.

On yıllardır AB siyasetine egemen olan muhafazakar siyaset, Avrupa Parlamentosu'ndaki en büyük grup olmaya devam ediyor. Merkel'in bir öğrencisi olan Ursula von der Leyen, Avrupa Komisyonu başkanlığını hala elinde tutuyor. Ancak muhafazakarlar şu anda Avrupa Konseyi masasında devlet ve hükümet başkanları için var olan 27 sandalyeden sadece dokuzunu elinde tutuyor.

Belki daha da ilginç olanı, Almanya’da Sosyal Demokratlar liderliğinde yeni bir hükümet kurulursa muhafazakar bir lidere sahip en batıdaki Avrupa başkenti Ljubljana (Slovenya) olacak.

Daha önceleri AB'nin en büyük üyeleri Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Polonya’yı kontrol etmiş olan muhafazakar sağ siyaset için bu, sarsıcı bir dönüşüm. Avrupa genelinde muhafazakarların çatı partisi EPP içerisinden bir siyasetçi, "Artık, Beş Büyük'ten hiçbiri elimizde değil," diye yakınıyor.

Son yıllarda, muhafazakar siyaset giderek sağda aşırı popülistler ve milliyetçiler tarafından; soldaysa iklim değişikliği ile ilgili endişelerden hareketle liberaller ve özellikle Yeşiller tarafından sıkıştırılıyor.

Merkel'in 16 yıl sonra AB'nin en büyük, en güçlü ülkesinin yönetiminden, uzun zamandır beklenen ayrılığı, muhafazakar siyasetin Brüksel'deki en etkili siyasi güç olarak tutunma yeteneğine ilişkin şimdiden büyük soru işaretlerini akıllara getiriyor.

Öte yandan Avusturya’da, derinleşen bir yolsuzluk skandalının ortasında Başbakan Kurz'un sürpriz istifası, birçok kişi tarafından Avrupalı seçmenlerin ilgisini ve hayal gücünü yeniden kazanma konusunda muhafazakar sağ siyaset için model olarak görülen ismin sonunu getirdi.

Kuzey Avrupa ülkelerinden bir muhafazakar siyaset (EPP) temsilcisi, "Bir şekilde köşeye sıkıştık" diyor. “Biz… eski seçmenlerimizin bir kısmını sağcı, popülist hareketlere kaptırıyoruz. Şehirlerdeki kentli, modern insanlarsa Liberal Parti ve Yeşiller gibi yenilikçi partilere yöneliyor. 
2017 yılında ilk kez başbakan olduğunda henüz 31 yaşında olan Kurz, kurduğu ikinci hükümette Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile Yeşiller arasında, diğer muhafazakarların sihirli bir iksir olmasını umduğu bir koalisyona aracılık etmeyi başarmıştı. (…)

Kurz'u bir model olarak görenler arasında, Avrupa Parlamentosu'nda muhafazakarların (EPP) lideri Manfred Weber de vardı. Weber geçen ay Avusturya gazetesi Die Presse'e verdiği demeçte, "Sebastian Kurz'un Avusturya Halk Partisi ile başardığına benzer bir şeyi Avrupa'da uygulamak yani halk partilerini geleceğe hazır hale getirmek istiyorum. Avrupa için modern bir halk partisi yaratmalı ve yeni yaratıcı vurgular oluşturmalıyız,” ifadelerine yer vermişti.

Ne var ki şu anda Kurz, kendisini yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili olası bir iddianameye daha çok yaklaştırmış görünüyor.

Kurz, istifasına rağmen koalisyonu ve partisinin hükümet üzerindeki kontrolünü sürdürüyor. Muhafazakar kanattaki bazı siyasetçiler, Avusturya siyasetinin harika çocuğunun sürecin sonunda geri dönmesini beklediklerini ifade ediyor. Ancak diğerleri, Kurz’un, 2012'deki başarısız cumhurbaşkanlığı kampanyası sırasında harcama sınırlarını aştığı gerekçesiyle kısa süre önce yolsuzluktan mahkum edilen eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve eski İspanya Başbakanı José María Aznar da dahil olmak üzere, itibarları artık zedelenen eski muhafazakar yıldızların saflarına katılabileceğini belirtiyor. (…)

Liderler aranıyor

Yunanistan muhafazakarlığın kalesi olarak görülmese de Miçotakis’in göreceli siyasi güvenliği (2023'e kadar seçim yaşamayacak olması) göz önüne alındığında muhafazakar siyasetin standart temsilcisi olarak belli bir potansiyele sahip olduğu söylenebilir. Buraya Harvard'dan aldığı bir eğitim derecesinin yer aldığı yaldızlı özgeçmişi de eklenebilir. (…)

Kıta çapında vizyona sahip olan diğer muhafazakar liderler arasında, şu anda ikinci döneminde olan, Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenković de yer alıyor. Ancak 2024'te muhafazakarların (EPP) liderliği için uygun görülen adaylardan birinin, hâlâ vizesiz Schengen seyahat bölgesine veya euro ortak para birimine üye olmayan bir ülkeden çıkması, muhafazakarların içine düştükleri zorlukların boyutunu da gösteriyor.

Şimdi gözler, [muhafazakar sağ siyasetin] büyük bir Batı Avrupa ülkesinde iktidarı yeniden kazanmak için son umutlarından biri olarak görülen Fransa'ya çevrildi. Ancak bu, görevdeki Emmanuel Macron'a karşı çok zorlu bir girişim olarak görünüyor. Bu zorluğa ilave olarak, sağ partilerden Les Républicains’ın içerisinde birden fazla aday, cumhurbaşkanlığına muhafazakarların adayı olarak girebilmek üzere şiddetli bir savaşa girmiş durumda. (…)

Bu arada Avrupa’da muhafazakarların ruh hali depresyon ve istifa arasında gidip geliyor gibi görünüyor. Bazı üyeler, muhafazakar sağ siyasetin son seçim kayıplarından ders alması ve kendini yeniden icat etmek için hızlı hareket etmesi gerektiğini söylerken, diğerleri, şu anda işler ne kadar kötü görünse de sarkacın yine merkeze doğru sallanacağına dair sessiz bir güvene sahip.

[Avrupa’da muhafazakar siyaseti temsil eden] bir EPP yetkilisi, "Bu normal, bunlar dönemsel durumlar" diyor. Bir başka yetkili, muhafazakar siyasetin mevcut sıkıntılarını çölü geçmeye benzetiyor ve daha önce böyle çorak alanlardan kurtulduğunu belirtiyor. Muhafazakar siyaset ve tüm AB'nin kaderinin iç içe geçtiğini öne sürerek muhafazakarların toparlanması ve birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Diğer bir yetkili, "muhafazakar siyaset (EPP) çözülürse, Avrupa projesi için ölümcül bir darbe olur," diyor.

Öte taraftan Kuzey ülkesinden bir EPP üyesi, muhafazakarların modernleşmenin bir yolunu bulması gerektiğine işaret ediyor. "Kararlıyız. Biz yönetebiliriz. Biz Avrupa yanlısıyız. Tabii ki, bunları muhafaza etmemiz gerekiyor. Ancak olduğumuzdan biraz daha çekici olmamız gerektiğini düşünüyorum,” diyor ve ekliyor: “Biz biraz sıkıcıyız.”


Davıd M. Herszenhorn ve Maïa De La Baume tarafından kaleme alınan bu yazı, 14 Ekim 2021 tarihinde POLITICO’da "The party’s over for Europe’s center right" başlığıyla yayınlandı. Kısaltılarak sunulan çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.